Birçok insan hayal dünyasında yaşar. Bu insanlar ya bir film dünyasına ya da gerçekliğe kaçacaklardır.
Gerçek olan en en güzel gerçeklik değil midir?
Muhteşem bir günbatımını bir filmde seyretmektense, görmeyi tercih etmez miydiniz?
Kleopatra olmayı düşlemektense, harika bir şeyi başarmak daha iyi değil midir?
Herkesin hayatın gerçeküstü, heyecan verici ve nefes kesici bir tarafı olduğuna dair sinsi bir şüphesi vardır.
Peki o zaman neden birçok sefil insan vardır? Çünkü onlar gerçekliğe odaklanmamışlardır. Bir insan kendini aldatıyor olsa da, yaptıklarını haklı çıkaran bir izlenim gösterebilir.
"Ma'amido al ha'emet", onu doğruya yönelt anlamına gelir. Hayal dünyasında yaşamayın. Gerçekliğe girin. Gerçek olan budur.
DOĞRUYU BULABİLİRSİNİZ
İçinde bulunduğumuz nesilde, insanlar doğruluğu aramayla ilgilenmezler, çünkü doğruluğun var olduğuna inanmamaktadırlar. "Herkes doğrudur, her şey doğrudur." Böylece karmaşa içinde yaşamayı kabul ederiz. İnsanlar derin konuları tartışmak bile istemezler, çünkü "kafamı karıştıracaksın, ne dediğinin doğru olup olmadığına karar veremeyeceğim" diye düşünürler.
İçinizdeki ve başkalarındaki delilikle savaşın. Doğruluğun var olduğuna ve bulunabileceğine inanmamız gerekir. Bu, tüm gerçekliğe giriş noktasıdır.
Doğruluğun peşinde olun. Hayatın gerçekte ne olduğunu bilmeye istekli olun. Fikirlerinizin aksini veya doğruluğunu belirleyecek kanıt arayın. Doğruluk anlayışınızı geliştirecek yeni bilgilere açık olun.
Şunu sormaktan hiç vazgeçmeyin: hayatta olmak güzel mi? Bunun nesi iyi ve güzel?
KANITINIZI BİLİN
Hayatın amacıyla ilgili birçok teori vardır. Bu kendinizi kandırmanın ne kadar kolay olduğunu gösterir. Hayatınızın amacını neye temellendirdiğinizi bilmelisiniz. Akıllı kararlar kanıtlar üstüne kurulur. Bilginizin kaynağı nedir? Kanıtınız nedir?
İki kişi yıllardır komşu olabilir, golf oynayabilir, akşam yemeklerini paylaşabilir ve birbirlerini en yakın arkadaş olarak görebilirler. Sadece bir konu üzerinde tartışırlar: Tanrı. Hayatın en önemli konusu, fakat bu iki kişi onun var olup var olmadığına bile karar kılamazlar.
Birinin yanınızda olması sizinle aynı gerçekliği yaşadığını kanıtlamaz. O halde kimin gerçekliği doğrudur?
Doğruyu yanlıştan ayırabildiğinize dair kendinize güvenmelisiniz. Mesela 10 parmağınız olduğunu bilirsiniz. Ama ya başkası 74 parmağınız olduğunu söylerse? Onun yanlış olduğunu nasıl ispatlarsınız?
Şimdi daha zor bir örnek üstünde duralım. Mutlu olmak mı, zengin olmak mı daha önemlidir? Birçok insan mutlu olmayı seçecektir. Peki ya başkası "Param olduğu sürece yalnız olmam sorun değildir." derse? Kim doğru, kim yanlıştır? Biliyor musunuz?
Peki ya Almanya'da doğsaydınız ve "Tüm yahudileri öldürün, onlar insanoğlunun belasıdır." deseler. Savaş suçları için sizi dava etseler, suçsuzluğunuzu iddia edemezsiniz. Her insanın gerçeği öğrenme sorumluluğu vardır- yahudilerin de insan olup olmadığını öğrenme.
DAVRANIŞ DÜZELTME
Gerçeklik bir anlamda davranış biçimidir.
Genç bir bayanın bir arkadaşının düğünü için Şikago'dan New York'a uçtuğunu düşünün. Bu tören için de özel dikilmiş bir cüppesi var. Ama düğün için tam otelden ayrılırken, sakar bir çalışan kostümün üstüne elindeki tepsileri döküyor. Tam bir felaket!
Kadın kafasından bütün olasılıkları geçirir: Ya hemen bir kuru temizleme bulacak, başka bir elbise ödünç alacak veya düğüne gitmeyecek. Hemen bir karar vermesi gerekir.
Yapabileceği en iyi şeyin düğüne kirli elbiseyle gitmesi olacağına karar verir. Bu da beraberinde birçok ciddi karar getirir, çünkü "Elbisen neden kirli ?" diye sorarlarsa ne cevap verecektir? Ya "Önemli değil, önemli olan düğüne katılmış olmam." diyecek ya da "Zavallı ben!" diyerek bütün gece olayın nasıl olduğunu anlatıp, şikayet edecektir.
Eğer hayatın bir karmaşa olduğunu ve bunu çekmeye yükümlü olduğunuza karar verirseniz, bu nasıl yaşayacağınızı da belirler. Ama hayatın güzel ve hayatta olmanın zevk olduğuna karar verirseniz, o şekilde yaşarsınız.
Eğer hayatta olmak güzelse, bunu bilmelisiniz. Güzel olan ne? Potansiyelimi kullanıyor muyum? Neden hayır? Beni tutan ne?
Genelde asıl problem kişinin ne istediğini bilmemesidir. Eğer ne istediğinizi bilmezseniz, onu almak için tüm çabanızı da göstermeyeceksinizdir.
Ne için yaşadığınızı kavradığınız andan itibaren, sizi tutan hiçbir şey yoktur. Her sabah yatağınızdan bir çocuk merakıyla uyanırsınız.
Eğer dünyada kötülük varsa, iki seçiminiz var: Ya sürekli şikayet etmek, ya da bunu temizlemek. Bu tutumunuza bağlıdır. Oturup "Keşke dünya daha farklı olsaydı." demeyin. Hayatın güzelliği, bu çirkinliği değiştirebilmenizdedir. Eğer kullanmayı seçerseniz, o potansiyele sahipsiniz.
Her zaman hareket etmek için 10 yol vardır. Hayat sizin kararınızdır. Hiç kimse bunu sizin için yapamaz.
DELİLİKLE SAVAŞIN
Yahudilik en kötü, en acı verici ve yıkıcı hastalığın cahillik olduğunu söyler. İnsanlar bu sebeple intihar bile etmektedirler. Borsada para kaybedip, hayatın yaşanmaya değer olmadığına karar verirler. Ne olur? Gerçekle bağlarını koparırlar.
Akıl sağlığı, karmaşık aklınızı boşaltmanızı ve yaratılışın güzelliğini görmenizi sağlar. Akıl sağlığı enerji verir.
Delilikse bulaşıcıdır. Sizi, herkesin duvarda yılanlar gördüğü bir yere kapattığımızı düşünelim. Altı ay sonra, sizin de duvarda yılanlar gördüğünüzü iddia etmeniz neredeyse kesindir.
İnsanlar en saçma şeyleri başkaları kabul ettiği için kabul ederler. Moda ve satış da bu kural üzerine yürür.
Deli bir yerde barınabilmenin en iyi yolu nedir? Arkadaşlarınızı iyileştirin. Yoksa onlardan etkilenmeye mahkumsunuzdur.
KÖKÜNE BAKIN
Hepimiz, oda arkadaşımıza, iş arkadaşımıza, kuzenimize, kısaca birilerine yardım etmeyi denemişizdir. Kişi çaresiz ve üzgündür. "Ben iyi değilim, güçsüzüm, ben hiçbir şeyim." Ona destek olursunuz, güldürürsünüz, hayata yeniden sarılmasına yardımcı olursunuz ve ertesi sabah her şey yine aynıdır.
Asıl sorun onu tam olarak gerçeğe sokmamanızdır.
Birini gerçeklikle karşılaştırmak için sorunun köküne inin. Geçici çözümler aramayın. Yüzeyden daha derine inip neyin olumsuzluğa sebep olduğunu bulmaya çalışın. Onu geride tutan asıl konu nedir? Onu değiştirecek, yapabileceklerini dışarıya çıkaracak ve onu doğru yöne itecek hamleyi arayın. Bu, çözümlerinizi daha etkili ve kalıcı yapacaktır.
Mesela genç bir kişinin babasının, oğlunun onun tavsiyelerine kulak asmadığından şikayetçi olduğunu düşünelim. Sürekli bir gerilim ve çatışma vardır. Çözüm nedir? Babanın bir şeyi anlamasını sağlamaya çalışalım. "Birisine ne yapması gerektiğini söyleyemezsiniz. Ona sadece neyin daha anlamlı olduğunu gösterebilirsiniz." Bu yolla, babanın görüşünü yenilemesine yardımcı olmuş ve huzurlu bir ilişkiye adım atmalarını sağlamışızdır.
Daha da önemlisi gerçek sorunla ilgilendiğinizden emin olun, sorunun hayaliyle değil. Örneğimizdeki oğulun anne ve babasının ondan nefret ettiğine ikna olduğunu düşünelim. Onu şuna odaklayalım: Avrupa'da seyahat ediyor, bir araba ona çarpıyor ve kendini hastanede buluyor. Kim onun iyi bir tedaviyi alıp almadığını görmek için kilometrelerce yolu teper? O kimin geleceğini biliyor- babası. Ve o babasının ondan nefret ettiğini söylüyor!
Dikkatinizi şuna çekin: Ailesi ona tamamiyle bağlı ve ondan nefret etmeleri mümkün değil. Ona açıklık kazandırdınız. Babası bir dahaki sefer ona sersem dese bile…