ikilem

Bir yıl, Yom Kipur'a birkaç gün kala, bir dostum bana ciddi ve içten bir soru sordu.

"Her yıl Teşuva yaparak geçirdiğimiz bu dönemdeki, oldukça beyhude görünen bu çabamızı tekrar tekrar gerçekleştirmemizin ne anlamı var?

Her yıl Kipur gününde Tanrı'dan af dileriz ve gerçekten içten bir şekilde göğsümüzü pişmanlıkla yumruklarız. Ama birkaç gün sonra tas ve hamam yerine geri döner. Öyleyse tüm bunların ne anlamı var?"

Kendisine, bu şahsi dürüstlüğüne hayranlığımı belirttim. Çünkü benzeri bir şoku ben de bir yıl yaşamıştım. Bir Yom Kipur öncesi, hatalarımı, yanlış adımlarımı, Tora'nın ihlal ettiğimi bildiğim emirlerini, kötü alışkanlıklarımı - tüm bunları bir kağıda yazdım ve Yom Kipur'da bunların her biri için ayrı ayrı af dilemeye karar verdim. Dualar başladıktan sonra, Kipur kitabımdan sarı bir kağıt parçasının düştüğünü fark ettim. Onu hemen kaldırdım. Zira benim o yıl kullandığım kağıdın rengi beyazdı. Tarihi kontrol ettiğimde bu sarı kağıdın, geçen yılki kirli çamaşır listem olduğunu anladım ve yeni kağıtla hızlı bir karşılaştırma yaptım. İlginçtir, neredeyse tüm maddeler aynıydı ve tam olarak aynı sıraya yazılmıştı. Arkadaşımın sorusunu bu sebeple çok iyi anlamıştım ve buna bir cevap aramaya karar verdim.

Hemen bir önceki gün metroda başıma gelen bir olay aklıma geldi. Oldukça bıçkın görünüşlü bir delikanlı, kafasındaki beyzbol şapkasıyla kalabalığı sertçe yardı ve harekete geçen trenin pencere kenarına geldi. Daha sonra birden büyükçe bir bıçak çıkardı ve daha önce kimseyi yaparken görmediğim bir şey yapmaya başladı. Metro treninin plastiğimsi camına adının baş harflerini kazıyordu. Hayatım boyunca trenlerde otobüslerde bu tip sanatsal çalışmaları görmüştüm ama bir kişinin bunu icrayna hiç şahit olmamıştım. Hep bunların, örümcek ağları gibi geceleri kendi kendine birden ortaya çıktıklarını düşünürdüm. Oysa işte, günün tam ortasında amme malı üzerinde adam isminin baş harflerini çiziktiriyordu. Şaşkınlıkla karışık bir öfke içimi kapladı. Yanında öyle durup, adamın gözlerinin içine doğrucu bir öfkeyle bakmaya başladım. [Daha sonra eşime bu olayı anlattığımda bana şaşkınlıkla bağırdı: "Label! Onun bıçağı vardı ve sen ona dayılık mı yaptın??"... Oooops:-) ]

Birden, bıçkın delikanlı bakışlarımı fark etti ve bana sertçe baktı. Neden sonra, biraz durakladı ve bıçağını sakladı. Eseri henüz sona ermemişti. Daha sonra şaşkın bakışlarım, bu kabadayının gözlerini birkaç saniye yere diktiğini, sonra parmağını yalayarak, daha bir dakika önce cama bırakmış olduğu izleri silmeye çalıştığını hayretle izlediler. İzler elbette silinmedi ve camlar değişene, ya da bir başka bıçkın onları "restore edene" kadar orada kalacak.

Ama gerçekte değişen bir şey vardı. Benim kendisine karşı duygularım... Daha bir dakika önce - cesaretim elverse - bir tokat atacak kadar sinirlendiğim adamın bir anlık utancını, hatta hatasının verdiği zararı düzeltmek için gerçekleştirdiği nafile çabasını gördüğüm zaman, onun için üzüldüm.

Talmud'a göre, bir kişi yapmış olduğu günahtan dolayı azıcık da olsa suçluluk duysa, bunun, affedilmesini sağlama ihtimali vardır. Hayatını "Laşon Ara - Dedikodu" günahını yok etmeye adayan Hafets Hayim'e bir keresinde, bu çabalarının herhangi bir zamanda sonuç verebileceğine gerçekten inanıp inanmadığı sorulduğunda şu cevabı verdiği söylenir: "Bilmiyorum; ama en azından insanlar dedikodu yaptıklarında eskisi gibi zevk almayacaklardır."

Bir kişi çamura saplanıp kalmışsa, bıçağı metro camına saplamışsa ve hatta bu izi yok etmek hiçbir zaman mümkün olmayacaksa bile, kişisel hesaplaşma, hatanın kabulü ve bunun tekrarlanmamasına dair kararlılık, Tanrı katında her zaman yeri olan kavramlardır. Gelmiş ve gelecek tüm insanlar arasında en zeki kişi olan Kral Şelomo şöyle demiştir: "Mehase Peşaav Lo Yatsliah; Umode Veozev Yeruham - Günahlarını saklayan kişi başarılı olmayacaktır; onları kabul eden ve terk eden ise merhamet görecektir." (Mişle 28:14).

Arkadaşımın bana sormuş olduğu soru, metroda başıma gelen olayı anlamama yardımcı oldu. Ve şimdi; "kendimi kötü hissettiğim zaman, kendimi o kadar da kötü hissetmiyorum".
*"Dvar Torah" - Rabi Label Lam

Kipur İkilemi II - Ama nasılsa yine kirlenecek!

Araba yıkamak ilginç bir konudur. Yıkadıktan sonra sadece 30 saniyelik bir sürüş arabanın üstündeki o ilk parlaklığın etkisini kaybettirecek, bir hafta sonra da arabanızın bir başka kirli arabadan farkı kalmayacaktır. Öyleyse, mademki insanlar arabalarının tekrar kirleneceğini biliyorlar, neden onu yıkamak için hem para hem de zaman harcıyorlar?

Bazen Yom Kipur, araba yıkamaya inanılmaz derecede benzer. Dünyada, bir Yom Kipur günü, işlemiş olduğu tüm günahlar için Teşuva yapmış ve bir daha hiç günah işlememiş bir insan mevcut mudur? Hayır. Hatta çoğumuz, bir Yom Kipur'dan diğerine belki de en ufak bir gelişim göstermeden girmekteyiz. Tüm bunlar zaman kaybından ibaret değil mi? Yani; kimi aldatıyoruz ki? Elbette Tanrı'yı değil. Ve eğer birazcık dürüstsek, kendimizi bile değil.

İki yıldır su yüzü görmemiş bir arabayı yıkamayı denediniz mi hiç? Bu neredeyse imkansızdır. Çamur, toz vs. her türlü kir, artık boyanın içine işlemiştir. Bu arabayı tekrar parlatmak neredeyse imkansızdır.

Bir arabayı yıkadığımız zaman üzerindeki parlaklığının oldukça kısa ömürlü olduğu doğrudur; ama buna karşın haftalık araba yıkama haccımızı yapmanın halen önemli bir sebebi mevcuttur: Bunu yapmamız, bizim için, arabanın orijinal parlak haline dönebilme fırsatını canlı tutar.

Yom Kipur için de durum aynıdır. Yom Kipur çıkışında sinagogdan çıkıp evimize gittiğimizdeki "tertemiz ve pırıl pırıl" halimiz, inanılmaz derecede çabuk bir şekilde etkisini yitirebilir. Ama eğer hiç Yom Kipur geçirmemiş olsaydık, manevi olarak o kadar duyarsız bir hale gelirdik ki, artık orijinal parlaklığa dönmemiz hiçbir şekilde mümkün olamazdı.
*Rabi Yaakov Aşer Sinclair

Kipur İkilemi III - Hiç mi sorun yok!

"Kipur İkilemi" altbaşlığında "Her yıl nasılsa günahlarımızı tekrarlıyoruz; öyleyse ne kendimizi ne de Tanrı'yı aldatamayacağımıza göre, neden her yıl Yom Kipur'da aynı süreci tekrarlıyoruz?" sorusunu ele aldık. Birinci bölümde, Tanrı'yı elbette aldatmadığımızı, ama Tanrı'nın bizleri o anda yaptığımız içten Teşuva ve gösterdiğimiz içten kararlılık doğrultusunda değerlendirdiği açıklamasını yaptık. İkinci bölümde ise, her yıl yaptığımız Teşuva'nın, bizi yenilediğini ve bu olmasaydı dönüşün mümkün olmadığı noktayı geçmemizin işten bile olmadığını gördük. Ancak yine de bu iki açıklama, sanki Teşuva'nın bizleri sadece anlık etkilediğini göstermektedir. Elbette insanlar mükemmel değildir ve hataya düşmeleri neredeyse kaçınılmazdır. Ancak yine de acaba "nasılsa yine günah işleyeceğim" demek, ya da "günah işlemek çok doğal" diye sürekli eski hatalarımıza dönmek normal midir?

Pşisha'lı Rabi Bunim'e, Yom Kipur'dan önce bir adam gelir. Bu adam belirli bir mitsvanın uygulaması konusunda gevşek davranmaktadır ve Rabi Bunim, kendisini bu konuda uygun bir dille uyarır. Adam davranışlarını düzeltme konusunda söz vermişse de bunu yapmaz. Ertesi yıl Yom Kipur öncesinde Rabi Bunim, adamı tekrar uyarır; adam tekrar söz verir.

Rabi Bunim kısa bir sohbetten sonra adamı satranç oynamaya davet eder. Oyun sırasında Rabi bilerek hatalı bir hamle yapar ve adamdan, hamleyi geri almak için izin ister. Adam "Rebbe" der. "Biliyorsunuz; satrançtaki kurala göre, elinizi taştan çektiğiniz anda hamle tamamlanmıştır ve geri alınamaz". Ama adam yine de Rabi Bunim'in hamleyi geri almasına izin verir. Maç devam ederken aynı durum tekrarlar. Rabi hamleyi geri almak için yine izin ister. Adam bu kez "Rebbe" der. "Hamleler sürekli olarak geri alınamaz ki! O yüzden hamleyi yapmadan önce iyice düşünmek gerekir!"

Rabi Bunim'in yüzü aydınlanır. "Şu sözlerini iyi dinle" der. "Eğer, sadece bir oyun olan satrançta bile kişi hamlelerini geri alamıyorsa, gerçek hayata ne demeli? Bir kişi, hareketini yapmadan önce düşünmelidir. Zira hatalı bir davranışı tekrar tekrar yapmak, onu geri almayı ve Teşuva'yı da zorlaştıracaktır".

Mişna [Yoma] " 'Günah işleyeyim, sonra Teşuva yaparım; günah işleyeyim sonra Teşuva yaparım' diyen kişiye Teşuva fırsatı verilmez" demektedir. Başka bir deyişle, Teşuva yapmak istese bile, böyle bir kişinin çevresinde öyle şartlar oluşur ki, istediği şekilde davranması gittikçe güçleşir. Teşuva ihtimali yine vardır ama zordur. Dolayısıyla şansımızı zorlamanın anlamı yoktur.
*"TorahFax" - Rabi Zalmen Marozov