Bu
Hafta İçin Saatler |
26
Tevet |
Gelecek
Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5775 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
16:20 |
17:40 |
----- |
Yeruşalayim |
16:26 |
17:46 |
Tel
Aviv |
16:39 |
17:41 |
17
Ocak |
Tel
Aviv |
16:46 |
17:48 |
İstanbul |
16:47 |
17:30 |
2015 |
İstanbul |
16:55 |
17:39 |
İzmir |
16:54 |
17:45 |
|
17:01 |
17:52 |
|
VAERA |
||||||
21 Ocak 2015 Çarşamba ROŞ HODEŞ ŞEVAT |
PERAŞA ÖZETI (Şemot6:2-9:35)
Tanrı, Moşe ile temasa geçer. “Dört kurtuluş sözü” ile, Bene-Yisrael’i Mısır’ın yükü altından çıkaracağına ve Mısırlılar’ın köleleştirici işlerinden
serbest kılacağına, büyük bir güç gösterisi ve sert
yargılar eşliğinde Yahudiler’i özgürlüğe kavuşturacağına
ve Sinay dağında onları Kendisi’ne Halk
olarak alacağına söz verir. Bunun ertesinde Tanrı,
Bene-Yisrael’i, Avraam, Yitshak ve Yaakov’a söz vermiş olduğu Ülke’ye getirip burayı onlara ebedi bir miras olarak vereceğini
bildirir.
Moşe ve Aaron tekrar tekrar Paro’nun huzuruna çıkıp, Tanrı adına “Halkımı salıver ki Bana ibadet edebilsinler” talebinde
bulunurlar. Fakat Paro da tekrar tekrar reddeder. Aaron’un asası
bir yılana döner ve Mısırlı büyücülerin sihirli asalarını yutar. Tanrı bunun
ertesinde Mısırlılar’a bir dizi bela gönderir.
Nil’in suları kana dönüşür, ülkeyi kurbağalar istila eder, insanlar ve hayvanlar bitlerin saldırısına
uğrar. Vahşi hayvan sürüleri şehirlere doluşur, bir
salgın hastalık evcil hayvanları telef eder, Mısırlılar’ın vücutları, acı veren
çıbanlarla kaplanır. Yedinci belada göklerden buz ve
ateşin birarada bulunduğu yıkıcı bir dolu yağar. Buna karşın Paro’nun inadı sürer ve Tanrı’nın daha önce Moşe’ye bildirmiş olduğu üzere,
Bene-Yisrael’i salıvermeyi reddeder.
DİVRE
TORA
Rav
İzak Peres
Moşe’nin,
Mısırlılar’ın Yisrael’e karşı takındıkları tavır ve uyguladıkları baskıya dair
şikayetinden Tanrı rahatsız olmuştur. Geçen haftaki peraşanın sonunda yer alan
Moşe’nin ‘ Yisrael’e Kurtuluş henüz gelmemiştir.’ Şeklindeki sitemi/ şikayeti
Tanrı tarafından hoş karşılanmamıştır.
Geçmiş
nesillerdeki liderler karşılaştıkları zorluklarla şikayet etmeden mücadele
etmişlerdir. Hem de kendilerine verilen sözler, Moşe’ye verilen sözler kadar çabuk
gerçekleşmemesine rağmen bunu başarmışlardır. .
Raşi ve
Talmud’a göre liderlerin bu tutumundan ötürü Tanrı geçmiş nesillere özlem
duymaktadır.
Avraam ve
Yaakov’un kriz anlarında Tanrı’ya meydan okuduğunu görmekteyiz.
Avraam
Tanrı’ya şöyle der:’ Bana neden bir çocuk bahşetmiyorsun?
’ Ve Yaakov
Tanrı’ya şöyle der:’ Bana iyi davranacağına dair söz vermiştin ( ama şimdi Esav
beni yok etmekle tehdit ediyor.)
Neden Moşe,
Tanrı’ya Yisrael milletinin kaderinin değişmediğine dair sitem etmektedir?
Moşe’nin
sözleri Avraam ve Yaakov’un sözlerinden ne anlamda farklılık göstermektedir?
Neden Tanrı
geçmiş nesillerin davranışlarını, şimdiki neslin davranışına tercih etmektedir?
Perşadaki
pasukların agadadaki yorumlarına göre Moşe Tanrı’ya karşı tüm görevlerine
yerine getirmesine rağmen Yahudilerin durumunun neden iyiye gitmediğini
sorguladığı için cezalandırılmaktadır. Tanrı’dan bir cevap gelmesini engelleyen
nedir?
Bence bu
sorunun cevabı bir Yahudiyi tek başına bir birey olarak değerlendirmekle Yahudi
toplumunu bir millet olarak görmek arasındaki farkı farketmekte yatıyor.
Avraam, Yaakov, siz ya da benim gibi herhangi bir Yahudi günlük hayatımızda
krizlerle ve zorluklarla karşılaşırız. Tanrı’nın, bizi bu zorluklardan
kurtaracağına dair bir garantimiz yoktur.
Yaakov’un
ifade ettiği gibi ‘ Belki benim günahlarım Tanrı’dan gelecek olan yardımlara
engel olmaktadır.’ Avraam da Tanrı’nın kendisine vermiş olduğu sözü öğrencisi
ve hizmetkarı Eliezer aracılığıyla gerçekleştirdiğini düşünmektedir.
Liderlerin
şüpheleri kişiseldir, toplumsal değil. Yahudi milletinin kurtuluşundan,
adaletten ya da Tanrı’ya olan güvenlerinden bir an olsun tereddüt
etmemişlerdir.
Moşe’nin
şikayeti sadece kişisel değil,toplumsaldır. Belki bu insanlar hiçbir zaman
Mısır esaretinden kurtulamayacaklardır. Belki Yahudiler bir toplum olarak
Sinaya’a gelemeyecek, Tora’yı alamayacak ve kutsal insanlar olamayacaklardır.
Belki de kendilerine verilen sözlere değmiyorlardır.
Moşe
insanlarından şüpheye düştüğü için, Tanrı’nın iyi seçimde bulunmadığını ima
ettiği için hesap vermek zorunda kaldı. Bir kişi, Yisrael’deki kendi
varlığından şüphe edebilir ancak Yisrael’in varlığından ve Tanrı tarafından verilen sözlerden asla
şüphe edemez.
YARGIMI MERHAMETMİ?
Rav
Berti Derofe
"Tanrı Moşe’ye konuşarak,
ona “Ben Aşem’im” dedi."(6:2)
Önceki peraşanın sonunda Moşe ve
Aaron’un Yisrael Oğullarını serbest bırakması için Paro’ya yaptıkları elçiliği öğrendik.
Bu isteğin sonucunda Yisrael Halkı’nın çalışma şartları daha da zorlaşmıştı. Bu
yüzden Moşe Rabenu Tanrı’ya “Neden bu halka kötülük ettin?…Paro’ya gelip senin
adına konuşmaya başladığımdan itibaren sadece herşey daha da kötü oldu ve
onları kurtarmadın.” diyerek çıkışmıştı.
Moşe Rabenu büyük bir üzüntü
içerisinde Tanrı’ya gelmiştir. Sonucunda sadece işlerin daha da ağırlaşmasına
sebep olmuş olan bu elçiliğin amacını anlayamamaktadır. Bu güne kadar her bir
İbrani köle günde altı yüz tuğla hazırlamak zorundaydı. Bu tuğlaları nasıl mı
hazırlıyorlardı? Mısırlılar onlara saman veriyordu ve onlar da bu samanı kil ve
su ile yoğuruyor, kalıplara yerleştiriyor ve fırınlıyorlardı. Bu şekilde tuğlalar
hazır hale geliyordu.
Moşe ile Paro’nun diyaloğundan
sonra, Paro “Bunların işlerini daha da ağırlaştıralım, bu şekilde boş vakitleri
olmasın ki Mısır’dan çıkmak gibi düşüncelere kapılmasınlar” diyerek artık
İbrani kölelere saman verilmemesini emreder ve bundan sonra samanları da
kendileri toplamak zorunda kalırlar. Fakat buna karşın bir günde hazırlamaları
gereken miktar aynı kalacaktır.
Yahudiler bir anda kendilerini
saman aramak zorunda kalmış bir şekilde bulurlar. Bunun için Mısırlıların
tarlalarına girip, artık samanları toplamak isterler fakat Mısırlılar buna izin
vermez, üstüne üstlük bir de onlara dayak atarlar. Sonuçta Yahudiler elleri boş
bir şekilde angarya memurlarına döner ve bir de onlardan dayak yerler. Ertesi
gün bütün Goşen bölgesini yaralarından çıkan iltihap kokusu sarar. Zaten bunun
üzerine “Paro’nun ve hizmetkârlarının gözünde kötü koktuk…”(5:21) derler.
Tuğlaları yapmak zorunda
olduklarından dolayı çaresiz kalır ve saman yerine elleri ve ayaklarından kan
akacak kadar yaralanmalarına rağmen diken toplarlar.
Erkek, kadın ve çocuk herkes
birlik olur ve bu sivri dikenleri kil ve su ile yoğururlar.
İşte Moşe Rabenu bu çileyi görür
ve çok üzülür.
Bunun sonucu olarak Moşe Tanrı’ya
döner ve “Neden beni elçi olarak yolladın?” diye sorar. Sonucunda kardeşlerimin
çilesinin artmasına sebep olan bu elçiliğin ne gibi bir faydası olmuştur?
Akadoş Baruh U ona “Şimdi Paro’ya
yapacaklarımı göreceksin ve onları güçlü bir kolla yollayacak…” diyerek cevap
verir.
“Şimdi göreceksin” — Köleliğin
sıkıntısı çok sert bir yargıymış gibi görünüyor olabilir fakat göreceksin ki
aslında bu onlara karşı olan merhametimin bir sonucu.
Aslında bilindiği gibi Mısır
sürgünü, dört yüz yıl sürmesi gereken bir sürgündür. Öyleyse Moşe Rabenu neden
şu anda(sadece iki yüz on yıl geçmişken) İsrael Oğullarını kurtarmaya
çalışmaktadır?
Vilna’lı Gaon bu soruyu şöyle
cevaplar: Cevap aslında köleliği tarif eden “Hayatlarını acılaştırdılar”
pasuğunda gizlidir. Bu kelimelerin üzerinde, Tora okunurken kullanılan “taamim”
— “notalar”dan biri olan “Kadma veazla” bulunur. Bunların anlamı “Önce davran
ve git”tir. Buradan öğreniyoruz ki, Mısırlılar Yahudilerin hayatlarını
acılaştırdıklarından dolayı Mısır’dan çıkmaları gereken tarihten önce
çıkmışlardır. Sadece iki yüz on yıl geçmiş olmasına rağmen köleliğin zorluğu o
kadar artmıştır ki, bunun hatırına kurtuluş daha önce gerçekleşmiştir.
Şimdi Peraşamız Vaera’nın başında
Akadoş Baruh U’nun Moşe’ye söylediği sözleri daha iyi anlayabiliriz.
“Tanrı(Elo-im) Moşe’ye konuşarak, ona “Ben Aşem’im(Ado-nay)” dedi.” Sen burada
yargı özelliğimi ( Elo-im ismi Tanrı’nın sert yargı özelliğini temsil eder)
görüyorsun fakat aslında Ben Aşem’im(Ado-nay ismi de Tanrı’nın merhamet
özelliğini temsil eder) yani bu aslında merhametin ta kendisi.
Kişi Tanrı’nın hesaplarını
bilemediğinden bazen başına gelen sıkıntıların sebebini anlayamaz ve Tanrı’nın
ona sert yargı ile yaklaştığını zanneder. Fakat çoğu kez bu sert yargı sanılan
şey aslında Tanrı’nın merhamet özelliğinin bir sonucudur.
ASE LEHA
RAV : KENDİNE RAV SEÇ
RAV ELİYAU KOEN: MAHAZİKE-TORA
İLHOT TEFİLA
(Tanrı`ya ibadet)
M- Nusah
atefila-Dua metinlerindeki değişiklikler
Tanrı’ya yaptığımız duaların metinlerinin
bazıları çok eskilere dayanır. Bunlar arasında Keriyat Şema ve Birkat Koanim gibi Moşe Rabenu zamanına kadar dayanan kısımları sayabiliriz.
Şofetim’ler (Hakimler) zamanındaki “ Vatitpalel Hana “ ve “David Ameleh’ in
mezmurları” gibi Tanah’ın
(Kitab-ı Mukkades ) içinden alıntılar, Tefilanın büyük kısmını içerir.
Tefila’ların son şekli, Anşe Keneset Agedola tarafından düzenlendiğini
evvelki yazılarımızda da belirtmiştik.
2.ci Bet-Amikdaş’ın yıkılışından
sonra, golaya sürülen Yahudilerin büyük dini otoriteleri, bugünkü
Irak’ın bulunduğu yerde, Bavel diye adlandırılan ülkede toplanmışlardı.
Yeruşalayim’den sonra, dini merkez buraya taşınmıstı. Talmud Bavli
diye bilinen İbrani Hukuku, bu yörede kaleme alınmıştır. (M.S.500-600)
9.cu asrın sonuna kadar (Savoraim ve Gaonim’lerin devri) bu merkez
Yahudileri dinen yönetmiştir.
Bu merkezin
dağılmasından sonra (M.S. takriben 10.cu
asırda) dini otoriteler, Avrupa’nın iki ayrı yerinde toplanmışlardı. (a)
İspanya (b) Almanya ve doğu Avrupa. İspanya’ya
bağlı cemaatlere Sefaradim, Almanya’ya ve doğu Avrupa’ya bağlı olanlara da
Aşkenazim denir. Bu iki cemaat arasında
âdetler ve tefila metinleri (
nusah) arasında farklar vardır.
Şunu hemen belirtelim ki , bu farklar katiyyen
esasta değildir. Tefila’ların içerdiği
konularda ve yapılarında hiçbir fark yoktur. Farklar bazı metinlerdeki
cümle yapılarındadır. Göze batan en büyük fark, metinlerin okunuş şeklidir.
Örneğin Şabat kelimesini Aşkenazlar
Şabes, kaşer kelimesini de Koşer diye okurlar. Buna benzer okunuş
farkları yüzünden, Sefaradi cemaatinden biri, Aşkenazimlerle Tefila söylemekte
çok güçlük çeker.
Başka bir fark ta ,
Tefila’ların okunuşundaki müziktir. Sefaradim’lerde esas Alaturka müziği iken
(çeşitli makamlarda) Aşkenazlarda Avrupai müziktir. Operalardaki aryaları
hatırlatır.
Son zamanlarda
İsrael`de bu iki cemaatı bir arada birleştirme çabaları vardır. Ülke olarak
yani devletin resmi dili olan İbranice lisanı(Sefaradimlerin okuma telaffuzuna
göre) geçerli sayılmıştır. Bu bakımdan birçok Aşkenaz cemaati bu okuma şekli
ile, dualarını yapmaktadır.
YAHUDİLİKTE
KAVRAMLAR
El Gid Para El Pratikante
ŞEMUEL: Babil’deki ilk nesil Amoralar’dandır.
Büyük bir Rav olmasının yanında usta bir doktor ve astronomdu. Ayın durumları
ile ilgili bilime vakıf olduğu için ona Şemuel Yarhinaa (Yareah = Ay) adı
verilirdi. Şemuel 3920 [160] yılında Neardea’da doğmuştur. Babası Aba Bar
Aba AKoen çok saygıdeğer bir aileye mensuptu. Şemuel’in nadir bir zekası
vardı. Okula gittiği ilk günlerden beri kendi fikirlerini yaratmaya
başlamıştı. Öyle ki öğretmeni bile bunları aklına getiremiyordu. Şemuel’e
Tora’nın ilk temellerini babası öğretmiştir. Oğlunun büyük zekasını gören
babası, onu Netsivim’e, Rabi Yeuda Ben Betera’nın yanına gönderdi. Şemuel bir
süre Netsivim’de kaldıktan sonra Neardea’ya dönüp, öğrenimine Rabi Levi Ben
Sisi’nin yanında devam etti ve çok kısa bir zamanda onun partneri oldu. Rabi
Levi Erets-Yisrael’e gittiği zaman, Şemuel, Rav Una’nın yeşivasına girdi ve
o zamana kadar çözümsüz kalmış sorunlar konusunda uzmanlaştı. Rav Una’nın
ölümüyle Şemuel öğretmensiz kalınca, babası onu Erets- Yisrael’e götürmek
zorunda kalmıştır.
O zamanlarda ulusun başkanı Rabi
Yeuda Anasi’ydi. Şemuel, Rabi Yeuda ile öğrenim görmek için henüz çok genç
olduğundan, öğrenimine Rabi’nin öğrencilerinden Rabi Hama Bar Hanina ile
devam etmiştir. Şemuel Tora’nın yanında tıp bilimini de öğrenmiştir. Bir
doktor olarak Şemuel, birçok hastalığın temelinde “rüzgar ve hava kirliliği”
olduğunu ispatlamış, göz hastalıklarında çok aranan bir ilacı icat etmiştir.
Astronomi bilimi üzerinde de çok ilerlemişti. “Göklerin sokaklarını Neardea’nın
sokakları kadar iyi tanıyorum” derdi.
Erets-Yisrael’de öğrenimini Rabi
Yeuda Anasi’nin yanında yaptıktan sonra, babasıyla birlikte Babil’e gitmiştir.
Orada Rav’la tanıştıktan sonra beraberce büyük yeşivalar kurmuşlardır.
İkisi, Babil’in ilk Amoraları’dırlar. En büyük yeşivaları Sura ve Neardea’da
kurmuşlardır. Yüzlerce kişi uzmanlaşmak için Erets-Yisrael’e gitmeye gerek
kalmadan, öğrenimlerini onların yanında yapmaya gelmişlerdir.
Şemuel, yargı konusunda uzmandı.
Talmud’daki Hahamlar “Dine Mamonot – Parasal Konular”daki davalarda onun
ekolünü kabul etmişlerdir. Bu konularda Rav ile Şemuel arasındaki fikir
ayrılıklarında, Şemuel’in fikri kabul edilirdi.
Şemuel Neardea’da Rav ünvanı
olmadan yeşiva başkanı olmuştur. Kendisi mütevazi bir insandı. Bilmediği
bir kanuna “bilmiyorum” derdi. Kendisine Talmud’dan bir konuyu açıklayan bir
Haham öldükten sonra [yas işareti olarak] Keria yapmıştır.
Şemuel 4017 [257] yılında
ardında çocuk bırakmadan öldü. Fakat geride, onun adına bize çok Alaha ileten
birçok öğrenci bırakmıştır.
Cuma Akşamı Sederi Alahaları
Rav Berti Derofe
67. Kişi ekmekten tatmadan önce
elindeki parçayı tuza bandırmalıdır. Bu tuza bandırma işlemini üç kez yapmak
güzel bir harekettir.
68. Eğer evde tuz yoksa ekmek
tuzlu bir yiyeceğe, o da yoksa şekere bandırılabilir.
69. Ari z”l’e göre kişi Şabat
Seuda’larında 12 somun ekmeği biri diğerinin üzerinde ikişer gruplarla yan
yana iki “e segol” şeklinde dizmeli ve berahayı söylerken ortadaki iki ikili
gruptan üsttekileri on parmağı ile kavramalı ve sırt sırta olacak şekilde
birleştirmelidir. Bu sırada elindeki ekmeklerin altta bulunan iki ekmeğe
değiyor olmasına dikkat etmelidir. Bu şekilde amotsi berahasını söyledikten
sonra sağ elindeki ekmekten kazayit kadar bir parça kopartır. Bu parçayı üç
kez tuza bandırdıktan sonra parçadan tadar ve daha sonra yine aynı ekmekten bu
sefer kabetsa (54gr.) kadar bir parça kopartır ve aynı şekilde tuza
bandırdıktan sonra eşine verir. Bu işlemleri yaptığı sırada diğer ekmeğin
hala elinde olmasına dikkat etmesi gerekir. Eğer kişi bu işlemler için on
iki adet ekmek bulamıyorsa en azından dört adet ekmekle aynı işlemleri
yapabilir fakat yine de bu işlemleri on iki ekmekle yapmaya çalışmak büyük
bir mitsvadır.
70. Ekmek elden ele geçirilmez.
Çünkü bu avellere yapılan bir harekettir.
71. Ekmek dağıtılırken parçaları fırlatmamak gerekir.
72. Şabat Seuda’sında en azından
kabetsa (54gr.) ekmek yemek gerekir.
73. Eğer kişi Kabetsa ekmek yiyemiyorsa, en azından Kazayit (27gr.) ekmek
yemelidir. Fakat bu durumda Netila’yı berahasız yapmalıdır. Çünkü Netila
berahası sadece kişi en azından kabetsa ekmek yiyecekse söylenir.
74. Seuda’da yenilecek Kazayit ekmeği yedi buçuk dakika içerisinde yemek
gerekir.
HAFTANIN SÖZÜ
“Dünya üç şey üzerinde
var olur: Yargı, gerçek ve barış.”
Raban Şimon Ben Gamliel