Eşinizi kırmayın

İnsanların yakınlarına karşı iyi davranıp, kaba, karamsar ve sabırsız tutumlarını daha çok yabancılara yönlendirdikleri düşünülür. Halbuki gerçek böyle değildir. Çoğunlukla insanlar en acımasız tavırlarını kendilerine en yakın kişilere sergilerler.

Karısının kendisine yönlendirdiği onur kırıcı patlamalara maruz kalmış bir adamı örnek alalım. Kadın bir taraftan kocasından özür dilerken, diğer taraftan psikiyatrının öne sürdüğü şu açıklamayı dile getiriyordu: Kocası kadının en çok güvendiği kişi olduğundan, kadın ona iç rahatlığı ile karakterinin en karanlık yönlerini sergileyebiliyordu. Gerçekten de yabancılara karşı aşırı derecede nazik ve hassas davranan bazı kişilerin eş ve çocuklarına karşı kırıcı davranma veya öfkelenme konusunda hiçbir tereddüt göstermedikleri tespit edilmiştir.

Tora'ya göre Yaakov, dört eşi arasında en çok Rahel'i severdi (aslında Tora'da Yaakov'un sadece Rahel'i sevdiği zikredilir). Ancak Rahel'i Yaakov'un diğer eşlerinden ayıran bir özelliği vardı: Rahel kısırdı. Buna çok üzülen ve kutsal bir kişi olarak tanıdığı kocasının Tanrı ile özel ilişkileri olduğunu sezen Rahel, Yaakov'un karşısına geçerek, "Bana çocuk ver, yoksa öleceğim!" diye çıkışmıştı (Bereşit 30:1).

Yaakov ise öfke içinde karısına şöyle karşılık vermişti: "Çocuk sahibi olmanı Tanrı engelliyor. Ben Tanrı değilim ki!"

Ne sert, ne acımasız sözler! Eşi kısır olduğu için asabı zaten bozuk olan Yaakov, kendisinin ona çocuk "verme" gücü olduğunu ima etmesine de çok içerlemişti herhalde. Belki de Yaakov'u öfkelendiren, çocuğu olmadığı için Rahel'in kendi hayatına o kadar az değer vermesiydi.

Yaakov'un düşünceleri ne yönde olursa olsun, gerçek bir acıdan kaynaklanan Rahel'in sözlerine herhalde daha şefkatli bir karşılık verilebilirdi. Bir "midraş"ın yorumladığı gibi, "Acı çeken bir insana böyle mi karşılık verilir?" (Bereşit Rabba 71:7).

Tora'da daha ileride karşılaştığımız diğer bir öyküde ise, çocuğu olmayan bir kadınla eşi arasında geçen daha ılımlı bir sohbetten bahsedilir. Kısır olan karısının bunalıma girdiğini sezen Elkana, onu şöyle teselli etmişti, "Hanna, neden ağlıyorsun, neden yemek yemiyorsun? Neden bu kadar üzgünsün? Ben senin için on oğuldan daha iyi değil miyim?" (Şemuel I 1:8).

Kısır eşinin üzülmesi için herhangi bir sebep olmadığı konusundaki ısrar ("Kendini niye kötü hissediyorsun ki?") biraz duygusuzluk belirtisi olarak görülebilse de, Elkana'nın daha sonraki sözleri küçümseme ve öfke ifadesinden ziyade, sevgi ve güven telkin ediyordu ("Ben senin için on oğuldan daha iyi değil miyim?").

Bazen eşinizin üzüntüsüne iyi duygularla karşılık vermek zor olabilir. Karşınızdaki insanın dertlerini çok fazla abarttığını, aşırı derecede şikayet ettiğini düşünüyor, yapılacak herhangi bir şey olmadığı için de başka konulara yönelmeniz gerektiğini hissediyor olabilirsiniz. Düşünceleriniz ne yönde olursa olsun, öfke dolu ve acı veren sözlerden kaçınmaya çalışın, her seferinde başarılı olamasanız da. Birlikte yaşayan kişilerin birbirlerini arada bir de olsa sıkması, kışkırtması doğaldır. Ancak çoğunlukla yakınlarınıza sert ve kırıcı konuşan kişilerdenseniz, kendinizi kontrol altında tutmanın yollarını araştırmalısınız.

Talmud kadınların erkeklere göre genellikle daha kolay ağladıklarını, bu yüzden de erkeklerin eşlerini incitmemeleri gerektiğini söyler (Bava Mezia 59a). Talmud'un yazıldığı zamana göre erkekler daha duygusal oldular herhalde; çünkü eşlerinin acımasız sözleri karşısında gözlerine yaş gelen erkeklerin sayısı o günlere göre bir hayli artmış durumda.

Dünyamızda sürekli olarak daha çok merhamete ihtiyaç duyulmaktadır. Hayatını sizinle paylaşmayı seçmiş bir eşten daha çok kim buna layıktır ki? ***