Sevgili Sara ve Sevgili David,
Bu mektupları size Yom Kipur yaklaşırken yazıyorum çünkü Yom Kipur, hayatımızın en derin sorusunu sorduğumuz gündür.
Biz kimiz? Nasıl yaşayacağız? Yaşam Kitabı’ndaki hangi bölümü yazacağız? Yom Kipur aynı zamanda söylenmemişleri de dile getirme zamanıdır. Annenizle benim size söylemek istediğimiz en önemli şey, bizim sevgili çocuklarımız olduğunuzdur. Bize, tahmin edebileceğinizden çok daha fazla sevinç verdiniz. Tanrı’nın bize hayatımızda verdiği en değerli armağan, sizlersiniz. Belki sizin bize ya da bizim size söylediğimiz ve sonra da pişmanlık duyduğumuz şeyler oldu. Lütfen bunları anılarınızdan silin. Tanrı bizi affeder. Biz de birbirimizi affedelim. Hayat öfke ya da hüzün duyamayacak kadar kısa. Şimdi her ikiniz de evlendiniz ve anne baba oldunuz. İnşallah çocuklarınız, bize verdiğiniz sevinci size de tattırır.
Beni bu mektupları yazmaya esinlendiren, ebeveynlerin evlatlarına Tzavaot yani “etik vasiyetler” yazması yolundaki eski Yahudi geleneği oldu. Geleneğin dayandığı fikir şudur: Evlatlarımıza bırakabileceğimiz en önemli miras, para ya da mal mülk değil, tinsel ideallerdir.
Ben buna samimiyetle inanıyorum. Çocuklarınıza fazla para ya da maddi armağanlar verirseniz, onları şımartırsınız. Mutsuz ve tatminsiz bir şekilde büyürler ve sonunda size minnet duymazlar. Onlara ve karşılıklı ilişkinize zarar verirsiniz.
Gelenek haklıdır. Evlatlarımıza verebileceğimiz en iyi şeyler; yaşam değerleri, besleyecekleri idealler, kim olduklarını bilmeleri için bir kimlik ve çalkantılı zamanlarda onlara yol gösterecek dinî ve ahlaki bir mirastır. Çocuklar onlar için yarattığımız boşlukta gelişir. Boşluk genişse, büyürler. İdealler büyük, maddiyat küçüktür. İdealler yaşamı anlamlı kılar. İnsanlar kazandıkları ya da sahip oldukları yüzünden başkalarına gıpta edebilir ama esas hayran oldukları, ilkeleriyle yaşayanlardır. Ve hayran olunmak, gıpta edilmekten daha iyidir.
Yom Kipur işte bunlarla ilgilidir. Yahudilik çıtayı hep yükseğe koyar. Talepkâr ve zorlayıcıdır ama büyüklüğü de buradan gelir. Yahudi olmak nedir sorusuna cevap verecek olsam, Tanrı’nın elçisi olmaktır derdim. Hiçbir zaman dünyanın dinini değiştirmemiz istenmedi. Buna karşın adalet, merhamet, hesed (sevecen iyilik) ve tsedaka örnekleri olmamız istendi. Biz Kitabın Halkı’yız. Okumayı ve öğrenmeyi, değerlerimizin en başına yerleştirdik ki, inancın ne cahil, ne de kör olduğunu gösterebilelim. Bizden inancımızı, Yahudi kanununun alaha denen karmaşık ama güzel koreografisini eylemlere uyarlayarak, gün be gün yaşamamız istendi. Yahudilik, yüksek idealleri, gündelik basit edimlere uygulayan bir dindir.
Biz anne babalarımızdan bunu aldık. Size de bunu vermeye çalışıyor ve çocuklarınıza aktaracağınızı umuyoruz. Ne pahalı giysiler, ne lüks tatiller ne de en son model akıllı telefonlar... Bunlar insanın aklını hayattan alan şeylerdir, hayatın kendisi değildir. Hayat, uğruna yaşanacaklardan oluşur. Size bunları bu kutsal zamanda söylüyorum çünkü çok fazla insanın aynı hatayı yaptığını gördüm. Evlilikleri ya da çocuklarıyla ilişkileri bozulunca “Biz neyi yanlış yaptık?” diye soruyorlar, “Onlara her şeyi verdik.” Doğru ama doğru değil. Onlara her şeyi verdiniz ama asıl önemli olanı vermediniz: Zaman, ilgi, saygı ve etik açıdan talepkâr, tinsel açıdan zorlayıcı, gerçek değerler.
İdealler, hem sizlere, hem de çocuklarınıza mutluluk getirecektir.