Yas tutulmakta olan bir evde sessizliğin önemi
Tevrat bize
İyov'un başına gelen korkunç felaketleri anlatır. Çok kısa bir süre
zarfında İyov bütün servetini kaybetmiş, üzerlerine bina çöken on çocuğu
ölmüştü. Hemen ardından da İyov'un yüzünde ona çok acı veren çıbanlar
çıkmıştı.
Sonunda İyov ağzını açıp konuştuğunda arkadaşları da konuşmaya yeltendiler. İyov'un arkadaşlarının davranışını örnek alarak Talmud şu yargıya varır: "Yas tutan kişi konuşmadan, onu avutmaya gelenler ağızlarını açmamalıdır." (Mo'ed Katan 28b)
Bu yargının ardındaki mantık nedir?
Yas tutmakta olan birine şiva ziyareti yapmaktaki amaç, kişiyi avutmaktır. Ancak yas tutmakta olan kişinin ne tür bir teselliye ihtiyacı olduğunu her zaman kestirmek mümkün değildir. Belki kişi bambaşka birşeyden bahsetmek isterken, siz birdenbire ölen kişi hakkında konuşmaya başlarsınız. Veya yas tutmakta olan kişi, tam merhum hakkında konuşmaya başlayacakken hafif günlük konulardan bahsederek dikkatini başka konulara çekmek isteyebilirsiniz. (Bazen bu tür ziyaretlerde spordan, maçlardan bahsedildiği görülür.) Belki de yas tutan kişi konuşmak bile istememektedir.
Çoğumuz için sessizlik, rahatsızlık verici bir durumdur. Rav Jack Reimer'ın dediği gibi: "Sessizlikten korkarız. Arabama bindiğimde, hemen radyoyu açarım. Asansöre bindiğimde müzik çalar. Neden acaba? Zira kendimizle bir iki saniye için bile olsa, yalnız kalmaktan korkmaktayız. Sessizce durmak iyidir. Sadece oturup dinlemek de iyidir. Boş ve anlamsız laflarla ortamı doldurmamak da iyidir. İnsanın birşeyler hissedebileceği yeterli sessizliği sağlamak da iyi bir şeydir."
Merhum Rav Abraham Joshua Heschel'in öğrencilerinden biri olan Riemer, Yahudi filozofları arasında en güzel konuşan ve en güzel şiir okuyan Heschel'in yas tutan bir arkadaşını ziyaret ettiğinde hiç ses çıkarmadan oturuşunu şöyle anlatır:
Rav Wolfe Kelman ablasını kaybettiğinde Dr. Heschel'in şöyle dediğini hatırlarım, "Hemen gitmemiz lazım." Havaalanına gittik, Boston'a vardık, taksiye bindik ve eve vardık. Heschel içeri girdi onlara sarıldı ve daha sonra tek bir kelime bile söylemeden orada oturdu. Tek bir alışılagelmiş laf bile konuşmadı, "Kaç yaşındaydış", Ne farkederdi ki? "Zaman bütün acıları dindirir." Zaman acıları dindirmez. "Neler hissetiğinizi biliyorum." Hayır, bilmiyorsun. Bu sözlerden hiçbirini söylemedi. Bir saat boyunca orada sessizce oturdu. Sonra kalktı, tekrar onlara sarıldı, ve evi terkettik. Şunu öğrendim: Çok konuşkan olmaya gerek yoktu; sadece gerçekten ilgilendiğinizi göstermek yeterliydi.
Yahudi geleneğine göre şiva ziyaretine gelenlerin, gitmeden önce söyleyebilecekleri tek bir cümle vardır: "Tanrı sizi Zion sürgünü ve Yeruşalayim için yas tutanlarla birlikte teselli etsin."
Bu basit cümle yas tutanlara acı çektikleri günlerde yalnız olmadıklarını, toplumun bir parçası olduklarını hatırlatır. Bunun dışında Zion sürgününe (MÖ 70'te Tapınağın yıkılışı ve Yahudilerin yerleşmiş oldukları topraklardan sürülmesi) atıfta bulunmakla ziyaretçi yas tutanlara, acının insan yaşamının bir parçası olduğunu hatırlatır. Ancak herşey burada bitmemektedir. Sürgün de bir gün sona erecek, yas tutan kişi de mutluluğu tekrar tadacaktır. ***