Haftanın Peraşası BülteniMoşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir...

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

21 Haziran

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:14

8:31

-----

Yeruşalayim

7:13

8:30

Tel Aviv

7:29

8:34

18 Sivan

Tel Aviv

7:28

8:33

İstanbul

8:27

9:07

5768

İstanbul

8:27

9:07

Ş E L A H   L E H A

Aftara : Vayişlah Yeoşua

 Hatırlatmalar:

ü 3-4 Temmuz Perşembe-Cuma: Roş Hodeş Tamuz

 

Bu  HP   Mordehay  Kohen  ben  Dudu   ile  Lea   (Lili)   Meseri   bat  Rahel'in

 aziz   hatıralarına  ithaf   edilmiştir.

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 13:1-15:41)

[www.chabad.org]

 

Moşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir. Casuslar kırk gün sonra ellerinde devasa bir üzüm salkımı, bir nar ve bir incirle dönerek, ülkenin bereketli ve bolluk içinde olduğunu bildirirler. Ancak casusların on tanesi, ülkede yaşayanların "bizden daha güçlü" devler ve savaşçılar olduğu konusunda uyarıda bulunur; sadece Kalev ve Yeoşua, ülkenin, Tanrı'nın söz verdiği şekilde fethedilebileceği konusunda ısrar ederler.

Halk ağlayarak Mısır'a geri dönmelerinin daha iyi olacağını söyler. Tanrı, Bene-Yisrael'in ülkeye girişinin kırk yıl boyunca ertelenmesine ve bu süre içinde o neslin tümünün çölde ölmesine karar verir. Bir grup pişman Yahudi, ülkenin sınırındaki dağa çıkar ve Amalekler ile Kenaaniler tarafından bozguna uğratılır.

Menahot (un, şarap ve yağ korbanları) kanunları ve ekmek yaparken bir hamurdan bir parçanın  Tanrı'ya adanması mitsvası (Hala) verilir. Bir adam çalı çırpı toplayarak Şabat'ı ihlal eder ve idam edilir. Tanrı, mitsvaları (İlahi emirler) yerine getirmeyi hatırlamamız için giysilerimizin dört ucuna tsitsit (püsküller) koymamız talimatını verir.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Zor Seçimler

 

Bene-Yisrael'in geniş kampı çölün bitiminde Kenaan topraklarının kıyısında kurulmuştur. İnanılmaz derecede heyecanlı bir dönemdir. Mısır'da iki asrı aşkın bir süredir süren kölelikten sonra, Bene-Yisrael nihayet atalarının topraklarına bir millet olarak geri dönmektedirler. Tanrı'nın bu ülkeyi onlara vaat ettiğini bilmektedirler; ama aynı zamanda bir fetih savaşı yapmaları gerektiğini de bilmektedirler. Her bir kabileden on iki önemli adam seçerler ve ülkeye girmeden önce onları orayı keşfe gönderirler. Bu talihsiz seferin sonuçları, en hafif söylemle, felaket niteliğindedir.

Casuslar insanların arasında korku ve umutsuzluk yaymak için keşif raporlarını kasten çarpıtırlar. Mısır'dan Çıkış nesli Erets-Yisrael'e girme şansını kaybeder ve kırk sene boyunca çölde kalmaya mahkûm olur. Üstelik Hahamlarımız'ın söylediği gibi, casusların fesatçılığı ve sadakatsizliği yüzünden, döndükleri gece, yani Av ayının 9'u - Tişa Beav - her dönem için ulusal bir matem vesilesi olur.

Böyle bir şey nasıl olabilmiştir? Casusları göndermek bir hata mıydı?

Tora bize Bene-Yisrael'in Moşe'den casusları göndermesini istediklerini söyler ve her zamanki gibi Moşe soruyu Tanrı'ya götürür.

"Şelah Leha" diye cevap verir Tanrı. "Kendin için gönder."

"Kendin için gönder" demekle Tanrı neyi kastetmiştir? Raşi Tanrı'nın esasında şunu söylemek istediğini açıklar: "Sen karar ver. Eğer kendin uygun görüyorsan onları gönder, ama ben sana onları göndermen için talimat vermiyorum. Bunun kararını tamamen sana bırakıyorum."

Hemen akla birçok soru gelir: "Tanrı nasıl hareket edileceği ile ilgili bilgileri Moşe'ye vermekten neden kaçınmaktadır? Neden Tanrı, Moşe'ye sadece casusları göndermemesini söyleyerek, Bene-Yisrael'i bu felaketten kurtarmamıştır?

Bunun yanı sıra, Tanrı keşif planını onaylamayı reddettiğine göre, neden Moşe bunu devam ettirmeyi tercih etmiştir? Neden temkinli olup her şeyden vazgeçmemiştir?

Bu akıl karıştırıcı soruların cevapları Yahudiliğin temel unsurlarında bulunurlar. Hayatın dürtüleri ve zorlukları ile başa çıkmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliriz. Tefekküre dalıp korunmalı bir manastır hayatı yaşayarak bununla başa çıkmanın kolay olacağını da biliriz. Ama bizim yapmamız gereken bu değildir. Tora bize medeniyetin tam ortasında manevi bir hayat sürdürmemiz gerektiğini öğretir. Bize kaçmayı değil, sorunlara karşı açıkça göğüs germeyi ve zor kararlar almayı öğretir.

Bene-Yisrael çölde oldukları müddetçe, manevi bir kozanın içinde, gündelik yaşamın farklı olasılıklarından izole bir şekilde yaşamışlardı. Yiyecekleri, suları ve giysileri mucizevî bir şekilde sağlanıyor, ticaret veya tarımla ilgilenmiyorlardı. Ama bütün bunlar zor kararlarla karşılaşacakları gerçek hayata hazırlığın bir bölümüydü. Çölde göklerden düşen yiyecek Tanrı'ya inanç ve güven kavramlarını işleme amacındaydı; ama en büyük amaç, bu inancı ekmeğin toprakta yetişeceği bir dönemde de sürdürmekti. Onların ulusal kaderi buydu.

Bene-Yisrael Kenaan'ın sınırında durdukları aşamada, bunun zamanı gelmişti. Yakında ülkeyi miras olarak alacaklar, Tanrı'ya ve Tora değerlerine, Tora ilkelerine dayalı işleyen bir toplum kurmanın zor görevine başlayacaklardı. Zor kararlar almanın zamanı gelmişti.

Tanrı, Moşe'ye, Kenaan'a casus gönderme konusunda kendisinin karar vermesini söylediği zaman, Moşe şunu fark etti: Tanrı, bir red cevabı vermekten uzak dururken, esasında Bene-Yisrael'e kendi kararlarını verme fırsatını sunuyordu. Ülkeye girdikleri andan itibaren, Tanrı onların seçim yapmalarına izin vereceğini söylemişti. Moşe casusları göndermeyi seçti. Ama şimdi seçim casusların kendilerine yönelmişti ve hazin bir şekilde hemen hepsi yanlış kararlar almışlardı.

Kendi yaşantımızda binlerce seçenek bombasına maruz kalırız. Medya ve teknoloji evlerimizin en mahrem köşelerine kadar, çağdaş kültürün cazibelerini ve sınavlarını berberlerinde getirirler. Sağlımızı ve ahlâkımızı korumak için, her günü hiç bitmeyen bir mücadeleye çevirirler. Böyle bir ortamda çocuklarımız ve kendimiz için ilkelerimizi ve değerlerimizi nasıl koruyabiliriz? Bunu, ancak bizi çevreleyen pırıltının ve aldatmacanın ötesini görebilirsek, inanç havzalarımıza ulaşıp, her zaman yaptığı ve yapacağı gibi, Tanrı'nın bize yol gösteren Eli'ni tanıyarak başarabiliriz.

 

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Sık sık yurttaki oda arkadaşıma ait bir kola şişesini, onun haberi olmadan alma dürtüsüne kapılıyorum; çünkü o orada olsa, şişeyi bana büyük bir mutlulukla vereceğinden eminim. Şişeyi alabilir miyim?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Şelah Leha peraşasının başında, Tora, Moşe Rabenu'nun Erets-Yisrael'i incelemek için gönderdiği adamların isimlerini verir. Liste tamamlandıktan sonra, Tora bize, Moşe'nin, Efrayim kabilesini temsilen keşfe katılan Oşea bin Nun'un ismini Yeoşua olarak değiştirdiğini anlatır. Moşe'nin yaptığı, Oşea isminin başına bir Yod harfi koymaktı. Yod harfi Tanrı'nın İsmi'ni ve Moşe'nin ettiği bir duayı temsil ediyordu. Bu duada Moşe Rabenu sevgili öğrencisinin sağ salim dönmesini ve Tanrı'nın onu diğer casusların planlarından korumasını dilemiştir. Casuslar geri döndükleri zaman, bu duanın kabul gördüğünü biliyoruz, çünkü on tanesi kasıtlı olumsuz rapor vermişken, Yeoşua, Yeuda kabilesi temsilcisi Kalev ben Yefune ile birlikte, bu raporlara itiraz etmiş ve ülkenin iyi olduğunu söyleyip onlara karşı gelmiştir.

Yonatan Ben Uziel'in, Moşe Rabenu'nun, Yeoşua'nın isminde fazladan bir Yod harfine neden ihtiyacı olduğunu anlatan ilginç bir açıklaması vardır. Bu açıklamaya göre, Moşe, Yeoşua'nın alçakgönüllülüğünü görünce, onun ismine fazladan bir Yod harfi eklemeye gerek görmüştür. Ama biraz düşünürsek, bu, alçakgönüllülük sanki bir olumsuz bir özellikmiş gibi bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Oysa hepimizin bildiği gibi, alçakgönüllülük genellikle iyi bir şeydir. Öyleyse, alçakgönüllü olduğu için neden Yeoşua'nın ismini düzeltmesi gerekiyordu? Aksine, eğer alçakgönüllü biriyse, o zaman endişelenecek bir şey olmaması gerekmez miydi? Yeoşua kibirli mi olmalıydı?

Otoriteler, "alçakgönüllü olmaktan kaynaklanan ar duygusunu" belirten fiilin Livoş oluşuna dikkati çekerler. Bu fiil, "Levuş - Giysi" ile yakından ilgilidir. Bu bakışla, alçakgönüllülük bir giysi gibidir. Giysi giyilir; ama bazen de çıkarılır. Benzer şekilde normalde insanın üzerinde olması gereken alçakgönüllülüğün de çıkarılmasını gerektiren durumlar vardır.

Yersiz alçakgönüllülük diye bir kavram vardır. Bazen kişinin, elindeki işi yapması için geçici olarak alçakgönüllülükten vazgeçmesi gerekir. Yeoşua alçakgönüllü biriydi; tarihin en alçakgönüllü kişisi olan Moşe Rabenu'nun sadık öğrencisiydi. Bu nedenle, Moşe alçakgönüllülüğün onda sorun yaratacağından endişeliydi. Ne de olsa, casuslar Yeoşua bin Nun'dan daha büyük Tora otoriteleriydiler. Yeoşua casusların en üst düzeylisi değildi. Bu nedenle, Moşe, on casus geri döndüğü ve Erets-Yisrael'den olumsuz bir şekilde konuştuğu zaman, Yeoşua'nın boyun eğip kendi görüşünün diğerlerinin görüşleri karşısında yersiz olduğunu düşünmesinden endişe duyuyordu. Çoğunluğun görüşüne boyun eğebilirdi. Ama bu, yersiz bir alçakgönüllülük örneği olurdu. Bu yüzden, Moşe Rabenu, Yeoşua'nın alçakgönüllülüğünü gördüğü zaman, onun böyle bir tuzağa düşmeyeceğini umarak onu mübarek kılmıştır. Bu durumda, Yeoşua geçici olarak alçakgönüllülükten sıyrılıp sebat etmeliydi. Gerektiğinde cesur olup çoğunluğun yanlış görüşüne itiraz etmeyi bilmek gerekir.

Moşe Rabenu'nun, Yeoşua'nın ismine Yod harfini eklemesi boş yere olmamıştır. Midraş'a göre, Moşe Rabenu bu Yod harfini Sara'nın isminden almıştır. Bilindiği üzere Sara'nın asıl adı Saray idi. Ama Tanrı, onun isminin sonundaki Yod harfini almış ve yerine bir E harfi koyarak ismi Sara haline getirmiştir. Yod harfi ise, kullanılacağı zamanı beklemek durumunda kalmıştı. Midraş sembolik olarak bu harfin Tanrı'nın önünde sızlandığını aktarır. "Ben bir Tsadeket'in isminde yer alıyordum. Şimdi bir başıma kaldım!" diye yakınmıştır. Ama Tanrı onu, yine bir tsadikin isminde yer alacağını, hatta terfi edeceğini söyleyerek teselli etmiştir. Gerçekten de bu harf, Saray isminde en sondayken, Yeoşua'nun isminin en başına gelmiştir.

Bu Midraş elbette derinlemesine incelenmeyi gerektiren semboller içermektedir. Bunlardan biri, Sara ile Yeoşua arasındaki bağdır. Sara, kocası Avraam'a, Yitshak'ın sağlam bir gelişim gösterebilmesi için, Yişmael'i evden kovması gerektiğini söylemiş, Avraam ise cevap olarak, bunun imkânsız olduğunu, evlerinden kendi oğlunu kovamayacağını belirtmişti. Üstelik onların evi misafirperverlik dolu bir evdi. İçeriye insanlar alınırdı; insanlar kovulmazdı. Hele Avraam'ın oğlu hiç! Ama Sara kocasına bu konuda ödün vermemiş ve Tanrı da onun tarafını tutmuştur. Hahamlarımız bu örneği, Sara'nın, Avraam'dan bile daha yüksek bir peygamberlik yeteneğine sahip olmasının işareti olarak değerlendirirler. Sara'nın, yüce bir kişiliğe sahip Avraam Avinu'nun bile göremediklerini görebilecek yeteneğe, cesarete, güvene ve ikna kabiliyetine sahip olması önemli bir noktadır. Sonuç olarak Sara'nın doğru zamanda alçakgönüllülükten vazgeçme yeteneğine sahip olduğunu görüyoruz. Sara kolaylıkla Avraam'ın daha iyi bildiğini fikrini kabullenebilirdi, ne de olsa Tanrı inancının öncüsü Avraam'dı. Ama işte, Sara'nın en yüce hareketi, doğru bildiği şeyi savunmak adına itiraz ettiği bu andı. Yeoşua da Sara'nın bu özelliğine ihtiyaç duymuştur; bu nedenle, Moşe'nin, Yeoşua'nın ismine eklediği Yod harfini Sara'nın isminden alınan Yod harfi olarak belirlemesi bir rastlantı değildir.  Bu sayede casuslar gelip de ülkenin iyi olmadığını iddia ettikleri zaman, Yeoşua ayağa kalkmış ve Sara gibi itiraz etmiştir.

Buradaki ders önemlidir. Alçakgönüllü olmak, ama aynı zamanda, bir lider veya bir babanın, tam olarak ne zaman ve nerede otoritesini kullanması gerektiğini bilmesi. Tabii ki, kişi bunu saygı çerçevesi içinde ve uygun dille yapmalıdır. Ama bazı zamanlarda doğruyu yapma adına, alçakgönüllülükten vazgeçmek gerekebilir.

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Talmud (Baba Metsia 22a) bir olayı aktarır. Büyük Hahamlar'dan Mari bar Yitshak'ın ortakçısı, diğer üç Haham'a bahçedeki meyvelerden ikram eder. Diğer iki Haham'ın aksine, Mar Zutra meyveyi almayı reddeder. Tosafot'a göre, diğer Hahamların reddetmemelerinin nedeni, ortakçının, meyvelerden kendi payına düşen kısımdan ikram ettiğini düşünmeleriydi. Diğer ihtimale göre, meyveler orada olmayan Mari bar Yitshak'a aitseler bile, onları yemekte bir sorun yoktu; zira bu büyük Hahamlar'a benzer bir ikramda bulunulmasını şüphesiz kendisi de kabul ederdi. Ancak Tosafot bu ikinci olasılığı kabul etmez ve bunun sebebini, bu şekilde bir varsayımda bulunarak başkasına ait malı almanın yasak olması olarak açıklar. Dolayısıyla Hahamlar'ın böyle yasak bir davranışta bulunmaları olası olmadığına göre, ilk ihtimal daha akla yatkındır.

Tosafot'un sözleri Talmud'daki karara dayalıdır. Bu karara göre, eşyasını kaybeden bir kişi bunun farkına varmadan ve onu bulma ümidini kaybettiğini dile getirmeden önce o eşyayı bir başkası bulursa, onu geri vermek zorundadır. O kişinin eşyayı kaybettiği zaman ondan hemen ümidi keseceği gibi bir varsayımda bulunmak, eşyayı bulanın sorumluluğunda bir değişiklik yaratmaz. Tosafot'a göre, aynı şey, birisinin malı o bilmeden alındığı zaman da geçerlidir.

Sonuç olarak, bahsettiğiniz varsayıma dayanarak arkadaşınıza ait bir şeyi almaktan kaçınmanız gerekir, zira bu, geçerli bir varsayım değildir. Eğer bu soru aklınıza çok sık geliyorsa, o zaman oda arkadaşınıza böyle bir durumda kolayı alıp alamayacağınızı açıkça sorun.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

                                                                                        

Yemek Adabı

1.             Yemek sırasında vücudun genelde kapalı olan yerlerine dokunmak yasaktır. Kaşınılmaz. Parmaklar buruna ve kulağa sokulmaz. Eğer kişi bunları yaparsa ancak ellerini yıkadıktan sonra yemeğe devam edebilir.

2.             Ağızda lokma varken konuşmak yasaktır. Hatta hapşıran birine "çok yaşa" bile denemez. Oburlar gibi yememeli, sarhoşlar gibi içki içilmemelidir.

3.             Bir kişiyi utandırmamak için, yemek yediği sırada ona bakılmaz. Çiğnenen bir lokma ağızdan çıkarılıp masaya konmaz. Kendi bardağından, başkasına içirilmez. Yemeğe başlamak için en saygın kişinin yemeğe başlaması beklenir.

4.             Belli sayıda kişiye yetecek şekilde hazırlanan bir sofraya yapılan [ve fazla bir kişinin, eksikliğe yol açacağı] bir davet kabul edilmemelidir.

                       

Haftanın Sözü

[Rabi Eliezer ben Yitshak; Orhot Hayim]

 

Hiç kimseyi küçümsemeyin; fakir bir adamın gömleğinde çok inci bulunur.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kâğıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

T O R A        Ş E B E A L P E

P İ R K E    A V O T

ELİYAU KOEN: RAV MAHAZİKE-TORA

Perek 1 * Mişna 4 - ( Devam ) " Yose  ben  Yoezer   Tsereda  omer : Yei  beteha  bet  vaad  la-Hahamim,  ve  eve  mitabek  beafar  ragleem,  ve  eve  şote  ba-tsama  et  divreem."

" Tsereda 'lı  Yose  ben  Yoezer  şöyle  derdi : ( 1 ) Evin,  bilgelere  toplantı  yeri  olsun.       ( 2 )  Onların  ayak  tozlarına  kendini  bulaştır.  ( 3 )  Öğütlerini  büyük  bir  istekle  dinle ...."

Evvelki  yazımızda  yazdığımız  gibi,  Yose  ben  Yoezer 'in  devrinde,  "  Tora  şe-bealpe " yi inkâr  eden  değişik  gruplar  ortaya  çıkmış,  işgalci  idare'yi  taraflarına  çekerek,  "Paruşim "  lere  karşı  genel  bir  mücedele  başlatmışlardır. Bu  mücadele  neticesinde  Tora  öğrenimi  yasaklanmış,   mitsvot 'ları  uygulıyanlar  tutuklanarak  yok  edilmişlerdir.

Buna  rağmen  halkın  çoğu  yılmadan,  Yahudiliğin  var  olma  temeli  olan  Tora   öğrenimine  büyük  bir  azimle  devam  etmiştir.  Sanedrin 'in  başkanı  olan  Yose  ben   Yoezer,  her  ev  sahibinin,  kendi  evini  Bilge  =  Talmide  Hahamim  ' lere  açık  tutmasını,   onların  kendi  evlerinde  Tora  öğrenimine  fırsat  vermesini  öğütlemişlerdir.  Bu  sayede   Yeşivot  ve  Talmud - Tora  kurumlarının  resmen  kapanmasına  rağmen,  her  Yahudi  evi,   bir  Yeşiva 'ya  dönüşmüştür.  Bilgele 'ler  ev  sahiplerini  tehlikeye  sokmamak  için,  devamlı   yer  değiştirmişler,  hatta  bir  yerleşim  yerini  bırakarak,  başka  bir  yerleşim  yerine  geçip,   köy  köy,  ilçe  ilçe  dolaşmışlardır.  Gayeleri  düşmanlardan  gizlenmekti.

Yose  ben  Yoezer,  Bilge 'ler  bir  yerden  başka  bir  yere  giderken,  başkalarının  da  onları   izlemelerini,  yollarda  giderken   "  Bilge 'lerin  kaldırdıkları  ayak  tozlarına "   bulaşmaktan      çekinmemelerini  istemiştir.  Vardıkları  yeni  yerlerde,  devamlı  Bilge 'lerin  yanında   kalmalarını  ve  onların  Tora  çalışmalarını  büyük  bir  arzu  ile  dinlemelerini  istemiştir.

Yose  ben  Yoezer 'in  sözlerini  buraya  kadar  devrin  özel  politik  durumuna  göre  izah  ettikten  sonra,  bu  kerre,  her  devir  için  geçerli  olacak  şekilde,  onları  açıklamaya  çalışalım.

 Her  Yahudi  ferdi, tam  bir  Yahudi  gibi   yaşamayı,  hayatını  ve  ailesinin  geleceğini  garantilemek  istiyorsa,  işe  önce  evinden  başlamalıdır.  Evinin  Ruhani  temellerini   Tora  öğrenimi  ile  atmalıdır. Tora  öğrenmek  isteyenlere  evini  açmalı,  Bilge 'lerin  ayak  tozlarına  bulaşmak  pahasına  olsa  bile  bu  amaçtan  kaçınmamalıdır.  Evi  buna  müsait  olmadığında,   kendisini  ve  bilhassa  çocuklarını  haftanın  veya  günün  belli  saatlerinde,  Tora  derslerine  katılmalarını  sağlamalıdır.  Bu  derslerde  verilen  öğütler,  büyük  bir  ciddiyet  ve  arzu  ile  dinlenmeli  ve  benimsenmelidir.

Ancak  bu  şekilde  Yahudi 'liğin  devamı  garanti  altına  alınır  ve  diğer  milletlerle  karışım  (  itbolelut   =   asimilasyon  ) önlenebilir.