Adam ve Havva

Tanrı dünyayı yaratmış ve Adam'ı  Cennet Bahçesine koydu. Ondan Gan Eden'e iyi bakmasını ve onu işlemesini istemiştir (Bereşit 2:15-16).

Yani dünyayı daha iyiye götürecek işler yapmasını. Aynı zamanda da iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yememesini istemiştir. Eğer yerse cezası da açıktır. ÖLÜM! Daha sonra Adam'a bir eş olması için Havva'yı yarattı. Bilinen olay gerçekleşti. Yılan Havva'yı kandırdı, önce Havva sonra da Adam yasak olan iyilik ve kötülüğü bilme ağacının meyvesinden yediler. Suçlarını kabul etmeyip sorumluluğu birbirlerinin üzerine atınca da Tanrı tarafından Cennet Bahçesinden kovuldular. Böylece ölümsüzlüğün kaynağı olan Hayat Ağacından da mahrum kaldılar. (Bereşit 3: 1-24)

Acaba Tanrı insanın fazla bilgili olmasını istemediği için mi Bilgi ağacından yemelerini yasaklamıştı? Eğer öyle olsa idi insandan dünyayı geliştirmesini istemezdi. Tanrı'nın yasakladığı ağacın tam ismi 'İyiliği ve Kötülüğü Bilme Ağacı idi'. Adam ile Havva bu ağacın meyvesini yiyene kadar insanlık için yalnızca 'doğru ve yanlış' vardı ve Tanrı bunun belirleyicisiydi. İyilik ve kötülük gibi kişiden kişiye değişen kavramlar ise insanın dışında idi. Ancak meyve yendikten sonra (Tanrı'nın emrine karşı gelindikten sonra) bu kavramlar insanın içine yerleşti ve her insan bunu kendi istediği gibi algılamaya başladı.

Tora'nın metni dikkatli bir şekilde okunduğunda Tanrı'nın Adam ve Havva'yı Cennet Bahçesinden kovuşunun nedeninin meyveyi yemeleri olmadığını göreceksiniz. Tanrı ne olduğunu sorguladığında ne Adam ne de Havva suçlarını kabul etmemişlerdir. İkisi de sorumluğu kendilerinde başkasında olduğunu söylemişlerdi. Hele Adam ' Bana eş diye verdiğin kadın bana verdi ben de yedim' (Beresit 3:12 ) diyerek adeta suçun kendisi hariç herkese hatta Tanrı'ya bile ait olduğunu söylemiştir. Belki de suçlarını kabul edip Tanrı'dan pişmanlık dileselerdi -Teşuva yapsalardı- hala Cennet bahçesinde olabilirlerdi(k).

Tanrı bizden dünyayı daha ileriye götürmemiz için her imkanı ve bilgiyi 'uygun' şekilde kullanmamızı ister. O bizim hata da yapacağımız bilir. Ancak bu durumda uygun olan sorumluluğu kabul edip pişmanlık duymamız ve hatalı yoldan dönmemizdir.

KAYIN VE EVEL
Sorumluluk ve Pişmanlık

Gan Eden'deki yasak ağaçtan yeme fiyaskosundan sonra işler daha da kötüye gitmeye başlar. Adam ve Havva'nın iki çocukları vardır. Kayın ve Evel. Hasat zamanı gelince, Kayın ve Evel, şükranlarını sunmak için Tanrı'ya armağanlar getirirler.

Evel, sürüsünün ilk ve en besili koyununu sunar fakat Kayın, bu armağanların abartıldığını düşünerek, iyi olmayan ürünlerinden getirir. Tanrı, bu davranıştan memnun değildir ve bunu Kayın'a da söyler. Kayın sinirlenir ve sinirini kardeşi Evel'den çıkarır. (Çünkü Tanrı, çok güçlü ve erişilmez bir yerdedir.). Kayın kardeşiyle, Tanrı'nın kimi daha çok sevdiği hakkında bir kavgaya tutuşur ve sonunda Kayın, Evel'i öldürür.

Tanrı, en masum sesiyle Kayın'e sorar: "Kardeşin Evel'e ne oldu?"

"Bilmiyorum " der Kayın "Ben, kardeşimin bekçisi miyim?" (Bereşit 4: 1-9)

Kayın'ın, trafikte size ters ters konuşan bir kadından ne farkı var?

Buradaki şiddetin kurbanla hiçbir ilgisi yoktur. Kayın, morali bozulduğu ve sinirlendiği için cinayet işler. Kendi yaşamındaki başarısızlıkları düşünmüş, düzeltmeye çalışmış, fakat bunun da başına çok iş çıkartacağını görmüştür. Evel'i suçlamak çok daha kolaydır.

Kendi hatalarımız yüzünden başkalarını suçlamak, değişim ve büyümenin zorluğundan kaçmanın çok ucuz bir yoludur. Günümüz toplumunda, bazen hiç kimsenin kendi sorumluluklarını üzerlerine almadığını görüyoruz. Bunun küçük ve gülünç (ama gerçek!) bir örneği, bir kadının Mc Donalds'tan aldığı kahveyi, araba sürerken bacaklarının arasına koyması, kahve dökülüp yandıktan sonra da Mc Donald'sı suçlamasıdır!

Aile arasındaki şiddetin nedeni de çoğu zaman, sorumlulukları kabul etmemektir. Adam, yorucu ve zor bir günün ardından sinirli bir şekilde eve gelir. Sinirini çıkartacak birini aramaktadır. Etrafta zarar verecek kim vardır? Karısı ve çocukları! Kendi zor gününün suçluları neden karısı ve çocukları mıdır? Tabii ki değildir. Fakat eve geldikten birkaç dakika sonra, ortalık kızışmaya başlar ve adam tüm sinirini aile bireylerinden çıkartır.

NOAH
Değişim ve Direnç

Bereşit 6

Noah, tüm insanlara garip görünür. Ankara'da ( Ya da her neredeyse!) gemi inşa eden birisi. fakat bu olayın sadece bir bölümü. Tanrı, insanların, Noah'a, geniş düzlüklerin ortasında neden gemi inşaa ettiğini sormalarını ister. Böylece, Noah onları, Tanrı'nın dünyayı yok etme planları hakkında uyarma fırsatı bulabilirdi. Tanrı, insanların bu uyarıyı ciddiye almalarını ve davranışlarını düzeltmelerini umar. Tanrı, dünyayı yok etmek istemez. O, insanların değişmesini ister.

18 yaşındayken, babamla feci şekilde kavga etmiş, kapıyı çarpıp evden çıkmıştım. Tekrar sakinleşip eve dönebilmeme için 3 ayın geçmesi gerekti. Bir sabah erkenden, babamların odasını tıkladım ve babam kapıyı açtı. " seni çok özledim " dedi bana. "Eve geldiğin için çok mutluyum ".

Tanrı, bizim mükemmel olmamızı beklemez ve bize zarar vermekten de kesinlikle mutluluk duymaz. Hatalarımızın sorumluluğunu almamızı ve değişmememizi ister. Bu açıdan, Tanrı babama çok benzemektedir belki de tam tersi.

Çocuklarınız bir hata yaptığında, onları cezalandırmak için aceleci davranmayın. Hatalarını fark etmeleri ve değiştirmeleri için onlara yardımcı olma yollarını arayın; aynen Tanrı'nın yaptığı gibi.

Eğer çocuklarınıza ceza vermek zorunda kalırsanız, bunun sizi ne kadar üzdüğünü onlara göstermek çok önemlidir. Onlara karşı güçlü konumunda bulunmanın size mutluluk verdiğini düşünmelerini istemezsiniz. En çok sevdiğiniz insanları üzmek, en istemeyerek ve sadece onların yararına olacağına inandığınız zaman yaptığınız bir iştir.

Avraam Ve Bağımsızlık

Tanrı Avraam'a şöyle der: "Kendi topraklarını terk et, akrabalarını, babanın evini geride bırak ve sana göstereceğim topraklara git. Ve senin neslini çoğaltacağım. Seni kutsayacak, adını yüceleştirecek ve sen bir dua olacaksın.