Depremler ve Kürtaj Hakkında

Yazan: Rabbi Avi Shafran Yakın geçmişteki Hindistan depremi ve benzeri felaketler, beş gün sonra enkaz altından tek bir çiziksiz kurtulan Viral Dalal gibi kişilerin haberlerini duyurmuştur dünyaya.

Kendilerini adamış kurtarıcıların, beton ve metal yığınları altında gömülmüş insanların arasından hayat belirtileri aramaları ve nefes alan kişiler bulmaları, o felaketlerin ortasında mutluluk getirmekte bize. Üstelik kalplerimiz ve akıllarımız, her ne kadar enerji ve kaynak pahasına olursa olsun, daha fazla hayat kurtarmak için çalışma konusunda inat etmekte.

Ya enkaz altında yaşayanları aramak, önemli bir dini ilkeyle çatışırsa?

Talmud, olmazsa olmaz Yahudi metni, şöyle bir durum koyuyor önümüze: Enkaz altında çalışmak Şabat günü çalışma yasasını çiğnerken ve böylece On Emir'e karşı gelirken, içinde yaşayan olup olmadığını bilmediğimiz bir binanın Şabat günü çöküşü. Talmud aynı zamanda, herhangi bir göçük durumunda, enkaz altında yaşayan kimsenin kalmadığına emin olmamız gerektiğini söyler.

Talmud'a göre, en ufak bir hayat kurtarma olasılığı bile, önemli kurallardan önce gelir ve bizim her türlü çabamızı öngörür. Hatta, ömrü birkaç dakika uzatmak için dahi olsa Şabat'ı çiğnemek suç sayılmaz.

Bugün sadece bazı Yahudi çevreleri alahaya bağlayıcı gözüyle baksalar da, tüm Yahudilerin bu kuralları bilgece bulduğu kaçınılmaz bir gerçek. Her mantıklı insan da bu şekilde düşünür: Hayat her şeyden daha önemli ve hepimizi yakından ilgilendiriyor.

Bu yüzden insan, Amerikalı Yahudilerin, daha çok hayat kurtarma amacıyla kürtajı sınırlandırma konusuna neden bu kadar şiddetli karşı çıktığını merak etmeden geçemiyor.

Düşünün: Papa, Yüksek Mahkeme ve feministlerin her birinin kürtaj konusunda kendine ait fikirleri varken, hiçbiri kendi düşüncesini objektif olarak kanıtlayıp mutlak doğruluk seviyesine ulaştıramıyor. Tartışıyorlar, ama diyalogları "öyle ya da öyle değil" in ötesine geçemiyor.

Sonunda elimizde laik açıdan cevabı bulunamaz bir soru kalıyor. Yaşam, en azından doğumdan sonra, (her ne kadar Princeton profesörü Peter Singer buna bile karşı çıksa da) gerçek, paha biçilemez, önüne geçilemez bir hal alıyor. Ya doğumdan hemen önceki ceninin yaşamı? Veya üçüncü evreden bir gün önceki? Ya da daha gencin? Ya da daha oluşmamışın?

Her ne kadar cevabı bulunamamış da olsa, her evrede yaşam olasılığı yok mudur? Ve eğer öyleyse bu hepimizi ilgilendirir.

Peki biz Yahudiler için, Yahudiliğin öğretileri bizim düşünce tarzımıza uygun olmalıdır değil mi? 

Tora'nın hiç değilse yaşamın başlangıcıyla ve hamileliğin ne zaman durdurulabileceğiyle ilgili söyleyeceği bir şeyler olmalıdır. Yahudi yasalarına göre, eğer hamilelik Yahudi bir kadının hayatını tehlikeye sokuyorsa, ya da düzeltilemeyecek zararlar veriyorsa hamilelik sona erdirilmelidir; bunun dışında kürtaj yasaktır.

Kısaca, "üreme özgürlüğü" Yahudiliğe tamamen yabancı bir olgudur. O halde neden

Amerikalı Yahudiler kürtaj hakkında bu kadar spekülasyon yaratıyorlar?

Bir deprem ve takibinde potansiyel kurtulanları aramak için harcanan Herkül çabaları, bizi sadece biten binlerce hayatla değil, başlamakta olan binlerce hayatla da yüzleştirmeli. Eğer ulus olarak kürtajı büyük ölçüde kabul edersek, düşünen canlı olma yetimizi de kaybetmiş oluruz.

Kısacası, kürtajı karmaşık bir insan yaşamı sorunu yerine kişisel seçim olarak görerek kendimizi kandırıyoruz.