ses

Şofar sesleri: Roş Aşana bayramı yaklaşırken Devarim peraşalarının sonuna doğru konu bu yöne doğru kaymaya başlar. Roş Aşana’nın en belirgin ibadetlerinden biri Şofar ile gerçekleştirilendir. Bu ibadette Şofar’dan üç farklı sesin yükseldiğini görürüz. Bunlar sırasıyla “Tekia” yani düz uzun bir ses, “Şevarim” üç kesik ses ve “Terua” en dokuz olmak üzere kesik kesik seslerdir. Büyük bilge Şela AKadoş bu üç sesin sembolizmini bizlerle paylaşır.

İlk ses olan Tekia hepimizin günahsız, bozulmamış, kırılmamış bir şekilde doğduğumuzu anlatır. Doğamız gereği iyi ve saf durumda doğar basitçe bu saflığımızı belirli bir yaşa kadar muhafaza ederiz. Ancak bir noktada kırılır, başarısız olur, hata yapmaya başlar, günah işler, yapmamamız gereken şeyleri yaparak, kaymamamız gereken yönlere gideriz. Bu kırılma anı üç kısa ses şeklinde tabir ettiğimiz Şevarim ile anlatılır. Kesik kesik bir ağlama sesi ve haykırış gibi duyulan Terua pişmanlığımızı haykırır gibidir. Kırıldığımızı fark edip dönmek istediğimizde önce pişmanlığımızı dile getirir daha iyi olmak amacıyla teşuva yoluna girmeye başlarız. Roş Aşana’daki otuz seslik ilk Şofar’ın ilk üçlük gurubu “Tekia – Şevarim – Terua – Tekia” şeklinde sıralanır. Şela AKadoş bu sıralamayı yaşam evrelerimiz gibi tanımlar. Saf ve günahsız bir doğuş, arkasından yanlışların peşinden giderek kırılma, ağlayarak pişmanlığını dile getirme ve yeniden saf ve kırılmamış halimize dönüş. Yani saf ve bozulmamış halimize yeniden kavuşma.

Roş Aşana’nın Tora’daki karşılığına baktığımız zaman bu gün için “Yom Terua” ifadesi kullanılır. Evet bu günlerde farklı üç ses üflesek de birincil önem arz eden ses Terua’dır. Çünkü bu ses hatalarımızdan dolayı duyduğumuz pişmanlığı, düzeltilmesi gerekenlerin varlığı ve bunun için gösterilmesi gereken çabayı sembolize etmektedir.  

Terua’yı bilmek: Teilim’de “aşre aam yodee terua – ne mutlu ona ki terua hakkında bilgi sahibi olan toplumdur” denmektedir. Hatta otuz seslik ilk Şofar çalınımını tamamladığımız zaman Hazan bu sözü söyleyerek bizleri Aşre duasına bağlar. Kırıldığımızı kendimizi düzeltmemiz gerektiğini anlayacak ve bilecek kadar kendimizi tanıyorsak gerçekten toplum olarak mutlu olmamız gerekir. Buna bir de teşuva yapmak için tevazu ile hareket etmek eklenince Roş Aşana günü çalınan Şofar hedefine yaklaşmış demektir.

Bazen her yaptığımızın doğru olduğunu düşünürüz. Aslında birçoğumuz hep yaptığının doğru, her düşündüğünün mantıklı her adımının da hedefe doğru yürüdüğünü zannederek hata yapar. Bizler yanlışlarımızı kabul etmekten ve bunun yarattığı hisleri duyumsamaktan hoşlanmayız. Elul ayında bile yanlışlarımızı kabul ederken zorlanırız çünkü doğamızda kendimizi az veya çok beğenmek vardır. Egomuz bizi kendimize dönmemiz için desteklemez. Ancak zor olsa da Terua yapmamız gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. Dönmek için tevazu şarttır. Teşuva için cesaret göstermek gerekir. Geri dönmek ve iyi bir insan olmak için de yanlışları kabullenmek, hata yapabileceğimizi bilmek ama bunlardan sıyrılmak için azimli davranmak esastır. Bunları yaptığımız zaman toplum olarak Terua’nın verdiği mesajı anlayabilmiş oluruz. Bunun karşılığı da Tanrı’ya biraz daha yakınlaşabilmektir.

Ancak yaptıklarımızın doğruluğu konusunda ısrarcı olmamız, gelişme ihtiyacı duymamamız, ilerleme kapılarını kapatmamız anlamına gelir. Bu büyümek istesek de büyüyememek demektir. Çünkü bizlerin gelişimini kelepçe gibi engelleyen ve bizleri esir alan egomuz yetser ara tarafından yönetilmekte ve doğruyu bulmamızı geciktirmektedir. Terua sesi kalplere işlediğinde o zaman doğruyu bulma umudumuz da artar. 

Geliyor: Roş Aşana çok yaklaştı. Hadi hepimiz davranışlarımız hakkında ciddi ve dürüst bir şekilde düşünelim. Her zaman haklı olduğumuzu düşünmekten vazgeçelim. Çünkü her zaman haklı olamayız. İnsan olarak mükemmellikten uzağız. Yanlışlarımızı cesaret ve dürüstlükle kabul etmeyi bilelim. Verimli bir Yamim Noraim geçirmek için kararlı ve istekli olalım.  Böylece yeni başlangıç fırsatını değerlendirme şansımızı yaratalım. Bunu başarmak kolay değildir. Ancak etrafımıza ve kendimize “iyi hisler” vermeye başlayarak ilk adımı atmak mümkün olabilir. Hayatımızdaki nimetlere şükretmek iyi bir başlangıçtır. Hayatımızdaki olumsuzlukları konuşacağımıza iyi şeylerden söz etmek mutlu olmanın yoludur. Evet sıkıntılar vardır olacaktır da ama önemli olan bunları gördüğümüz gibi sahip olduğumuz güzellikleri de görebilmeliyiz.