Bu Hafta İçin Saatler

6 ŞEVAT

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5783

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:28

17:48

-----

Yeruşalayim

16:35

17:53

Tel Aviv

16:48

17:49

28 OCAK

Tel Aviv

16:54

17:55

İstanbul

18:00

18:42

2023

İstanbul

18:09

18:49

İzmir

18:06

18:57

İzmir

18:14

19:05

BO- בא


Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Şemot10:1-13:16)

Mısır'da gerçekleşen on belanın son üç tanesi aktarılmaktadır: Bir çekirge istilası, tüm ürünleri ve bitki örtüsünü tüketir, koyu ve elle dokunulabilir bir karanlık, ülkeyi etkisi altına alır ve Nisan ayının 15'i gece yarısını vurduğu sırada Mısır'ın tüm behorları ölür.

Tanrı, Bene-Yisrael'e bir halk olarak verilen ilk mitsvayı bildirir: Ay'ın hareketlerine göre düzenlenmiş bir takvim belirlemek. Bene-Yisrael'e bunun yanında Tanrı Adına bir Pesah-korbanı getirmeleri emredilir. Buna göre bir kuzu ya da oğlak alınıp kesilecek ve Mısırlı behorları öldürmek üzere geldiğinde, Tanrı'nın Yahudi evlerini pas geçmesi için, bu hayvanın kanı evlerin kapı sövelerine sürülecektir. Korbanın ateşte çevirme yapılarak pişirilen eti, matsa (mayalanmamış ekmek) ve maror (acı otlar) ile birlikte yenecektir.

Behorların ölümü, sonunda Paro'nun direnişini kırar ve Bene-Yisrael'i ülkesinden kelimenin tam anlamıyla kovar. Yahudiler ülkeden o kadar tela? İçinde çıkmak zorunda kalırlar ki, yoğurdukları hamurlar mayalanmaya vakit bulamaz ve yolluk olarak yanlarına sadece mayalanmamış yiyecekler alırlar. Çıkışlarından önce Mısırlı komşularından altın gümüş ve giysiler isterler ve Mısır'ı servetinden ederler.

Bene-Yisrael'e tüm behorları kutsal olarak ayırmaları emredilir. Ayrıca her yıl, yedi (Diaspora'da sekiz) gün boyunca iyeliklerinde hiç (tahıl bazlı) mayalı yiyecek bulundurmayarak, matsa yiyerek ve kurtuluşlarını çocuklarına aktararak, Mısır Çıkışı'nın yıldönümünü kutlayacaklardır. Bunun yanında Mısır Çıkışı'nın ve bunun sonucunda Tanrı'ya olan sadakatlerinin bir hatırlatıcısı olarak kol ve başlarına tefilin takacaklardır.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

SON DARBE

Üç: Bo peraşası firavuna gönderilen son üç cezayı barındırır. Bo sözcüğünün sayısal değeri de üçtür sanki bu peraşada yer alan cezaların sayısının sinyalini vermektedir. Bu cezalar içinde en son gelen yani “ilk doğanların ölümü” ile ilgili olarak bilgeler arasında bir tartışma vardır. Kimine göre bu cezanın adı “behorot – ilk doğanlar” olarak zikredilmektedir. Başka bir görüşe göre ise bu ceza “makat behorot” olarak adlandırılır ve farklı bir olayı da barındırır. Yalkut Şimoni bu iki sözcüğün arasındaki farkı da açıklarken aynı zamanda Şabat Agadol dediğimiz günün neden ve önemine de göndermeler yapar.

İlk doğanların ölümü: Geleneğe göre Mısır çıkışı Perşembe günü gerçekleşir. Tora Yaakov oğullarının ayın onuncu gününde yani Şabat gününde bir kuzu almalarını ve bunu ayın on dördüne kadar saklamalarını emreder. Şabat günü İbranilerdeki bu hareketlilik Mısır ilk doğanlarının dikkatini çeker. İbraniler bu noktada Mısır ilk doğanlarına olacakları anlatınca doğal olarak bunlarda bir hareket başlar. İlk doğanlar firavundan ve Mısır yönetiminden Bene Yisrael’in salıverilmesini ister abcak buna firavunun cevabı olumlu değildir. Bunun üzerine Mısır ilk doğanları kendi hayatlarını riske sokan Mısırlıları öldürmeye başlar. Olaydan firavun ve yöneticilerin haberi vardır ancak halk bunu bilmemektedir. Öğrendiklerinde Mısır ülkesinde inanılmaz bir karışıklık meydana gelir. Teilim 136. Mizmorda yer alan “lemake Mitsrayim bivhoreem – Mısırlıları kendi ilk doğanları vasıtasıyla vurdu” ifadesi Şabat Agadol’un hem anlamını hem de nedenini anlatmaktadır.

Tanrı ile Avraam arasındaki “ben abetarim” antlaşmasında yer alan Avraam’ın nesline eziyet edecek kavmin Tanrı tarafından yargılanacak olacağı sırrı Avraam’dan başlayarak sırasıyla Yitshak, Yaakov, Levi, Keat ve Moşe’ye bildirilir. Dikkat edilecek olursa firavun ile Moşe’nin ilk karşılaşmasında Tanrı bunu firavuna söylemiştir. Tanrı Kendi “behor” oğlunun “Yisrael” olduğunu ve serbest bırakılmaması durumunda firavunun ilk oğlunun öldürüleceğini söylemiştir. Bu noktada herkesin aklına doğal olarak birkaç soru gelebilir.

Öncelikle Moşe bunu neden her şeyin başında neden firavuna söylemiştir? Firavun bundan korkacak olsa neden bu kadar inat etmiştir? Bunun yanıtını veren Or Ahayim AKadoş bunun önceden bildirilmesinin nedeninin Moşe’nin ümitsizliğe kapılmasını engellemek olduğunu öğretir. Moşe ile firavunun karşılaşmaları Moşe açısından cesaret verici değildir. Bu nedenle Tanrı Moşe’ye “makat behorot” cezası gelmeden çıkışın olamayacağını önceden iletmiştir. Çıkıştan öncesi son ceza ilk doğanların ölümüdür ve bunun hemen ardından ertesi gün çıkış gerçekleşmiştir.

Atlama: Bilindiği gibi bayrama adını veren “Pesah” ifadesi Tanrı’nın Bene Yisrael’in evlerini “atlamasından” dolayı kullanılmaktadır. Halbuki her cezada Tanrı Bene Yisrael’i öyle veya böyle “atlamıştır.” Hiçbir cezadan Bene Yisrael bir zarar görmemişken bu cezada bu ifadenin yer alması nasıl açıklanabilir. Rabiler artık bu cezanın son olduğunu ve bayramın bu nedenle bu isimle anıldığını bizlere öğretirler.

Son darbe: Rabi Yitshak Hover Yad Mitsrayim adlı kitabında Seder gecesi söylediğimiz “dayenu” şarkısına dikkat çeker. Burada Mısır’da yapılan harikalar ile ilk doğanların ölümü ayrı ayrı verilmektedir. Neden şarkı birbirinin içinde olan bu iki olayı ayrı ayrı vermiştir? Rabi Yitshak bunu cevabını şöyle verir. Mısırlıların Bene Yisrael’e verdikleri ve çektirdikleri her sıkıntı için ilk dokuz ceza “mida keneged mida” prensibine göre verilmiştir. Bunların hepsi Mısırlıları cezalandırmak içindir. Yukarıda da söylediğimiz gibi “makat behorot” Bene Yisrael’in Mısır’dan çıkmasına neden olan adımdır. Bu yüzden birbirinden ayrı değerlendirilmiştir.

Rabiler Tanrı’nın “behor oğlunun Yisrael” olduğunu söylemesinin Yaakov’un Esav’ın Behor hakkını almasının teyit edilmesi olduğunu öğretirler. Bu noktada Behor hakkının devredilmesinin Tanrı tarafından onay verildiğini öğrenmekteyiz. Aslında Esav ve Yaakov arasında yapılan bu devir teslim olaydan kırk sekiz sene sonra Yitshak tarafından önce teyit edilir. Yitshak Esav yerine Yaakov’un kutsamayı aldığını öğrenince oğlu için “gam baruh yiye – bereketli olsun” ifadesini kullanır. “Baruh” dediğimiz bereketli, kutsal sözcüğü ile ilk doğan anlamına gelen “behor” sözcüğü aynı harfleri içermektedir. Bu noktada Yitshak ilk doğan oğlunun da Yaakov olduğunu kabul etmektedir.

Yaakov doksan altı yaşındayken Esav’ın koruyucu meleği ile güreşir. Gün ağarmak üzereyken melek gitmek ister ama Yaakov mutlaka ondan bir beraha ister. Melek artık ona Yaakov olarak değil “Yisrael” olarak hitap edileceğini bildirir ki daha sonra Tanrı bunu doğrudan Yaakov’a yineler. Burada Esav’ın meleği bile behor hakkının değişimi konusunda bir teyit daha vermektedir.

Özgürlüğün ayak sesleri: Nihayet firavunla Moşe’nin ilk görüşmesinde Tanrı behor oğlunun Yisrael olduğunu “beni behori Yisrael” ifadesi ile kesin olarak onaylar. Olay devrin gerçekleştiği günden iki yüz yetmiş beş sene sonra olmaktadır. Bu gecede Tanrı Mısır ülkesinin ilk doğanlarını vurmakta ve etrafta müthiş bir feryat duyulmaktadır. Bu feryadın benzerini iki yüz yetmiş beş sene önce yine bir Pesah gecesi Yitshak Avinu’nun doğum gününde Esav beraha Yaakov tarafından alındığında ortaya koymuştur. İlk doğan hakkının Esav’dan alınıp Yaakov’a verilmesinin teyidinin yıldönümünde Mısır ülkesinin hakimiyeti sona ermekte Bene Yisrael’in özgürlüğe adımları duyulmaktadır.



DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

Tanrı, Moşe Rabenuya görevi verdiğinde Mısır’a geri dönmesi ve İsrailoğullarını özgürlüğüne kavuşturması için “leh” gitmelisin, yürümelisin kelimesini kullanır. Leh kelimesi yürü,
mesafe al, git anlamına gelmektedir.

“Yürü- Git” kelimesi Moşe’nin liderliği ve bu vazifeyi yaptığı süre boyunca Tora’da birçok kez kullanılmaktadır. Halbuki, Mısırlıların başına bela gelmeye başladığında Tanrı Moşe’ye farklı
bir kelime olan “bo” kelimesini kullanmıştır. Bu da gel anlamına gelmektedir. Bu haftaki peraşada, Tanrı söze; Moşe’ye gel Firavun’a kelimesi ile başlar.

“Gel” kelimesi ile “git” kelimesi arasında nasıl bir fark gözetlenmektedir?

Leh yani git, daha güçlü bir talimat ve emirdir. Bu şekilde bir talimatla Tanrı Moşe’nin hareketsizliğini yenmeyi, direncini kırmayı hedeflemektedir. Kendisinin bu konuda motive
olması, enerjisinin artması ve güçlenmesi ve yeni bir yönde hareket etmesi gerekmektedir.

Bo yani gel kelimesi ise leh yani git kelimesine göre biraz daha sakin yumuşak bir talimattır. Tanrı ilk önce Moşe’yi yapacağı görevde hareketlenmesini, Firavuna gelmesini ve
İsrailoğullarını özgürlüğüne kavuşturması için gereken her şeyi yapmasını ve bu görevi içtenlikle kabullenmesini ve arzulamasını ister.

Moşe’nin, yerine getireceği görevi idrak etmesi ve önemini anlaması için bu görevin ona sert bir şekilde anlatılması gerekirdi. “Git; yapılması gereken önemli bir vazife var,
hareketsizliğini yenmen şart” şeklinde Tanrı Moşe’ye talimat vermiştir. Moşe genelde aldığı vazifede başarılıydı ama bu olayda fark etmesi gereken nokta, amacına kolay bir şekilde
ulaşamayacağıydı. Bu vazife, kabul edilmesi kolay bir vazife değildi. Hoş olmayan durumlarla karşı karşıya kalacağı gibi bu vazifede acı, İsrailoğulları tarafından şikayetler ve belalar
sırasında onlar tarafından eleştirilere maruz kalacaktı. Alacağı bu eleştiriler sonucu pes edecek, kalbi kırılacak hatta belki görevi bırakacaktı… Bu sebeple ona
bu görevi verirken Tanrı’nın Moşe’yi teşvik edecek bir kelimeye ihtiyacı vardı.

” בא אל פרעה “ Gel, Firavuna ve endişelenme seninle beraber olacağım. (ŞEMOT 10:1)

Git ve gel kelimeleri aslında bizim kendi yaşantımızla doğrudan ilişkilendirdiğimiz fikirler, idealler, hayal ettiğimiz bir sürü olay için mevcuttur.

Git, yürü, mesafe al kelimesini iç dünyamızda işitmediğimiz ve idrak etmediğimiz sürece, rüyalarımız gerçekleşmez ve bir hayal dünyasında kalıveririz.

Git, yürü, mesafe al kelimesi direncimizi kırmak, hareketsizliğimizi aktif hale getirmemizi sağlayan bir kelimedir. Böylelikle bu kelimenin iç dünyamızda verdiği motivasyonla enerjimiz artar ve her türlü yeteneğimizi, bilincimizi ve araştırmamızı bu noktada başarılı olma adına devreye sokarız. Başlangıç noktasında herhangi bir şeye başlamayı kabullendiğimiz an, ilerlemeye başlarız. Ama ilerleme noktasında kalbimizin kırılması durumu ile karşı karşıya kalabiliriz. Önümüze bir sürü engel, bedel ödememiz gereken durumlar, yaptığımız olaylara itiraz edenler, bizi yolumuzdan döndürmeye çalışacak kişiler çıkabilir. Böyle bir durumda bo gel kelimesini hatırlayarak, düşündüğümüz o noktaya
kendimizi odaklarız. Bu şekilde amacımıza ulaşmak için gereken adımı atmış oluruz.

“Leh “Git, yürü, mesafe al kelimesi, yeni bir adım atmamız adına bizleri motive eden, o anda mevcut durumla başa çıkmamızı sağlar. Bo gel kelimesi ise ilerleme anımızda kalbimizin kırılmamasını, düş kırıklıklarına yaşayabileceğimiz tüm olumsuzluklara karşılık teslim olmamamızı ve geri adım atmamızı bize hatırlatır. 

Gelin, hep beraber daha iyi bir Yahudi olmak, daha iyi bir dünya ve insanlık yaratmak adına tüm güçlerimizi birleştirelim ve amaçlarımıza ulaşma ve ilerleme yolunda gidebilelim…

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Alahaya göre bahşiş vermek uygun mudur?

Garson gibi çalışanların maaşları genellikle maaş ve bahşiş üzerinden hesaplanır. Buna göre Rabi Zilberstein bahşiş verilmesinin uygun olacağı yönünde görüş bildirir. Hatta verilmemesinin garsonun hakkından çalıyor gibi bir durumun da ortaya çıkabileceğini paylaşır. Rabi,  unutup da bahşiş verilmediyse geri dönüp de bunun verilmesine gerek olmadığı  görüşünü savunur.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Okulda On Emir'i çalışıyorduk ve bir şey beni gerçekten etkiledi. İlk emir Tanrı’ya inanmakla ilgilidir.  Bu beni düşündürdü. Tanrı'ya inanmamız nasıl emredilebilir? İnsan Tanrı’ya inanıyorsa emir gereksizdir, inanmıyorsa dinleyecek bir Emir yoktur! Temel olarak, bir kişi Tanrı'ya ya inanır ya da inanmaz. Bir komut nasıl bir fark yaratır?

Rabi David Rosenfeld yanıt verir.

Bu çok zekice bir soru. Bu konu, ortaçağ otoriteleri arasında, aşağıda özetleyeceğim ünlü bir anlaşmazlığa yol açmış gibi görünüyor.

On Emir şöyle başlar: “Ben sizi Mısır diyarından çıkaran Tanrınız’ım. Benim önümde başkalarının ilahlarını tanımayacaksınız. Kendine oyulmuş bir suret yapmayacaksın... Onlara secde etmeyeceksin ve onlara tapmayacaksın..." 

Bu nedenle, On Emir bize açıkça Tanrı'ya inanmamızı emretmez. Sadece Aşem’in bizim Tanrımız olduğunu - bir gerçek beyanı olarak ifade eder. Buna karşın, Tevrat'ta putperestliğin yasaklanması oldukça açık bir şekilde emredilmiştir. Bununla birlikte RaMBaM 613 emri sıralarken, yukarıdaki ilk pasuğa dayanarak Tanrı'ya inancı ilk pozitif (yap denilen) emir olarak listeler.

Bununla birlikte, diğer erken dönem yetkilileri, kısmen gündeme getirdiğiniz sorun nedeniyle RaMBaM ile aynı fikirde değillerdir. Eğer Tanrı'ya inanıyorsak, bir emir amaçsız ve gereksizdir ve eğer inanmıyorsak, Tanrı'nın söylediği gerçeği O'na inanmamız da aynı derecede anlamsız olur. 

Önerilen farklı açıklamalar duydum. Birincisi, Tanrı'yı ​​"bilmek", basit inanç ve inancın ötesine geçmeyi ima eder. Sadece Tanrı'nın var olduğuna inanmak yeterli değildir. Onu bilmeliyiz. Bu, Tanrı'nın var olduğunu ve başka türlü olamayacağını kendimize kanıtlamak için çaba göstermemiz gerektiği anlamına gelir.

Aslında RaMBaM kendisi, Tanrı'nın var olduğunu "bilme" yükümlülüğünü belirttiğinde, daha da detaylandırır: Tüm evrenin - ve dünyanın - başlangıcı ve sonu olan sonlu bir yer olarak sonsuz bir İlk Nedeni olduğunu bilmeliyiz. - hem önceden var olan hem de onu sürekli olarak koruyan bir Sonsuz Varlık olmadan ne var olabilir ne de işlevini sürdürebilir. Bu Varlık, tüm sonlu gerçeklikten, yani var olan diğer her şeyden daha “doğrudur”. Diğer bir deyişle RaMBaM, bu yükümlülüğü yalnızca Tanrı'ya inanmamız değil, aynı zamanda Tanrı'nın varlığının ne olduğunu anlamamız olarak tanımlar. İma ediyor ve ne kadar mantıklı başka bir yol olamaz. 

Duyduğum başka bir öneri de, Tanrı'nın var olduğunu bilmenin, Tanrı'ya olan inancımızın sadece soyut bir kavram olamayacağı anlamına geldiğidir. Aktif ve pratik anlamda “bildiğimiz” bir şey olmalı. Tanrı'ya "inanmak" sadece entelektüel bir mesele olabilir.  Tanrı'yı ​​"bilmek", Tanrı'nın benim için gerçek olduğu anlamına gelir. Yaşamımla ve davranışlarımla aktif olarak ilgilenen bir Tanrı'nın var olduğunun bilinçli farkındalığıyla yaşıyorum.

HAFTANIN SÖZÜ

Kral kızının tüm görkemi içindedir. (Teilim 45/14)