Bu Hafta İçin Saatler |
14KİSLEV |
Gelecek Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5778 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
15:59 |
17:14 |
----- |
Yeruşalayim |
16:00 |
17:14 |
Tel Aviv |
16:15 |
17:15 |
2 ARALIK |
Tel Aviv |
16:15 |
17:16 |
İstanbul |
17:22 |
18:03 |
2017 |
İstanbul |
17:21 |
18:03 |
İzmir |
17:30 |
18:20 |
|
İzmir |
17:29 |
18:20 |
VAYİŞLAH-וישלח |
||||||
|
Peraşa
Özetİ |
Yaakov, Şehem yakınlarında bir toprak parçası satın alır. Buranın, adı yine Şehem olan prensi, Yaakov'un kızı Dina'yı kaçırarak ona tecavüz eder. Dina'nın ağabeyleri Şimon ve Levi, Dina ile evlenmek isteyen prensi ve şehrin tüm erkeklerini sünnet olmaya ikna ettikten sonra onları en savunmasız anlarında kılıçtan geçirerek intikam alırlar. Çünkü şehir halkı Dina'nın dramına seyirci kalmıştır.
Tanrı Yaakov'dan Bet-El'e giderek burada bir mizbeah (sunak) inşaa etmesini ister. Annesi Rivka'nın sütannesi Devora ölür ve Bet-El yakınlarında gömülür. Tanrı tekrar Yaakov'la iletişim kurar, onu mübarek kılar ve ismini "Yisrael" olarak değiştirir. Yolculuk sırasında Rahel, Binyamin'i doğurur, ancak doğum sırasında ölür ve Bet Lehem yolunda gömülür. Yaakov onun için bir anıt inşaa eder. Yitshak 180 yaşında ölür ve oğulları tarafından gömülür. Peraşa, Esav'ın soy ağacı ile devam eder.
AFTARA |
HAFTANIN SÖZÜ |
Kurtarıcılar Esav dağını yargılamak ve
cezalandırmak için Tsiyon dağına çıkacak ve krallık Tanrı’nın olacak. (Ovadya
1/21)
Mİ-DRAŞ YİTSHAK |
Gemara Masehet Berahot 61’de çok tanıdık bir öykü vardır. Romalılar Erets Yisrael’de Tora öğrenimini yasaklamışlar ancak Rabi Akiva topluma Tora öğretmeye devam etmektedir. Papos ben Yeuda Rabi’ye ismi ile hitap ederek Romalılar’ın hükmünden neden çekinmediğini sorar. Rabi de ona tilki ve balıklar benzetmesiyle karşılık verir. Suyun içinde kaçışan balıklara tilki, karaya çıkmalarını ve orada yaşamalarını önerince balıklar yaşam ortamları olan suda bile balıkçıların oltalarından çekinirken kendileri için ölüm demek olan bir ortamda nasıl yaşayabileceklerini sorarlar. Rabi de Yahudiler için yaşam ortamı olan Tora ile yaşarken çekinceler ve korkular varken “kal vahomer” haydi haydi Tora’nın olmadığı bir ortamda yaşamak mümkün olmayacaktır açıklamasını yapar.
Mezeritch Magidi her gün okunan Tanrı’nın on üç “midot” özelliğine dikkat çeker. Bunlar affedici bir özellik taşıdıklarından Kipur gününde yirmi altı kez tekrarlanırlar. Her mida Tanrı’nın başka bir özelliğini ortaya koyar. Rabi Moşe Kordovero “Tomer Devora” adını verdiği kitabında bu on üç merhamet özelliğinin ne olduklarını işlemekte, nasıl işlediklerini ve nasıl kullanılması gerektiğini öğretmektedir. Eğer bu özellikler gibi olmamız gerekiyorsa ilk özellik olan “E.l” yani Tanrı gibi olmamız beklenmekte midir? Bu sorunun cevabını aramaya devam edeceğiz.
Rabi Yişmael günlük duaların hemen öncesinde bir Barayta’da Tora’nın anlaşılması için gerekli on üç “midot” yani özelliği bir başka deyişle anahtarı bizimle paylaşmaktadır. Bu anahtarlardan birincisi “kal vahomer” dediğimiz bir anahtardır. Basitçe “çok güçlü olmayan Reuven yirmi kilo kaldırabilirse güçlü olan Şimon “kal vahomer” yirmi kilo kaldırabilir” şeklinde bir örnekle bunu anlatmaya çalışabiliriz. Bu on üç anahtarın her biri Tanrı’nın on üç merhamet özelliğinin her birine karşılık gelir ve o özelliği aktive eder. O halde buna göre “kal vahomer” anahtarı Tanrı’nın “E.l” özelliğine karşılık gelmekte ve bunu aktive etmektedir. Yani insan için “E.l” olma şansı yoktur ama hesed yani iyilik ve merhamet anlamına gelen bu ismi aktive etme şansımız vardır. Amida duasında önemli olan her berahada bu isim yer alır. “Ki E.l goel “ dediğimizde “geula”, “ki E.l rofe” dediğimizde “refua”, “ki E.l tov umvareh aşanim” dediğimizde “parnasa” “ki E.l şomea tefila” dediğimizde duaların kabulü gibi berahalar okunmaktadır. Bu da bu ismin aktive olması halinde yukarıda sözünü ettiğimiz bütün bu bereketlendirmelerin harekete geçmesi sağlanmaktadır. Anlaşılan o ki “kal vahomer yapmaya ihtiyaç vardır.
Öncelikle “kal vahomer” dediğimiz türetimin ne olduğunu tanımlayalım: Türkçe çevirisi olan Tora kitabının Bamidbar kitabı sayfa 230’daki açıklamalarda bu türetim “kuralı geçerliliği için nispeten daha az nedenin var olduğu hafif bir durum için geçerli olan her kuralın daha çok nedenin var olduğu daha ağır bir durum için elbette geçerli olması” şeklinde tanımlanmaktadır. Burada şöyle bir durum vardır. Moşe hakkında “laşon ara” yapan Miryam tsaraat ile cezalandırılır. Moşe Tanrı’ya dua eder ve Tanrı yedi gün kampın dışında tutulmasını emreder. Sonra Miryam kampa katılır. Tanrı burada “eğer babası kızıp azarlasaydı yedi gün utanmayacak mıydı” şeklinde bir ifadeye yer verir. Yani babası kızsa yedi gün dışlanacaktı. Tanrı kızdığında yedi gün dışlanması son derece olağandır. Burada Bizzat Tanrı “kal vahomer” yapmıştır. Moşe duasında “E.l na refa na la” diyerek Refua’yı harekete geçirecek “E.l” ismini aktive etmeye çalışmıştır. Tanrı “kal vahomer” yaparak bunu aktive etmiş Miryam da iyileşmiştir.
Kısacık ataların öğretilerine bakalım: Avraam’ın özelliği Hesed, Yitshak’ın özelliği Gvura olarak bilinir. Yaakov ise “Amud ATora” olarak bilinir. Yaakov her koşulda Tora öğrenendir. “VeYaakov iş tam yoşev oalim” pasuğu gereğince durmadan Tora öğrenen tek ata Yaakov’dur. Hayatında Esav tehlikesi vardır o öğrenmeye devam eder. Lavan onu yok etmeye niyetlidir Yaakov Tora öğrenir. Yaakov baba evinden çıktıktan sonra hiç uyumadan Tora öğrenir ve ilk rahat uykusunu Moria dağında merdiven rüyasında gerçekleştirir. Esav’a söylediği “im Lavan garti vetaryag mitsvot şamarti – Lavan ile yaşadım ve altıyüz on üç mitsvayı korudum” ifadesi tesadüf değildir. Esav, Tora öğrenimini yasaklayan Roma’nın atasıdır. Lavan da Esav’ın ustasıdır ve amacı Yaakov ve geleceğini yok etmektir. Buna rağmen Yaakov Tora öğrenmeye devam etmiş ve gelecekte Rabi Akiva’nın vereceği “kal vahomer” özelliğini harekete geçirerek “E.l” isminin aktive olmasını sağlamıştır.
Şimdi ilk sorumuza dönelim. Yaakov elbette Tanrı değildir olamaz da. Ancak Yaakov E.l ismini en iyi aktive eden kişi olduğundan Tanrı bunu ona söylemiştir. Bir başka deyişle bu ismin etkisi altındadır.
Arizal Rabi Akiva’nın neşama’sının temelinin Yaakov olduğunu söyler. Gemara Masehet Makot 24’de bilinen bir öykü vardır. Günün birinde Raban Gamliel, Rabi Elazar ben Azarya, Rabi Yeoşua ve Rabi Akiva Har Atsofim’e tırmanırlar ve oradan harabe halindeki Yeruşalayim’e bakınca alaha gereği elbiselerini yırtarlar. Biraz daha yaklaşında Kodeş AKodaşim’den bir tilkinin çıktığını görürler ve Rabi Akiva dışındakiler ağlamaya başlar. Rabi Akiva ise güler. Rabi’ye “neye gülersin” diye sorduklarında o da “niye ağlarsınız” diye yanıt verir. Diğerleri şöyle açıklar. “Veazar akarev yumat – yabancı yaklaşınca ölür” denilen Kohen Gadol dışında başka kimsenin girmediği Kodeş Kodaşim’den tilki çıkar nasıl ağlamayalım.” Rabi Akiva da buna “gülerim” der. Rabi açıklamasında olumsuz peygamberlik vizyonu nasıl gerçekleştiyse olumlu peygamberlik vizyonu öyle gerçekleşecektir yanıtını verir. Diğerleri de teselli bulduklarını söylerler.
Or Ahayim AKadoş Zohar Hadaş’a dayandırdığı görüşünde bu Gemara’yı şöyle açıklar. Avraam, Yitshak ve Yaakov’un kendi zehutları vardır ancak final Geula Moşe Rabenu’nun zehutu ile gelecektir ve bu yüzden gecikmektedir. Tora öğrenimi yoksa Moşe kurtarılmak istemez. Tora öğrenmeyen tembellerin neden kurtarılması gerektiğini sorgular. Tora öğrenimi arttığı zaman ise bu kurtuluş gerçekleşecektir. İşte Rabi Akiva o tilkiyi gördüğü zaman kendi örneğini hatırlar. Tora öğrenimini engelleyen yetser ara burada tilki ile sembolize edilir. Tilki Kodeş Kodaşim’i terk etmektedir. Yani balıklara bir başka deyişle Yahudilere sudan çıkın Tora’dan uzaklaşın diyen yetser ara artık yok olmak üzeredir. Böylece Maşiah zamanı yaklaşmaya başlamıştır.
DİVRE
TORA |
Tora’da yazılana göre Yakov, Esav’ın kendisine yaklaştığını öğrendiğinde çok korkmuştur. İlk bakışta, bu anlaşılması güç gibi gelebilir. Tanrı, Yaakov’a nereye giderse gitsin onu koruyacağına dair söz vermemiş miydi? Yaakov Tanrı’nın sözüne güvenmiyor muydu?
Tabii ki Yaakov’un, Tanrı’nın kendisine vermiş olduğu sözü tutacağına dair hiçbir şüphesi yoktu. Yaakov’un kendisine güveni yoktu. Tanrı’nın sözünü, ancak Yaakov bunu hak ettiği sürece tutacağını biliyordu. Eğer bu süreçte Yaakov bir günah işlerse, Tanrı artık onu korumayabilirdi. İşte bu yüzden Yaakov’un endişesi, Tanrı’nın sözünü tutmaması değil, kendisinin Tanrı’nın beklentilerini karşılayamamış olmasıydı.
Bu bir tsadik’in davranış şeklidir. Bir tsadik Tanrı’nın her zaman sözünü tutacağını bilir. Fakat sürekli bunu hak edip etmediğini sorgular ve yaptıklarını gözden geçirir. Hepimizin bu şekilde davranması gerekir. Tanrı’nın iyiliğine güvenip kendimizi bırakmamalı, her zaman bu iyiliğe layık olup olmadığımızı sorgulamalıyız.
Vilna Gaon’un öğrencilerinden Rav Moşe Eiber, kendini bu şekilde görürdü. Kendisine iyilik yapılmasından kaçınırdı. ‘Eğer bu iyilikleri kabul edersem, buna layık olduğumu düşünmeye başlayabilirim.’ Demişti. Bunu yerine, kendini fakirlere yardım etmeye adamış ve kendini geliştirmek istemiştir. Kendini çok değerli görmediğinden, Tanrı’nın kendisine yapmış olduğu iyilikleri gördüğünde müteşekkir olmuştur. Bu tavır, hayatın değerini anlayabilmemiz için gerekli olan bir tavırdır.
Yaakov’un Hazırlıkları
Yaakov Esav’ın yaklaştığını öğrendiğinde, onunla karşılaşmak için üç şekilde hazırlandı. Esav’ı yatıştırmak için ona bir hediye ve Tanrı’nın ona yardım etmesi için bir dua hazırladı. Ve tabii ki kendisini savaşmak için de hazırladı. Bir tehlikeyle karşılaştığında insanın mucize beklemek yerine savaşması gerektiğini Yaakov biliyordu.
Herhangi bir problemle karşılaştığımızda önce onu barışçıl bir yolla çözmeye çalışmalıyız. İşte bu yüzden, Yaakov Esav’a hediyeler göndermiştir. Belki Yaakov’un hediyeleri sayesinde Esav’da kardeşlik duyguları perçinleşecek ve kan dökülmesi engellenebilecekti. Barış ve kardeşlik her zaman en önemli amacımız olmalıdır.
Aynı zamanda, dua etmek, kriz anlarında en vazgeçilmez yardım kaynağımızdır. Dua edebilen insanlar hiçbir zaman kaybolmazlar.
Napolyon zamanında Yeruşalayim’deki Yahudiler’i kurtaran şey dualardı. Rav Mordehay Kotel’de dua ederken bir anda ortaya beş beyaz alef harfi çıkmıştır. Rav Mordehay bu harflere bir süre baktıktan sonra harfler yok olmuşlardır. Bu harflerin neye delalet ettiklerini bilmediğinden Rav çok korkmuştur.
Ertesi gün korkularında haklı çıkmıştır. Yeruşalayim’deki Türk lideri (Paşa)’nin, Kotel’in on blok kadar yakınında yaşayan Yahudiler’in hemen evlerini boşaltmalarını istediğini öğrenmiştir. Yahudiler, emri daha yerine getiremeden askerler evlerini yağmalamaya başlamışlardır. İşte o an Rav Mordehay, o beş ‘Alef’ harfinin neyi simgelediğini anlamıştır: Omar Oyev Erdof Asik Ahalek Şolol kelimelerini temsil etmektedirler. ‘ Kovalayacağım, ele geçireceğim ve yağmaları böleceğim.’
Herkes kaybolmuş gibiydi. Herkesi bir umutsuzluk kaplamıştı ama Rav Mordehay’ı değil. Dua etmekteydi ve duaları azmime azim katmaktaydı. Yahudi arkadaşlarına asla umutlarını kaybetmemelerini söyledi.
O gün, hiç beklenmedik bir şey oldu. Rav Mordehay’a kendisini Paşa’ya tanıtma emri verildi. Paşa’nın huzuruna gittiğinde, Paşa kendisine şöyle söyledi: ‘ Napolyon’un askerlerinin yaklaşmakta olduğu haberini aldım. Çok çaresizim. Tek ümidim sensin. Tanrı’na Napolyon’un şehrimizi ele geçirmesine izin vermemesi için dua etmelisin.’
Rav Mordehay öfkeyle Paşa’ya baktı ve şöyle cevap verdi: ‘ Yahudiler’in Kotel’den uzak durmalarını emretmişken, onların sizin için dua etmelerini nasıl beklersiniz? Bunun üzerine Paşa emrini geri çekti. Yahudiler tekrar Kotel’de yaşayıp dua edebildiler. Yeruşalayim’in güvenliği için dua ettiler. Bu duaların neticesinde şehir kurtuldu.
Fakat tüm bunların işe yaramaması durumunda Yahudiler’in kendilerini fiziksel olarak da savunmaya hazır olmaları gerekmektedir. Yahudiler bunun bilincindeydi ve halkını bir savaşa karşı silahlandırdı. Rav Meir Yehael duaları ve oruç tutmasıyla tanınırdı. 13 yaşın üstündeki tüm Yahudiler’in düşmana karşı savaşmaya hazır olmasını emretti. Düşman yaklaştığında savaşmaya hazır Yahudiler’i gördüklerinde geri döndüler.
Kendimiz için gerekli tüm adımları attığımızda Tanrı’da bizi kurtaracaktır. Tabii bunu hak edersek!
GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ |
Kaşerut kurallarında bir hayvanın Siyatik sinirinin yenmemesi gerektiği yazılıdır. Ve bu kuralı bu haftaki peraşada görürüz, “Bu sebeple Bene-Yisrael bugüne kadar, uyluk yuvasında bulunan yerinden oynamış siniri yemezler. Zira [yabancı] Yaakov’un uyluk yuvasına, yerinden oynamış sinirin olduğu yere vurmuştu.” Bereşit 32:33 Bu kuraldan nasıl bir hayat dersi çıkartabiliriz?
Daat Zekenim Yaakov’un Esav’la yüzleşmesinden önceki gece Yaakov’un yalnız başına kaldığını söyler. Saldırıya uğrar ve mücadeleyi sürdürürken uyluk kemiğinden yaralanır. Yaakov’un çocukları babalarını yalnız bırakarak düşüncesiz davranmışlardır; onunla birlikte kalmaları lazımdı. Bu nedenle, birilerine eşlik etmeleri gerektiğini hatırlamaları için Tanrı Yaakov’un torunlarının siyatik sinirini yemelerini yasaklar.
Birisi evinizden ayrılırken, kapınızın yaklaşık 2 metre ötesine kadar eşlik etmeniz gerekir. Ziyaretçiye yolu göstermeliyiz ve yoldaki veya bölgedeki tuzakları onlara bildirmeliyiz.
ÇOCUK PERAŞASI |
Yaakov ve ailesi Eretz Kenaan'a geri dönmüştü.
Yaakov'a: " Esav dört yüz kişilik ordusuyla geliyor! Seninle
savaşacak!" dediler.
Yaakov bu üç şeyi yaptı:
1. Dua etti:
"Lütfen Tanrım, bizi kurtar!"
2. Esav'a armağan olarak
birçok hayvan gönderdi.
3. Savaşa hazırlandı.
Gece Yaakov bir melekle karşılaştı.
Yaakov'la dövüştü. Yaakov kazandı.
Tanrı'nın Yaakov'a her zaman yardım
ettiğini görüyoruz.
Esav ve ordusu yaklaştı.
Esav Yaakov'u görünce ona doğru koştu.
Yaakov'a sarıldı ve onu öptü.
Esav'ın savaşmaması büyük bir mucizeydi!
Tanrı Yaakov'u ve
ailesini kurtarmıştı.
Yaakov'un kızı Dina, Eretz
Kenaan'da yaşayan bir prens tarafından kaçırılmıştı.
Yaakov'un oğulları, Şimon ve Levi,
prense ve halkına karşı savaştı.
Şimon ve Levi, Dina'yı eve geri getirdi.
Yaakov'un karısı Rahel öldü.
Yaakov onu Bet Lehem
yakınlarında kever Rahel'e (Rahel'in mezarı) gömdü.
Bugün bu mezarın nerede bulunduğunu hâlâ
biliyoruz.
BİR HİKAYE |
İşleri kendi
bildiğim şekilde yapmaya alışmıştım. Belki de sınıftaki herkesten uzun boylu ve
daha yapılı olmamın bunla bir ilgisi vardı. Şöyle diyebilirim: Tartışmalarda
her aman hakkımı alır, hatta hiçbirini kaybetmezdim.
Aslında bu tam olarak da doğru değil. İtiraf etmekten utanıyorum ama bir
keresinde benim yarım kadar olan biriyle, hatta karate de bilmiyordu! yaptığım
tartışmayı kaybetmiştim.
O gün, her zamanki okul günlerinden biri gibi, kantinde başlamıştı. Biraz geç kalmış olsam da bu problem değildi, çünkü kimse kantin kuyruğunda ön sıralara 'daldığımda' bana laf edemezdi. (Çünkü etseler, neler olabileceğini çok iyi biliyorlardı!).O sefer, kuyruktaki her zamanki özel yerime, arkadaşım Semi'yle beraber dalmıştım ki omzuma birinin dokunduğunu hissettim.
Tabi ki de ilk başta umursamadım ama omzuna yine dokunulduğunu hissettim. Biri bana laf edecek kadar aptal olabilir miydi yoksa?
Bir kez daha
vurulunca yüzümün kızardığını hissettim. Yumruğumu sıktım ve hangi akıllının
bunu yaptığını görmek için arkamı döndüm. Karşımda, bana kafa tuttuğuna göre
büyük cüsseli birinin olacağını düşünüyor ama tabii ki bu konu hakkında
endişelenmiyordum.
Çocuğu yakalamak için döndüm... Ancak arkamda kimseyi göremedim! Tek gördüğüm
bir kaç metre arkamdaki çocuktu ve o bana bakmıyordu bile.
Bir kez daha vurulduğunda, bu sefer önüme, aşağı baktım! Kimseyi görmememin nedeni anlaşılmıştı çünkü arkamdaki o kadar kısa boyluydu ki onu görememiştim bile.
Ama kavga kavgaydı ve hemen harekete geçmek için hazırlandım. "Hey, ne istiyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
Çocuk hiç
korkmamıştı bile. "Sadece şunu söylemek istiyorum: Keşke senin kadar iyi
bir arkadaşım olsaydı.."
Çocuğun sözleri beni şaşırttı. "Ne? Benim kadar iyi mi? Ne demek
istiyorsun?"
"Bu doğru" dedi çocuk gülümseyerek. "Buraya yürüyüş şeklinden ve arkadaşına sırada iyi bir yer açmandan, ona ne kadar değer verdiğini görebiliyorum. Keşke benim de böyle bir arkadaşım olsaydı. "
Tabii ki de bir iltifat beklemiyordum, bu yüzden ne diyeceğimi bilemedim. Belki de bu çocuk düşündüğüm kadar kötü biri değildi. "Şey, teşekkür ederim." diye ağzımda geveledim.
Ama o devam
etti: "Evet, senin yardım etmeyi seven biri olduğunu görebiliyorum. Geçen
gün de, öğretmenin kara saplanan arabasını iterken gördüm seni. "
Kimsenin fark ettiğini bilmiyordum. Yumruğumu gevşettim ve neden bilmiyorum bu
çocuğu sevmeye başladım.
"Evet, senin gibi bir arkadaşa sahip olmanın değeri altınla bile karşılaştırılamaz" dedi gülümseyerek ve ben de onunla gülümsemekten kendimi alıkoyamadım.
"Evet bu çok büyük miktarda altın eder hem de!" diye ekledim gülerek.
Bu arada kuyruk neredeyse yiyeceklerin olduğu yere varmıştı. İşte çocuğun bana 'vurduğu' an o andı....Çocuğu kolundan tutarak benim ve Semi'nin önüne geçirdim. Semi, gözlerine inanamıyordu.
Tahmin edin be oldu. O günden sonra onun arkadaşı olduğumu ve ne zaman yardım isterse yanında olacağımı söyledim.
Ve dediğim gibi, bir kavgayı ilk kez o gün kaybettim. Ve biliyor musunuz, kimseye söylemeyin ama belki de o gün, bir tartışmayı gerçek anlamda kazandığım tek gündü...