Bu hikayenin geçtiği zamanda, 8 kişilik bir ailenin ikinci çocuğu olan Mindı Shapiro sadece 14 yaşındaydı. Daha o zamanlardan belli olan içindeki derin şefkat duygusu, gelişerek, daha sonra, özel çocuklara öğretmenlik yapabilmesini ...
Bu hikayenin geçtiği zamanda, 8 kişilik bir ailenin ikinci çocuğu olan Mindı Shapiro sadece 14 yaşındaydı. Daha o zamanlardan belli olan içindeki derin şefkat duygusu, gelişerek, daha sonra, özel çocuklara öğretmenlik yapabilmesini sağlamıştı. Bugün, Shapiro, fiziksel engelli çocuklar için kurulmuş bir okulun yöneticisi ve bu zorlu alanda görev yapmaya hazırlanan bir çok öğretmenin de eğitmenidir.
**
Beth Shapiro, kuyumcu mağazasının içinde, sanki kristal bir prizmanın içinde durduğunu hayal ederek durdu. Bütün dünya, gökkuşağı renklerine bürünmüştü, her yer parıldayan ışıklar içindeydi. Teyzesi, yedi yaşındaki yeğenini, burnunu, mücevherlerin durduğu camekana yapıştrmış, onları hayran hayran izlerken seyretti Daha önce hiç böyle mücevherler görmemişti ki! Zümrüt, yakut ve elmasların dünyası onun önünde duruyordu... Kızının parmağındaki, sakızdan çıkmış oyuncak yüzüğe baktığında, onu bir daha asla çok değerli bir şey gibi görmeyeceğini biliyordu.
Beth, hiç çocuğu olmayan dul teyzesiyle alışverişe çıkmıştı. Birlikte, öğleden sonralarını bu şekilde geçirirlerdi. Tant Tzippi'nin kalp problemi olmasına ve çantasında her zaman ilçalarını taşıması gerekmesine rağmen, hiç bir zaman o çocuksu neşesini, canlılığını kaybetmezdi. Arada sırada, her hangi özel bir neden olmadan, Beth'e, "Bugün çok eğlenceli bir gün Haydi gidip birer dondurma alalım!" derdi. Endişeli kız kardeşi, yani Beth'in annesinin kolesterol hakkındaki uyarılarına rağmen, onu dinlemez, Tant Tzippi Beth'i elinden tutup, kendi dünyalarına doğru adeta kaçırırdı. Kalp doktorlarının girmelerinin yasak olduğu ve küçük bir kızın yüreğinde, özel olduğunu hissettiği yerlere giderlerdi.
O gün, çikolatalı bir dondurmadan sonra, Tant, "Altın küpelerimi tamir ettirmem gerek. Haydi şehre inip bir kuyumcuya gidelim" demişti. Beth'I, ilk defa otobüse bindirmiş ve kuyumcuya gitmek için, Lexington Caddesinde inmişlerdi. Kuyumcu, onarım için ne yapılması gerektiğini açıklarken, Beth, Tant Tzippi'nin "Özellikle çocuklar için olan bir takınız var mı?" diye sorduğunu işitti. Kuyumcu, bir sürü yüzüğün olduğu bir kutu çıkardı tezgahın üstüne.
Beth, vitrindeki mücevherlere dalgın dalgın ama hayranlıkla bakarken, bir elin omuzuna dokunduğunu hissetti. "Bak, canım, beğendiğin bir şey var mı bunların arasında? Teyzen sana bir hediye almak istiyor.." Beth, gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde, inanamayarak yukarı baktı.
"Annem buna izin vermez Tant Tzippi" diye fısıldadı.
"Bu bir hediye canım benim.Rahat ol"
Üstünde küçük bir kalp olan altın bir yüzüğe dokunduğunda, Beth'in elleri buz gibiydi. Parmağına tam geldi. Tant Tzippi, onu öpüp, "Senin gibi özel bir kız, teyzesinden bu özel hediyeyi hak ediyor" dedi. Beth çok mutluydu ve büyüdüğünü hissetmişti. Sakızdan çıkmış oyuncak yüzüğü parmağından çıkarıp cebine koydu ve onu üç yaşındaki kuzeni Meri'ye vermeyi düşündü.
Eve geldiklerinde, yüzüğü görünce, "Aman Tanrım Tzippi! Ona nasıl bu kadar pahalı bir şey alabilirsin!" diye çığlıklar yükseldi. Ama Tant, her zamanki, espiritüel yanıyla, "Onun için paramı şimdi harcamak, öldükten sonra harcamaktan daha zevkli! Ayrıca, ben öldüğümde, parayı daha hep kullanışlı şeyler için harcarsınız siz, onun da böyle güzel bir eşyası olmaz." diye cevap verdi.
O gece, evdeki kuşlarının kafesini temizleme sırası Beth'teydi. Yere gazeteleri serdi ve tabii ki her şeyden önce, parmağından değerli yüzüğünü, kirlenmesini istemediği için çıkarttı. Kafesi temizledikten sonra, gazeteleri toparlayıp dışarıdaki çöpe attı.
Tekrar eve girdiğinde, her yerde yüzüğünü aradı Ama hiç bir yerde bulamadı. Yüreğinde buz gibi bir boşluk hissetti, midesi düğümlendi. Yüzüğü,o değerli yüzüğü sonsuza kadar çöpte kalacaktı!
Annesinin yüzündeki sert ifadeye bir an bakmasıyla, ağlamaya başlayıp, iki kız kardeşiyle paylaştığı odasına koşması bir oldu.
İki dakika içinde, Beth'in kız kardeşi Mindı geldi ve yatağın baş ucuna sessizce oturdu. Beth, yüzünü yastığa gömmüş bir şekilde hıçkırıklar içinde ağlamaya devam ediyordu.
"Beth" diye söze başladı yavaşça, "Günün birinde, Be'zrat Hashem, sana başka bir yüzük alacağım. Bunu şimdi yapamam ama büyüyüp daha çok param olunca, sana çok gzel bir yüzük alacağım. Tıpkı Tant Tzippi'ninkine benzeyen bir tane. Ama şimdi, senin bir şeyi anlamanı istiyorum: Bizim evimizde, bizler, şeyler için ağlamayız. Baruh Haşem, çok güzel bir ailemiz ve seni seven bir sürü kişi var. Ve Tora'mız var.
"Bak tatlım" dedi, Teilim'I alarak, "Şimdi okumayı çok güzel öğrendin. Burada ne diyor?"
Beth, şişmiş, kıpkırmızı yüzünü ortaya çıkarmaktan çok utandığı için, yastığa gömülü kalmayı planlamıştı. Ama kız kardeşinin, onu,yeni tutkusu okumaya çağırması, içinde bir merakın uyanmasını sağladı. Islak yastıktan yüzünü kaldırdı ve Sefer Teilim'in içine baktı. Yava? yavaş, fısıldayarak okudu: "Tov li Toras piha mei'alfei zahav vahesef- Senin Ağzından olan Tora, benim için binlerce altın ve gümüşten daha iyidir."
Kız kardeşi, gözlerine derin derin baktı. "Bunun gibi binlerce yüzüğün olsa bile, Tora'mız çok daha değerlidir.Tante Tzippi seni çok seviyor ve sana bu nedenle, özel bir hediye almak istedi. Endişelenme, yüzüğün kaybolduğunu söylemene yardımcı olacağım. Belki biraz üzülebilir ama özür dilersen üzüntüsü yatışır. Ama bizim evimizde, canim, bizler, yüzük gibi şeyler için ağlamayız..."
Kızkardeşi ona baktı, ıslak yüzündeki saçları şefkatle kenara çekti. "Yüzükler de şeydir. Güzeldir ama sana mutluluk getirmeyecektir. Bizlerin altından çok daha güzel bir değeri var: Tora!"
Beth, kız kardeşini kucakladı ve ona teşekkür etti. O anda, bu sözlerin, hayatını ne kadar etkileyeceğini hiç bilmiyordu...