Yazdır

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

19 Temmuz

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:10

8:25

-----

Yeruşalayim

7:06

8:20

Tel Aviv

7:25

8:27

16 Tamuz

Tel Aviv

7:21

8:23

İstanbul

8:20

9:00

5768

İstanbul

8:14

8:54

P İ N E H A S

 Hatırlatmalar:

ü 20 Temmuz Pazar: Taanit - Şiva Asar Betamuz

ü 2 Ağustos Şabat. Roş Hodeş Av

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 25:10-30:1)

[www.chabad.org]

 

Aaron'un torunu Pinehas, Şimon kabilesi prenslerinden Zimri'yi ve onun, çadırına getirdiği Midyanlı prensesi öldürmek için gösterdiği gayretten dolayı ödüllendirilir: Tanrı ona ebedi bir barış antlaşması ve Koenlik bahşeder.

Yapılan nüfus sayımında 20 ile 60 yaş arasındaki erkeklerin sayısının 601.730 olduğu saptanır. Moşe'ye, Ülke'nin, kabileler ve Yisrael aileleri arasında kurayla nasıl bölüştürüleceği hakkında talimatlar verilir. Tselofhad adlı, erkek çocuk sahibi olmadan ölen kişinin beş kızı, Moşe'den, babalarının hakkına düşen toprağı almayı talep ederler. Tanrı bu isteklerini kabul eder ve bu konuya  Tora'nın miras kanunları arasında yer verir.

Moşe, kendisinden sonra görevini üstlenmesi ve halkı Erets-Yisrael'e götürmesi için Yeoşua'yı görevlendirir. Peraşa, günlük korbanlar ve Şabat, Roş Hodeş (ayın ilk günü) ve Pesah, Şavuot, Roş Aşana, Yom Kipur, Sukot ve Şemini Hag Atseret bayramlarında getirilen ek korbanlar ile ilgili detaylı bir liste ile son bulur.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Surlarda Gedikler

 

İki bin sene önce Roma orduları Yeruşalayim'i kuşattı ve şehrin içinde yaşam sürekli acı çekilen bir işkenceye döndü. Devasa mancınıklar tarafından fırlatılan kocaman kaya parçaları adeta çığlıklar atarak surların üstüne geldiler, binalara çarparak, onları ve içindeki her şeyi toz haline getirdiler. Ok fırtınaları havayı doldururken, alevler her tarafı sardı. Bazıları bir şekilde korunacak bir yer buldu, ama giderek artan hastalıklardan ve açlıktan korunacak yer yoktu.

Tamuz ayının 17'sinde, Romalılar şehrin duvarlarını yardılar ve üç haftalık uzun bir yıkım süresi başlamış oldu. Pazar günü bu ulusal trajediyi anma gününde oruç tutacağız. Milletimizin acıları ve ıstırapları için, anayurdumuzun yıkılışı ve mahkûm olduğumuz o bitmeyen sürgün için yas tutacağız.

Yahudilerin "karanlık ve acı dolu sürgünlerinden" söz etmeye alışığız, ama bir müddet durup durumu değerlendirelim. Çağımızda, yaşamakta olduğumuz ülkelerde kanunun koruması altında her türlü eşit hakka sahip addedilmekteyiz. Özgür, refah içinde ve saygın kişiler olarak hayatımızı sürdürmekteyiz. Böyle bir yaşam içindeyken kendimizi gerçekten sürgünde görüyor muyuz? Yeruşalayim'in yıkılmasından sonra zincirlere vurulup köle olarak satılan atalarımızla herhangi bir duygusal bağ hissetmekte miyiz? Sürgünde olmak bizim için gerçekten bir şey ifade ediyor mu?

Bu ikilemin cevabını belki bu haftaki peraşada bulabiliriz. Bene-Yisrael, Balak ve Bilam'ın ellerinde felâketle sonuçlanan bir karşılaşmadan sonra, kendilerini günah işlemeye sevk etmek üzere kendi kızlarını gönderen Midyanlılar tarafından ciddi bir yozlaşma yaşamışlardır. Tanrı bu sinsiliğe karşılık acımasız bir intikamı talep etmiş, Bene-Yisrael'in Midyan'a saldırmalarını emretmiştir. Buna rağmen Tora bize Ki Tetse peraşasında Bene-Yisrael'i çok uzun bir süre köle olarak çalıştırmalarına rağmen, Mısırlılar'a minnettarlık duymamızı emreder. Bunun sebebi, Mısırlılar'ın, Bene-Yisrael'e zor zamanlarda misafirperverce davranmış olmalarıdır. İlk bakışta bu büyük bir tezat teşkil etmekte değil midir? Bene-Yisrael'e yıllar boyunca zulmeden, onları köle olarak kullanan ve yok etmeye çalışan Mısırlılar'a nezaket ve tatlılıkla davranılırken, Midyanlılar'ın yok edilmesi emredilmektedir! Neden?

Otoritelere göre, Mısırlılar ile Midyanlılar arasındaki fark, saldırı tarzlarındaydı. Mısırlılar Bene-Yisrael'in fiziksel yıkımını istiyorlardı ve aldıkları her karar bu amaca yönelikti. Midyanlılar ise Bene-Yisrael'i manevi yönden saptırmak istemişlerdi ve bu, çok daha yıkıcı bir durumdur. Bir Yahudi'nin yönü, hedefi ve hayatının ta kendisi manevi niteliklidir ve bu nedenle, Midyanlılar'ın saldırısı doğrudan Yahudi halkının özüne karşı yapılmıştı.

Bir kral, iki oğlunu, devletin sorumluluklarına karşı hazırlamak istiyordu; bu nedenle, onları halktan insanların kılığına soktu ve kendi hayat yönlerini belirlemeleri için onları ülkenin içine gönderdi. Oğulları on yıl boyunca geri dönmeyecekti. Büyük oğul hemen iş aramaya koyuldu. Yıllar geçtikçe bir işten diğerine geçti ve sonunda organize suçlularla temas kurarak çok zengin oldu.

Küçük oğul ise yurdu hakkında bilgi alabileceği çeşitli bilgeler ve öğretmenler aradı. Çok az yiyeceği vardı ve giyecekleri yıpranmıştı. Ama bilgi arayışı sürekli devam ediyordu. İki oğlun babalarıyla tekrar buluşma günü yaklaştıkça, büyük oğlan, kendisini giydirmeleri için en seçkin terzileri işe alarak buluşma gününde bir prens gibi giyindi. Ancak küçük oğlan kralın yanına dönmeden önce mümkün olduğu kadar bilgi toplamak için yemeden ve uyumadan kesildi.

On sene sonra, iki oğlan da kralın karşısına çıktı. Buluşma günü büyük oğlan her bakımdan bir prense benziyordu, ama kral onunla konuşmaya başlar başlamaz büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Sözde prens boş kafalı, hilekâr bir dükkân sahibinden başka bir şey değildi. Ancak küçük oğlan sefil görünümüne rağmen, gerçekten zeki, akıllı, duyarlı ve açıkçası taçlı bir prens olmak için en iyi seçimdi.

Eğer Yahudiler Tanrı'nın taçlandırmasına layık kişiler olacaklarsa, onları tanımlayacak olan özellikler maddî olarak sahip oldukları değil, onların manevi başarılarıdır. Çağımızdaki özgürlük şüphesiz mükemmel bir şeydir ve bunun için ev sahiplerimize büyük bir minnettarlık duymamız gerekir. Ancak bu durum aynı zamanda önemli bir tehlike arz eder. Yahudiler için artık her şeyin eksiksiz olduğu bir çağda yaşadığımızdan o kadar emin hale geldik ki, manevi surlarımızda gedik açılmış durumdadır. Bu gedikten sürekli olarak yabancı kültürler akın akın içimize girmektedir. Öyle bir durumdayız ki, sürgünde olduğumuz hakkındaki farkındalığı bile yitirdik! Bir hastayı ümitsiz duruma sokan en önemli şey, hasta olduğunu bilmemesi veya bunu reddetmesidir. Böyle biri tedaviyi aramaz ve eriyip gittiğinde artık çok geç olur. Dolayısıyla her şeyden önce sürgünün yalnızca fiziksel bir şey olmadığını, Yahudiler için asıl acımasız sürgünün manevi alanda olduğunu anlamamız gerekir. Tek savunmamız kendi kişisel yaşantımızda bu gediği kapatmaya uğraşmak, yaşantımızı Tora ruhu ile doyurmak, Tora değerlerine ve ideallerine değişmeyen bağlılığımızı tekrar onaylamaktır. Burada söz konusu olan bir ulus olarak devamlı olup olmayacağımızdır.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Yas tutan bir komşuya taziyet ziyaretinde iken, teselli edenlerin şunu söylediklerini duymaktan rahatsız oldum: "Ne yapılabilir ki?" Bu sözlerin yas tutan kişiyi teselli etme amacıyla söylendiğine emin olmama rağmen, bunun uygunsuz olduğuna kanaat getirdim. Doğrusu nedir?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Gaon Hafets Hayim, Pinehas peraşasından çok önemli bir ders çıkarır: Bu haftaki peraşada bir nüfus sayımı vardır. Geçen haftaki peraşada 24.000 kişinin öldüğü salgından sonra Tanrı kaç kişinin hayatta kaldığının belirlenmesi için bir nüfus sayımı yapılmasını emreder. Sürüsü saldırıya uğrayan bir çoban gibi, bu bir sevgi işaretidir. Sayıları dikkati çeken iki aile, iki kabile görürüz. Bunlardan biri, nüfusu 45.600 olarak belirlenen Binyamin kabilesidir. Diğeri ise, Yeuda kabilesinden sonra ikinci en büyük kabile olan ve 64.400 nüfusa sahip Dan kabilesidir. Bunda dikkati çeken nedir ve bu bize neler öğretir?

Hafets Hayim, bu iki ailenin nüfusunun dikkat çekici olduğunu söyler, çünkü bu kabilelerin ataları olan Binyamin'in 10, Dan'ın ise tek bir oğlu vardı. Durum böyle olduğuna göre, Dan kabilesinin Binyamin'in kabilesinden çok daha fazla torunu olacağını tahmin edebilir miydiniz? Üstelik Dan'ın tek oğlu olan Huşim'in sağır olduğu [ve o dönemlerde sağırlığın gelişimi engelleyen ciddi bir etken olduğu] gerçeğini göz önünde bulundurunca, Dan'ın ailesinin büyüyeceğini tahmin edebilir miydiniz?

Rav Pam, Yaakov'un ölmeden önce beraha vermek üzere evine çağırdığı oğullarının geliş sahnesini canlandırır. Diğer kardeşler içeriye 10 oğul, 6 oğul ve 5 oğulla girerken, sağır olan tek oğlunu getiren Dan'ın aklından kim bilir neler geçmiştir. Bu durumdaki Dan geleceğin neler getireceğini kendi kendine mutlaka sormuştur. Veya onun durumunda, belki de geleceğin neler getirmeyeceğini sormuş da olabilir. Aslında Dan'ın oğlu Huşim'in Esav'ı öldüren kişi olarak meşhur olduğu doğrudur; ama ondan daha sonra hiç bahis olmamıştır.

Bu nedenle, Hafets Hayim nüfus sayımının sonuçlarına dikkat çeker. Dan'ın tek sağır oğlundan 64.400 torun gelmişken, Binyamin'in 10 oğlundan sadece 45.600 torun türemiştir. Bu olaydan bir şe4yi anlıyoruz: İnsan Tanrı'yı oynayıp, gelecekte ne olacağını öngöremez. Gelecekte neler olacağını hiçbir zaman bilemeyiz. Şu anda gözümüze görünen bir şeyin iyi veya kötü olduunu hiçbir zaman bilemeyiz. Kontrolü elinde tutan Tanrı'dır.

Bu durum, alışılmışın dışında olan, sayıca az olanların çok olanları yenebildiği Hanuka olaylarına benzer. Tanrı işin içinde olduğu sürece istatistik diye bir şey yoktur. Bu durum istatistikçilerin ve sigorta uzmanlarının bütün kurallarını çiğnemektedir. Tanrı'ya gerçek bir inançla güvenenler, bu inançlarını, Tanrı'nın istediği zaman tüm istatistik kurallarını ortadan kaldırdığını bilirler.

Rabi Zalman Meltzer adında bir Haham'ın öyküsü ünlüdür. Kendisine evlenmeden önce kötü hastalık teşhisi konur ve uzun zaman yaşayamayacağı söylenir. Müstakbel eşine durumu açar ve birlikte öğüt almak için Hafets Hayim'e giderler. Şöyle der onlara Hafets Hayim: "Hasta olan herkes genç ölmez ve sağlıklı olan herkes uzun zaman yaşamaz!" Rabi Zalman Meltzer seksenlerine kadar uzun bir hayat sürdürmüştür! Bu öykünün ortaya koyduğu üzere, kontrolü elinde tutan Tanrı'dır ve doğanın kuralları her zaman geçerli değildir.

Bu öykü özel ve farklı çocukları olan insanlar için de büyük bir derstir. Dan örneğinden, büyük nesillerin özel çocuklardan türeyebileceğini öğreniyoruz. Bu durum böyle anne-babalara cesaret vermelidir.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Kola tefilin takmak Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi: "[Tora'nın sözlerini] İşaret olarak koluna bağla". Kol tefilininin takıldığı yer, pazının yüksek kısmında kalbin tam karşısına gelen noktadır.

Başa tefilin takmak Tora'nın "yap" şeklindeki bir emridir. Pasukta söylendiği gibi: "Alnının tepesinde bir amblem olmalıdırlar". Baş tefilininin takıldığı yer, bir bebeğin bıngıldağının bulunduğu noktadır.

Uygulama: Tefilin takıldığı sırada kişi Tanrı'nın, Tora'daki, Tanrı'nın Bir'liğini ve Mısır Çıkışı'nı anlatan dört parçanın kalbin karşısında kola, beynin üstünde başa yerleştirmeyi emrettiğine yoğunlaşmak gerekir. Bu emrin amacı, Tanrı'nın yapmış olduğu mucizeleri hatırda tutmaktır; zira bunlar Tanrı'nın Bir'liğine tanıklık eder, göklerde ve yeryüzünde tüm yönetimin O'nun elinde olduğunu ve istediği her şeyi yapabildiğini vurgular. İnsanın ruhunun merkez beyin, arzularının merkezi de kalptir. Böylece kişi tefilin taktığı zaman ruhunu ve arzularını Tanrı'ya adamaya yoğunlaşmalıdır.

Tefilin takılırken tek beraha söylenir: "Leaniah Tefilin". Bu beraha söylendiğinde her iki tefilin için mitsvanın yerine getirildiği düşünülür. Tefilin takıldığı sırada, beraha söylendikten sonra konuşulmamalıdır. Konuşan biri, baş tefilinini takarken ikinci bir beraha söyler: "Al Mitsvat Tefilin".

Tefilini doğru yerlere takmak önem taşır. Yanlış takıldığı takdirde, örneğin baş tefilini alındaysa, mitsava yerine getirilmediği gibi, söylenen beraha da boşa gitmiş, Tanrı'nın İsmi boşuna kullanılmış olur.

Tefilin takılmadan önce Talit giyilir. Bu nedenle hepsi aynı muhafaza içindeyse, talit, ele önce o gelecek şekilde öne yerleştirilir. Aynı şekilde kol tefilini baş tefilininden önce takılır. Bu nedenle kol tefilini, ele önce o gelecek şekilde yerleştirilmelidir. Bir kişi talit yerine önce tefilini eline almışsa, onu bırakmamalı, önce tefilini takmalıdır. Buna karşılık, eğer kol tefilininden önce baş tefilinini almışsa bile, bu ideal olmasa da, onu bırakır ve önce kol tefilinini takar. Tefilinle ilgili bunların dışında da çok sayıda kural vardır.

Maase: "Ne? Bir kez daha mı? Ama saygıdeğer Rav tefilinini değiştireli çok uzun zaman geçmedi. Geçerliliğini mi yitirdi?" Sofer'in [Sefer-Tora, Tefilin ve Mezuza yazma yetkisine sahip kişi] bu sorusu, Brisk Ravı Rabi Yitshak Zeev Soloveitchik'e yönelikti. Brisk Ravı Sofer'e gülümseyerek baktı ve sorusuna soruyla cevap verdi: "Düğününde giydiğin ceketin yerine yenisini aldın mı, yoksa hâlâ onu mu giyiyorsun?" "Elbette değiştirdim" dedi Sofer. "Aradan birkaç yıl geçti ve herkes giysilerini zaman zaman yenileriyle değiştirir." "Öyleyse" dedi Rav, "şaşkınlığın hiç yerinde değil. "Ara sıra giysileri yenileriyle değiştirmek normaldir; çünkü insan hep yeni ve güzeli sever. Aynı şekilde benim canım da yeni ve güzel tefilin almayı çekiyor."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Sezginiz doğru! Alaha, (Şulhan Aruh - Yore Dea 376:2'de Rama) kuralı şöyle açıklar: "Kişi yas tutan birine ‘Ne yapılabilir ki? Ölümün önüne geçmek mümkün değil' dememelidir; zira bu, ölümün önüne geçmek mümkün olsa Tanrı'nın İsteği'ne karşı gelme pahasına bunu yapma isteğini ima eder. Bunun yerine insan, yastaki kişiye Tanrı'nın kararını, zor da olsa sevgiyle kabul etmesini teşvik etmelidir."

Şüphesiz bu, yas tutan kişiyi herkesin yanında düzeltmenin uygun olduğu bir ortam ve durum değildir. Dolayısıyla burada kastedilen, yastaki kişiye, Tanrı'nın ölen için ve kendisi için en iyisine karar verdiğini sevgi ile kabul etmenin olumlu yönünü vurgulayarak, zararın telafi edilmesine çalışmaktır. İnsanları hep neşe ve mutluluk vesileleriyle ziyaret etmek nasip olsun.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Şiva Asar Betamuz

 

1.      20 Temmuz Pazar günü Şiva Asar BeTamuz (17 Tamuz) orucu tutulacaktır. Bu günde şu beş olay kaydedilmiştir: (a) Moşe, On Emir levhalarını kırdı. (b) Korban Tamid (devamlı yapılan korban), düşman kuşatmasından kaynaklanan imkânsızlıklar nedeniyle durduruldu. (c) II. Bet-Amikdaş döneminde Yeruşalayim surları düştü. (d) Kumandan Apostemos Tora'yı yaktı. (e) Bet-Amikdaş'a put koyuldu.

2.      Oruç Pazar sabahı güneşin doğuşuyla başlayacaktır. Yemek ve içmek yasaktır. Şabat çıkışında yatana kadar yemek yenebilir. Geceleri kalkıp bir şeyler atıştırmaya alışkın kişiler, yatmadan önce bu konuda niyet tuttukları takdirde ve güneş doğuşundan önce olması kaydıyla, yiyip içebilirler.

3.      Oruç, sağlığı elveren ve mitsva çağına gelmiş herkes tarafından tutulmalı ve kesinlikle hafife alınmamalıdır. Ölüm tehlikesi olmasa bile hasta kişiler, oruç tuttukları takdirde rahatsızlık duyacak yaşlılar, doğum ya da düşük yapmış veya süt veren kadınlar oruç tutmaktan muaftırlar.

4.      Sabah ağız çalkalanmaz. Ancak rahatsızlık duyuluyorsa, bir kerede 86 gr.dan daha az olacak şekilde ağza su alınabilir. Aynı yöntemle dişler, diş macunuyla fırçalanabilir. (Bunlar Tişa Beav ve Kipur'da tamamen yasaktır.)

5.      Şahrit ve Minha amidalarında "Şomea Tefila" berahasının içinde, "Anenu" parçası okunur. Bu parça amidanın sesli tekrarında, "Refaenu" berahasından önce okunur. Amida'nın ardından özel pişmanlık duaları okunur. Yine her iki duada, Sefer Tora'dan, Moşe'nin, Altın Buzağı günahının ardından Tanrı'dan af dilemesini konu eden parça okunur. Bunun dışında Şahrit ve Minha'da özel eklemeler yapılır, oruç günlerine özgü "Vayhal Moşe" peraşası okunur. Eğer oruç tutan on kişi yoksa Sefer-Tora çıkarılmaz.

 

Haftanın Sözü

[Rabenu Behaye ben Yosef İbn Pakuda - Hovot Alevavot]

 

İnsanoğlu, güzelliği, görkemi ve mükemmelliğiyle kozmik düzenin tamamını içinde bulunduran minik bir dünyadır.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.