Vayikra kitabında Tanrı Moşe'den ulusun manevi hayatını yükseltmesini istemiştir.
Eğer ruhun var olduğunu ya da yaşamın bir anlamı olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız burayı okuyun.
Hayvan Kurbanlar
Tanrı İsrailoğulları'na kurban etme kurallarını anlatır. Kurbanlar ciddi suçlar için özür dilemek amacıyla kesilirdi. Hayvan kurban etmek mi?
Size yalnız olduğunuz ve Tanrıdan uzaklaştığınız hissini veren ciddi bir hata yaptığınızı farz edin. Pahalı, kocaman kahverengi gözlü sıcakkanlı bir inek alıyor ve Bet-Amikdaş'a getiriyorsunuz. Ellerinizi onun üstüne koyup yaptığınız yanlışı itiraf ediyorsunuz. Sonra hayvanı kesiyorsunuz. Hayvanın kanı sunağa akıyor. Yağı yakılmak için sunağın üstüne konuluyor. Nasıl hissediyorsunuz? (iğrendiğinizi söylemeyin.) size nasıl hissettiğinizi söyleyeyim. Aşırı duygulandınız, ölümle karşı karşıya kalmanızdan dolayı sarsıldınız ve yaşadığınız için memnunsunuz. Tüm korkularınızdan, üzüntülerinizden arındınız, rahatladınız. Sunaktaki inek aslında kendinizi sunmanızı simgeliyordu.
Kulağa barbarca mı geliyor?
Genelde hayvanlara davrandığımızdan daha kötü değil. Biz sürekli hayvanları yeriz, üzerimize giyeriz, onları mobilyaya çeviririz, tıbbi araştırmalar için kullanırız, spor olsun diye avlarız. Tanrı hayvanları bizim için yarattı ama zevk için kötüye kullanılmaları için değil. İşlediği bir suçu saplantı haline getiren bir kişinin, Tanrıyla olan ilişkisini yenileme ihtiyacı, parmaklarınızı yiyeceğiniz bir akşam yemeği yeme arzusu kadar yasaldır.
Aslında kurban (sacrifice) sözcüğünün İbranice'de karşılığı 'korban'dır. Sözcüğün kökü 'karev', ' yakına çekmek yaklaşmak' anlamındadır. Kurbanlar kendimizi Tanrıya yaklaştırmamızda bize yardım ederler.
AARON'UN OĞULLARI
Kendi yolumla yaptım Vayikra 9:1-10:2
Mişkan bittiğinde 7 gün boyunca kutlamalar olur. 8. Gün İsrailoğulları sunağa bir kurban koyarlar. Cennetten büyük bir ateş topu gelir ve kurbanı tüketir. Halk çok heyecanlanmış ve duygulanmıştır. Tanrı onların arasındadır. Aaron'un iki oğlu, Nadav ve Avihu Tanrı'ya daha da yakın olmak için tütsü alıp mişkanın içine girerler. Tanrı onları vurur ve halk şaşkına döner.
Tanrı bunu neden yapar?
Tanah'ın Nadav ve Avihu'nun suçuyla ilgili bize verdiği tek ipucu şu sözlerdir: "Onlar Tanrı'nın istemediğini ona sunmak istediler." Ama gönüllü olmanın ne sakıncası olabilir?
Hiç fark ettiniz mi çocuklar başkasının evinde yardımseverlik örnekleridir ama kendi evlerinde çoraplarını bile toplamazlar. Zorunda olmadığınız zaman iyi olmak kolaydır, çünkü sizi gücendirecek ya da üzerinizde baskı kuracak bir yükümlülüğünüz yoktur. Ama sofrayı toplamanız istendiğinde, her şey üzerinize gelir ve iyi olmak baştan aşağı farklı ve daha büyük bir mücadeledir. Kaprisle gelen ve giden iyilik ne anlamlı ne de güvenilirdir. Gerçek iyilik yükümlülük olarak kabul edilir.
Sınırlamadan gelen özerklik temel bir Amerikan değeridir. Dini özgürlük isteyenler 13 koloniyi kurmuşlardır. Politik ve dini baskılardan kaçmak bugün bile Birleşik Devletlere göç edenlerin motivasyon kaynağıdır.
Ancak özerklik üzerinde bu kadar durulmasının bir de karanlık tarafı vardır: toplumun ve ahlaki yükümlülüklerin çöküşü. Bir baba her akşam eve geldiğinde çocuklarını beslemelidir, her zaman bunun için kişisel olarak ödüllendirildiğine inanmasa da. Kendini tatmin etmek eğer herkesin önceliği olsaydı hiç kimseye güvenemezdiniz.
Nadav ve Avihu sadece özerkliğe değer vermedi. Onlar bireyselliği hayatlarını yönlendiren prensibi yaptılar. ('nadav' sözcüğü 'gönüllü' anlamındadır.) İçlerinden bir sunum yapmak geldi ve kendi istedikleri gibi yapmak istediler. Ama Tanrı'ya yakın olmak istiyorsanız, onun istediği şekilde davranmalısınız.
İFTİRA
Ve deri hastalığı Vayikra 13-14
Tanah 'tsaarat' adı verilen bir hastalıktan söz eder. Bu bazen cüzzam olarak çevrilir, ancak aslında manevi hastalığa bir göndermedir. İnsanlar tsaarat hastalığına iftira attıkları zaman yakalanırlardı.
ABD yasalarına göre doğru söylediğin sürece iftiradan ya da aşağılayıcı konuşmadan suçlu sayılmazsın. Fakat Tanah'a göre pratik bir ihtiyaç söz konusu olmadığı sürece başkaları hakkında küçültücü konuşmak yasaktır, doğru olsa bile. ( pratik ihtiyaca örnek olarak biri için iş referansı vermek gösterilebilir. Böyle bir durumda güzel olmasa bile doğruyu yazmak gerekir.)
Başkaları hakkında nedensel iftira atmak yaşamlarımızın ve konuşmalarımızın bir parçasıdır. (gazeteleri ve dergileri dedikodu yazmadan bir düşünün.)
İnsanlar hakkında kötü konuşarak onları yaralarız ama aslında iftiranın en büyük kurbanı onu konuşan kişidir. Eğer alışkanlık olarak başkalarının yanlışlarına ve başarısızlıklarına yoğunlaşırsak hayatlarımız zehirle dolar.
Neden sohbetlerimizi eleştirmekle ve şikayetle dolduralım ki? İyi olanı görmeye çalışır ve ondan konuşursak daha mutlu olabiliriz.
Hayat tek başına yaşanmaz, başkalarıyla birlikte yaşanır. Eğer iftirayla toplumumuzun güven atmosferini bozarsak, kendi hayatımızı dolu dolu yaşamamızı engellemiş oluruz. Eğer tsaarat hastalığına yakalanmışsanız, iftira ettiğinizde yok ettiğinizin kendi yaşamınız olduğunu öğrenirsiniz.
TAPINAK DUALARI
İki küçük keçi Vayikra 16-17
Tanrı Moşe'ye, Aaron'un Yom Kipur dualarını yönetmesi gerektiğini söyler. Tanrı'ya Israiloğulları için yalvarmak, onların dualarını göklere taşımak, günahları için af dilemek Aaron'un göreviydi.
Duanın içindeki ana olay iki keçi için kura çekmekti. Keçilerden biri kurban edilir ve kanı Mişkanın en içteki en kutsal yerine serpilirdi, Kutsalların Kutsalına. Diğer keçi ' günah keçisi' olurdu. Aaron ellerini üstüne koyar ve ulusun günahlarını itiraf ederdi. Günah keçisi sonra uçurumdan aşağı fırlatılırdı, simgesel olarak başında insanların suçunu taşırdı. (Vayikra 16:1-28)
İki adam genetik olarak, yetiştirilme tarzı ve tecrübe bakımından aynı olabilir. Biri hayatını kutsar ve çevresindeki dünyayı yükseltir. Diğeri kendini yok eder ve dünyayı da kendisiyle birlikte sürükler. İşte bu özgür iradenin mucizesidir.
Psikolog Viktor Frankl Nazi ölüm kamplarından kurtulmuştur. Kamplarda bazı insanların canavar bazılarının da aziz olduklarını anlatır.
Acı bazı insanları üzer ve onların hüznü etrafındakilerin hayatını da bozar. Acı başka insanları derinleştirir. Onlar gelişir ve etrafındakilerin hayatını yükseltir. Hayatımızda şartlar ne olursa olsun hala seçeneğimiz vardır. Bu özgür iradenin anlamıdır.
İki Yom Kipur keçisi aynı olarak başlarlar. Biri kutsallığın en üst seviyelerine yükselir, diğeri en derin utanca erişir.
Aaron'un kaybı onu üzse de, onu daha büyük, daha derin, daha iyi bir insan yapmıştır. Kendi yaşamında özgür iradenin gücünü göstermiş biri olarak şimdi İsraillileri Tanrı 'ya daha yakın olmaları için yönlendirebilirdi.
Tecrübelerime göre trajedi anı felsefe zamanı değildir. Yaşamın tüm enerjisi başa çıkmak ve günü geçirmeye gider. Zamanla acı azalır ve dikkatle bakarsak geride hayatımızın anlamını daha iyi görebilmemizi sağlayan bir hediye bıraktığını görebiliriz.