İsrailoğulları, Mısır’dan çıkıp özgür bir halk olduktan sonra kendi zamanlarının hakimi olarak artık bu özgür zamanlarını nasıl değerlendirdikleri onların kimliğini belirleyecekti.
Zaman üzerine biraz düşündüğümüzde Kutsal yazılar, bilgelerimizin öğretileri ve Yahudi geleneğinin bize her fırsatta Tanrı’nın bize verdiği yaşamın sınırlı olduğunu, zamanımızı kaliteli bir şekilde değerlendirmemizin ne kadar önemli olduğunu hatırlattığını görürüz.
Yahudi değerleri, düşünceleri ve eylemleriyle ilgili temel bilgileri aktaran Pirke Avot (Bilgelerimizin Öğretileri), zamanımızla ne yaptığımızın bilincinde olmamız için de değerli tavsiyeler içerir. “Üç tane taç vardır: Tora, Koenlik, Krallık. Fakat insanın sahip olacağı iyi isim taçların en üstünüdür” (Mişna 4:17). İyi bir isme sahip olmak için Tanrı’nın Sevgi ve İyilik Yolunda yürümeye, her an Kimi temsil ettiğimizi ve Kimin Huzurunda olduğumuzun farkındalığıyla yaşamaya çalışmamız gerekir. (Mişna 2:1) Gün kısa, bu dünyaya bizim katacağımız şeyler çok ise, (Mişna 2:20), bunları yapmaya başlamak için en doğru zamanı yine Pirke Avot’tan öğreniyoruz: “Eğer şimdi değilse, ne zaman?” (Mişna 1:14)
Mezmurlar da bize bilgeliğin hayatın sınırlı olduğunu akılda tutmaktan geldiğini öğretir. “Bu yüzden günlerimizi saymayı bize öğret ki, bilgelik kazanalım.” (Teilim 90:12) M. Springer bu pasuğu şöyle yorumluyor: “Ölümlü olduğumuza dair bir farkındalıkla, nasıl yaşadığımız hakkında seçimler yapmamız gerektiğine, seçimlerimizin önemli olduğuna ve değerlerimizi yaşantımıza yansıtmamız gerektiğine dair artan bir farkındalık gelir. Bu farkındalıkla öncelik ve önemle her günümüzü doğru yolda (Tanrı’nın Yolunda) kalmaya veya yolumuzu kaybettiğimizde/saptığımızda tekrar o yola geri dönmeye çabalayarak değerlendirmeye çalışırız.”
Kohelet de Mezmurlar gibi bize hayat hakkında önemli ipuçları verir. “ Evel evalim, akol evel “(Kohelet 1:2) Kohelet’te yoğun olarak-otuz sekiz kere- geçen kelime evel, sıklıkla boş, anlamsız, amaçsız, faydasız olarak çevrilse de, R.Jonathan Sacks zt”l evel’i nefes olarak yorumluyor ve Kohelet’e bu şekilde farklı bir bakış açısı getiriyor.
“Evel kısa, kısacık bir nefestir. Kohelet'in saplantı haline getirdiği şey, hayatın ne kadar hassas, narin ve kısa olduğuydu. Bizler şaşırtıcı karmaşıklıkta biyolojik varlıklarız, ancak varlığı yokluktan, yaşamı ölümden ayıran şey hiç de karmaşık değil. Sadece nefestir. Bu sadece kısacık bir nefes belki, ama sahip olduğumuz tek şey de o. Hayat kısa olduğu için her an değerlidir.”
Her şeyin bir zamanı olduğunu, güneşin altında yeni bir şey olmadığını söyleyen Kohelet, hayatın amacını şöyle özetliyor: “Tanrı’yı kutsa, mitsvalarını yerine getir. Çünkü her insanın görevi budur.” (Kohelet 12:13)
Mısır’dan Çıkış’tan bir ay kadar sonra yağmaya başlayan mucizevi yiyecek manna gibi zamanımız da sınırlı ve depolanamıyor. Bunun için Yahudi geleneği iyi ve sevecen davranışlarda bulunarak, Tanrı’ya, kardeşimize ve başkalarına karşı sorumluluk duyarak, ağzımızdan çıkanlara dikkat ederek, elimizden gelen her konuda etrafımıza yardım ederek, Tora öğretilerini anlamaya, içselleştirmeye çalışarak, etrafımızla, kendimizle, Tanrı ile ilişkilerimizi sağlamlaştırmak gibi anlamlı eylemler yaparak zamanımıza kıymet katmamız gerektiğini öğretir. Tanrı’nın bize verdiği en değerli hediyelerden biri olan zamanı bu şekilde dolu dolu değerlendirdiğimizde Mısır’dan çıkışımızı kutlar, kurtulup sadece özgür değil, Tanrı’nın benzeyişinde yaratılan, Tanrı’nın yeryüzündeki elçileri olmaya layık tam birer insan olduğumuzu göstererek Tanrı’ya bize verdiği bu zaman hediyesi için şükranlarımızı, kutsiyet kattığımız yaşantımızla ifade etmiş oluruz.
Nazlı Doenyas’ın Şalom gazetesindeki yazısından alınmıştır.