aile perasasi

21.yüzyıl yaşamı sayısız eğlence türü ve aralarına her gün bir yenisinin eklendiği, yeni, heyecan verici aletlerle doludur.

Bir insan, bütün gününü sanal ortamda, video oyunlarıyla geçirebilir, yüksek teknoloji ürünlerinin oluşturduğu fantazi dünyasında kaybolabilir, hatta gerçek yaşamını bile unutabilir. Ama gerçek yaşam da bize, arka bahçemizde bile fark edebileceğimiz bir çok güzellik sunar. Doğa harikalarından, bir aileye ya da cemaate ait olmanın verdiği sıcak duygulara kadar geniştir bu güzellikler. Etrafımızdaki kişilerle olan günlük karşılaşmaların verdiği basit zevkler, bizi en muhteşem teknolojik harikadan daha çok mutlu kılabilir. Bu haftaki Peraşa, bizlere, 'hayatı seçmeyi', yani gerçekliği tam olarak yaşamayı ve Tanrı'nın bizlere verdiği gerçek hayattan zevk almanın güzelliğini hissetmemizi söyler. Bunu yaptığımız zaman, 'günlük hayatımız' içinde, her birimiz için ne kadar çok güzellik ve 'eğlence' olduğunu görüp hayran kalırız.

HİKAYE
Hikayemizde, bir çocuk kardeşine hayatı seçmesini ve orada aslında bir çok güzellik bulabileceğini öğretir.

UZAY İSTİLACILARI
"DÜNYA KONTROL MERKEZİ" diye yazıyordu Evan'ın odasının kapısına asılı parlak kağıtta.
Evan, 'kontrol merkezi' diye adlandırdığı yerde saatler geçirirdi. Artık ailesi, Evan'ı yemek saatlerinin dışında görmemeye başlamışlardı.
Odasında, en son oyunların yüklü olduğu, o gelişmiş ses sistemine bağlı harika video/bilgisayarının önünde oturur, oraya sabitlenirdi. Bu son teknoloji harikası bilgisayarı, büyükannesi ve büyükbabası, Evan'ın doğum gününde hediye etmişlerdi ve son zamanlarda Evan, artık başka hiç bir şeyle ilgilenmez olmuştu.
Bir öğlen, Evan'ın ağabeyi Dan, kardeşinin kapısını çaldı. Cevap gelmedi. Kapıya daha da sertçe vurmaya başladı.
"Buradan git dünyalı" diye rahatsız olmuş bir ses geldi içerden
"Hey, dışarı çıksana Evan" diye bağırdı Dan, "Seninle konuşmam gerek."
Bir süre sonra, kapı bir parça aralandı. Dan, kardeşi Evan'ın siluetini kapının arkasında tahmin edebiliyordu. Gümüş renginde, parlak yeni sanal başlığını giyiyordu.
"Evan, yardıma ihtiyacım var. Pencerelere tel takmaya çalışıyorum. Biliyorsun arı mevsimi geliyor. Bir tanesi Rakel'i soktu bile." dedi arkada ağlama sesleri gelen kız kardeşleri Rakel'e dikkat çekmeye çalışarak.
"İsteğin reddedildi, dünyalı" diye cevap verdi Evan. "İlk olarak, artık ismimin Evan olmadığını söylemiştim. İsmim Oor-Van II. İkinci olarak, şu anda çok daha önemli bir işle meşgulüm- dünyayı kurtarıyorum!"
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Dan inanmayarak
"Yani, "diye devam etti Evan sabırsızlanarak, "Zilgonlar şu anda, atmosferimizden içeri girmiş durumda. Durumu kontrol altına alamazsam, bütün dünyayı istila edecekler!"
Dan dayanamıyordu, "Haydi canım, bu sadece bir bilgisayar oyunu" dedi, "Gerçekten bunlar olmuyor. Gel de bana biraz yardım et, ya da en azından yaprakları tırmıkla toplamama yardımcı ol. Ayrıca, dışarıda hava o kadar güzel ki! Biraz temiz hava da almış olursun..."
"Yaprakları toplamak mı?" diye üfledi Evan. "Galaksimizin geleceği tehlike altındayken, bu kadar önemsiz işler yüzünden nasıl endişelenebiliyorsun!"
Dan, Evan'ın ciddi olduğunu yavaş yavaş anlıyordu. "Dinle, kardeşim"dedi anlayışlı bir ses tonuyla, "Bilgisayar oyunlarıyla çok ilgilendiğini biliyorum. Bazen ben de oynamayı severim. Ama hayatta başka şeyler de var. Sen, gerçek insanlardan oluşan gerçek bir ailenin içindesin ve herkes senin bu ailenin gerçek bir parçası olmanı istiyor. Eğer istilalarla ilgileniyorsan, gel de bana, biraz sonra olabilecek bir arı istilasına karşı telleri koymamda yardımcı ol." diye ekledi gülümseyerek.
Evan sessiz kaldı. Kapıyı açtı, uzay başlığını çıkarttı. Biraz utanmıştı. "Sanırım kendimi biraz fazla kaptırdım." dedi. "Evet, oyunlar çok çok heyecanlı. Gerçek hayat çok sıkıcı." diye içini çekti.
"Sadece sen öyle istersen"diye lafa karıştı Dan. "İnan bana, bir kaç dakika önce arıdan kaçmak oldukça heyecanlıydı. Ve sonra, en sonunda, arıyı yakalamayı başarıp yakından baktığımda, gerçekten uzaydan gelmiş bir yaratığa benzediğini fark ettim. Tanrı, tam burada, muhteşem bir dünya yaratmış. Ve bu dünyadan zevk alman için özel bir başlığa da ihtiyacın yok. Şimdi ne diyorsun, Oor Van II?
Evan güldü. "Şimdiden itibaren bana yine Evan diyebilirsin" dedi. "Sanırım gerçek ismi de heyecanlı sayılabilir. Haydi gel istila merkezine gidip, telleri takalım..."

TARTIŞMA SORULARI
3-5 YAŞ

Soru: Dan, kardeşinden bilgisayar oyununu bırakıp kendisine yardım etmesini söylediğinde, Evan ne hissetti?
Cevap: Sinirlenmişti, çünkü o anda çok daha önemli bir işle uğraştığını düşünüyordu.
Soru: Acaba Evan, oyunda "dünyayı kurtararak mı" yıksa evde ailesine yardımcı olarak mı, insanlara daha çok yardım etmiş oluyordu?
Cevap: Ailesine yardım ederek. Oyun heyecanlı ve eğlenceli olsa da gerçek değildi. Ama aileye yardım etmek, insanlara yardım etmek için yapılabilen gerçek bir hareketti.

6-9 YAŞ
Soru:
Sizce Evan, neden "dünyayı savunmak" için, saatlerce ekranın karşısına, kurmaca bir oyun için oturuyordu?
Cevap: Bilgisayar oyunları, televizyon vs gibi araçlar, insanları heyecanlandırmak için tasarlanmışlardır. Bu aletler, gerçek hayatımızda olmaları durumunda heyecan verici ya da korkunç olaylar yaratırlar. (uzaylıların dünyaya geldiğini bir düşünsenize!) Ama sonuçta, bu oyunlar gerçek hayatımızın bir parçası olmadıkları için, insanlar olmayan şeyler için heyecanlanmaya başlarlar. Bu oyunlar bir süre için eğlenceli olabilir. Ama er ya da geç, sıkmaya başlar. Artık enerjimizi, gerçekten anlamlı olan şeyler için harcamak isteriz. Ve böyle durumlarda, bilgisayar oyunlarından aldığımız zevkten çok daha fazlasını alırız. İşte buna, "hayatı seçmek" denir.
Soru: Sizce hayatın ilginç ve heyecanlı olması için, sürekli yeni ve farklı insanlarla tanışmamız gerekli midir? Yoksa bir insan, her gün aynı kişilerle ve yerlerle de kendini böyle hissedebilir mi?
Cevap: Her gün aynı insanları ve aynı yerleri görünce, alışmak kolaydır. Ama gerçekte, sadece biraz daha derinlere bakmaya çalışırsak, Tanrı'nın günlük hayatlarımıza koyduğu harikaları görebiliriz. Bir daha fırsatınız olduğunda, bakmak için bir çiçek, hatta tek bir yaprağı elinize alın. Ona gerçekten bakın. Göreceğiniz o muazzam detaylar ve inanılmaz tasarım karşısında çok şaşırabilirsiniz! Şairler ve sanatçılar çevrelerine bu gözlerle bakabilirler ve günlük hayatlarında çok ilginç durumları görebilirler. Bilim adamları, en basit bir çiçeğin ya da böceğin içinde olanların, insanın aklına durgunluk veren harikalarla dolu olduğunu açıklarlar. Karşılaştığınız her insan, keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibidir. Etrafımızdaki hayat, bir kere gözlerimizi açtığımızda inanılmaz olur!

10 YAŞ VE ÜSTÜ
Soru: Ne yazık ki, bir çok insanın kötü alışkanlıklar edindiğini ve kendi kendilerine zarar verecek davranışlarda bulunduğunu duyarız. Bunlarla, "kaçmak" istediklerini iddia ettiklerini görürüz. Sizce bu kişiler neden kaçmak isterler? Sizce bunda başarılı olurlar mı?
Cevap: Hayat zorlu olabilir. Tanrı bizi dünyaya koymuş ve hayatımızı bazı zorlukları da içerecek şekilde tasarlamıştır. Bu zorluklarla karşı karşıya gelip, başa çıkmak için elimizden geleni yaptığımız zaman, insan olarak büyürüz. Bu manevi bir büyümedir. Bazı zamanlar rahatsız, hatta acı verici olsa bile, hayatımızın en değerli ve anlamlı bölümüdür. Tabii ki, her zaman bu zorluklardan, bilincimizi buğulandırarak, ya da gerçekte rahatsız olan şeylerden uzaklaşarak kaçma eğilimi de vardır. Ama bu yöntem, bir devekuşunun aslanı gördüğü zaman kafasını kuma sokarak saklanmaya çalışmasına benzer. Er ya da geç, büyümek için her zorlukla karşı karşıya gelmek gerekir. Bu durumlarla, gözlerimiz açıkken karşılaşmak en iyisidir.
Soru: Sizce, kim daha önemli bir görev yapar: Fiziksel özrü olan çocuklara, daha mutlu bir hayat sürebilmeleri için, yürümeyi ve konuşmayı öğreten bir öğretmen mi, yoksa zamanını plajlarda geçiren çok ünlü bir film yıldızı mı? Sizce hangisi daha çok üne ve paraya sahiptir? Bunu nasıl açıklarsınız?
Cevap: Toplumun gerçek kahramanlarının göz ardı edildiği ama aynı zamanda, gerçek anlamda çok önemli bir iş yapmayan birinin de "yıldız" olarak kabul edildiği durumları sık sık görürüz. Bunun nedenlerinden biri, gerçek kahramanların yaptığı işlerin, çok daha önemli olsalar da, filmler kadar parlak ve heyecanlı görünmemesidir. Ayrıca, başkalarına yardım etmekle ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmekle gerçekten ilgilenen insanlar, kendi şöhretleriyle pek ilgilenmezler. Yaptıklarının kendileri ve Tanrı için çok daha anlamlı olduğunu bilirler. Bu da onlar için yeterli bir ödüldür. Bu gibi insanlar, kimse onları duymasa bile, dünyayı çekip çeviren kişilerdir.