Rabbi Yonason Goldson Eğitmenler, sosyal bir işçinin 5 yaşındaki çocuğa, trafik işaretindeki renkleri sorduğu hikayeyi anlatmayı çok severler.
"Bana trafik ışıklarını anlatabilir misin?" diye sorar işçi.
" Yeşil yürümek içindir" diye çocuk cevap verir, " kırmızıda dururuz, sarı da da hızlanırız."
" Sarı hızlanmak için midir ?" der işçi
Çocuk kararlılıkla başını sallar: " Işık sarı olduğu anda, babam hemen hızlanmaya başlar!"
Eğitimin % 80'i evde gerçekleşir. Her ne kadar, ödevler, konuşmalar ve akademik ödüller, çocuklara belli bir katkıda bulunsa da, aile içindeki eğitim, onları yetişkinliğe hazırlamada en önemli etkendir. Birçoğumuz, içgüdüsel olarak, suç ortamında yetişen bir çocuğun ileride suçlu olacağını anlarız. Şiddete maruz kalanlarsa, büyüdüklerinde saldırgan olabilirler. Biz biraz daha dikkat edersek, kendi kendimizi düzeltirsek, çocuklarımızın bizden örnek aldığı davranışların da düzelmesini sağlarız.
Çocuklarımız okula zamanında yetiştirmezsek veya onlara ödevlerinde yardımcı olmazsak, eğitimin öneminden nasıl bahsedebiliriz? Okul zamanında tatile çıkarsak, doğum gününde veya önemli bir basketbol maçında okula gitmemesine izin verirsek, okulun önemini nasıl gösterebiliriz?
Eğer tertipli olmalarını onlardan istemezsek, harçlıklarını hak etmeleri için onlara belli görevler vermezsek, onlara sorumluluk hakkında nasıl öğüt verebiliriz? Okulundaki kötü notlarını veya arkadaşlarına, öğretmenlerine, müdüre karşı kötü davranışlarını affedersek, onlara güvenilir olma konusunda nasıl ders verebiliriz?
Onları, övgüye değer bir davranışta bulundukları zaman övmek için hiçbir standart ortaya koymazsak, hayatlarının her anını, eğlenceli geçirmeleri için programlarsak ve tüm zorlukları onlar için kaldırmaya çalışırsak, çocuklarımıza kendine saygı hakkında nasıl bir ders verebiliriz?
Yolda diğer sürücülere küfür edersek, sofrada komşularımızın veya iş arkadaşlarımızın arkasından konuşursak, konuşmalarımızın tam ortasında cep telefonumuza cevap verirsek onlara, medeni insanlar olmayı nasıl öğretebiliriz?
Aileyi bir ay geçindirecek parayı bir giysiye veya yeni bir müzik setine verirsek, çocuklarımıza ölçülü ve makul olmayı nasıl öğretebiliriz?
İşyerindeki stoklarımız, evrak çantamız hakkındaki ateşli konuşmalarımızı duyan, fakat bağışları vergi zorunluluğu olarak nitelendirdiğimize tanık olan çocuğumuza nasıl şefkati öğretebiliriz?
Ofiste geç saatlere kadar çalışırsak, onlarla geçireceğimiz tek vakti televizyon karşısında geçirirsek, onlara aile sorumluluğunu ve bağlılığını nasıl anlatabiliriz?
Golf veya tenis maçlarımız için sürekli sinagogu ihmal edersek, gidersek bile geç kalırsak, dua sırasında konuşursak veya törende uyursak, onlara bağlanışı veya dindarlığı nasıl öğretebiliriz?
Ve diğer taraftan, çocuklarımızla konuşurken, onlara okul hakkında nasihat verdiğimizi, ödevlerinde yardım ettiğimizi, onlar için yaşlarına uygun aktiviteler planladığımızı, bir yürüyüşe çıkmak veya kitap okumak için televizyon veya interneti kapattığımızı, okul gezilerinde gönüllü olarak çalıştığımızı, yaşlıları ziyaret ettiğimizi, sakince konuşup, dikkatimizi vererek dinlediğimizi, hayatımızdaki lükslüğü sınırladığımızı, böylece asıl önemli konularla daha çok ilgilendiğimizi bir düşünün.
Tabii ki, hiçbirimiz mükemmel değiliz, hepimizin insani duyguları vardır. Fakat hepimiz şimdi olduğumuzdan daha iyisini yapabiliriz. Eğer, alışkanlıklarımızın, hırsın veya egomuzun esiri olmazsak, anne-baba olmanın bizlere yüklediği disipline, birleştiricilik standartlarımızı yükseltmeye, kendimizi daha çok adarsak, farklılaşan bu davranışlarımızın çocuklarımızda nasıl değişikler yaptığını görebiliriz.