Yazdır

Yahudi geleneğinde Kral Şlomo, gelmiş geçmiş en bilge kral olarak bilinir. Şlomo'nun dehası hükümdarlığının ilk senelerinde çözüme kavuşturduğu bir dava sonucunda ünlenmişti:

İki kadın iki gün arayla çocuk doğurmuştu. Bir gece kadınlardan biri uyurken çocuğunun üstüne yatarak kazaen onun boğulmasına sebep olmuştu. Daha sonra yataktan kalkmış ve ölmüş olan çocuğunu diğer kadının kollarında uyumakta olan canlı çocukla değiştirmişti. Ertesi gün kadınlar Şlomo'nun huzuruna çıktılar. Her biri hayatta kalan çocuğun annesi olduğunu iddia ediyordu.

Kadınlardan hiç birinin canlı çocuğun annesinin kendisi olduğunu ispat edemeyeceği anlaşılınca Şlomo, bir kılıç getirilmesini, çocuğun ikiye bölünmesini ve her kadına birer parça verilmesini emretti. Kadınlardan biri dehşet içinde haykırdı, "Lütfen, efendim, çocuğu ona verin, yeter ki ölmesin." Diğer kadın ise ısrar ediyordu, "Çocuk ne senin ne de benim olacak, onu ikiye bölün." O zaman kral kararını verdi, "Sakın çocuğu öldürmeyin! Birinci kadına verin, çünkü gerçek annesi odur" (Melahim I 3:16-17).

Ribi Michael Gold çok anlatılan ve öğretilen bu öykü hakkında şu yeni düşünceyi öne sürmektedir: "Bu öykü bize şunu öğretmektedir: Karar verirken, çocuğun kişisel çıkarları her zaman göz önünde tutulmalıdır."

Bazen Amerikan mahkemeleri, çocuklarına kötü davranmış olan - yani "çocuğu ikiye bölün" diyen anne gibi düşünen - ailelere çocukları geri vermiş veya teslim etmiştir. Biyolojik ebeveynliğin, göz önüne alınması gereken diğer konulara göre daha önemli olduğu düşüncesi ile mahkemeler, bazen, çocuğun kişisel gereksinemlerini gözetmeye kendilerini mecbur hissetmediklerini beyan etmişlerdir.

Halbuki Şlomo'ya göre özellikle dikkate alınması gereken husus budur. Çocuk, onun zarar görmesini istemeyen kadına verilmelidir. Büyük bir çoğunlukla anne babalar çocuklarını sever ve onların çıkarları için gerekli olanı yerine getirmeye çaba gösterirler. Ancak bu şekilde hareket edilmediği durumlarda (örneğin çocukların fiziksel veya duygusal olarak taciz edildiği durumlarda), bu öyküden de anlaşıldığı gibi Tanrı'nın arzusu, çocuk için en iyi olacak yönde karar verilmesidir. Dolayısıyle Yahudilik bakış açısına göre çocuk, çıkarının kendisi için en önemli şey olduğunu kanıtlayan kişiye teslim edilmelidir. ***