Yahudilikte hayvanlara karşı merhametli davranmayı düzenleyen birçok yasa vardır. Örneğin, insanın kendini doyurmadan önce, çalışan hayvanının tarladaki yemden beslenmesine izin vermesi gerektiği telkin edilir. Etini yeme amacı ile bir hayvanı kesme zamanı geldiğinde ise bunu, mümkün olduğu kadar hızlı ve acı vermeden gerçekleştirmesi buyurulur.

Dünyanın büyük bir kısmında etinden faydalanma niyetiyle dana yetiştirme yöntemleri, bazı görüşlere göre, hayvanları gereksiz acılara karşı korumaya çalışan Tevrat yasaları ile başdaşmamaktadır. Yakın zamanlara kadar şartlar, dehşet verici idi:

"Süt danası doğumdan bir iki gün sonra annesinin yanından uzaklaştırılmakta, anne sütü, anne sevgisi ve anne ile fiziksel yakınlık ihtiyaçları hiçbir şekilde göz önüne alınmamaktadır. Daha da kötüsü yavru, kımıldanmasına, gerinmesine veya yatmasına bile meydan tanımayan daracık ahır bölümlerinin birine hapsedilmektedir. Tüketicilerin arzuladığı açık renkli, yumuşak eti elde etmek için de buzağı, demirden yoksun, yüksek kalorili özel bir gıda rejimine tabi tutulmakta, "anemik" yani "kansız" yetiştirilmektedir. Bu şekilde beslenen hayvanın demir gereksinimi o kadar yüksektir ki, eşer izin verilse, ahırındaki demir bağlantıları ve hatta kendi idrarını yalayacak duruma gelmektedir. Bu yüzden de başı bağlanarak ahırın içinde dönmesine engel olunmakta, aşıldan sadece kesime götürüldüğü zaman çıkabilmektedir."

Ancak "kaşerut" kurallarını denetlemekle görevli hahamların verdiği bilgilere göre bu tür uygulamalar artık geçerli değil. Buzağılar artık oturup kalkmalarına izin verecek genişlikte ahır bölmelerinde tutulmakta ve başları bağlanmamaktadır. (Yine de, dolaşacak kadar yer sağlanmamıştır.) Buzağılar, artık bir iki günlükken annelerinin yanından uzaklaştırılmamakta, bu uygulama birkaç hafta kadar ertelenmektedir. Bazı hahamlara göre bu durum, hayvanlara karşı zalimce davranma "tza`ar ba`alei hayim" sınıfına girmemektedir. Zira, bu din adamlarına göre, danaların dolaşma alışkanlıkları zaten hiçbir zaman olmamıştır ve dar yerde tutulmaları onlara acı vermemektedir.

Bu konuda herkes aynı fikirde değildir. Bazı din adamlarına göre, bu hayvanlar daha sonra "kaşerut" kurallarına göre kesilse bile, etlerinin yenilmesine yine de izin verilmemelidir. Bu görüşe göre kesimde kabul edilmiş prensiplere uyulsa dahi, buzağının bu şekilde (on sekiz yirmi haftalık olana kadar) dar bir mekanda tutulması hatalıdır. Tevrat ve Talmud`un bu konuyla ilgili yasaları, hayvanları gereksiz acıdan korumak için düzenlenmiştir. Doğal koşullarda (serbest alanlarda) yetiştirildiklerine ikna olmadan dana eti tüketmek, hayvanlara karşı merhametsizce davranmaya alet olmaktan başka bir şey değildir. Bu davranış, sadece ve sadece, yiyeceğşimiz etin yumuşak olmasını sağlamak için kalbimizi sertleştirmekten öteye gitmemektedir. Eğer yeteri kadar düşünceli insan, yetiştirilme şartlarını kontrol ederek (buzağıların insancıl koşullarda yetiştirilmediği durumlarda) dana eti tüketimine son verirse, genç buzağılara yapılan zalimce uygulamalar da sona erecektir. Bu durumda ya dana eti satışları son bulacak, ya da, bu hayvanların serbest doğa koşullarında yetiştirilmesi teşvik edilecektir. Cevap, tüketicinin elindedir. ***