Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler

29 İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5783

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:52

20:13

-----

Yeruşalayim

18:56

20:18

Tel Aviv

19:12

20:15

20 MAYIS

Tel Aviv

19:16

20:20

İstanbul

20:04

20:47

2023

İstanbul

20:10

20:53

İzmir

19:59

20:49

İzmir

20:04

20:55

BAMİDBAR -במדבר

21 MAYIS 2023 PAZAR ROŞ HODEŞ SİVAN

26-27 MAYIS 2023 ŞAVUOT

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 1:1-4:20)


Sinay çölünde, Tanrı Yisrael'in on iki kabilesini kapsayan bir nüfus sayımı yapılmasını emreder. Moşe, askere alınabilecek yaşta (20 ile 60 yaş arası) 603.550 erkek sayar; Levi kabilesinin, sayıları 22.300'ü bulan ve yaşları 1 aylıktan büyük olan erkekleri ise ayrıca sayılır.

Leviler Mişkan'da hizmet edecekler, Altın Buzağı olayı sonrasında kutsal göreve uygunluklarını kaybeden Behorlar'ın yerine geçeceklerdir. Yerlerini alacak bir Levi bulamayan 273 Behor ise kendilerini azat etmek için beş şekel "fidye" ödeyecektir.

Bir kamp dağıldığı zaman, üç Levi ailesi Mişkan'ı parçalarına ayırıp bir sonraki kampın tam ortasında yeniden kurardı. Daha sonra Mişkan'ın çevresine kendi çadırlarını kurarlardı. Mişkan'ın özel eşyalarını (Menora, Aron vs.) kendi özel örtüleri içerisinde omuzlarında taşıyan Keat ailesi, Mişkan'ın güneyine kamp kurardı. Mişkan'ın goblenleri ve çatı örtülerinden sorumlu olan Gerşon ailesi ise Mişkan'ın batısında kamp kurardı. Duvar kalaslarını sütunlarını taşıyan Merari ailesi ise kuzeye yerleşirdi. Mişkan'ın giriş kapısının karşısında, yani doğusunda ise Moşe, Aron ve Aron'un oğullarının çadırları yer alırdı.

On iki kabile, Levi ailelerinin oluşturduğu dairenin dışında her birinde üç kabile olan dört grup halinde kamp kurarlardı. Doğuda Yeuda (nüfus: 74.600), Yisahar (54.400) ve Zevulun (57.400) kabileleri; güneyde Reuven (46.500), Şimon (59.300) ve Gad (45.650) kabileleri; batıda Efrayim (40.500), Menaşe (32.200) ve Binyamin (35.400) kabileleri ve kuzeyde Dan (62.700), Aşer (42.500) ve Naftali (53.400) kabileleri bulunurdu. Bu kamp düzeni seyahat ederken de korunurdu. Her kabilenin kendi Nasi'si (prensi ya da lideri) ile kabile renklerini ve amblemini taşıyan bir bayrağı vardı.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

KRAL MI YIKIM MI?

Özel bir kabile: Bamidbar kitabının aynı ismi taşıyan ilk peraşasında Bene Yisrael’in sayıldığını görmekteyiz. Bu sayımda yirmi ile elli yaş arasındaki erkekler sayılmakta ve bunların sayıları kabile kabile verilmektedir. Levi kabilesi bu sayma yönteminden daha farklı bir şekilde ayrı bir sayıma tabi tutulmaktadır. Levi kabilesi bir aylıktan itibaren sayıma dahil edilmektedir. Burada ortaya çıkan sonuç ise dikkat çekicidir. Çünkü Levi kabilesi daha geniş bir şekilde sayılmasına rağmen sadece yirmi iki bin kişi çıkmakta ve bu sayı da en küçük sayıya sahip kabilenin yarısı bile etmemektedir. Hatta diğer kabilelerin sayım yöntemi onlara uygulansa bu sayı en az nüfusa sahip kabilenin üçte birine veya dörtte birine denk gelebilecektir. RaMBaN burada haklı bir sorunun sorulması gerektiğini savunur.

Levi kabilesi Tanrı’ya en yakın kabiledir. Hatta bu kabile ileride toprak sahibi olmayacak ve sadece kutsal işlerle uğraşacaktır. Levi kabilesi altın buzağı günahına karışmamıştır. Bu yüzden de onlardan kimse hayatını kaybetmemiştir. Bu kadar özel bir kabilenin sayıca az olması neye göre açıklanmalıdır?

Farklı görüşler: RaMBaN sorduğu soruya iki farklı bakış açısı getirir. İlki Mısır esareti ile ilgilidir. Levi kabilesi Mısır esaretinde köle konumuna düşmeyen ve bu yüzden de sıkıntı çekmeyen tek kabiledir. Bu yüzden de Mısır boyunduruğu altına girmiş olan diğer kabileler gibi sıkıntıya karşı çoğalmamışlardır. Bu da onların sayılarının çok fazla artmadığını göstermektedir. İkinci bakış açısına göre Yaakov Avinu Şehem saldırısından dolayı Levi kabilesine kızgındır ve belki de sayılarının artmaması için bir dilekte bulunmuştur. Or AHayim ikinci seçeneğin geçerli olamayacağını ifade eder. Çünkü Yaakov’un sözlerinde veya uyarılarında çoğalmamaları ile ilgili bir kısıtlama getirir bir ifade yer almamaktadır. Birinci görüş için de Or AHayim pasuğun farklı algılanması gerektiğini savunmaktadır. Bilgelere göre sıkıntı başlamadan, daha doğrusu Yaakov Avinu ölmeden Bene Yisrael altı yüz bin sayısına erişmiştir. Sıkıntılar ne kadar artarsa artsın bu sayının korunması mümkün olmuştur. Yaakov yaşarken doğan çocuklar henüz küçük olduklarından göze batmamaktadır. Ancak çocuklar büyüdüğünde ve Mısır demografisi etkilenmeye başladığında Paro kölelik tedbirlerini uygulamaya başlar. Ne uygulanırsa uygulansın sayı çıkışa kadar aynen muhafaza edilmiştir. Levi kabilesinin önceden fazla olduğu ama sıkıntı zamanında azaldığı tezi de gerçeği yansıtmamaktadır çünkü Levi kabilesi atalarının sahip olduğu kutsamaya sahiptir.

Lideri izlemek: Levi kabilesi aslında liderlerini takip etmişlerdir. Kabilenin lideri olan Amram Paro’nun erkek çocukları nehre atma kararı sonrasında eşinden ayrılır. Levi kabilesi de liderleri gibi davranır. Ancak bilgelere göre Bene Yisrael’in tamamı büyük bir baskı ve umutsuzluk içinde olduklarından bu kararı uygulamaz. Hatta o kadar büyük bir sıkıntı içine düşerler ki çocuklarını doğurduktan sonra onları sahiplenmez ve dışarıda bırakırlar. Sıkıntı çekmeyen Levi kabilesi çocuklarının boşta kalmalarını istemediğinden ayrılma kararını uygular ve sayıca daha az kalırlar.

Burada Amram’ın yeniden evlendiği sorusu gündeme gelebilir. Gerçekten de Amram kızı Miryam’ın peygamberlik görüşü doğrultusunda yeniden eşi ile evlenir ve Moşe dünyaya gelir. Or AHayim Amram’ın bu evliliği kızının peygambersel görüşünden dolayı gerçekleştirdiğini Levi kabilesinin diğer üyelerinin tamamının bu yeniden evlenme kararını tatbik etmediğini paylaşır. Bu da Rabi’ye göre Levi kabilesinin sayılarının az olmasının nedenidir.

Burada asıl soruyu da eklemek gerekir. Levi kabilesi Tanrı’ya en yakın O’nun emirlerini dinleyen ve yerine getiren bir kabile iken Tora’daki ilk mitsva olan “pru urvu” yani çoğalma mitsvasını neden yerine getirmekten kaçınmışlardır? Kolay zamanlarda olduğu gibi zor zamanlarda da Tanrı’nın emirlerini yerine getirmek gerekli değil midir?

Gemara Masehet Taanit’te yer alan bir öğreti bu sorumuza yanıt verebilir. Gemara kıtlık zamanlarında eşler arasında ilişkinin devamını onaylamamaktadır. Çünkü dünyaya gelecek olan bebeğin kıtlık yüzünden sıkıntı çekmesini istememektedir. Levi kabilesi erkek çocukların hayatlarının tehlikede olduğu ortamı bir kıtlık zamanı gibi değerlendirmiş ve çocuk sahibi olmamışlardır. Buna rağmen yirmi iki bin gibi bir sayıya ulaşılması Levi kabilesi için bir kutsama niteliğindedir. Nitekim Divre Ayamim kitabında David Ameleh zamanında otuz ile elli yaş arası Levi kabilesinin nüfusunun otuz sekiz bin olduğu yazılmıştır. Bu da normal zamanlarda Levi kabilesinin de diğer kabileler gibi iyi bir nüfusa sahip olabildiklerinin bir göstergesidir.

Biraz da bayrama bakalım: Şavuot bayramı diğer bayramlarımızdan daha farklıdır. Üç ziyaret bayramları içerisinde de tarihi belirtilmeyen tek bayramdır. Sadece Pesah’ın çıkışından itibaren yani ikinci gecesinden itibaren yedi tam hafta sayımı vardır ve ardından da bayram kutlanmaktadır. RaMBaN’a göre Pesah yedi gündür birinci ve yedinci günleri yom tov olarak bilinir. Aradaki kırk dokuz gün ise Hol Amoed gibidir. Bu sürenin sonunda sekizinci günde ancak aslında ellinci günde bir anlamda sekizinci haftanın ilk gününde Şavuot bayramı kutlanır. Arizal bu düşünceye bir kuralla destek verir. Onun görüşüne göre de kırk dokuz günlük Omer süresi boyunca Hol Amoed kuralları işler ve tıraş olunmaz. Şavuot bayramının bir başka ismi de Atseret olarak bilinir. Atseret noktalama veya toplanma anlamına gelir. Nitekim Sukot bayramının hemen bitiminde Şemini Hag Atseret kutlanır. Benzer şekilde Şavuot bayramı da Pesah’ın sekizinci günü “atseret” gibidir.

Regalim söz konusu olunca her bayramda “Mısır çıkışı” “zeher litsiat Mitsrayim” sözcükleriyle anılır. Bunu Pesah için anlamak mümkündür. Çünkü bu bayramda çıkış gerçekleşir “zman herutenu – özgürlüğün zamanı” dediğimiz bu olay Mısır çıkışı ile bire bir ilintilidir. Sukot ile de ilişki kurmak kolaydır. “Zman simhatenu” dediğimiz Sukot bayramında Mısır çıkışı çölde bizlere eşlik eden “anane kavod – onur bulutları” anımsanmaktadır. “Zman matan toratenu” dediğimiz Şavuot için durum çok anlaşılır değildir. Çünkü Tora’nın alınışı ile Mısır çıkışını nasıl ilişkilendirmek gerekir sorusunun yanıtını Pirke Avot ile vermeye çalışacağız.

Ki Tisa peraşasındaki pasuk “veamihtav mihtav E.loim u harut al aluhot – yazı Tanrı’nın yazısıydı ve tabletlere hak edilmişti” demektedir. Pirke Avot “harut – hak edilmiş” sözcüğünün “herut – özgürlük” olarak da okunabileceğini öğretmektedir. Pirke Avot bir kişinin özgürlüğünün ancak Tora öğrenimi ile sağlanabileceğini öğretmekte ve Mısır çıkışının kazandırdığı özgürlüğün fiziksel özgürlük olduğuna dikkat çekmektedir. Tanrı’nın Moşe ile olan ilk temasında yanan çalıda bu zaten orijinal plan olarak ortaya konmuştu. Mısır çıkışından sonra “taavdun et AE.loim al aar aze – bu dağda Tanrı’ya ibadet edeceksiniz” denirken asıl istikametin ne olduğu zaten gösterilmiştir. Çünkü fiziksel özgürlük kişiye bir istikamet kazandırmamaktadır. Kurallar olmadan yaşanan bir özgürlük sadece felaket getirecektir. Bene Yisrael bir yere bağlanmaya devam etmektedirler ancak patron artık firavun değildir. Patron Tanrı’dır ve O’nun kurallarının gereğince gerçekleşecek yolculuk asıl özgürlüğü beraberinde getirecektir.

Kral mı Yıkım mı? Yahudilikte kral olabilmek için aranan ilk özelliklerden biri kendi kendinin kralı olmayı başarabilmektir. Kendisini kontrol edemeyen insan başkaları üzerinde hüküm süremez. David bir peygamber aynı zamanda da kraldır. Ancak Bat Şeva ile günah işlediği zaman bir anlamda yeniden dönüşüne kadar krallığı kaybetmiştir. Çünkü kendi kendisinin esiri olmuştur.

Kanımız karaciğerde şekillenir. Burada aynı zamanda Zohar’ın düşüncesine göre düşünce ve planlarımız da şekillenir. Buradan bu eylemler, düşünceler ve planlar kan yolu ile kalbe gelir ve oradan bütün vücuda yayılır. En sonunda beyin bu düşünce veya eylemin durumuna bakarak karar verir. Zohar bu işleyişin doğru olduğunu bunun tersi olan işleyişlerin ise felaket getireceğini öğretir. Bazen insanlar akıllarıyla değil de sadece kalp ile karar vermeyi isterler. Şöyle bir örnek verelim. Diyet yapan bir kişi diyetin üçüncü gününde önüne gelen çikolatalı pastaya bakmaktadır. Karaciğer “yemelisin” derken kalp “kesinlikle yemen lazım” ifadesinde ısrar eder. Beyin devrede ise “bu senin için zehir gibidir ağzına bile koyma” der. Genellikle böyle bir konuda beynimizi aklımızı dinlemeyip pastayı midemize göndeririz.

Göğüs hastalıkları uzmanlarının birçoğu sigaranın zararları konusunda söylevler verdiğini hepimiz biliriz. Ne gariptir ki içlerinden birçoğu sigara konusunda tiryakidir. Çünkü akıl ile değil kalp ile karar vermektedirler. İbranice’de “kral” sözcüğünün karşılığı olan “meleh” moah – lev – kaved” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşur. Beyin em başta karar verici ise sorun yoktur. Durum tersine dönerse ortaya çıkan sözcük “yıkım” anlamına gelen “kelem” sözcüğüdür.

Pesah sofrasında yumurta vardır. Yumurta rahim içindeyken dışarı çıkmak isteği ile doludur ve zamanı gelince çıkar. Bu olay Mısır çıkışını sembolize eder. Bir süre sonra ise yumurtadan bir hayat çıkar. Bu da “matan Tora”nın sembolüdür. Bir anlamda Pesah Şavuot ile tamamlanmıştır.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres

Öğrencilerin Çocuklarındır

Tora bir kısımda ‘Bunlar Aaron ve Moşe’nin torunlarıdır.’ (Bamidbar 3:1) diye başlar ve sonra sadece Aaron’un çocuklarından bahseder. Tora yanlışlıkla Aaron’un çocuklarını Moşe’nin çocukları gibi belirtmiş olamaz. Aksine, Tora önemli bir kavramın altını çizmektedir. Bir kişi birine Tora öğrettiğinde, o çocuk öğretmenin çocuğu sayılır. Moşe, Aaron’un çocuklarının amcası olsa da o çocuklara Tora ve Tanrı’nın yollarını öğrettiği için aynı zamanda yeğenlerinin babası sayılmaktadır. Bir Tora öğretmeni her açıdan öğrencilerinin manevi babasıdır.

Bir baba tek oğlunu Valotzin yeşivasına getirir. Roş Yeşiva Rav Naftali Tzvi Berlin ile konuşur ve ailenin tek çocuk olduğu için oğluna özel ilgi göstermelerini rica eder.

‘Sizin sadece bir tane ‘tek’ çocuğunuz var, benim ise dört yüz ‘tek’ çocuğum var şeklinde cevap verir Rav Berlin.

Bir öğretmen Hazon İş’e gelerek meslek değiştirmek istediğini ve pırlanta parlatıcısı olmaya karar verdiğini söyleyerek, tavsiye almak ister.

‘Sen zaten pırlantaları parlatmıyor musun ki?’ diye sorar Hazon İş.

Yahudi çocukları şekillendirirken bir Rav’ın öğrenciler üstündeki etkisi o kadar büyüktür ki, işte bu yüzden çok vicdanlı olması gerekir. Çocuklara bir şey öğretmeyi, günün sonunda sona eren ve geride bıraktığı rutin bir iş olarak görmemelidir. Aksine, Yahudi çocuklarına bir şey öğretmeyi asla sona ermeyen bir görev olarak görmeli ve sadece sınıf içerisinde öğrettikleriyle değil sınıf dışında sergilediği tutumla da bu eğitimin devam ettiğinin bilincinde olmalıdır. Bir Rav, davranışlarıyla, konuşma tarzıyla, dua edişiyle ve diğer insanlarla olan iletişim şekliyle öğrencilerine Tora yolunda liderlik etmelidir. Çocukların hayranlık duyacağı ve örnek alacağı tavırlar sergilemelidir. Çocukların en iyi öğrenme şekli, başkalarını izlemek ve onları örnek almaktır. Bu yüzden bir Rav her yaptığı şeyde ahlaki yönden örnek teşkil etmelidir. Günün sonunda, öğretmenlik yaptığı çocuklar ‘kendi çocuklarıdır.’

Aslında bir açıdan herkes, okulda çalışsa da çalışmasa da birer öğretmendir. Birilerine bir şey öğretmek için profesyonel bir Rav olmaya gerek yoktur. Eğer tutum ve davranışlarınızla etrafınızdakilerde hayranlık uyandırıyor ve onları olumlu yönde etkiliyorsanız çok verimli bir öğretmensinizdir.

Bir zamanlar çok tanınmış bir Rav’ın öğrencisine o Rav’la neden bu kadar çok zaman geçirdiği sorulur. Zaten ihtiyacı olan her şeyi o Rav’ın dersinde öğrenmemiş miydi? Daha fazla onunla vakit geçirmeye ne gerek vardı?

Öğrenci şöyle cevap verir: ‘Benim tek istediğim onun derslerini işitmek değil. Ben aynı zamanda Rav’ımın ayakkabılarını nasıl bağladığını da görmek istiyorum.’

Bu öğrencinin temel arzusu, Rav’ın günlük hayatında neler yaptığını izleyerek, kendi hayatını şekillendirmektir.

İşte bu yüzden, hayatlarını Tora öğretisi doğrultusunda yaşayan Talmid Hahamlarımız en büyük öğretmenlerimizdir.

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Sözle ifade edilmeden Omer sayımı geçerli midir?

Omer sayımı mutlaka ağızdan çıkan sözle ifade edilmelidir. Hazan söylediğinde “duyan söyleyen gibidir” esası gereğince kabul görür. Ancak sessiz, içinden söyleyen mecburiyetini yerine getirmeyeceği için hemen o anda beraha ile tekrar saymalıdır.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Geçen hafta Tora çalışma grubunda Bilam'ı ve onun Yisrael’i lanetleme girişimini tartışıyorduk. Bizi gerçekten etkileyen bir şey, Bilam'ın eşeği onunla konuşmaya başladığında nasıl şaşırmış görünmediğidir! Sadece cevap verir! Neden o ve yanındaki yardımcıları bu olay olduğunda tamamen normal davranırlar?

Sorumuzu Rabi David Rosenfeld yanıtlar:

Güzel sorunuz için teşekkür ederim. Haklısınız, Bilam eşeğinin birdenbire konuşmasına şaşırmıyor gibi görünüyor. Sanki başka biriyle konuşuyormuş gibi hemen cevap veriyor gibi durumu gözlüyoruz. Aslında Bilam şaşırmış olabilir ancak Tora’ya göre bu duruma hiç aldırış etmez hatta eşeğine cevap verir.

Rabenu Behaye  Tanrı'nın özellikle Bilam'ı şok etmek için böylesine olağanüstü bir mucize gerçekleştirdiğini açıklar. Tanrı, Bilam'ı deyim yerindeyse uyandırmak ister, böylece Tanrı'nın onun gitmesini istemediğini anlamasını bekler. Ancak Bilam, zalim, kötü doğası ve İsrael'i lanetleme konusundaki güçlü arzusu nedeniyle aldırış etmez. Eşeğine neredeyse hiç çekinmeden karşılık verir, yoluna devam eder.

Bilam bu tepkiyi vermemekle aslında nasıl bir insan olduğunu da gösterir.  Bilam çelişkilerin insanıdır. Bilam, en manevi deneyimlerin en kaba ve ahlaksız davranışlarla bir arada var olabileceği alt üst olmuş bir dünyada yaşar. Böylece, hiçbir şey onu şok etmez. Hiçbir anlamda “normal” bir hayat yaşamaz. Peygamberlik güçlerinin ilham vermek yerine lanetlemek için kullanıldığı kötü bir dünyada yaşar.

HAFTANIN SÖZÜ

Büyüklerle olan ilişkilerine dikkat et, çünkü onlar sadece kendi ihtiyaçları için bir insanla arkadaş olurlar. Kendilerine faydalı olduğu zaman dost gibi görünürler, fakat insanın sıkıntılı anında nedense yanında olmazlar. (Pirke Avot 2/3)