Gülmeyen insanlar en tehlikeli insanlardır. Robert Raines
Babamın aksine, annem çok pratik bir kadındı. Hiç bir şey onu durduramazdı. Problem ne olursa olsun, annem, nasıl halledebileceğini çok iyi bilirdi.
Bunun mükemmel bir örneği ben yedi yaşındayken gerçekleşmişti. Bizim mahalleden üç Yahudi arkadaşımla beraber şarkı söylerdik. Grubumuza, Peewee Dörtlüsü adını takmıştık. Günün binde, büyük mağazalar zinciri Siegel & Cooper'ın yıllık pikniği düzenlenmişti. Pikniğin özelliği de, New York'taki kiliseleri temsil eden koroların katılacağı bir şarkı yarışmanın da düzenlenmesiydi. Bu haber bizim mahalleye nasıl gelmişti hiç hatırlamıyorum ama bizim için oldukça önemliydi.
Bizim mahalleden yarışmaya katılacak kimse olmadığı için muhtar, yarışmaya bizim katılmamızı istemişti. Bu fırsata balıklama atlamıştık. Böylece o Pazar günü, bizler, yani Peewee Dörtlüsü -kilisenin sponsor olduğu dört Yahudi çocuk- sahnedeydik. Açılış şarkımız, " İskoç Gözler Gülümserken" idi. Bir de "Annem İçin" şarkısını söyledik ve birinci olduk. Dördümüze çok güzel birer kol saati hediye ettiler.
O kadar heyecanlanmıştım ki, haberi anneme vermek için eve koşa koşa gittim. Eve vardığımda annem balkonda çamaşır asıyordu. Hemen yukarı çıkıp, "Anne, artık Yahudi olmak istemiyorum" dedim.
Eğer bu söylediğim onu şok etmişse bile, bunu hiç belli etmedi. Bana sakince bakıp, "Neden bunu istediğini sormamın bir mahzuru var mı acaba?" diye sordu.
Ben de "Yedi yıldır Yahudiyim, kimse bana bir şey vermedi. Bir günlüğüne kiliseyi temsil ettik ve bir kol saatim oldu!" dedim. O sırada kolumu uzatıp saati anneme gösterdim.
Saatime baktı ve " İlk önce şu çamaşırları asmama yardımcı ol, ondan sonra Hıristiyan olabilirsin." dedi.
Çamaşırları asarken, bir kaç damla su, kolumdan süzülüp saatimin içine girdi. Saatim bozulmuştu. Ben de böylece yeniden Yahudi olmuştum...
George Burns.