Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

12 Temmuz

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:12

8:28

-----

Yeruşalayim

7:10

8:25

Tel Aviv

7:28

8:31

9 Tamuz

Tel Aviv

7:25

8:27

İstanbul

8:24

9:04

5768

İstanbul

8:20

9:00

B A L A K

 Hatırlatmalar:

ü 20 Temmuz Pazar: Taanit - Şiva Asar Betamuz

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 22:1-24:9)

[www.chabad.org]

 

Moav kralı Balak, Bene-Yisrael'e lanet okuması için peygamber Bilam'ı çağırır. Yolda, Tanrı ona engel olması için bir melek gönderir. Meleği gören eşek ters davranışta bulununca, durumun farkında olmayan Bilam tarafından dövülür. Bilam ancak eşeğin dilinin mucizevi şekilde açılması sonucunda meleği fark eder.

Balak'a ulaşan Bilam, üç kez, üç farklı seyir noktasından Bene-Yisrael'e lanet okumaya çalışır; fakat her seferinde, lanet yerine ağzından berahalar çıkar. Balam, ayrıca tarihin sonu ve Maşiah'ın gelişi hakkında da kehanetlerde bulunur.

Halk, Moav kızlarının çekiciliklerinin tuzağına ve Baal Peor adlı puta tapma hatasına düşerler. Tanrı halk içine bir salgın gönderir. Yüksek rütbeli Yahudi, Midyanlı bir prensesi alenen çadırının içine alınca, Koen Gadol Aaron'un torunu olan Pinehas, her ikisini de öldürür ve salgın son bulur.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Daima Eşek

 

Kibirli bir aptalın peygamberlik yeteneğine sahip olması, Tanrı ile doğrudan temas kurması nasıl mümkün olur? Bu haftaki peraşada Bilam'ın hayret verici öyküsünü okuduğumuz zaman, akla hemen bu soru gelmektedir. Bilam'ın muazzam güçleri vardı. Planlarını yürürlüğe sokmak için, korkunç kozmik güçleri seferber edebilirdi. Geleceği Maşiah Dönemi'ne kadar öngörebiliyordu. Buna rağmen, peraşamızda kendi eşeği tarafından rezil edilen kötü, paragöz bir soytarı olarak da açığa çıkmaktadır. Bu iki farklı görüntü nasıl aynı kişide birleşebilir?

Hahamlarımız, Bilam'ın kehanet yeteneğini kendi becerisiyle kazanmadığını söylerler. Daha ziyade, Tanrı, başka ulusların Tora'yı reddetmeleri için hiçbir mazeretleri olmasını istemişti. Onların şunu söylemelerini istemiyordu: "Bizler suçlanamayız. Yahudiler peygamber olarak Moşe'ye sahiptiler, ama bizim hiç kimsemiz yoktu." Bu yüzden, Tanrı onlara da benzer bir güce sahip olan Bilam'ı peygamber olarak vermiştir.

Ama hâlâ akıllarda şu soru vardır: Bilam'ın peygamberliğe iyi huyları ve manevi özellikleri yüzünden ulaşmadığı doğrudur. Buna rağmen, Tanrı ile temas kurma deneyimi, onun karakterinde temel değişiklikler meydana getirmeli değil miydi? En yüce peygamberlik vizyonlarını gördükten sonra, nasıl bu kadar aptal kalabilmiştir?

Bunun dışında, Tanrı onu ölümcül planlarından vazgeçirmek için meleği yolladığı zaman, neden önce eşeğinin konuşması gerekmiştir? Neden melek onunla doğrudan konuşmamıştır?

Otoriteler açıklarlar: Tanrı ile Bilam arasındaki temasın başlangıcını tanımlamak için kullanılan sözcükle, Tanrı ile Moşe arasındaki teması tanımlayan sözcük çok benzerdir; ama yine de ikisi farklı sözcüklerdir. Bilam için "Vayikar Elokim el Bilam -Tanrı Bilam'a rastgeldi" (Bamidbar 23:4) denmektedir. Bu, ani, ticarete benzer, tatsız, tesadüfî bir karşılaşmadır. Ama Moşe ile öyle olmamıştır: "Vayikra el Moşe - Moşe'ye Seslendi" (Vayikra 1:1). Tanrı, Moşe'ye istekle seslenmiş ve sözün gelişi, onu sabırsızlıkla beklemiştir.

"Vayikar" ve "Vayikra" sözleri, arasında yazım açısından tek fark bir Alef harfidir ve Tora'da o Alef harfi diğer harflere göre küçük yazılıdır. İşte Bilam ile Moşe arasındaki farkın anahtarı burada bulunmaktadır.

İki kişinin aynı deneyimi yaşaması mümkündür. Ama buna rağmen, bir tanesi derinden etkilenirken, diğeri ilgisiz kalabilir. Her şey kafa yapısına bağlıdır. Moşe örnek olacak şekilde alçakgönüllü bir adamdı. Küçük Alef harfi onun "Ani"sinin, yani egosunun önemsizliğini simgeler; bu alçakgönüllülük ve Yaradan'a teslimiyet, ona gerçek yüceliğe ulaşmak için yeni fikirlere açık olmayı ve görüş açıklığını vermiştir.

Diğer taraftan, Bilam kendini beğenmiş, kibirli ve bencil bir aptaldı. Ve bu aşırı kendine odaklanma şekli, görüş açısına gölge düşürmüş ve onun manevi gelişimini engellemiştir. Bütün o harika peygamberlik güçlerine rağmen sonsuza dek bir aptal olarak kaldı. İşte dile gelen eşeğin mesajı buydu. Tanrı ona "Kehanet yeteneğinin seni yücelteceğini sanma," mesajı vermiştir. "Dikkatle bak, senin eşeğin de konuşuyor, ama yine de sonsuza dek eşek olarak kalacak."

Köyde yaşayan bir ahmak bir gün büyük bir Haham'a Eliyau Anavi'yle buluşmak için ne yapmak gerektiğini sorar. "Kabala öğretisine göre, kırk gün boyunca sessiz kalırsan, peygamberle buluşmaya hak kazanırsın" diye cevap verir Haham.

Adam ağzına kilit vurur ve sonraki kırk gün boyunca ailesinin şiddetli tepkisine rağmen, tek bir söz söylemeden her günkü işine gidip gelir. Ancak kırk gün hiçbir doğaüstü ziyaret gerçekleşmeden geçince, adam bilgeye şikâyette bulunur.

"Kırk gün boyunca sessiz kalmanın dışında ne yaptın?" diye sorar Haham. "Tora çalıştın mı? Dua ve iç gözlem için vakit ayırdın mı?"

Adam başını sallayarak kısık gözlerle Haham'a bakar. "Her zaman yaptıklarımı yaptım," diye cevap verir.

Haham pencereyi işaret ederek "Oraya bak," der. "Şu eşeği görüyor musun? O da kırk gündür tek bir söz etmedi!"

Günlük yaşantımızda, ara sıra hepimiz bilincimizin ötesine geçerek olağandışı anlar, ruhumuzu yükseltme gücüne sahip, yoğun bir ilham yaşadığımız ve bizde sonsuza dek manevi değişimler yaratan anlar deneyimleriz. Ama bu kendi kendine gerçekleşmez. Eğer yeni görüşlere açık olmak için içimizde gereken manevi gücü bulursak, dünyevî mevcudiyetimizdeki akıl çelici şeylerin üzerine çıkıp, evrenin sonsuz ve engin gerçekleriyle bağlantı kurabilirsek, var olduğunu hiçbir zaman düşünmediğimiz bir sevinç ve dinginlik keşfedebiliriz.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Ailemdeki veya arkadaşlarımın arasındaki kişilerin doğum günleri olduğunda kutlamaya içtenlikle katılıyorum. Ancak buradaki "doğum günün kutlu olsun" tarzı klişeler bana anlamsız geliyor. Doğum günü kutlamasında yapılacak en iyi şey nedir?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Balak peraşasında Tora şöyle yazar: "Bilam sabah kalkıp [dişi] eşeğini eyerledi ve [Bene-Yisrael'e beddua etmek üzere] Moav yetkilileriyle gitti" (Bamidbar 22:21). Raşi, burada nefretin nasıl da her şeyin normal düzenini bozduğunu gördüğümüzü belirtir. Bilam esasında kendi eşeğine şahsen semer vurmamalıydı. Bu durum cumhurbaşkanının seyahate çıkmadan önce uçağa şahsen benzin koyması gibi bir şeydir. Bu ona yakışmaz. Oysa Bilam'ın yaptığı buydu.

Raşi, Midraş'tan şu alıntıyı yapar: Tanrı Bilam'a "Kötü adam! Bene-Yisrael'in atası Avraam bu hareketi senden önce yaptı!" demiştir. Midraş'ın bahsettiği, Avraam'ın, Yitshak'ı korban yapmak üzere yola çıkmadan önce eşeğini eyerlemesidir. Başka bir deyişle, bu hareketi ilk yapan Bilam değildi. En az onun kadar zengin olan Avraam da bunu daha önce yapmıştı.

Bu Midraş'ın anlamı nedir? Avraam'ın bunu ilk yapan kişi olmasının anlamı nedir? Avraam'ın eşeğini eyerlemesiyle, Bilam'ın eşeğini eyerlemesi arasındaki ilişki nedir? Avraam'ın bu hareketi ilk yapan kişi olmasının önemi nedir? Bunu ilk olarak Avraam'ın yapmış olması, Bilam'ın hareketini önemsiz mi kılar?

Otoriteler bunu şöyle açıklarlar: Bilam Bene-Yisrael'e beddua ederek onlara karşı Tanrı katında suçlama ortamı yaratmayı amaçlamaktadır ve yola çıkmasının amacı budur. O halde, kendi eşeğini eyerleme hareketi, onun bu görev hakkında ne kadar güçlü duygular hissettiğini gösteriyordu. Bilam gibi itibarlı bir insan için kendi eşeğini eyerlemek bir ifade şekliydi ve büyük bir eylemdi. Bilam'ın bu hırslı hareketi, Yahudiler'e karşı hissettiği nefretin açık bir ilânıydı. Bu aynı zamanda Yahudiler'in mitsvalara olan yaklaşımının zayıflığını ortaya koyma amaçlı bir hareketti. Bilam bu şekilde davranarak bir anlamda "Ben kendi eşeğimi kendim eyerleyerek bir amaç uğruna onurumu feda ediyorum. Yahudiler Sana olan görevlerini yerine getirirken bu denli şevkli davranıyorlar mı?!" mesajı vermekteydi. İşte Tanrı bu nedenle ona cevap vermiştir: "Seni kötü adam! Onların atası Avraam senden önce davrandı!" Avraam Avinu da bir mitsva yapmaya gittiği zaman, kendi eşeğini bizzat eyerlemişti. Avraam da Bilam gibi zengin bir adamdı. Böylece, Bilam'ın planı suya düşmüştür. Ama şu bir gerçektir ki, eğer Avraam Avinu bunu daha önce yapmamış olsaydı, o zaman Bilam tezinde haklı olurdu.

Bu çok önemli bir derstir. Bir Yahudi, Tora'yı uygulamaya yaklaşırken, bir günahkârın günah için duyduğu tutkunun aynısını, elbette aksi yönde, hissetmelidir. Örneğin, kış mevsiminde bir hırsız sıfırın altındaki bir ısıda bir eve girmenin yollarını aramaktan nasıl yılmıyorsa, kendisini bu hedefe nasıl kilitliyorsa, bir Yahudi de Tanrı'ya karşı görevine bu şekilde kilitlenmelidir.

İşte Avraam'da olan budur. Onun mitsvalara olan tutkusu, Bilam'ın antisemitizme olan tutkusunun üstündeydi. Bu örnek, Tanrı'ya nasıl hizmet edilmesi gerektiğini ortaya koyar.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Kayıp bir eşyayı bulanın bunu sahibine geri vermesi Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi "onları kardeşine geri götürmelisin" (Devarim 22:1).

Uygulama: Kayıp bir eşyayı bulan, sahibini bulmak için bu konuda duyuru yapmakla yükümlüdür. Bu konuda çok sayıda ayrıntı vardır ve bu nedenle en doğrusu, konuya hâkim bir Haham'a danışmaktır. Eşyanın sahibi olduğunu iddia eden kişi, o eşyaya dair tanımlayıcı işaretler vermelidir.

Bulunan bir eşya hakkında, sahibinin onu oraya kasten yerleştirdiği şüphesi varsa, ona dokunmamak gerekir. İtibarlı bir kişi, eğer kendisine ait olsa bile tekrar almaya tenezzül etmeyeceği bir şey bulursa, bunu alıp sahibine geri götürmekten muaftır. Ancak bu muafiyete rağmen bunu yapması doğru olacaktır.

Bu mitsva, bir başkasının başına gelebilecek zararı önlemeyi de kapsar. Rabenu Yona şöyle yazar: "Başkasının parasını kurtarmak mitsvaysa, onu zor zamanlarında kurtarmak da şüphesiz bir yükümlülüktür."

Maase: Rabi Zuşa, hocası Mezriç'li Magid'in yanında iki hafta kaldıktan sonra ayrılmak için izin istedi. Çıkmadan önce Magid, Rabi Zuşa'yı, kızları için uygun damatlar bulması yönünde mübarek kıldı ve masasının çekmecesinden üç yüz ruble içeren bir zarf çıkarıp bunu düğün masrafları için kullanmasını söyledi; zira Rabi Zuşa'nın son derece fakir olduğunu biliyordu.

Evine dönüş yolunda Rabi Zuşa, komşu kasabalardan birinden geçerken, sinagogun yanında büyük bir kargaşa gördü. Ne olduğuna bakmak için oraya gelip sorduğunda, ona dul Rohale'nin kızının düğünü için toplandıklarını, ama damada üç yüz ruble çeyiz verme vaadinde bulunan Rohale'nin, yıllar boyunca kuruş kuruş zar zor biriktirdiği bu parayı kaybettiğini anlattılar. Cebindeki üç yüz rubleyi hatırlayan Rabi Zuşa, kalabalığa dalarak üç yüz rubleyi kendisinin bulduğunu ilan etti. Tüm cemaat ona tezahürat yapmaya, düğün bandosu da tekrar neşeyle çalmaya başladı. Birkaç dakika sonra Rabi Zuşa'dan parayı damada vermesini istediler. Ama o öncelikle dul kadından, kayıp para için işaretler vermesini istedi. Kadın bunu ayrıntısıyla anlatınca Rabi Zuşa, bu işaretlerin kendi bulduğu paraya uygun olduğunu söyleyerek kaldığı hana gidip parayı alacağını bildirdi. Koşar adımlarla kasabanın sarrafına gitti ve elindeki üç yüz rubleyi, kadının verdiği işaretlere uygun banknotlarla değiş tokuş etti. Parayla geri geldiğinde herkes onu şarkılar ve tezahüratla karşıladı. Ne kadar dürüst biri olduğu ağızdan ağza yayılıyordu. Rabi Zuşa, parayı saya saya damadın eline vermeye başladı. Ama son otuz rubleye geldiğinde durup "geri kalan da benim zahmet ücretim" diyip cebine attı. Etraftakilerin tepkisi bir anda tersine döndü. Onu alçaklık ve düzenbazlıkla suçlamaya başladılar ve sonunda olayı çözmesi için kasabanın Hahamı'na geldiler. Kısa bir duruşmadan sonra, Haham, öfkeli bir biçimde tüm parayı damada vermesini emretti ve Rabi Zuşa da mecburen öyle yaptı. Herkes yoluna gittikten sonra Haham, Rabi Zuşa'nın, Mezriç'li Magid'in en değer verdiği öğrencilerinden olduğunu hatırladı. Hemen gidip Magid'e, Rabi Zuşa'nın aslında ne mal biri olduğunu anlatmaya karar verdi.

Mezriç'e geldiğinde olayı Magid'e anlattı. Rabi Zuşa'ya verdiği üç yüz rubleyi hatırlayan Magid, heme ulaklar gönderip Rabi Zuşa'yı yolundan çevirmelerini emretti. Geldiğinde, Magid olan biteni açıklamasını buyurdu. Çaresiz, Rabi Zuşa durumu açıklamak zorunda kaldı: "Parayı bulduğumu ilan ettiğim anda Yetser Ara (Kötü Eğilim) içimde beni bu asil hareketim nedeniyle övmeye başladı. Kendimi bir şey zannetmeye başladım. Üstelik insanlar benim için tezahürat yapıp dans etmeye başladığında gurur duygum kabardı. Sarrafa gittiğim zaman da Yetser Ara beni bir pohpohlamaya başladı ki, neredeyse beni ağına düşürecekti. Bu yüzden paranın bir kısmını kendime saklamak istediğimi söyledim ve bir anda, tüm tezahüratlar kınama sözlerine dönüştü ve böylece Yetser Ara'nın tüm silahı etkisiz kaldı."

Rabi Zuşa'yı uğurladıktan sonra Magid, yanındakilere doğru başını salladı: "İyi bir harekette bulunmak bir şey. Ama bunu kusursuzluğun zirvesinde yapmak bambaşka bir şey."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Duygularınızı ifade etme gereğini duymakta ve çoğu insanın kalıplaşmış kutlama şeklini benimsememekte haklısınız.

Bir insanın doğum günü olduğu zaman, kaçınılmaz olarak hayatının sonuna bir sene daha yaklaştığını fark eder. Bu nedenle, ona başarı ve mutlulukla dolu uzun bir hayat dilemek bir gelenektir. Bu amaçla "Ad Mea Veesrim - Yüz Yirmi Yaşına Kadar" dileğinde bulunulur. Bu dilek, en iyi ihtimalle tek bir günü kasteden "doğum günün kutlu olsun"a göre, çok daha uzun sürekli - ömrün tümünü kapsayan - bir dilektir.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Zimun Kuralları

                                                                                        

1.             Üç kişi yemeği bitirip Zimun yapacakları sırada içeri giren bir kişi, oradakilerden biri "Nevareh Şeahalnu Mişelo"dediğinde, "Baruh Umvorah Şemo Tamid Leolam Vaed - [Tanrı'nın] İsmi daima ve ebediyen Mübarektir ve Mübarek kılınır" der. Eğer on kişi varsa şu cevabı verir: "Baruh E-loenu Umvorah Şemo Leolam Vaed".

2.             On kişi ile Zimun yapabilmek için en az yedi kişinin ekmek yemiş olması gerekir. Geri kalan üç kişi bir şeyler yemiş olmaları kaydıyla Zimun'u tamamlayabilirler.

3.             Araba veya vapur içinde olan üç kişi yanyana oturup yemek yemişse Zimun yaparlar.

4.             9-10 yaşına gelen bir çocuk Tanrı'ya dua ettiğini bilmesi kaydıyla Zimun'a üçüncü kişi olarak alınabilir.

5.             Birlikte  yemek yiyen üç kadın kendi aralarında Zimun yapabilirler. Fakat erkeklerle beraber yediklerinde erkeklerin Zimun'u ile Hova'dan çıkarlar.

6.             Yemek ailece yendiğinde aile büyüğü hem Amotsi'yi hem Zimun'u yapar. Eğer misafir varsa, "Baal Abayit - Aile Reisi" Amotsi'yi, davetli de Zimun'u yapar. Eğer Koen varsa Zimun ona verilir. Eğer masada Koen varsa ve başkası Zimun yapıyorsa, o kişi öncelikle "Birşut Koen - Koen'in izniyle" demeli, sonra "Nevareh" ile devam etmelidir.

                       

Haftanın Sözü

[Mehilta 20:20]

 

Bolluk zamanında tanrılarını öven, ama zor zamanlarda onlara lânet eden insanlardan olmayın. Mutlu veya acılı olsun, her vesileyle Tanrı'ya teşekkür edin!

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.