Bu Hafta İçin Saatler

30 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5784

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:08

20:30

-----

Yeruşalayim

19:07

20:28

Tel Aviv

19:29

20:33

 6 TEMMUZ

Tel Aviv

19:27

20:30

İstanbul

20:24

21:06

2024

İstanbul

20:21

21:03

İzmir

20:17

21:07

İzmir

20:15

21:05

KORAH- קרח

Aftara: Aşamayim Kisi


6-7 TEMMUZ 2024 ROŞ HODEŞ TAMUZ

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 16:1-18:32)

Korah, Midraş'a göre Moşe'nin eskiden beri karşıtı olan Datan ile Aviram'la birlikte, Moşe'nin liderliğine ve Aaron'un Koenlik sıfatına meydan okuyan bir isyan başlatır. İsyancıların arasında, halkın ileri gelenlerinden, Koenlik müessesesine layık olduklarını ispatlamak için kutsal Ketoret (tütsü) sunmaya kalkan 250 kişi de vardır. Sonuçta toprak açılıp asileri yutar ve bir ateş ketoret sunumlarını yakıp tüketir.

Bunu takip eden salgın hastalık, Aaron'un Ketoret işlemini gerçekleştirmesiyle sona erer. Aaron'un asası, mucizevi şekilde tomurcuklanır ve Tanrı'nın onu Koen Gadol olarak atayışının bir kanıtı olarak badem üretir. Tanrı, Koenler'e, her tahıl ürününden, şaraptan ve yağdan "Teruma" adlı bir bölümün, davar ve sığırın ilk doğanlarının ve diğer bazı armağanların verilmesini emreder.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

SAÇMALIKLAR

Tartışmalar: Saçma tartışmalar söz konusu olduğunda genellikle bu peraşadan söz edilir. Gerçekten de “incir çekirdeğini doldurmayan” nedenlerden ortaya çıkarılan bir tartışma sonunda trajik olaylar meydana gelmiş ve on dört bin yedi yüz kişi hayatını kaybetmiştir. Korah ve yandaşları tarafından tertip edilen bu mücadelenin geri planında Aaron ve oğullarının Kohen olarak atanmaları ana neden olarak görülebilir. Korah da Levi kabilesindendir ancak ona liderlik yapabileceği bir görev verilmemiştir. En son zamanda Kehat oğullarının liderliğini beklerken o da kuzenlere gider ve bu durum Korah için bardağı taşıran son damla olur.

Aslında Korah’ın neden şikayet ettiğini anlamak mümkün değildir. Mişkan’ın en kutsal objesi olan Aron Aberit’in taşıyıcılarından bir tanesi Korah’dır ve bu çok büyük bir onurdur. Çöl koşullarının hissedilmemesine rağmen sıklıkla şikayet eden Bene Yisrael için bir isyan sebebi daha çıkmıştır. Ancak bu sefer hedef Moşe olduğu için Tanrı’nın cevabı son derece sert olmuştur. Tanrı’ya karşı gerçekleşen altın buzağı günahında ölenlerin sayısı üç bin kişidir. Bu isyan sonucunda kayıp sayısı oldukça fazladır.

Şikayetler: Çoğumuz şikayet etmeyi çok severiz. Hatta şikayet etmeden yaşamak bile bazılarımıza anlamsız gelir. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmeden aslında hep yaptığımız mutsuz olmak için bir neden aramaktan ibarettir.  

Zamanda geriye, yüz yıl öncesine gidebildiğimizi ve insanlara hayatımızın nasıl olduğunu anlatabildiğimizi hayal edelim.   Yiyecek bulmakta nasıl sorun yaşamadığımızı, bilim ve tıbbın nasıl geliştiğini, klimaya sahip olduğumuzu ve nasıl güvenlik içinde yaşadığımızı insanlara anlatabileceğimizi düşünelim.    Her zaman mutlu olmamız ve asla şikayet etmememiz gerektiğini varsayacakları kesin gibidir. Ancak yine de yaptığımız hep şikayet etmek.

Biraz garip olabilir ama mutluluğun peşinden koşmak insanları mutsuz kılar. Amacımız mutlu olmaksa o mutluluk bir türlü yanımıza gelmez.

Hedefi belirlemek: Kendimize hedefimizin mutlu olmak olduğunu söylersek, o zaman sürekli üzülür ve hüsrana uğrarız, çünkü önümüze çok fazla engel ve sıkıntı çıkacaktır. Sözgelimi mutlu bir yuva kurmak için evleniriz. Ancak o yuvayı mutlu kılmak için yapılması gereken sayısız şey vardır. Bu yüzden evlendikten sonraki birkaç ay içinde ayrılmaların gerçekleşmesi aslında sürpriz değildir. Uzun yıllar beraber olan çiftlerin bile “evlilik” kurumunun gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmemeleri ve paylaşmamaları nedeniyle ayrılıklar kaçınılmaz olmaktadır.

Çocuklarımızın varlığı elbette bir mutluluk nedenidir. Ancak onları iyi bir insan olarak yetiştirmek için yapılması gereken çok fazla şey vardır. Eğitimden değerlere yerine getirmemiz gereken sorumluluklar gerçekleşmedikçe çocuklarımızın istediğimiz doğrultuda büyümeleri mümkün değildir.

Para ve maddiyat elbette bir mutluluk kaynağıdır. Ancak onu kazanabilmek için de çok çalışmak ve fırsatları değerlendirmek gerekir.

Burada sözünü etmemiz gereken şey “gerçek amaç” kavramıdır. Tanrı bizleri bu dünyaya bir amacı yerine getirmemiz için yollamıştır. İşte bu da gerçek amacımız ve hedefimizdir. Bir amaç için yaşadığımızda zorluklar bizleri yıldırmaz. Eğer yuvamızı kurmak amaç ise o yuvanın hedeflediğimiz amaca hizmet etmesi için çalışmak gerekir. Çocuklarımızı yetiştirirken Mişle’nin söylediği gibi “çocukları hedeflerine göre yetiştirmek” gerekir. Bu şekilde amacı olan çocuklar ilerleyen yaşlarda da bunu sahipleneceklerdir. Bu hedef bizi mutsuz kılmayı hedefleyen zorlukların üstesinden nasıl geleceğimizin de anahtarıdır. Hedefin tutturulması yani amacımızın yerine gelmesi mutlu olmamız için bir araç konumunda bulunacaktır.  

Gelelim peraşadaki amaçsızlık hedefleyerek mutlu olma çabasına. Korah birçok şeye sahip biridir. Eğer Tanrısal bir amaç uğrunda yaşamayı bilseydi mutlu olması kaçınılmazdı. Ancak onun yerine başkalarını kıskanmayı ve saçma sapan nedenlerden tartışma çıkarmayı denemiştir. Bu da onu trajik sonuna götürmüştür.

Bene Yisrael çöldeki yolculuklarının kendilerini yetiştirme, büyütme, olgunlaştırma ve Tora yolunda ilerleme olduğunu en baştan anlayıp kabullenselerdi ne bu kadar isyan yaşanacak ne de bu kadar trajedi tarihimizde yer alacaktı. Çöldeki yolculuk onları adım adım kuramsallık ve kurumsallık içinde yaşayacakları Erets Yisrael’deki yaşamlarına hazırlamaktadır. Ancak ne yazık ki onların yaptığı sadece şikayettir.  

Üç fakir kişi: Günün birinde bir Yahudi yayın kuruluşu tanınmış Yahudi kişilere yaklaşarak eğer tarihten birini Şabat sofrasına davet etme imkanı olsaydı kimleri davet ederlerdi şeklinde bir soru sorar. Yanıtlar genellikle Avraam, Yitshak Yaakov, Moşe, David gibi peygamber veya krallardan tutun da Raşi veya RaMBaM gibi Rabilere kadar değişmektedir. Benzer soru son zamanların bir alaha üstadı olan David Feinstein’e de sorulur. Onun cevabı ise çok farklıdır. “Üç fakiri davet ederdim ki onlara yardım edebileyim.”

Bu, mutluluk için değil, amaç için yaşayan birinin güzel ve ilham verici bir örneğidir.   Masasında ünlülerin, birlikte oturmanın heyecan verici olduğu insanların değil, yardıma ihtiyacı olan insanların olmasını tercih Rabi zevk almak için değil, katkıda bulunmak ve vermek için yaşamıştır. 

İşte olması gereken hedefimiz. Bir amaç uğrunda verimli ve anlamlı hayatlar yaşayabilmek. Bu şekilde yaşadığımızda, hayat bizi ne kadar çetrefilli bir yola sürüklerse sürüklesin, gerçek mutluluğu deneyimleyebilmek mümkün olacaktır.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

Kıskançlık, tutku ve gurur, insanı dünyadan çıkarır (PirkeAvot)

Pirke Avot’taki bu prensibe verilecek açıklamalardan biri, kıskançlık, tutku ve gurur düşkünlüğünün, hayat boyunca – hatta son ana kadar – insanın yakasını bırakmayacak bozukluklar olduğu şeklindedir. Bunlar, bizleri bilinçaltından motive eden itici güçlerdir. Şüpheli ölüm vakalarını araştıran memur, araştırmalarını tamamlayıp “ölüm sebebi” hanesini doldurduğu zaman, yazdığı, büyük ihtimalle bu üç güçten biri – hatta belki hepsi birdendir. “Kıskançlık”, başkalarının başarılarını gözlemlediğimizde hissettiğimiz duygusal meydan okumadır. “Tutku”, kendi iştah ve dürtülerimize karşı verdiğimiz iç savaşımdır. “Gurur” ise, içimizdeki üst güçlerle, (Tanrı da dâhil olmak üzere) tüm evren arasında gelişen kesin otorite konusundaki mücadeledir.

Gelin “Korah vakası”ndaki ölüm sebebini incelemeye alalım. Bu, inanılmaz derecede akıllı, zengin, ünlü ve güçlü şahsiyetin, bu konumundan, bir anda ve böylesi bir hızla düşüşünün sebebi nedir?

Kıskançlık sosyal bir hastalıktır. “Kendim” ile “başkaları” ve “gerçek ihtiyaçlarım” ve “ne olursa olsun istediklerim” arasındaki çizgilerin belirginliklerini kaybetmelerinden kaynaklanır. Görünürde zararsız, ancak gerçekte ölümcül olan bir kıskançlık dönemi, daima dıştaki bir uyarıcıdan kaynaklanır. Örneğin bir kişi bir şey satın alır; o şey bizde henüz yoktur ve bir anda kendimizi bir şeylerden mahrum bırakılmış hissederiz. Komşum mutfağını restore edene kadar, kendi evimdeki yemek pişirme ortamının bu denli küçük ve eyvahlar ötesi durumda olduğunu nedense fark etmemiştim!

Belirli bir eşyanın az bulunduğu özellikle ümitsiz durumlarda, kıskanç kişi bu kez diğerinin sahip olduğu eşyaya sabotaj uygulayacak duruma bile gelebilir. Zira o eşyanın komşusundaki varlığı, kendisini kötü hissetmesi ya da görmesi konusundaki sebebin ta kendisidir. Bunun dışında, kıskançlık duymamızı sağlayacak şeyler, sadece ve sadece bizim başarı menzilimizin içinde olan şeylerdir. Örneğin aynı yılda aynı okulun aynı sınıfından mezun olduğunuz bir başkası bir şekilde sizden çok daha başarılı bir konuma geldiyse…

Kral Şelomo’nun önüne gelen iki kadını ele alalım. İki kadından birinin bebeği ölmüş, diğerininkini çalmıştır ve sonunda olay Kral Şelomo’nun yargısına bırakılmıştır. Kral bebeği ikiye bölüp yarısını birine diğer yarısını ötekine vermeyi teklif edince, çocuğu çalan kadın “olur” cevabı vermiş, gerçek anne ise çocuğun ölmesindense, diğer kadına verilmesine razı olacağını bildirmişti. Kral da gerçek anneyi bu şekilde tespit etmiş olmuştu. Kral, kıskançlık duygusunun bu olay sırasında oldukça kuvvetli bir şekilde işbaşında olduğunu fark etmişti. Hırsız kadın, bir başka annenin hala çocuğa sahip olmasından rahatsız olmuştu. Asıl istediği çocuğa sahip olmak değil, diğer kadını çocuğundan yoksun bırakmaktı.

Korah, Moşe ve Aaron’un liderlik konumunu kendi inisiyatifleriyle gasp ettikleri görüşündeydi. Kendisini de en az onlar kadar değerli sayıyor ve Aaron’un yerine Koen Gadololmayı istiyordu. Öne sürdüğü argümanlar arasında “tüm halk kutsal; lidere ihtiyacımız yok” vardı; ancak kendisi, buna ters düşercesine lider olmak istiyordu. Sefer Tora tomarlarıyla dolu olan bir odaya Mezuza takmaya gerek var mı? Her tarafı mavi olan dört köşeli bir giysiye de mavi sicim içeren Tsitsit bağlamak gerekli mi? Gerçekten liderlik konumuna ihtiyacımız var mı? Tüm bu soruları soruyordu; ama amacı cevap almak değildi. “Biz” diyordu; ama söylemek istediği “ben”di.

Bir Şabat gecesi, iki küçük oğluma, cevapladıkları birkaç zor soruya ödül olarak birer uzun şeker vermiştim. Başarılarından ve aldıkları ödüllerden dolayı mutluydular. Biri şekerini zevkle emmeye başladı, diğeri ise sevinçten bir bayrak gibi sallıyordu.

Göz açıp kapayacak kadar kısa bir anda bir “çıtırtı” ve ardından bir ağlama duydum. Ne olduğunu görmemiştim, ama sonradan gördüklerim durumu açıklıyordu. Çocuklardan birinin ağzı oynuyordu. Diğeri ise bir yandan ağlıyor, bir yandan da “yarım” şekerini sallamaya devam ediyordu. “Saldırgan”a, neden kardeşinin şekerini çaldığını sordum. Hiç beklemeden, oldukça akıllıca, ama yanlış bir cevap verdi: “Çalmadım ki! Sadece paylaşıyordum!” Bir baba olarak, kendisine “paylaşma”nın bir kişinin elindekinin bir bölümünü kendi isteğiyle bir başkasına vermesiyle gerçekleştiğini, başkasından bir şeyi isteği dışında aldığı zaman bunun isminin “çalma” olduğunu açıkladım.

Kendine has yöntemiyle, Korah ne Moşe’yi yerinden etme, ne de Tora’nın otoritesini azaltma niyetindeydi. İstediği şey, kendisine ait olması gerektiğine inandığı güç ve etkide pay sahibi olmaktı. Sonuçta, bu denli büyük bir kişi, kıskançlık dalgasıyla denizin – daha doğrusu toprağın – derinliğine çekildi gitti.

Kral Şelomo “Çalıntı su tatlıdır” (Mişle) demektedir. Hepimiz suyun [şekerli anlamda] tatlı olmadığını biliriz. Ancak su bir başkasına aitse – aman dikkat! Tehlikeli düzeyde çekici ve bir şekerden bile daha davetkâr olabilir!

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: Rabilerin öğretilerinden)
Rav İzak Peres

Borç veren kişinin alacaklı olarak borcunu talep etmesi uygun mudur?

Borç veren kişi bunu ne zaman ödeyeceğini borçluya borç verirken  sormalıdır. Konuşulmamış borcun iadesi bir ay içinde yapılır. İlgili pasuk “im kesef talve et ami” Mişpatim peraşasında yer alır. Raşi’nin açıklamasına göre borçlunun eğer durumu yoksa ve alacaklı tarafından bu biliniyorsa baskı yapmak uygun değildir. Eğer borçlunun bunu ödeyebileceği biliniyorsa ödeme için baskı yapmak uygundur. Bir görüşe göre durumu olup da ödemeyen kişi minyana bile dahil edilemez.

YETMİŞ İKİ’ DEN SEÇMELER
Rav İsak Alaluf

Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’K’L’)’nin “Kaf Ahayim” kitabında tam da haftanın peraşasına uygun bir öğreti ile karşılaşıyoruz. Rabi bu anlamsız tartışmaların kaynağının vücuda ruha ve neşama’ya dokunan ve kesin zarar veren “öfke” olduğunu paylaşır. Zohar’ın öğretilerine dayanarak öfkenin “avoda zara” yani putperestlik ile eşdeğer görüldüğünü belirterek noktalamaya çalışalım.

HAFTANIN SÖZÜ

“Sözlerde değil eylemlerde bilge olun.” (Yahudi atasözü)