Anne ve babana minnettar olduğunu göster

Bazı insanların anne ve babalarına karşı hissettikleri kızgınlık, seneler boyunca devam eder: "Benim gerçekten kim olduğumu hiçbir zaman anlamaya çalışmadılar. Daha da kötüsü bazen, varlığımın bile farkında değillerdi. Bana hiç zaman ayırmadılar," gibi şikayetlerde bulunurlar.

İnsan olgunlaşıp kendi ailesini kurduşunda bu tutumu yavaş yavaş yumuşar ve şöyle düşünmeye başlar: "Kollarımı, bacaklarımı ve parmaklarımın bir tanesini bile yitirmeden çocukluk dönemimi aşmış olmam, anne ve babamın bana ne kadar önem verdişinin ve beni ne kadar çok korumaya çalıştığının bir göstergesidir."

İnsanın kendi çocuğu dünyaya geldiği zaman, geçmişte kendi annesinin bir gecede kaç kere onu susturmak ve beslemek için uykudan uyanmak zorunda kalmış olabileceğini daha iyi kavramaya başlar. Belki de kendi kendine şöyle düşünür: "Ancak anne olunca kendi annemin beni ne kadar sevdiğini anlamaya başladım..."

Bütün bu fedakarlıklarına karşılık olarak, anne ve babamıza minnet borcumuz vardır. Tora'nın 613 buıruğunun sıralandığı "Sefer Hahinuh" adlı onüçüncü yüzyıl klasiği İbranice eserde belirtildiğşi gibi (33. Buıruk): "[Annene babana saygı göstereceksin] buyruğunun temelinde, insanın kendisine iyilik yapanların kim olduğunu tanıması ve bu kişilere karşı şefkatli davranması gerektişi esası yatmaktadır." Anne ve babasına karşı şefkatli davranmayan çocuk, nankördür; "bu da kötülük dolu, nefret edilecek bir özelliktir."

Bundan yüz yıl kadar önce Oscar Wilde şöyle yazıyordu, "Çocuklar önceleri anne ve babalarını severler. Daha sonra onları yargılamaya başlarlar. Çoğunlukla çocuklar anne ve babalarını (belki de hiçbir zaman) affetmezler." Wilde'ın bu kötümser görüşünün aksine Yahudi geleneşi bize şunu hatırlatır: Anne ve babamıza karşı bir yabancılaşma döneminden geçsek de, onlara karşı saygılı davranmak ve minnettar olduğumuzu göstermek, boınumuzun borcudur.

Minnettar olduğumuzu nasıl gösterebiliriz? Bunun en kolay ve belirgin yolu sevgi, şükran ve takdir duygularımızı sözlü olarak belirtmektir. Farklı bir bağlamda Talmud bize "kısasa kısas" kavramını öğretir. Bu esasa göre minnettar olduğumuzu göstermek istediğimizde, minnettarlığımıza sebep olan eylemlere benzer şekilde kendimizi ifade etmemiz yerinde olur. Örneğin maddi açıdan kötü bir döneminizde bir arkadaşınız size ödünç para sağladıysa, "kısasa kısas" prensibi arkadaşınızın bir ihtiyacı olduğunda ona ödünç para vermenizi emreder. Benzer şekilde anne ve babanızın siz küçükken sizinle çok vakit harcadığını (ve zaman da en değerli unsurlardan biri olduğunu) düşünürseniz, sizin de, onlar yaşlandıkça ve yardımınıza ihtiyaçları oldukça onlarla vakit geçirmeniz gerekecektir.

Anne ve babanızla geçireceğiniz zaman, onların sizin için seneler önce harcamış oldukları zamanla eş değerde olmayabilir. Önemli olan, onları sık sık ziyaret etmek, onlarla telefonda sohbet etmek için fırsatlar yaratmak (özellikle biri dul kaldığında) ve eğer mümkünse, çocuklarınızla (onların torunları ile) oınamalarını ve onlarla neşelenmelerini sağlamaktır. Ne kadar meşgul insanlar olursanız olun, anne ve babanız için mutlaka bu yönde vakit ayırmanız gerekir.

Bir öneri: Anne babanızla yaptığınız olağan görüşmelerin dışında onları her Cuma akşamı Şabat başlamadan önce aramayı ihmal etmeyin... ***