Bu Hafta İçin Saatler |
26 TEVET |
Gelecek Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5778 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
16:19 |
17:34 |
----- |
Yeruşalayim |
16:26 |
17:40 |
Tel Aviv |
16:35 |
17:36 |
13 OCAK |
Tel Aviv |
16:41 |
17:42 |
İstanbul |
17:42 |
18:23 |
2018 |
İstanbul |
17:51 |
18:32 |
İzmir |
17:50 |
18:41 |
|
İzmir |
17:57 |
18:48 |
VAERA- וארא |
||||||
|
Peraşa
Özetİ |
Moşe ve Aaron tekrar tekrar Paro'nun huzuruna çıkıp, Tanrı adına "Halkımı salıver ki Bana ibadet edebilsinler" talebinde bulunurlar. Fakat Paro da tekrar tekrar reddeder. Aaron'un asası bir yılana döner ve Mısırlı büyücülerin sihir asalarını yutar. Tanrı bunun ertesinde Mısırlılara bir dizi bela gönderir.
Nil'in suları kana dönüşür, ülkeyi kurbağalar istila eder, insan ve hayvanlar bitlerin saldırısına uğrar. Vahşi hayvan sürüleri şehirlere doluşur, bir salgın hastalık evcil hayvanları telef eder, Mısırlıların vücutları, acı veren çıbanlarla kaplanır. Yedinci belada göklerden buz ve ateşin bir arada bulunduğu yıkıcı bir dolu yağar. Buna karşın Paro'nun inadı sürer ve Tanrı'nın daha önce Moşe'ye bildirmiş olduğu üzere, Bene-Yisrael'i salıvermeyi reddeder.
AFTARA |
Yehezkel 28’den başlayıp 29. Bölümün 21. Pasuğuna kadar gelen bir Aftara’dır. Yisrael’in bir gün mutlaka dağılmış olduğu yerlerden toplanacağını anlatan bir kısmı okuyoruz. Yahudiler eğer Babil kralına karşı durmak istiyorlarsa mutlaka kendi güçleri ile ayakta durmak zorundadırlar. Bu Bene Yisrael’e özel bir statü kazandıracaktır.
HAFTANIN SÖZÜ |
Şunu
belirtmek gerekir ki, fiziki olarak insan yaratanın
suretinde yaratılmış olamaz, çünkü Tanrı’nın fiziki bedeni
yoktur. Benzerlik bizlere bahşettiği ruhtur. (Rav Moşe Benveniste’nin
(Z’’L) yazılarından.)
Mİ-DRAŞ
YİTSHAK |
Yanan çalıda Moşe’ye görünen Tanrı onu görevlendirir. Moşe’nin ilk endişesi toplumun kendisine inanmamasıdır. Ancak Tanrı onların inanacağını söyler ve nitekim Tora da “vayeamen aam – halk inandı” sözüyle bunu anlatır. Her şey yolunda gibi görünürken Moşe’nin Paro ile ilk randevusu kötü sonuçlanır ve halkın üzerindeki yük artar. Halk bunu “ellerine bizi öldürmeleri için kılıç verdiniz” ifadesi ile Moşe ve Aaron’a sitemle söyler. Moşe bunun üzerine Tanrı’ya bu halka neden kötülük yaptığını, hiçbir şeyin düzelmediğini hatta daha da kötü olduğunu ve kendisini neden gönderdiğini sorar. Tanrı bunun üzerine oldukça sert bir ifade ile Moşe’ye iki isminin olduğunu hatırlatır. Yargı özelliğini yansıtan E.loim gibi davrandığı görünse de aslında her sıkıntıda mutlaka bir iyilik ve merhamet olduğunu ve bu ismini ön plana çıkardığını “ani Ad…” ifadesi ile belirtir. Tanrı’dan gelen hiçbir şeyin kötü olmayacağını bunun kötü olduğunu Moşe’nin söylediğini anlatır. Tanrı Bene Yisrael’e “behor” yani ilk oğlu gibi davranmaktadır. Bazen azarlasa bazen de cezalandırsa da bir baba her zaman oğlu için iyi düşünmektedir. Bunu en iyi olarak her gün iki kez söylediğimiz “Şema” duasında görmek mümkündür. Burada da Tanrı’nın hem yargı hem de merhamet özelliğini çağrıştıran isimleri vardır ama sonunda “Ad… ehad” şeklinde biten cümle bize merhametin her zaman ön planda olduğunu öğretmektedir.
Ki Tisa peraşasında Moşe “oreni na et deraheha – bana yollarını öğret” şeklinde bir istekte bulunur. Tanrı Gemara Masehet Berahot’ta bu isteği “neden kötü şeyler iyilerin başına gelir” sorusuna Moşe’nin yanıt aradığı yazılıdır. Tora’da Tanrı Moşe’ye bunu bilmesinin mümkün olmadığını Tanrı’nın yüzünü görmesinin imkansız olduğunu ancak arkasını görebileceğini öğretir. Bu karmaşık ifadeyi Gemara Tanrı’nın taktığı Tefilin’in düğümünü gördü şeklinde daha da karmaşık hale getirir. Zoar’ın verdiği bilgiye göre baş Tefilin’i iki şeritten oluşur. Sağ taraftan geleni merhamet ve iyilik, sol taraftan geleni ise yargı özelliğidir. Sağ taraftaki şerit de daha uzundur. Tanrı’nın taktığı manevi Tefilin de benzerdir. Bizler bazen yargıyı bazen de merhameti görürüz. Ancak arkadaki düğümde ikisi bir aradadır. İşte Tanrı Moşe’ye görünenin her zaman asıl olmadığını, kötü gibi görünenin aslında merhamet ve iyilikle dolu olduğunu öğretmektedir.
Tanrı’nın mührü “emet” sözcüğüdür. “Gerçek” anlamına gelen bu mühür Tanrı’nın her yaptığının iyi, gerçek ve mutlak olduğunu gösterir. Mühür basıldığı zaman “emet” sözcüğü görünür. Ancak mühre bakıldığında sözcük ters görünür, anlaşılmaz. Bu yüzden anlaşılmayan bir şey olduğunda Tanrı’nın mührünün ne olduğu da anımsanmalıdır.
Mezuzalar’ın arkasında “Ş.a.d.a.y” isminin yanı sıra ne olduğu bilinmeyen gibi duran garip bir sözcük vardır. Bu sözcük ön tarafta yazılı olan Tanrı’nın isminin harflerinin bir sonraki harflerinin yazılmasıyla oluşmuş bir isimdir. Kabala Tanrı’nın merhamet ismi olan dört harfli ismin harflerinden önceki ve sonraki harflerinin bir araya gelmesi ile oluşan isimlerin Tanrı’nın bir başka yargı ismi olduğunu öğretir. Bu isimlerin sayısal değerlerinin toplamı da altmış bir sayısını verir ki bu sayı da “ani – ben” sözcüğünün sayısal değeridir. Tanrı “ani rişon vaani aharon – ben ilk ve son olanım” derken etraf yargı ile dolu olsa da merhameti işaret etmektedir. Merhamet isminin etrafında yargıyı anlatan isimler dahi olsa peraşamızda Tanrı “ani Ad…” demekte nasıl görünürse görünsün merhamet isminin esas olduğunu anlatmaktadır.
Bir dakika durup düşünelim. Güzel şeyler anlatıyoruz ama aslında Moşe haksız gibi durmamaktadır. Yaradan olarak Tanrı belki cevap vermek zorunda değildir ama gizemli bir şekilde Tanrı bize cevabı göstermektedir. “Vaymareru et hayeem – hayatlarını acılaştırdılar” ifadesi Mısır’da köle olan ataların ne kadar acı yıllar geçirdiğinin anlatımı gibidir. Ancak dört yüz yıl sürmesi gereken kölelik iyi yüz on yılda bitmiştir. Tanrı burada merhamet özelliğini öne çıkararak süreyi hemen hemen yarı yarıya kısaltmış ancak yükü arttırmıştır. Çünkü Bene Yisrael’in Mısır’da indiği seviye düşünülecek olursa değil yüz doksan sene bir saniye bile geçirmeye vakit yoktur. Bunun sonunda Tanrı müdahil olmuş ve ilk geula gelmiştir.
İkinci pasukta yer alan Ş.a.d.a.y ismi ise farklı bir durum gösterir. Mezuza’nın üzerinde yazan bu isim bizleri olumsuz manevi güçlere karşı korur. Zoar bu ismi “şeomer leolamo day – kainata dur – yeter diyen” isim olduğunu paylaşır.
Kainat yaratıldığında sonu olmayan bir genişlemeye sahiptir. Bizim düşüncelerimizin çok ötesinde genişler ve sonsuza kadar da genişleyebilir. Ancak Tanrı bu ismi kullanarak kainatın genişlemesini sınırlandırmıştır. Bunu anlayabilmek elbette kolay değildir. Bu gerçeği ilk anlayan atalar olmuştur. Pasuk Tanrı’nın atalara bu isimle göründüğünü ve ataların sorgulamadan kabullendiklerini anlatır. Atalar her şeyin bir sınırı olduğunu anlamış ve sınırlarda durmayı bilmiştir. Nitekim Raşi bu pasuktaki açıklamasında artık böyle tsadiklerin var olmadığını söylemektedir.
Matematik bir çemberin çevresini hesaplamak için “Pi” sayısını kullanır. Esasen 22/7 olan bu sayı sonsuza kadar devam edebilir. Ancak matematiksel işlemler için 3,14 sayısı tespit edilmiştir. İlginç olan bu sayının peygamberler döneminde Şlomo zamanında bilindiği gerçeğidir. Şlomo Bet Amikdaş’a yuvarlak bir havuz yaptırmak ister. İki nokta arasının on ama olduğu havuzun çevresinin otuz ama olduğu Melahim kitabı yedinci bölüm yirmi üçüncü pasukta yazılıdır. Burada çizgi anlamına gelen “kav” sözcüğü fazladan bir “he” harfi ile yazılır. “Hoşev mahaşavot” kitabının yazarı Rabi Refael Emanuel Hay Ricci fazladan harfin nedenini ölçünün üç katından biraz fazla olduğunu göstermek olduğunu paylaşır. Vilna Gaon’u durumu daha matematiksel hesaplar. “He” harfi olmadan “kav” sözcüğünün sayısal değeri yüz altı, “he” harfi ile birlikte değeri yüz on birdir. Yüz on bir sayısını yüz altıya bölersek ve asıl sayı olan üç ile çarparsak Pi sayısının 3,14 değerine ulaşırız. Ş.a.d.a.y isminin sayısal değeri de üç yüz on dörttür. Kainatı sınırlandıran isimdir. Atalar sınırlı bilgi ile her şeyin bir sınırı olduğunu kabul etmişlerdir. Pasuk önce üç atayı sayar bu da “üç” sayısını verir. Daha sonra Tanrı’nın isimlerinden “E.l” ismini verir bu otuz bir sayısına denk gelir. En sonunda da Ş.a.d.a.y ismi ile üçyüz on dört sayısına ulaşarak Pi sayısının sırrına ulaştırır.
Peraşanın başında
Tanrı’nın Moşe’ye olan sert tavrı ilk başarısızlık gibi görünen olayda
sabretmeyip isyan etmesinden kaynaklanır. Sabır konusunda adres olarak ataları
gösterir. Atalara dört harfli ismin gizemini göstermek durumunda kalmadığını
söyleyen Tanrı Moşe’ye sabretmesi halinde durumun nasıl düzeleceğini göreceğini
bildirir.
DİVRE
TORA |
Bu yüzden Bene Yisrael’e söyle Ben Tanrı'nım. Sizi Mısır 'ın yükü altından çıkaracağım ve sizi onların işlerinden serbest kılacağım sizi güç gösterisi ve sert yargılar eşliğinde özgürlüğe kavuşturacağım. Sizi kendime halk olarak alacağım ve size Tanrı olacağım; böylece benim sizi Mısır'ın yükü altından çıkaran Tanrınız olduğumu bileceksiniz. "
Bu pasuklarla ilgili Rabi Yeheskel Avramski'nin sorusu vardır, çünkü sizi çıkaracağım, sizi kurtaracağım, sizi özgür kılacağım gibi cümleler, Bene Yisraelin Tanrısı olarak kabul etmeleri için yeterli olması gerekirdi. Elbette onları çıkaran Tanrı’dır. O zaman neden beni" Tanrınız olarak bileceksiniz?" şeklinde bir ifade vardır?
Rabi Yeheskel’e göre burada, çok büyük bir emuna (inanç) sınavı vardır. Büyük mucizeleri görsek bile; sözgelimi kızıl denizin yarılışını da görsek hala ben sizin Tanrınızım cümlesindeki gibi Tanrı'ya sonsuz itaat seviyesine gelemeyebiliriz. Rabilerimizin dedikleri gibi "kızıl denizdeki cariyelerin gördüklerini, Peygamber Yeheskel ben Buzi görememiştir." Buna rağmen cariyeler cariye olarak kalmışlardır ancak Yeheskel ben Buzi çok yüksek seviyelere inancı sayesinde yükselebilmiştir. Bu yüzden bu pasuklarda kullanılan kurtuluşla ilgili dört ifadenin sonunda sizi kendime halk olarak alacağım ifadesi vardır ve bu ifade Tora'nın verileceğine dair bir imadır ve ancak ondan sonra sizin Tanrımız olduğumu bileceksiniz demektedir. Tora'yı kabullenmeden açık mucizeleri bile göremeyiz Tora’sız inanç da gerçek inanç değildir Tora’yı düzenli çalışıp öğrendikçe Yirat Şamayim yani Tanrı çekincesi mümkün olabilir.
“Tora vadaat” yeşivasının lideri Rabi Avraam Akohen 12 yaşında bir çocukken yeşivadan bir gençle sohbet ediyordu. Bu genç ona bir soru sordu ay duasında (roş hodeşten bir önceki Şabat okunan ayın iyi geçmesi için okunan bölüm ) iyilik dolu bir hayat, geçim dolu bir hayat gibi 12 adet istek vardır. Sonunda da Tanrı kalbimizin isteklerini iyilikle gerçekleştirsin şeklinde bir rica vardır acaba en önemlisi hangisidir? Çocuk cevap verir Tanrı korkusu ve Tora sevgisi olan bir hayat hepsinden önemlidir der. Genç doğru değil, son rica olan "Tanrı kalbimizin isteklerini iyilikle gerçekleştirsin "en önemlidir der. Çocuk kabullenmez ve ekler bence Tanrı korkusu olmayan birinin kalbinde ne tür istekler olabilir? Sadece fiziksel ve bu dünyaya ait istekler sadece Tanrı sevgisi olan biri kalbinde doğru isteklere yer verebilir
Tanrı hepimizin kalbini ona güven ve
çekinme hisleriyle doldursun AMEN.
GENÇ NESİLDEN
ÖĞRENİYORUZ |
Raşi şöyle der. Bu buğdaylar geç filizlendiklerinden dolayı, dolu zamanında yumuşaktılar. Bu yüzden güçlü rüzgarlar sırasında kolaylıkla esneyebiliyorlardı. İşte bu esneklik geri sıçramalarını sağlıyordu.
Rabi Hayim Mordehay Katz. Rabi Yosef Leib Bloch adında şöyle bir öğreti getirir. Birisi prensipleri ve ilkeleri konusunda çok güçlü olmalıdır. Öyle güçlü olmalıdır ki Dünyada ki hiçbir güç onu gerçekliğinden ve değerlerinden saptıramasın. Ancak, bunu ancak aynen filizlenmemiş buğdaylar gibi -yumuşakça ve esnekçe- başkalarına saygılı nazikçe konuşarak yapabiliriz. İnatçı ve oldukça kararlı olan bir kişi başta güçlü gözükebilir, ancak aynen bir sedir ağacı gibidir. Çok güçlü bir rüzgarda, esnek olan filizlenmemiş buğdayın aksine, kökünden sökülür veya ikiye ayrılır. Sevecenlik ve naziklik devamlılıkla birleşip birisinin prensipleri arasına yerleşirse o kişi yenilmez olmaya karşı büyük bir adım atmış olur.
ÇOCUK PERAŞASI |
Moşe ile Aaron bir kez daha Fıravun'un
sarayına gittiler.
Fıravun'a: "İsrailoğulları'nı bırakın gitsinler!" dediler.
Firavun: "Allah'ın kim
olduğunu bilmiyorum. Onu dinlemeyeceğim." dedi.
Bunun üzerine Aaron sopasını aldı ve
yere fırlattı:
"Bak" dedi. "Sopam yılana
dönüştü!"
Firavun: "Bu bir şey
değil ki! Bunu sihirbazlarım da yapar!" diye cevap verdi.
1-KAN
Moşe Firavun'a: "Eğer Allah'ı
dinlemezsen, Mısır'ın suyunu kana dönüştürecek!" dedi.
Firavun: "Kimin umurunda?"
dedi ve fikrini değiştirmedi.
O zaman kan cezası
geldi. Mitsrayim ülkesindeki bütün sular kan oldu.
İnsanlar kanla yıkandılar, kan içtiler.
Çok iğrençti!
Sadece Bene Yisrael'in suyu vardı.
Bir İsrailoğlu ile bir Mısırlı aynı
bardaktan içtiğinde,
İsrailoğlu su içiyordu, Mısırlı ise kan!
Yine de Firavun dinlemedi.
2- KURBAĞALAR
Allah: "Fıravun
dinlemezse Mitsrayim ülkesi kurbağa dolacak!"
Kurbağalar Fıravun'un sarayına geldiler.
Mitsriyim'in (Mısırlılar) üzerine
sıçradılar.
Yataklarına zıpladılar, sıcak fırınların
içlerine daldılar.
Korkunçtu!
Bene Yisrael'in üzerine ise bir kurbağa
bile atlamadı.
Yine de Fıravun İsrailoğulları'nın
Mitsrayim'den gitmelerine izin vermedi.
3- BİTLER
Üçüncü ceza bitlerdi.
Mitsriyim'in ve hayvanların üzeri bit
doldu.
Herkes öyle kaşınıyordu ki !
Fıravun sihirbazlarını çağırdı:
"Bakalım sizler de bit yapabilir
misiniz?" diye sordu.
Sihirbazlar: "Bizler bit yapamayız.
Bunu sadece Allah yapabilir." diye cevap verdiler.
Firavun: "Umurumda değil" diyerek, İsrailoğulları'nın gitmelerine yine izin vermedi.
4- VAHŞİ HAYVANLAR
Her türden vahşi
hayvan Mitsrayim ülkesine geldi:
Aslanlar, kaplanlar, ayılar, kurtlar...
Mitsriyim'in evlerinin içlerine bile
girdiler.
Mitsriyim çok korkuyordu!
Ama hiçbir vahşi hayvan Bene Yisrael'in evlerine girmedi.
Firavun bu kez Moşe'ye şöyle dedi:
"Moşe, Allah'tan vahşi hayvanları
geri çekmesini iste!
O zaman İsrailoğulları'nın gitmelerine
izin vereceğim!"
Ama Fıravun sözünü tutmadı.
5- HAYVANLARIN ÖLÜMÜ
Beşinci ceza hayvanların
ölmeleriydi.
Atlar öldü; eşekler öldü; inekler öldü;
koyunlar öldü...
Sadece Bene Yisrael'e
(İsrailoğulları) ait olan hayvanlar ölmedi.
Yine de Fıravun:
"İsrailoğulları'nın gitmelerine izin vermeyeceğim!" dedi.
6- ÇIBANLAR
Bir sonraki ceza çıbanlardı.
Her Mitsri'nin (Mısırlı) vücudunu
acı veren çıbanlar kapladı.
Fıravun'un vücudu da çıban doluydu.
7- DOLU
Gök şiddetle gürledi!
Gökten kocaman dolu parçaları yağdı.
Dolu parçaları buz ve ateşten
yapılmıştı.
Dolu, dışarıda olan Mitsriyim'i ve
hayvanları öldürdü.
Bene Yisrael'in üzerine bir dolu parçası
bile düşmedi.
Fıravun: "Doluyu durdur! O zaman
gerçekten Bene Yisrael'in gitmesine izin vereceğim!" sözünü verdi.
Dolu durdu ama Fıravun sözünden döndü.
BİR HİKAYE |
Sandra, ders zilinin çalmasını beklerken, sırasında hayal
kurarak oturuyordu. Yanına döndü, sınıf penceresinden dışarı bir göz attı ve
okul bahçesini neredeyse bir havuza dönüştürmüş sağanak yağışı fark edince
şaşırdı.
"İyi ki dışarıda değilim." diye düşündü.
Daha sonra, okul girişinde, öğrencilerin karşıdan karşıya geçmesini kontrol
eden Bayan Eti, hala bir kaç çocuğa yardım etmekle meşguldü.
Sandra, böyle bir işin, fazla genç sayılmayan
biri için ne kadar zor olduğunu düşündü. Yağmurda, karda, kışta, her gün
yıllarca dışarıda dururdu Bayan Eti. Sandra, kendisi de dahil olmak üzere,
bütün çocukların Bayan Eti'yi nasıl görmezden geldiklerini, sanki orada yokmuş
gibi davrandıklarını düşündü.
Tam o sırada zil çaldı ve Sandra hayallerinden
uyanarak yoğun bir güne başladı.
Ertesi sabah Sandra, beraber okula gitmek için
arkadaşları Doris ve Karen'le buluştu. Hava hala soğuktu ama neyse ki evvelki
gün gibi bir yağış yoktu. Kızlar karşıdan karşıya geçtikten sonra, yağmura
yakalanmadıkları ve neredeyse sıcak okul binasına girecekleri için
rahatlamışlardı. Tam okul bahçesinde girecekleri sırada, Sandra "Bir
dakika arkadaşlar! Bir şey unuttuk!" dedi.
Arkadaşları merakla ona baktılar. "Ne
unuttuk? Her ne ise, onu sonraya bırakalım ve hemen içeri girelim." dedi
Doris.
"Hayır, bu çok önemli " diye ısrar
etti Sandra sabırsızca ve yürümeye başladı.
Meraklı kızlar onu takip etti. Bayan Eti'nin bir
grup öğrenciyi güven içinde karşıdan karşıya geçirdiği sırada, kızlar da ana
caddeye ulaştılar. Sandra, kadına doğru ilerleyip onun dikkatini çekmeye
çalıştı. "Şey... Bayan Eti?" dedi.
Bayan Eti, şaşkın bir şekilde ona baktı.
"Ne oldu yavrum?"
Sandra derin bir nefes aldı ve " Ben sadece
size teşekkür etmek ve hepimize karşıdan karşıya geçerken yardım ederek bu
kadar zor bir iş yaptığınız için herkesin size minnettar olduğunu söylemek
istiyordum" dedi.
İlk başta Bayan Eti bir şey söylemedi. Ama bir
an sonra, Sandra, kadının gözlerinden gözyaşlarının süzüldüğünü fark etti.
Kadının yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti.
"Çok teşekkür ederim yavrum" dedi
titrek bir sesle. "Bu işte yıllardır çalışıyorum. Bana teşekkür eden ilk
kişi sensin" diye ekledi.
Sandra kızararak, şaşkınlıktan kalakalmış
arkadaşlarına döndü. "Size önemli olduğunu söylemiştim" dedi gururla.
Sandra geri döndüğü için mutluydu. Bütün kızlar, minnettar olmak ve bunu
göstermek hakkında çok önemli bir ders öğrenmişlerdi.