İnsanlar, sık sık güzel fikirler düşünürler ama kendi kendilerine, "Böyle büyük bir projenin altından kalkamam" ya da "Çok güzel bir fikir ama gerçekleştirilmesi için büyük bir organizasyon lazım" derler.
Ama Yeruşalayim'in tavukçusu Klara Hammer böyle demez. O, harekete geçmek için bir dakika bile tereddüt etmez. Hemen yapması gerekenlere girişir. Projesini uygulamaya bir başladı mı, ailesinin, arkadaşlarının ve zaman içinde uluslararası cemaatin de desteğini alır.
Her şey, Bayan Hammer'ın 15 sene önce, Şabat için tavuk almak için kasaba gitmesiyle başladı. İçeri girdi ve yaklaşık 12 yaşlarında olan bir kızın arkasına geçerek sıraya girdi. Kızın uzun saçları düzgün bir şekilde örülmüştü. Mavi bir etekle, çiçekli bir bluz giyiyordu. Bu Yeruşalayim'deki çok dindar kızların geleneksel giysisiydi. Bayan Hammer, kasabın, kıza tavuk değil de, büyük bir torba dolusu tavuk yağı ve derisi verdiğini görünce meraklandı. Kız torbayı aldı, kibarca teşekkür etti ve dışarı çıktı.
Kız dükkandan çıkınca, Bayan Hammer, kasaba, "O ailenin kaç tane kedisi veya köpeği var?" diye sordu.
"Hayır Bayan Hammer," diye yavaşça başını iki yana salladı kasap, "Ailenin kedisi veya köpeği yok. Baba şeker hastası ve ailede yedi çocuk var. Bana 10,000 lirot borçları var ve artık onlara daha fazla veresiye et veremiyorum. Bu artanları özel olarak onlar için saklıyorum ve bedava veriyorum."
Bayan Hammer çok şaşırmıştı. "Siz kendinizi dindar biri olarak görürsünüz değil mi?" diye sordu biraz sert bir ses tonu ile.
"Öyle umuyorum"
"Öyleyse," dedi Bayan Hammer kesin bir şekilde, "O aileye zehir veriyorsunuz! Neden bütün bu parçaların arttığını biliyorsunuz! Çünkü kimse bu artıkları yemek istemiyor. Evdeki hayvanlarıma bile vermem bu yağları. Şimdiden sonra lütfen bunları kıza ve ailesine vermeyin. Her hafta bu aileye iki tavuk, ya da bir tavuk ile öbür tavuğun fiyatında et verin ve benim hesabım ayazın."
Bu olay, ağızdan ağıza diğer ihtiyaçlı ailelere yayıldı ve Bayan Hammer, kısa bir süre içinde dört aileye, Şabat tavuğu almaya başladı. Ancak, Sosyal emekli maaşı ile yaşayan emekli bir İbranice öğretmeni olarak, Bayan Hammer, kişisel olarak, karşılayabileceğinin sınırlarına vardığını biliyordu. Ama ailelerin, boş bir Şabat masası etrafında oturduklarını düşünmek istemiyordu. Şabat ailenin mutluluk ve neşe kaynağı olmalıydı! Yemek için özel bir şey olmadıktan sonra çocuklar nasıl mutlu olabilirdi ki?
Bayan Hmmer, çocuklarının ve torunlarının da yardım etmelerini istedi ve arkadaşları ile komşularını katkı yapmaları için ikna etti. Vejetaryen ailelere soyadan tavuk veya benzer ürünler veriliyordu. "Neden bazı insanlar, tavuk yemiyor diye, mahrum kalsın ki?" demişti anlayışlı bir gülüşle.
Yıllar boyunca, Bayan Hammer'ın projesi büyüdü ama yine de tek bir kişinin yürütücülüğünde kaldı. Geçen sene, o, kişisel olarak, katkı sağlayanlara 847 mektup yazdı. O kadar çok yazdı ki, parmakları nasır tutmaya başladı. Başparmağının daha kötü bir hale gelmemesi için, yazı yazarken özel bir eldiven giymeye başladı. Yakın bir arkadaşı, bir keresinde, ona, "Klara, lütfen komik olma. Bir bilgisayar al. Bir tuşla, istediğin kadar kişiye mektubu yollayabilirsin böylece. Parmaklarının sağlığını da düşünmelisin" demişti.
"Anlayamadığın şey şu:" demişti Klara, arkadaşına, " Bir haham, iş yöneticisiyle aynı değildir. Ve buraya, yaz tatili için gelmiş genç bir çocukla, bat mitsvasını yeni yapmış bir kızla da aynı değildir. Bu durumda, ben herkese nasıl aynı mektubu gönderebilirim? Bu tamamen saçma!"
İşte, Bayan Hammer'ın, Cleveland'da okula giden bir kızdan aldığı mektup:
Sevgili Bayan Klara,
Merhaba! Benim adım Aliza Breenberg. Bat Mitsvamı yeni yaptım ve sizin organizasyonunuza bağış yapmak istiyorum. Ama ilk önce biraz bilgi edinmek istedim. Lütfen organizasyonunuzun neler yaptığını ve paraların ne şekilde kullanıldığını anlatan bir mektup yazabilir misiniz? Yardımınız ve işbirliğiniz için teşekkür ederim.
Sevgilerle,
Aliza Greenberg.
Bayan Klara, mektubu aldığı gün içinde cevabını yazdı:
Sevgili Aliza Greenberg,
Bat Mitsva'nı kutluyorum, Mazal Tov! Bat Mitsvanı yapan anneni ve babanı, ayrıca mektubunda isimleri geçen Rabileri de kutluyor ve Mazal Tov diyorum. İlk olarak şunu söylemek isterim. Ben bir organizasyon değilim. Bir ofisim yok. Bir bilgisayarım bile yok. Her mektubu tıpkı sana yazdığım gibi, kendi elimle yazarım. Geçen sene tam 847 mektup yazdım. Tavuk fonumla ilgili her türlü bilgiyi içeren bir broşürü sana yolluyorum. Postaneye ben giderim, pulları alırım, basılacak kağıtlar için matbaaya giderim. Her hafta, parasını vermek için kasaba uğrarım. Her pul iki şekel, onları öderim. Bir seferde kırk tane alırım. Torunlarımdan ikisi yeni Bar-Mitsva yaptılar. Kendime yeni bir kıyafet almadım. Evimde ne varsa onu giydim. Bu Tsedaka, bağışlar için bir sürü şeyden fedakarlık ediyorum, çünkü Cuma akşamı ya da Şabat günü bir parça tavuk yediğim zaman, bana iki katı kadar lezzetli geliyor. Çünkü 91 aileden 314 çocuğun da tavuk, ya da bir parça köfte yiyebildiğini biliyorum. Başka insanların da yiyecek bir şeyleri olduğunu bilmek benim için çok önemli. Tabii ki çok yardım alıyorum. Tek başıma bunu başaramazdım. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere ve İsrail’den 250-300 kadar bağış yapan insan var. Senin de göndereceğin bağış bu iş için kullanılacak.
Rambam'ın hepimize öğrettiği Tsedaka vermeyi, sana öğreten öğretmenlerine selamlarımı ilet.
Çok teşekkür ederim. Yeruşalayim'den sevgilerle.
Todah Rabah, Şalom
Klara Hammer
El yazısıyla yazılan mektuplar, Klara Hammer'ın kişisel iletişimdeki ısrarının sadece bir şekliydi. Bağış yapan birine ulaşıp teşekkür etmek için bunun çok daha ötesine geçebilirdi. Örneğin, bir keresinde, Amerika'dan, üstünde sadece gönderenin isminin yazılı olduğu ama adresin olmadığı bir bağış zarfı almıştı. Ne yapabilirdi ki? Bu cömert kişiye nasıl teşekkür edebilirdi? Çeki fotokopi çektirip, yanında bir notla, çekin yazıldığı banka olan Los Angeles Bank Amerika'ya postalamaya karar verdi. Durumu, banka müdürüne açıklayan bir mektup da yazdı. Bunu yazdı, çünkü belki gönderenin, isminin bilinmemesi istediğini düşünmüştü. Eğer bankadan cevap almazsa, durumun böyle olduğundan emin olacaktı. Ama adres bulunabiliyorsa, Klara müdürden, müşterisine, kendisiyle iletişime geçmesini söylemesini rica edecekti.
Banka müdürü, bu istekle ilgilendi ve en sonunda Kaliforniyalı müşterileri, Bayan Klara'ya bir mektup yazıp, kendisine teşekkür etmek için bunca zahmete girdiği için minnettarlıklarını sundu.
İnsanlar, Bayan Hammer'ın dürüstlüğünden ve samimiyetinden o kadar etkileniyorlardı ki, onunla görüşmek için harekete geçiyorlardı. Klara, ziyaretler ne kadar beklenmedik ve zamansız olursa olsun, onları hiç bir zaman hayal kırıklığına uğratmazdı. Örneğin, bir gece, Klara derin derin uyurken, telefon çaldı. Heyecanla uyandı ve saatine baktı. Saat sabahın 3:30'uydu. Herhalde yanlış numaraydı, uykusuna geri döndü. Ama telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Klara, belki de Amerika'daki ailesinden gelen acil bir telefon olabileceği endişesiyle kalkıp telefona cevap verdi.
Bir adam sesi, "Merhaba, Tavukçu bayanla konuşabilir miyim?" dedi.
"Beyefendi" dedi Klara, "Sabahın 3:30'unda tavukçu bayanla konuşuyorsunuz zaten!"
"Aman Tanrım, çok özür dilerim" dedi arayan kişi, "Oklohoma City'den arıyorum. Saatlerin orada farklı olduğunu unuttum!"
Klasik esprisiyle Bayan Hammer karşılık verdi: "Peki ne istiyorsunuz? Tavuk mu?"
"Hayır," diye güldü adam. "Benim adım Jimmy ve size para göndermek istiyorum. Internet'te sizin hakkınızda bir yazı okudum, ama adresinizi öğrenemedim"
Bayan Hammer, ona adresi verdi ve "Tamam Jim, telefon numaramı, çek gönderen herkese verebilirsin. Ve merak etme, ben, gecenin her saati uyandırabilirler!" Oklohoma City'den Jim, çekiyle beraber bir de özür mektubu gönderdi.
**
"Teşekküre ihtiyacım yok" der Bayan Hammer kesin bir ifadeyle. " Tanrı'yı bütün kalbimle ve ruhumla seviyorum ve bu işi de sevgi ve inançla yapmaya çalışıyorum. Avrupa'da çocukluğumda şahit olduğum her şey ve Tanrı'nın benim için yaptığı her mucize için, bir şekilde teşekkür etmeliyim."
**
Şimdi 90'larında olan Bayan Hammer, her zaman bir inanç ve eylem kadını olmuştur. O, hiç bir zaman insanların gelip yardım istemelerini beklememiş, hemen, tüm kalbini vererek harekete geçmiştir. Ve emin olabilirsiniz ki bu, sadece bu tavuk işiyle kalmamıştır. Düzenlediği sayısız berit-mila, sünnet töreni, ihtiyaçlılar için topladığı yüzlerce kıyafet, mobilya, oyuncaklar, Şabat şamdanları... Bayan Hammer, o ilk tavuğu bağışlamasaydı, kendisinin ki de dahil olmak üzere, yüzlerce insanın hayatı ne kadar da farklı olurdu!