Mario Puzo'nun "Baba" adlı romanının en meşhur bölümlerinin birinde bir gangster, kendisini aldatmaya çalışan bir adama ait bir atın kafasını kestirir ve kanlar içindeki at başını adamın yatağına koydurur.

Üç bin sene önce düzenlenen Tora ise, birinden nefret bile etsek hıncımızı ailesinin diğer üyelerinden veya hayvanından almamamız gerektiğini öğretir: "Sizden nefret eden kişinin eşeğini yük altında çökmüş görürseniz, kendi haline bırakıp gitmeyecek, ona yardımcı olacaksınız." (Şemot 23:5).

Tora, ağır bir yükün altında çırpınan eğer düşmanımızsa, durup ona yardım etmemizi emretmez (Yahudi etik anlayışı ise yardımcı olmamızı önerir). Ancak sahibi ile aramızdaki bir anlaşmazlık yüzünden hayvanın acı çekmesine izin vermemize de engel olur. Yüklü bir hayvanla ilgili olsa da bu Tora kuralının düşmanımızla aramızı nasıl düzeltebileceğini üçüncü yüzyıla ait bir midra? şöyle açıklar:

Rav Alexandri şöyle diyordu: Birbirlerinden nefret eden iki eşek sürücüsü yolda yürürken, hayvanlardan biri düşüp yükünün altında kalır. Diğer sürücü olayı gördükten sonra önce yoluna devam eder, daha sonra ise durup düşünür: Tora'da şöyle yazılı değil midir, "Sizden nefret eden kişinin eşeğini yük altında..."? Bunun üzerine geri dönerek düşmanına yükü indirip tekrar bağlamada yardımcı olur. Bunu yaparken de düşmanı ile konuşur: "Şurayı biraz gevşet, orayı düzelt, şunu indir." Bunun üzerine aralarında barış oluşur. Fazla yüklü hayvanın sahibi kendi kendine şöyle der: "Benden nefret ettiğini düşünüyordum... Halbuki bana ne kadar da merhametli davrandı." Biraz sonra iki adam bir hana girerek birlikte yemek yerler, içki içerler ve çok iyi arkadaş olurlar. [Onlar niye barışıp arkadaş olabilmişlerdi ki? Çünkü bir tanesi Tora'da yazılanlara itaat etmişti.]

İnsanlar çoğunlukla sevmedikleri kişilere (veya hayvanlarına) merhametli bir şekilde davranmakta zorlanırlar. Tora ise bize, ikisine de nasıl iyi davranacağımızı öğretir. ***