Bizlerle Araplar arasındaki kalıcı bir anlaşmazlıktan daha büyük bir felaket olmaz... Araplar'la adaletli ve kalıcı bir çözüm bulmak için var gücümüzle çalışmalıyız.
Albert Einstein, 1939
1997 yılının ilk aylarında, Ortadoğu Barış süreci kötü bir dönem yaşıyordu. Her iki tarafta meydana gelen olaylar, politik ortamı gerginleştirmekteydi, herkes durumun daha da şiddetleneceğinden korkuyordu. Bu korkularında haksız değillerdi.
13 Mart 1997'de, Ürdünlü bir asker kontrolden çıkıp, yaşları on üç ile on beş arasında değişen bir çok İsraelli kız öğrenciyi vurup öldürmüştü. Bu olay, öğrencilerin, İsrael ile Ürdün sınırının kuzeyindeki, Ürdün Nehri'ndeki "Barış Adası'na" yaptıkları okul gezisi sırasında meydana gelmişti.
Kızlardan biri, Adi Malka, işaret dilini biliyordu ve Adi'nin anne babası, dış dünya ile bağlantılarını ancak kızları sayesinde kurabiliyorlardı.
Cenaze törenine binlerce İsraelli katıldı. Her yeri acı ve öfke kaplamıştı. İsrael-Ürdün ilişkileri çok kötü bir döneme girmek üzereydi. Ama cenazelerin ertesi gününde, bir adam, bu acıları teselli etmek ve iyileştirmek için ne yapılması gerektiğini bulmuştu.
İsrael'i ailesi ile ziyaret eden Amerikalı bir kadın anlatıyor hikayeyi:
"Ülkedeki acı inanılmaz boyutlardaydı. Kızların fotoğrafları, bütün gazetelerin ilk sayfalarındaydı. İlk başta ben ne televizyondaki haberleri izleyebiliyor ne de gazetedeki hikayeleri okuyabiliyordum. Hiç birini kaldıramayacak durumdaydım. Çok kızgındım. Buradaki insanlar nasıl oluyor da her sene yeni bir trajedi ve yeni bir felaketle baş edebiliyorlardı?
"Ama sonra, üzüntümüzün arasında, Kral Hüseyin geldi. Bu hayatında gördüğüm en etkileyici olaydı. Bütün İsrael televizyonlara yapışmıştı. Kralın alçakgönüllülüğü, samimiyeti ve "özür diliyorum " deme kabiliyeti, bu ülkeye verilebilecek en güzel armağandı. Bu kralı, dizleri üstünde, Yahudi ailelerinin evlerinde görmek, onları dinlediğini, teselli ettiğini, suçlular adında özür dilediğini tanık olmak, gerçekten inanılmaz bir şeydi. Bütün ülke, bunu izlerken göz yağlarına boğulmuştu. "Kendi çocuğumu kaybetmiş gibi hissediyorum" demişti Kral Hüseyin. "Hayatın tek bir amacı varsa, o da, çocuklarımızın bizim neslimiz gibi acı çekmemelerini sağlamaktır."
"Ve kral, gerçekten de ülkeyi, kimsenin önceden tahmin edemeyeceği kadar teselli etmeyi başarmıştı. Bu ülkenin kalbini kazanmıştı. Kolaylıkla, o korkunç askerin Ürdün ordusunu temsil etmediğini söyleyebilir, olaydan sıyrılabilirdi. Ama böyle davranmak yerine, o, buraya gelip, derin üzüntüsünü ifade etmişti.
Amerikalı ziyaretçi bu duyguları hissederken yalnız değildi. Saldırıda hayatını kaybeden Nurit adlı kızın babası Yehezkel Kohen, Hüseyin hakkında şöyle diyordu:
"Onu gerçekten seviyorum. Üzüntüme rağmen şunu diyebilirim: Kral Hüseyin'e ve gerçek bir barış olacağına dair umut besliyorum ve bunun gerçekleşeceğine güveniyorum...."
Beth Huppin
**
Beth Huppin, çocuklara ve gençlere Yahudilik eğitimi verir. Şu anda Seattke Yahudi Okulu'nda çalışmaktadır. Seattle'da eşi ve üç çocuğu ile yaşamaktadır.