Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler

22 İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5783

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:47

20:07

-----

Yeruşalayim

18:52

20:13

Tel Aviv

19:07

20:10

13 MAYIS

Tel Aviv

19:12

20:15

İstanbul

19:57

20:40

2023

İstanbul

20:04

20:47

İzmir

19:52

20:43

İzmir

19:59

20:49

BEAR-בהר

BEHUKOTAY-בחקתי 



 

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Vayikra 25:1-26:2)

Tanrı, Sinay Dağı'nda Moşe'ye Şemita (toprağın çalıştırıldığı altı yılı takip eden yedinci "Şabat" yılı) kanunlarını verir. Tüm toprak işleri yedi yılda bir durdurulmalı ve herkes, insan ve hayvan, toprağın ürününü serbestçe alabilmelidir. Yedi Şemita döngüsü tamamlandıktan sonra, Yovel adı verilen ellinci yıl gelir. Ellinci yılda toprak işleri durur, tüm köleler serbest bırakılır ve Erets-Yisrael'de satılmış olan mülkler, esas sahiplerine geri verilir. Bearperaşası, arazi satışı ile ilgili ilave kanunları ve sahtekârlık ve tefecilikle ilgili yasakları da içerir.

Behukotay peraşasında ise Tanrı, Yisrael halkı emirlerine uyduğu takdirde, onların maddi refaha kavuşacaklarına ve anavatanlarında güvenli biçimde yaşayacaklarına söz verir. Kendisi ile anlaşmalarını terk etmeleri durumunda sürgün edilecekleri, zulme uğrayacakları ve başlarına başka kötülükler geleceği konusunda sert bir uyarıda bulunur. Ancak "düşmanlarının topraklarında bulundukları zaman bile onları terk etmeyeceğim; onları hiçbir zaman hor görmeyecek, yok etmeyecek ve onlara Anlaşmamı bozmayacağım çünkü Ben, onların Tanrısıyım" demekten de geri kalmaz. Peraşa, Tanrı'ya verilen çeşitli antların değerinin nasıl hesaplanacağı konusundaki kurallarla sona erer.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
POZİTİF VE NEGATİF ENERJİLER

Bu hafta da iki peraşa okuyoruz. Açıklamalarımız “Bear Sinay” peraşası ile ilgilidir.

Din Kavramı: Yazılarımızda haftanın Tora parçası ile açıklamalara yer verirken din ve dindar insanların karakter analizi konusunda konuşmaya pek yer vermedik. Aslında dünyada “din” kavramının iki yüzü olduğu söylenir. Bir tanesi kutsallık, idealizm, özveri ve benzerlerini içerir. Nedense diğer yüzünde ise kin, gaddarlık, bencillik ve kendini düşünmeyi de görebilmek mümkündür. Dini dünyada ibretlik, örnek insanları bulabileceğimiz gibi enkizisyonda Tanrı adına kurdukları sözde mahkemelerle insanları ölüme gönderenleri, din adına terör yapanları da görebilmek olanak dışı değildir. Dini ve Tanrı’nın ismini kullanarak savaşan, masum insanları otobüslerde bombalayan, evleri basanlar yakın tarihimizin acı olaylarıdır. Aslında bu tip insanların ne dinle, ne insanlıkla ne de dinin vermek istediği etik değerlerle ilgileri yoktur. August Strinberg tarafından yazılan “Baba” adlı oyunda geçen şu söz bazı insanların dine bakış açılarını ortaya koyabilmektedir.   “Tanrı ve sevgi hakkında konuşmaya başlar başlamaz sesinizin sertleşmesi ve gözlerinizin nefretle dolması garip.”

Sinay dağı mi nefret mi? Bu hafta okuduğumuz Bear peraşası Tanrı Moşe’ye Sinay dağında konuştu” ifadesi ile başlar. Rabilerimizin öğretilerine göre Sinay dağı Tora’nın verildiği yer olarak seçilmiştir ve bunun nedeni Sinay dağının yüksek bir dağ olmamasıdır. Yeryüzünde ihtişamlı sayısız dağ bulunmasına rağmen Tanrı özellikle bu dağda Bene Yisrael’e Tora vermeyi seçmiştir. Tora’yı alma onuruna erişenlerin alçakgönüllülüğün değerini takdir etmeleri ve kibir dediğimiz yanlış bir edimden kaçınmaları onlara bu dağın seçimi ile verilen bir mesajdır. Gemara Masehet Şabat 89’a göre Sinay sözcüğü ile nefret anlamına gelen “sina” sözcüğünün kökenleri aynı yerden gelir. Sinay dağının öğretilerini ve ideallerini takip edenler dinin yukarıda sözünü ettiğimiz güzel yüzünü ortaya koyanlardır. Ancak buradaki öğretilerden payını almayanlar “sina” dediğimiz nefretin tuzağına düşerek kıskanç ve nefret dolu bir batağa saplanırlar. Sinay sözcüğü ile “Sina” sözcüğü arasında çok ince bir sınır, çizgi vardır. Sinay öğretileri içimizdeki iyiyi ve güzeli ortaya koyar. Diğer taraf ise kötülüğün ta kendisidir. Sinay, pozitif, sorumlu düşünce ve eylemini, Sina ise negatif, yıkıcı enerjiyi temsil eder.

Sinay insanlara şüphe etmenin olumlu taraflarını gösterendir. Doğruyu bulmak için tartışmayı saygı içinde karşısındakinin fikrini dinlemeyi öğretir. Sinah ise suçlar ve kusur bulur. Sinay bizi şikayette bulunmadan, suçlamadan önce gerçekleri elde etmeye çağırırken, Sina gerçeklere sahip olmadığımızda veya hikayenin tüm yönlerini bilmediğimizde bile bizi şikayet etmeye ve suçlamaya teşvik eder.

Birkaç yıl önce New York Times, Profesör Adam Grant'in “Ahlaki Bir Çocuk Yetiştirmek” başlıklı bir makalesini yayınlar. Bu makale Sinay/Sina ikilemine ışık tutar.

Profesör Grant’a göre bir çocuğu disipline ederken ebeveynlerin kullandığı sözcükler çok önem arz eder. Önemli olan çocuğu değil varsa olumlu olmayan davranışlarını eleştirmek ve düzeltmek için çaba göstermektir. Çocuğa “sen kötüsün” demek hatalıdır. Çocuğun yanlış davranışını “bu davranışın doğru değil” şeklinde uyararak dikkat çekmek daha olumlu sonuç verecektir. Profesör Grant aradaki farkın ne olduğunun üzerinde durur.

Bir ebeveyn, öğretmen veya eğitmen çocuğa “kötü” veya “aptal” veya da “inatçı” olduğunu söylediğinde zaman içinde çocuk bu özellikleri içselleştirir. Ancak davranış eleştirildiğinde verilen mesaj çok daha farklıdır: “Sen gerçekten iyi bir çocuksun ama davranışın doğru değil ama bunu düzeltebilmemiz mümkün.” Bu tip bir söylem çocuğun kendine olan saygısını korumaya yöneliktir. Çocuk bu şekilde kendini olumlu bir yere çekebilir. Çocuk, doğası gereği kötü, aptal veya inatçı olduğuna dair olumsuz bir benlik imajıyla damgalanmaz.

Pozitif ve Negatif Enerjiler: Sinay öğretilerinin yaklaşımı gelecekte çocuktan doğru davranışlar beklemek ümidiyle yanlışı eleştirmek ve düzeltmeye çalışmaktır. Sina ise çocuğun gururunu yerle bir eder, yıkar. Aslında bu sadece çocuklarla olan ilişkilerimizde değil insan ilişkilerinde de davranış şekillerini ortaya koyar. Yetişkinler de eleştirilirken olumsuz etkilerin verilmemesi gerekir. Bunun yerine eleştirilen kişinin iyiliği düşünülmeli ve hakkında olumlu görüşler belirtilmelidir.

Rabi Marc Angel’in öğretilerinin ışığında Sinay ile Sina arasındaki bir başka farka bakalım. Sinay alçakgönüllü olsa da hala bir dağdır. Ağırlığı, gücü ve görkemi vardır. Sina ise bedensiz bir duygudur. Değişkendir. Sinay alçakgönüllülüğü, ama aynı zamanda doğruluğa sımsıkı sarılmayı, olumsuzlukların güçlerine karşı bir dağ gibi durmayı da öğretir. Sina, sakin, makul, ahlaki cesaretin tam karşıtıdır. Sina, negatif enerjiyi karıştırmak, anlaşmazlık ve karışıklık yaratmak için kullanır.

Sinay ve Sina, dinin iki yüzünü, hayata iki yaklaşımı temsil eder. Şavuot bayramına yaklaştığımız bu günlerde Sinay öğretilerine kalbimizde yer açmayı öğrenmemiz gerekir.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

Tanrı Sinay dağında  Moşe’yle konuştu ve ardından İsrailoğulları’na Şemita kurallarından bahsetti. Tora’mıza yorum yapan Raşi Tora’da bahsedilen bu cümle ile ilgili bu soruyu sordu.

Tanrı, bu peraşada, neden yalnızca Sinay dağındaki öğretilerden şemitadan bahsetti?

Bütün kanunlar İsrailoğullarına Sinay dağında verildiğine göre neden yalnızca Şemita’ nın kendisini ön planda tutuldu?

Bu cümle ile Tora bize, nasıl geniş bir öğretiye sahip şemita kuralları tüm detayları ile Sinay’da verildiyse aynı şekilde diğer tüm kural ve kanunların Sinay dağında verildiğini öğretmektedir. 

Tüm emirlerin detaylarının  Sinay dağında verildiğini  göstermek için  neden özellikle şemita kanunları örnek olarak seçilmiştir?  Bunun sebebini  anlayabilmek için Şemita’nın arkasındaki derin öğretiyi kavramamız gerekmektedir. 

‘’Size vermekte olduğum ülkeye geldiğimizde, toprak Tanrı adına Şabat dinlenecektir. Altı yıl tarlanı ekebilir, altı yıl bağını budayabilir ve ürününü toplayabilirsin. Fakat yedinci yılda, Ülke için işi bırakmayı gerektiren bir Şabat olacaktır.’’ 

Bazılarına göre bu kanun Tanrı’nın yaratılışını ve Şabat’ı hatırlamamız için verilmiştir. Dünyanın yaratılışına paralel olarak altı gün çalışmalı ve yedinci gün dinlenmemiz gerekliliği dile getirilirken aynı düşünce ile altı sene çalışmalı ve yedinci sene toprağı dinlendirmeliyiz. Bu sayede dünyanın yaratıcısının Tanrı olduğu hatırlanacaktır. Böylelikle,  Şemita kanunun ilk öğretisi,  Tora’nın en önemli Yahudi felsefesi Şabat öğretisine paralel olmasıyla birlikte Tanrı’nın yaratıcı gücünü dile getirmektedir. Şemita, insan ile Tanrı arasındaki ilişkide düşüncemizde Tanrı fikri üzerinde odaklanmaktadır. Şemita kanunun ilk öğretisi beynimizde Tora ile birlikte Tanrı’yı düşünmemizi  ve O’nun bu dünyanın yaratıcısı olduğunu kabullenmemizi sağlamaktadır. Bu düşünce ile Tora’nın en önemli boyutunu idrak etmemizi sağlamaktadır. 

Yukardaki cümlede belirtilen cümlede  ‘’Altı yıl tarlanı ekebilir, altı yıl bağını budayabilir ve ürününü toplayabilirsin.’’ ifadesinden yola çıkarak Şemita’nın ikinci boyutu öğretilmektedir. 

İnsanın çalışması ‘’Avoda ‘’ gerekliliğinden bahsedilmektedir. İnsanın yaşamını belli bir düzene ve anlamlı bir boyut kazandırması için gerek fiziksel ve gerekse de manevi çalışmasını gerektiği gibi yerine getirmelidir. Fiziksel ve ruhsal çalışma sayesinde Tanrı ile olan ilişkisi de büyücektir. Burada bahsedilen manevi çalışma ile dile getirilen avodat balev kalpte çalışacaksın, sözünden yola çıkararak bize duadan ibadet etmekten bahsedilmektedir. Bet- Amikdaş zamanında ‘’ Avoda –Tanrı’ya hizmet ‘’ insanın pişmanlığını belirtmek ya da isteklerini sunmak için getirdiği kobranlar ile yapılırdı. Bet-Amikdaş’ın yokluğunda ise Tanrı’ya bu görevimizi kalbimizin hizmeti olan Tefila (dua) ile yerine getiriyoruz. İbranice’de dua etmek için kullanılan en yaygın terim ‘’leitpalel’’ sözcüğüdür. Leitpalel sözcüğü dönüşümlü bir fiil olup, kendimizi incelemek ve yargılamak anlamına gelir. İncelememiz gereken temel noktalar tutumumuz ve davranışlarımızdır. Bilincimizi geliştirmek için hayatta nerede  olduğumuzu bilmek çok önemlidir. Duadan önce veya dua esnasında bir veya iki kavram üzerinde yoğunlaşmamız kişisel gelişmemizi ve maneviyatımızın yükselmesini sağlayacaktır. Yahudilik yaşamı, öğrenmek gelişmek ve değişmek için düzenli akan bir nehir gibi görür. Buna ‘’Tikun amidot - insan karakterinin ve davranışlarının yükselen bir bilinçle devamlı olarak yontulması ve işlenmesi’’ denir. Dua, insanın değişerek daha iyiye yönelmesini sağlayan bir araçtır.  

Böylelikle, Şemita’nın  ilk öğretisinde Tora ve inanç esas olduğundan, bu öğreti bize önce beynimizi sonra da kalbimizi yani duygularımızı ifade etmektedir. 

Şemita’nın üçüncü öğretisini de Tora’daki şu cümleden öğrenmekteyiz:

‘’Toprağın dinlendiği ürünü, sizin için yenebilir olacaktır. Senin, kölen, cariyen ve ihtiyaç olan herkes için yiyecek olacaktır. ‘’ 

Bu  cümleden yola çıkarak Şemita’nın  üçüncü öğretisi ‘’Gemilut Hasadim – Yardımseverlik ‘’ boyutunu öğretmektedir.  Bu kanunda bizlere tüm vücudumuzu ifade etmektedir. Dünyanın temelini oluşturan taşların üçüncüsü iyilik yapmaktır. Fakire yardım etmek, hasta ziyareti,  dul ve yetimlerin ihtiyaçlarını karşılamak, yakınını kaybeden bir kişinin yanında bulunup gereken yardımları yapmak, moral ihtiyacı olan kişiye zaman ayırarak ona manevi destek olmak gibi tüm iyilikler ‘’Gemilut Hasadim –İyilikseverlik ‘’ içine girer. 

Buradan görüldüğü gibi şemitanın üç ayrı öğretisi bizlere insanın vücudunun üç temel kısmını ifade etmektedir. Tora ve inanç beynimiz, avoda manevi çalışma (dua) kalbimiz, gemilut hasadim yardımseverlik tüm vucudumuzu ifade etmektedir. 

Pirke Avot’ta şöyle der;

Anşe Keneset Agedola’nın en son üyelerinden Şimon Atsadik şunu öğretir:

Bu dünya üç temel unsur üzerinde var olur:  Tora öğrenmek  TORA – Tanrı’ya hizmet etmek AVODA – İyilikseverlik - GEMİLUT HASADİM

Şemita’nın öğretisi de bu üç önemli temel taşını içerir. Bu nedenle Tora kanunların ve detayların tümünün Sinay dağında alındığına dair Şemita örnek gösterilmektedir. 

Tora yorumcularından  Raşi’nin sorduğu sorunun cevabı da Şemita’nın bu derin öğretilere sahip olmasındandır.  

Her insanın davranışları kendine, Tanrı’ya ve diğer insanlara karşı uygun olmalıdır. İnsan kendini ve karakter yapısını Tora öğrenmekle geliştirir. Dua etmek ve mitsvaları uygulamakla Tanrı’ya hizmet eder, insanlarla şefkat ve saygıya dayalı ilişkiler kurarak da insanlara karşı olan görevlerimizin iyi olmasını sağlarız. Tanrı’ya ve diğer insanlara karşı davranışlarımızın mükemmel olabilmesi bu üç temel unsura bağlıdır: TORA (Tora’nın kendisi), Avoda (dua), Gemilut Hasadim (iyilikseverlik) 

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Kabir ziyareti ne sıklıkta yapılmalıdır?

Noda BiYeuda adlı kaynağa göre vefatın ilk senesinde kabir ziyaretinin sıklıkla yapılmaması gerekir. Çünkü bu durum müteveffayı yargı kuşkusu ile karşı karşıya getirir. Diğer senelerde ise sıklıkla olmadan zaman zaman ziyaret edip Teilim veya Mişna okumak uygundur.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Moşe’nin evlendiği ve Bamidbar kitabında ifade edilen “Kuşit” eşi kimdir? Daha önce evlendiği belirtilen Yitro’nun kızı Tsipora ile aynı kişi midir? Miryam ve Aaron neden bu konu ile ilgili Moşe hakkında olumlu konuşmazlar?

Rabimiz soruyu şöyle cevaplar:

Moşe’nin eşi kavramı Tora’da çok az yerde geçer. Şemot peraşasında Moşe Midyan dini lideri Yitro’nun kızı Tsipora ile evlenir ifadesi yer alır. Daha sonra Bamidbar kitabında Beaaloteha peraşasının sonunda Aaron ve Miryam Moşe’nin “Kuşit” eşi hakkında olumlu konuşmazlar. Kuş bölgesi Mısır’ın güneyini ifade eder ve Etiyopya civarı olarak bilinir. Bu iki yerde farklı söz edilen eşin durumu nedir?

Her ne kadar bazı Midraşik kaynaklar Moşe’nin Kuş ülkesinde evlendiğini söylese dahi Rabiler bu açıklamaya sıcak bakmaz. Açıklamaların çoğu “Kuşit” olarak nitelendirilen kişinin Tsipora ile aynı eş olduğu konusunda hemfikirdir. Bazı otoriteler Midyanlılar ile Kuş ülkesinden olanların benzerliğine dikkat çeker. Gemara Masehet Moed Katan 16/B’de Tsipora’nın güzel bir kadın olduğunu farklılığını iyi davranışlar konusundaki başarısı ile gösterdiğini öğretir.

Miryam ve Aaron’un olumlu olmayan yaklaşımlarının sebebi ise farklıdır. Moşe sürekli Tanrı ile iletişim halinde olduğu için eşinden kendisini fiziksel anlamda ayırmıştır. Miryam burada kardeşinin normal bir hayat sürmesi gerektiği konusunda görüş bildirir. Nitekim kendileri de peygamberdir ancak yaşamları normal bir insanın yaşamı gibidir.

Tanrı bu noktada devreye girer ve Moşe’nin peygamberliğinin farklı olduğunu belirtir. Bu konuşmadan dolayı Miryam Tsaraat ile cezalandırılır.

HAFTANIN SÖZÜ

Ağzından girene olduğu kadar ağzından çıkana dikkat ediyor musun? (Hasidik atasözü)