feminizm30 yıllık feminizm macerası, kadınları yeni bir tür şakayla karşı kaşıya bıraktı: Madem bu kadar özgürleştiniz, neden mutlu değilsiniz?

Yazan: Rebetzin Tzipporah Heller 30 yıllık feminizm macerası kadınları yeni bir tür şakayla...

Yeni binyılın eşiğinde kadınlar daha yüksek maaşlara, daha fazla kurumsal güce ve daha fazla kariyer seçeneklerine sahip. Aynı zamanda daha çok boşanma, daha çok vasiyet mücadelesi, daha çok çocuk bakımı krizleri ve gerçeği söylemek gerekirse, gerçekte ne olduğumuz ve ne istediğimiz konularında daha çok çatışmayla karşılaşıyoruz.

Bütün olmak istiyoruz. Hepsini istiyoruz. Potansiyellerimizin tamamını kullanırken bir yandan da kadın olmak istiyoruz. Olmalıyız da. Bunları yerine getirecek şekilde yapıldık.

Yahudilik çelişen bu yönler geçerli kalmak üzere bütünlüğe inanır:

Benzersiz bir ulus olarak kalarak toplumun bir parçası olmak;

Kişiliğimizi muhafaza ederken bir cemaatin parçası olmak;

Dünyanın tam yetkili bir parçası, aynı zamanda da kadın olmak.

Yahudiliğin kadınların çelişkiler yaşamadan modern toplumda nasıl gelişeceği konusundaki görüşüne odaklanmadan önce çağda? Gerçeğe bir bakalım.

MUTLU DİŞİ KUŞUN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ

Batı dünyasındaki bizler 30 yıl kadar önce reklamcılık aleminin ideal kadını "mutlu dişi kuş" imajına başkaldırmakla işe başladık. "Mutlu dişi kuş" hayattaki tek zevki en kabarmış keki sunmak ve parlak bulaşıklar yıkamak olan, saçları yapılmış sarışın, boş kafalı bir dişiydi.

"Mutu dişi kuş" Yahudi değildi. Temsil ettiği stereotip, Kral Şlomo'nun ta o zamanlar "Değerli bir Kadın" şiirinde tasvir ettiği Yahudiliğin kadın hakkındaki görüşüne uymuyordu.

Onda bilgelik, cesaret, yaratıcılık, iş becerisi ve insanlara özel gereksinimlerine göre nasıl yaklaşacağı konusunda derin bir anlayış görüyoruz.

"Sevecen" hiçbir yerde "fırından taze çıktı" ile eşanlamlı kullanılmamaktadır.

Kadınların topluma katkıları her zaman fizikselin çok daha fazlası olmuştur. Üzücü olan şudur ki bu aşikar gerçek çok sık gözden kaçmıştır. Fiziksel beslemenin, ilginin çok gerçek bir ifadesi olmadığını söylemek istemiyoruz ama bu, dişinin kendini ifade ettiği karmaşık mozaiğin sadece bir parçasıdır. Dolayısıyla bu kısmı bütünle eşitlemek büyük bir saptırmadır.

"Mutlu dişi kuş" etrafındakileri besleme ile kendini aşmayı bu kadar kısa zamanda başaran ilk kadın değildi. Ama ondan önce yaşamın pratik gereklilikleri ev işlerine daha büyük bir anlam yüklüyordu. Endüstri öncesi toplumda kadınlar evlerinin işleyişine yeri doldurulamaz katkılarından ötürü değer görüyordu - kendileri oldukları için değer görüyorlardı. Çok sayıda kadın bu sıkıntıdan kurtulmayı (tıpkı işlerinin sıkıntı verici yönlerinden kurtulmayı isteyen erkekler gibi) istese de, işleri yapacak makineler olmadığı için rollerinin önemini hissediyordu.

Gerçekten değerli bir katkıda bulunma arzusu birçok kadının kalbini ve aklını dolduruyordu. Dişi kuşun teknolojik özgürleşmesi (gaz ve elektrik ocakları, çamaşır makineleri, hazır giyim, hazır yiyecekler) kadınları bu soru ile karşı karşıya bıraktı: "Peki ben şimdi ne yapacağım?" Cevap: "Bir kek daha pişir."

Mutlu dişi kuş sahneye, bir yandan kendini yapılması gereken ve giderek anlamsızlaşan ev işlerine tamamen kaptırırken, diğer yandan memnuniyetle ışıldayan bir örnek kadın rolünde çıkmıştı.

Bunun engellenemeyen sonucu, geleneksel kadın rollerine o zamana kadar yüklenen statünün erozyona uğraması oldu. Ne de olsa kimse daha fazla kandırılamazdı. Kek ne kadar önemliydi ki?

Tahmin edilebileceği gibi mutlu dişi kuşun pişirdiği yemekler bir nesil sonra tadını yitirdi. En hafif ve kabarmış kekin bile tatmin edemeyeceği yeni bir kadın ortaya çıktı. Böylece ev yapma, hatta annelik tamamıyla terk edildi ve yerlerini, insanın yapmaya değer bir şeyle ilgilendiği hissini verecek, ev dışında meşguliyetler aldı.

FEMİNİZMDEN KARİYERCİLİĞE VE ERKEKSİLİĞE

"Feminizm" hızla moment kazandığı halde kadınların kendilerini kanıtlama hareketi olarak gerekliliğini kaybetti ve kısa zamanda "kariyerciliğe" doğru giderek köreldi.

Günümüzde kadınların eve, aileye ve başkalarına ruhani katkıları sadece erkekler tarafından değil, ne acıklıdır ki kadınlar tarafından bile görülemiyor.

Geleneksel kadın rollerine duyulan küçümsemeyi ortaya çıkaran bir olay benim de başıma geldi. Yıllar önce İsrailli bir sayım memuru evimize geldi. Çeşitli nedenlerden ötürü katılmamaya karar vermiştim. Çocuklarım okuldaydı ve kadın sayım memuru beni masanın başında, kitaplarla çevrelenmiş, çok profesyonel bir şekilde gördü. Kahve içerken onunla felsefi görüşümü İbranice tartıştım. Çok ilgilendi. Giderken en azından durumum hakkındaki entelektüel açıklığıma saygı duyuyordu.

Kanun sayıma katılmayı reddeden birinin yeniden ziyaret edilmesini gerekli kılar. Dolayısıyla kadın birkaç hafta sonra yine göründü. Arada yüzlerce kişiyle görüşmüş, beni de unutmuştu. Cuma sabahıydı. Küçük çocuklarım etrafımda, ellerim dirseklerime kadar hala hamurundaydı. Bir bakışta entelektüel yeteneğimi ölçtü ve elindeki kâğıdı göstererek yeni başlayanların İbranicesiyle yavaş ve açık bir şekilde konuşmaya başladı: "Bu-bir-sayımdır. -Sayım-demek-insanları-saymak-demektir. BÜTÜN-insanları-saymak istiyoruz. Bunu-imzala." Ona göre anne ve ev kadını olmak, akıllı bir insan olma olasılıklarını tümüyle ortadan kaldırıyordu.

Kadınların geleneksel rollerinin küçümsenmesi doğal olarak kadınlığa karşı, erkeklik lehine bir önyargıya yol açtı. Sonunda birçoğumuz, basitçe ifade etmek gerekirse, erkeklerin sahip olduğu herhangi bir şeyin kadınların sahip olduğu bir şeyden daha iyi ve arzu edilir olduğu yanılgısına düştük. Ne yazık ki, pek azımız bu görüşü sorguluyor.

Bu yüzden feminizmin ana görüşü gerçekte "erkekçilik" olarak adlandırılmalıdır çünkü bu görüş erkeğe ait olarak her şeyi övmekte ve kadınlara uydurmaya çalışmaktadır.

Kadın ya da erkekler için değerini sorgulamadan erkeklerle ilgili bu övgünün iyi bir örneği "kadın sigarasıdır". Bir şirket feminizm hareketinin başlangıcında bu sigarayı piyasaya sürdüğünde reklam kampanyası şöyleydi:

Erkekler kadınlara sigara içme hakkı vermeyerek onlara baskı yapmış ve gizlice içmeye zorlamıştır. Şimdi bir kadın yalnızca herkesin önünde sigara içerek özgürlüğünü kanıtlamakla kalmıyor, sadece kendisi için yapılmış özel kadın sigaraları da içiyor.

Bu soru hiç sorulmamıştı: Peki, sigara içmek kadın için iyi mi? Erkekler içebiliyor diye sigara içme hakkı talep etmek, eşit bir iş fırsatı elde etmek için kamikaze pilot olma hakkı talep etmek gibi bir şey.