Haftanın Peraşası BülteniSinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır...

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

12 Sivan

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5772

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:05

8:22

-----

Yeruşalayim

7:09

8:26

Tel Aviv

7:20

8:25

2 Haziran

Tel Aviv

7:24

8:29

İstanbul

8:17

8:57

2012

İstanbul

8:22

9:02

N A S O

 Hatırlatmalar

 

 

 

Bu HP .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 4:21-7:89)

[www.chabad.org]

Sinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır.

Tanrı, Moşe'ye "Sota - [Kocasına sadık olmadığından kuşkulanılan] Yoldan Çıkmış Kadın" kanunlarını açıklar. Şarap içmemeye ve saçını uzatmaya yemin eden ve bir ölüyle temas etmesi yasak olan "Nazir" ile ilgili kanun da verilir. Aaron ve soyundan gelen Koenler'e, Yisrael halkını nasıl mübarek kılacakları konusunda talimat verilir.

Yisrael'in on iki kabilesinin liderleri, sunağın açılışı için armağanlarını getirirler. Armağanlar aynı olmakla birlikte, her biri farklı bir günde getirilir ve hepsi Tora'da detaylarıyla tarif edilir.

NAZİRLER VE MANASTIRLAR

[Rabi Yosef Goldman / tannentorah.com]

 

Tanah'ta fiziksel açıdan en güçlü kişi elbette Şimşon'dur. Kendisi hayvanların en vahşi olanlarıyla güreşiyor, çıplak elleriyle bir stadyumu bile yıkabiliyordu. Sonunda Şimşon saçının tıraş edilmesiyle mahvoldu, çünkü Delila saçını kesince, Şimşon gücünü kaybetti. Neden böyle zararsız bir olay gücünü yok etmişti? Bunun nedeni Şimşon'un bir Nazir olmasıydı. Bu haftaki peraşada okuduğumuz gibi, bir Nazir'in kutsal yemini onu saçını kesmekten, ölülerle temas etmekten ve şarap içmekten alıkoyuyordu.

Kişinin Nazirlik döneminin sonunda, Kutsal Mekân'a götürmesi gereken bazı bağışlanma korbanları vardı. Talmud kendi isteğiyle kendini frenleyen ve kendine bazı yasaklar koyan bir Nazir'in neden kanun hükmünün ötesinde bir bağışlanma gereğini gördüğünü sorar. Nazir ne suç işlemiştir? Talmud'daki görüşlerden birine göre, kendini şarap içme zevkinden mahrum eden kişi günahkâr sayılır.

Şimdi akla şu soru gelebilir: Kişinin kendisini herhangi bir şeyden mahrum etmesi neden yanlıştır? Sırf Yaradan bize şarabın meyvesinden keyif almamıza izin verdi diye onu içmemiz şart mıdır? Kaşer mührü taşıyan, ama yine de kullanmamaya karar verdiğim her üründen sorumlu tutulmam mı gerekir? Sırf çok sevilen bir dondurma geçenlerde kaşerut yetkilileri tarafından onaylandığı için, sırf dondurulmuş meyve püresine sadık kaldım diye günahkâr mı sayılırım? Ve filanca yerde açılmış olan o şık Kaşer lokantaya henüz gidememişsem, umutsuz bir şekilde bağışlanmaya mı ihtiyacım var?

Görünen o ki, bunun cevabı, meselenin açık bir günahla değil tavırla alakalı olmasında yatmaktadır. Yaşamanın en doğru şekli nedir? Tanrı'nın yarattığı şeylere ve maddi dünyaya yaklaşımımız ne olmalıdır? Kutsal olmak için kendimizi toplumdan ayırmalı mıyız? Dindarlığımıza engel olabileceği için kutsal olmayan şeyleri tamamen reddetmeli miyiz?

Bekârlığı tavsiye eden ve dünyevi faaliyetlerin gündelik çarkından kendilerini uzaklaştıran ideolojiler vardır. Bedeni kirli sayarlar ve evlilik onlar için beşeri zaafa ödün vermekten başka bir şey değildir. Bir de ruhsal âlemden kaçmak için dağlara tırmananlar vardır. Cennet güvensiz sokak köşelerinden ve şehir hayatının dar geçitlerinden çok daha güzel ve keyiflidir; dolayısıyla onlara göre cennet uğruna diğer şeylerden ödün vermek gerekir.

Yahudilik bunu farklı bir şekilde görür. Bizler ne reddeden, ne de kaçan ideolojileri izliyoruz. Biz Tanrı'nın dünyasını kucaklıyor ve ona odaklanıyoruz. Tabi ki belirgin prensipler, hatta kurallar ve yasalar vardır. Ancak Tora çerçevesinin içinde Tanrı'nın evreni ile çalışmalıyız. "Tanrı başlangıçta gökleri ve yeryüzünü yarattı." Dünyevilik de O'nun engin, ebedi planının bir parçasıdır. Bu planda dünyevi varlıklar, erkek ve kadınlar zamanlarını, enerjilerini, servetlerini ve akıllarını maddi âleme Tanrısallık aşılamaya harcamalıdırlar. Yaptığımız her mitsva sadece bunu başarmak içindir. Fiziksel olanı alıp onu maneviye dönüştürürüz, ama bunu yok ederek veya ondan uzaklaşarak değil, onunla yüz yüze gelerek, onu kutsal ve anlamlı bir şey haline getirerek gerçekleştiririz.

"Yahudilerin manastırları yoktur" der bir atasözü. Bir yeşiva, manastır olarak değil, maddi dünyaya manevi değerler katmak üzere öğrencilerimizi eğiten bir okul olarak düşünülmüştür. O halde yükseltilmiş maneviyat arayışında olan, kendi ahlaki zaafı yüzünden Yaradan'ın bize izin verdiği şeylerden uzaklaşmayı gerekli gören Nazir, bir bakıma günahkârdır. Onun bu tavrı da gerçekten bağışlanmayı gerektirir.

Yahudilik bizim bu dünyada daha yüksek, farklı bir dünyanın hayatını sürdürmemizi ister. Toplumun boşluğunun bizi aşağı çekmesine izin vermekten ziyade, toplumumuzu daha iyiye doğru değiştirmekte kesin bir şekilde ısrarcı olmakla yükümlüyüz.

Elbette şarabı içeceksiniz ama Kiduş okumayı, beraha söylemeyi ve Lehayim demeyi unutmayın!

DEVAR TORA

 [Rav Moşe Benveniste]

TANRI VE YARGI

 

U aya omer: ayilodim lamut, veametim lihyot, veahayim ladun, leda ulodia uleivada, şeu el u ayotser u abore u amevin u a din. Baruh U, Şeen lefanav lo avla velo şihha ... Al korhaha ata notsar, veal korhaha ata nolad, veal korhaha ata hay, veal korhaha ata met. Veal korhaha ata atid liten din ve heşbon lifne meleh malhe amelahim. Akadoş Baruh U (Pirke Avot 4/22). Rabi Elazar Akapar der ki: Dünyaya gelen herkes eninde sonunda ölecek. Ancak kutsal olan ruh ölümsüzdür. Herkes dünyada iken uygulamalarından dolayı yaratana hesap verecek. Yüce Tanrı yargıçtır. Onda unutkanlık yoktur. Yüce Tanrı adildir. İnsan isteği dışında yaratıldı, isteği dışında doğdu, ve günü gelince isteği dışında bu dünyayı terk edecek. Ancak eninde sonunda tüm icraatlarının hesabını Tanrıya verecek.

Rabi Elazar daha önce şöyle demişti: Akina veatava ve akavod motsein et aadam min aolam.

Kıskançlık, ihtiras ve paye peşinde koşmak insanı canından eder.

Rabi Elazar öğretisinde bu üç kötü davranış biçiminden kurtulmanın çarelerini öneriyor. Bu geçici dünyayı her canlı bir gün terk etmek mecburiyetinde kalacak; bu sonucu paylaşacak hemcinsini ne diye kıskansın?

İhtirasa gelince; şunun bilinmesi gerekir: Her ne kadar bu dünyayı er veya geç terk edecekse de, yüce Tanrı'nın ona bahşettiği NEŞAMA - KUTSAL RUH ölümsüzdür. Ancak ruhun ölümsüzlüğe kavuşması için Rabilerimiz bu tavsiyede bulundular.

(Masehet Tamid 32/A) Ma yaase adam veyihye? Yamit et atsmo. Bu dünyada ölü gibi ihtirastan uzak olan kişinin kutsal ruhu sonsuza kadar yaşayacak. Paye peşinde koşanlar için de kral Şelomo şöyle der:

Vayşabeah ani et ametim şekevar metu min ahayim aşer emma hayim adenna (Koelet 4/2) Yaşarken ölü gibi tevazu içinde olan kişiyi methederim.

Paye peşinde koşanlar şunu bilmelidirler ki; Yüce Tanrının yargısı önünde kişi payesine göre değil, davranışlarına göre yargılanır.

Rabilerimiz şöyle derler: Leolam yargiz adam yetser tov al yetser ara (Berahot5/A)  Ömür boyu insan devamlı iyi dürtü ile kötü dürtü arasında büyük bir mücadele verir.

İyi dürtünün bu mücadeleden galip gelmesi için birçok tavsiyelerde bulunurlar. Hiçbiri fayda vermese, sonunda bu fani dünyadan ayrılmak mecburiyetinde olacağını hatırlatırlar.

Rabi Elizer şöyle der: Veşuv yom ehad lifne mitateha (Pirke Avot 2/10) Ölümden bir gün önce pişmanlık duyarak tövbe edersen, yüce Tanrı merhametlidir seni affeder.

Ancak kişi öleceği günü bilmediği için, her gün yüce Tanrının bizlere gösterdiği doğru yolda ilerlememiz gerekir.

Kral David şöyle der:  Milefaneha mişpati yetse, eneha tehezenna meşarim (Teilim 17/2) Yüce Tanrım hükmüm senden çıkar çünkü sen gerçeği görürsün.

Ne mutlu bizlere de gerçekleri görebilirsek.

Tekrar görüşmek üzere.

Rav Moşe Benveniste

 

MAASE

[Talmud - Şabat 88]

Antlaşma

 

Aşağıdaki öykü Janowska Toplama Kampında bir olaya tanık olan Blujov Rebbesi Rabi Yisrael Spira tarafından anlatılmıştır:

Almanlar her sabah gün ağarırken bizi, ancak karanlık basınca sona erecek zor bir çalışma günü için kampın dışına götürürlerdi. Her çift işçiye dev bir testere verilir ve belirli sayıda kütükleri kesmesi beklenirdi. Kamptaki korkunç şartlar ve hayatta kalmak için bize verilen açlık düzeyindeki öğünler yüzünden, çoğumuz zor ayakta durabiliyorduk. Ama hayatımızın buna bağlı olduğunu bildiğimiz için kütükleri kesmeye devam ettik; işini yapamayan veya belirlenen sayıda kütük kesmeyen kişi anında öldürülüyordu.

Bir gün ağır testereyi işçi ortağımla itip çekerken, bizim takımdan genç bir kadın bana yaklaştı. Yüzünün solgunluğu onun fiziksel olarak son derece güçsüz olduğunu gösteriyordu. "Rebbe, bir bıçağın var mı?" diye bana fısıldadı. Hemen onun niyetini anladım ve üzerimdeki büyük sorumluluğu hissettim. Niyetlendiği şeyden onu vazgeçirme çabası içinde yüreğimdeki tüm sevgiyi ve ikna kabiliyetimi ona odaklayarak yalvardım: "Kızım, hayatına son verme. Hayatının şimdi canlı bir cehennem olduğunu ve ölümün kutsanmış bir kurtuluş gibi göründüğünü biliyorum. Ama hiçbir zaman ümidimizi kaybetmemeliyiz. Tanrı'nın yardımı ile bu işkencede hayatta kalacağız ve daha güzel günlerimiz olacaktır."

Ama kadın sözlerimi duymuyor gibiydi. "Bir bıçak, bir bıçak almalıyım. Şimdi. Çok geç olmadan," diye tekrarladı kadın.

O anda Alman muhafızlardan bir tanesi fısıltılarımızı duydu ve bize yaklaştı. "Bu kadın sana ne dedi?" diye bana sordu.

İkimiz de donakaldık. İş sırasında konuşmak ciddi bir suçtu. Kampta birçok arkadaşımız çok daha hafif suçlar yüzünden anında vurulmuşlardı.

İlk toparlanan kadın oldu. "Ondan bir bıçak istedim," diye cevap verdi. Daha sonra dehşet içinde muhafıza aynı soruyu sorduğunu işittim. "Bana bir bıçak verin!"

Alman asker de kadının niyetini anladı ve dudaklarında şeytani bir gülümseme belirdi. Kuşkusuz o asker daha önce umutsuzluktan kendilerini kampı çevreleyen elektrikli çite atan insanların ölü bedenlerini görmüş olmalıydı. Ama bu onun için yeni bir sahne olacaktı. Asker yine gülümseyerek cebine baktı ve kadına küçük bir bıçak verdi.

Bıçağı alan kadın hemen çalıştığı noktaya giderek, bir kütüğün üzerine yerleştirdiği paçavralardan oluşmuş küçük bir bohçanın üzerine eğildi. Hemen bohçayı açarak içinden küçük bir çocuk çıkardı. Şaşkın bakışlarımızın önünde bir haftalık çocuğunu ustaca ve hızlı bir şekilde sünnet etti.

Kadın yüksek sesle, "Bizi Emirleriyle kutsamış olan ve bize [oğlumuzu] Atamız Avraam'ın antlaşmasına dâhil etmemizi emreden Sen, Tanrımız, Mübareksin" sözlerini söyledi.

Kadın bebeği kollarında sallayarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Daha sonra, gökyüzüne seslendi: "Evrenin Efendisi! Sekiz gün önce bana bir çocuk verdin. Ama şimdi onu geri alırken onu tam bir Yahudi olarak alacaksın."

Kadın "işte bıçağınız," diyerek kutsal aleti Alman askere uzattı. "Teşekkür ederim."

ŞABAT ALAHALARINA GİRİŞ

[Rabi Daniel Schloss - www.pidyon.org]

Şabat alahalarıyla ilgili bu yazı dizisi Mişna'da (Şabat 7:2) listelenen 39 melahaya dair temel prensipleri, Rabinik yasaklamalarla birlikte ele alacaktır. Bu dizi Şabat kanunlarını orijinal kaynaklarından öğrenmenin yerini tutma amaçlı değildir. Amaç, Şabat'ın ayrıntılı kanunlarını anlamakta, hatırlamakta ve uygulamakta yardımcı olacak bir rehber sunmaktır. Şabat çok önemli bir konu olduğundan, burada yazılanlardan uygulamasal sonuçlara varılmamalı, çıkabilecek sorularda bir Rav'a başvurulmalıdır.

Melaha 11:  OFE - FIRINDA PİŞİRMEK

 

Şabat gününde ısıyla yiyecek hazırlama kuralları

 

Av Melaha: Mişkan'da ve Bet-Amikdaş'taki özel masnın üzerine yerleştirilen Lehem Apanim adlı ekmekleri fırında pişirmek.

Teme Prensip: Ateşin ısısıyla bir maddenin fiziksel durumunu değiştirmek.

 

Toladalar:

1.      Bişul: (Sıcak sıvı aracılığıyla) pişirmek, haşlamak veya yağda kızartmak.

2.      Tsli: Doğrudan ateşle kızartmak veya pişirmek.

Not: Bu Melaha bir maddeyi "Yad Soledet Bo" (yani eli hemen geri çekmeye neden olan) sıcaklığa gelecek şekilde ısıtmayı içerir, ki bu konudaki en düşük derece 45 ˚C olarak tespit edilmiştir.

PERAŞADAN DERSLER

[Rabi Şelomo Ressler - www.weeklydvar.com]

Belki de en ünlü beraha bu haftaki peraşada bulunmaktadır. Koenlerin Berahası "Birkat Koanim" (Bamidbar 6:24-26) her Şabat akşamı bir ebeveynler tarafından çocuklara verilen berahanın da bir parçasıdır. Bu beraha üç cümleye ayrılmıştır ve her biri iki önemli unsur içerir: Tanrı'nın verdiği beraha/bereket, bu berahanın sebep olacağı bazı tuzakları engellemek için bir dua.

Berahanın ilk bölümünde Koenler şunları söylerler: "Tanrı seni mübarek kılsın ve korusun" Sifre buradaki mübarek kılmanın maddi bereketi kastettiğini belirtir. Ancak paranın yok etme gücü de vardır. Bu nedenle, para ile ilgili bir beraha, onun getirebileceği tehlikelerden korunma berahasını da içermediği müddetçe tam bir beraha sayılmaz. Bu nedenle, berahanın sonu "Tanrı seni korusun" şeklindedir.

İkinci bölümde ise Koenler şunları söylerler: "Tanrı, Yüzünü sana doğru ışıtsın ve seni güzelleştirsin." Tanrı'nın ışığı genellikle Tora bilgisi ile bağdaştırılır (Mişle 6:23). Ancak, kişi Tora'nın her kelimesini bildiği zaman bile, başkaları ile uygun bir şekilde iletişim kurma yeteneğinden yoksun olabilir. Bu nedenle, bu kutsama, hen (letafet) sözcüğünün türevi olan vihuneka (seni güzelleştirsin; sana letafet versin) sözcüğü ile biter. Bu son sözcük bize başkalarına karşı nazik olmamız gerektiğini, çünkü bilginin bazen kişiyi dar görüşlü hatta kibirli kılabileceğini söyler.

Koenler berahanın son kısmında şunu söylerler: "Tanrı Yüzü'nü sana doğru kaldırsın ve sana barış versin." Bu beraha kişinin her zaman Tanrı'nın varlığını hissetmesi gerektiğini, çünkü genellikle Tanrı'nın yüzünü bizden gizlediğini hissettiğimizi ifade eder. (İbranicede yisa, yani "kaldırsın" sözcüğü Tanrı'nın Kendisi'ni gizlemesinin tam tersini belirtir). Her zaman Tanrı'nın varlığının içimize nüfuz etmesini umut etmemize rağmen, bu deneyim bile bazen kişinin dünyayı nasıl değiştireceği konusundaki bakışını çarpıtabilir. İnsanlar çok kez, Tanrı adına alçakça şeyler yapmışlardır. Bu nedenle, metin Tanrı'ya köklü bir inancın kutsamasıyla, şalom (barış) ya da şalem (bütün) sözcüğüyle biter. Bu üç yönlü kutsama bize mutlak iyinin var olmadığını hatırlatır. İleriye atılan her adım her zaman beklenmedik sorunların olasılığını içerir. Bizler de bu farkındalık ile kutsanalım.

Haftanın Sözü

[www.weeklydvar.com]

 

Endişe, sallanan bir koltuk gibidir.

Size yapılacak bir iş verir, ama sizi hiçbir yere götürmez.

-- Dorothy Galyean

 

Haftanın Peraşası'nı, t e b e r r u d a b u l u n a r a k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.