gozyasi"Seni unutursam Ey Yeruşalayim

Sağ elim hünerini unutsun

Eğer seni düşünmezsem

Yeruşalayim'i en büyük sevincimden üstün tutmazsam.

Dilim damağıma yapışsın"

İlahiler 137:5,6

Tişa Beav'da gerçekleşen ilk tarihi trajedi, Moşe zamanındaki Yahudi neslinin, Casusların olumsuz raporunu kabul ettikleri, böylece kaderlerini İsrael'de tamamlama şansını kaybettikleri zaman yaşanmıştı.

Hatalarının ağırlığını anlayınca, insanlar oturup ağlamışlardı. (Devarim 1:45).Toprakların kendilerine vaad edildiğini, fakat sadece korkuları yüzünden ileriye doğru gidemediklerini fark ettiler. Bu noktada Tanrı cevap verir: "Bugün, bir hiç için ağladınız, gelecekte sizlere ağlamak için gerçek nedenler vereceğim" (Talmud-Ta'anit 29a)

Ve o günden beri ağlıyoruz. Hem üzüntü gözyaşları hem de umudun gözyaşlarını. Yeruşalayim'deki Batı duvarı, Ağlama Duvarı diye de çağırılır, çünkü yüzyıllar boyunca Yahudiler burada gözyaşı dökmüşlerdir.

1900 yıllık sürgün boyunca, Yahudiler sadece Duvar'da dua edebilme şansını elde etmek için Yeruşalayim'e doğru çok pahalı ve tehlikeli bir yolculuğu göze alıyorlardı. Orada, tüm kalplerini Tanrı'ya dökerler, Yahudiler'in kurtuluşları için O'na yalvarırlardı. Duvar'ı gözyaşlarıyla sulamışlar, taşları öpücükleriyle eritmişlerdi.

GÖZYAŞI BARDAĞI
Bu hikaye, 19 yüzyılda yaşamış büyük Macaristanlı haham Hasam Sofer hakkındadır:

Tişabeav'dan bir gün önceki öğlen, Büyük Macaristanlı 19. yüzyıl hahamı Hasam Sofer, ne Tora çalışır ne de yorumlarını yazardı. Kendisini yalnızca odasına kapardı.

Öğrencilerinden biri merakına engel olamadı ve sessizce odasının kapısını açtı. Haham Hasam Sofer'i, acı içinde Tapınak'ın yıkılışına ağlarken buldu. Gözyaşları önündeki bardağa damlıyordu.

Oruçtan önceki yemekte, Haham Hasam Sofer bardakta birikmiş gözyaşlarından içti ve şu pasuğu yerine getirmiş oldu ( İlahiler 80:6): "Onları gözyaşlarının ekmeğiyle besledin ve içmeleri için bol bol gözyaşı verdin."

Yahudiler, Mısır'da köleyken, kurtuluş, Tanrı'ya yakarana dek gelmedi. (Bakınız: Şemot Çıkış 3:7).Bu yüzden gelecekteki kurtuluş da aynı şekilde gerçekleşecektir. Yahudiler, Tanrı'ya yalvardıklarında, Tanrı onlara yardım edecek ve oıları kurtaracaktır."

Acaba Tapınak'ın yıkılışına, gözyaşı dökecek kadar üzülüyor muyuz? Tişa beav'da hepimizin ulaşması gereken seviye budur.

KURTULUŞ UMUDU
Sürgünden kurtulma umudunu taşıyorsak, sürgünde olduğumuzdan dolayı acı çekmeliyiz. Tıpkı anne-babanın ne demek olduğunu bilmeyen yetimler gibi, bizler de sağlıklı manevi bir hayatın ne anlama geldiğini bilmeyerek günlük hayatlarımızı yaşıyoruz. Tişa BeAv 'da, Tapınak'ı kaybetmenin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmalıyız.- ve bu olayı kaderimizle, mücadelemizle görevlerimizle ve insanlar olarak kimliğimizle nasıl birleştireceğimizi bulmalıyız.

Napolyon'un Paris'te yürürken başına gelen olayı anlatan bir hikaye vardır: O gün, sinagogun yanından geçerken, içeriden ağlama sesleri duyar. Yardımcısına dönerek sorar: "Burada neler oluyor?"

Yardımcı cevap verir: "Bugün Tişa beav. Yahudiler, tapınaklarının yıkılışına ağlıyorlar."

Napolıon, sinagoga bakarak şöyle der: " Eğer Yahudiler, yüzyıllardan sonra hala Tapınaklar'ının yıkılışına ağlıyorlarsa, bir gün Tapınak'ın yeniden kurulacağından hiç şüphem yok!"

Talmud, (Berahalar 32b), Tapınak yıkıldığında, cennetin biri dışında tüm kapılarının kapandığını öğretir. Bu kapı da Gözyaşı Kapısı'dır.

Bu Tişa Beav'da, Tapınak'ın yıkılışı için döktüğümüz her gözyaşı damlasının bizlere kurtuluşu getirecek gözyaşları olduğunu hatırlamalıyız.