Bu Hafta İçin Saatler

26 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5782

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:08

20:31

-----

Yeruşalayim

19:09

20:31

Tel Aviv

19:29

20:33

25 HAZİRAN

Tel Aviv

19:29

20:33

İstanbul

20:25

21:07

2022

İstanbul

20:25

21:07

İzmir

20:18

21:08

İzmir

20:18

21:08

ŞELAH LEHA-שלח לך


29-30  HAZİRAN 2021 ROŞ HODEŞ TAMUZ

 


Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 13:1-15:41)

Moşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir. Casuslar kırk gün sonra ellerinde devasa bir üzüm salkımı, bir nar ve bir incirle dönerek, ülkenin bereketli ve bolluk içinde olduğunu bildirirler. Ancak casusların on tanesi, ülkede yaşayanların "bizden daha güçlü" devler ve savaşçılar olduğu konusunda uyarıda bulunur; sadece Kalev ve Yeoşua, ülkenin, Tanrı'nın söz verdiği şekilde fethedilebileceği konusunda ısrar ederler.

Halk ağlayarak Mısır'a geri dönmelerinin daha iyi olacağını söyler. Tanrı, Bene-Yisrael'in ülkeye girişinin kırk yıl boyunca ertelenmesine ve bu süre içinde o neslin tümünün çölde ölmesine karar verir. Bir grup pişman Yahudi, ülkenin sınırındaki dağa çıkar ve Amalekler ile Kenaaniler tarafından bozguna uğratılır.

Menahot (un, şarap ve yağ korbanları) kanunları ve ekmek yaparken bir hamurdan bir parçanın Tanrı'ya adanması mitsvası (Hala) verilir. Bir adam çalı çırpı toplayarak Şabat'ı ihlal eder ve idam edilir. Tanrı, mitsvaları (İlahi emirler) yerine getirmeyi hatırlamamız için giysilerimizin dört ucuna tsitsit (püsküller) koymamız talimatını verir.


Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

HAYATIN GERÇEK REHBERİ


Bilindiği üzere peraşamızda Erets-Yisrael’e giriş öncesinde halk burayı incelemek üzere casuslar gönderir. Casusların görevi askeri değil, eğitsel niteliktedir: halkı bir sonraki aşama olan Erets-Yisrael’deki yaşam için hazırlamak ve teşvik etmek. Bu nedenle gizli bir askeri birlik değil, özellikle tanınmış liderler gönderilmiştir:

“Moşe, Tanrı’nın Sözü’ne uygun olarak onları Paran çölünden gönderdi. Hepsi önemli kişilerdi; Bene-Yisrael’in başlarıydılar” (Bamidbar 13:3)

Casuslar 40 gün boyunca ülkede keşifte bulunurlar, buranın sıra dışı meziyetlerini görürler, örnek olarak muazzam büyüklükte meyvelerle geri dönerler Sözgelimi bir üzüm salkımını hep birlikte taşırlar. Raporlarını iletmek üzere halkı bir araya topladıklarında, ülkenin sakinlerinin çok kuvvetli olması, meyvelerin ve burada yaşayanların tuhaf büyüklükleri nedeniyle ülkeye girmelerinin mümkün olmadığını öne sürerler. Ülkenin sahip olduğu tüm muazzam avantajları olumsuz yönde yorumlarlar. Halk duydukları karşısında ümitsizliğe düşer ve bunun sonucunda Bene-Yisrael, Erets-Yisrael’e girme ümidiyle yaşama etme temeli üzerinde büyüyecek bir nesil yetişene kadar çölde 40 yıl beklemek zorunda kalırlar. Neden?

Zoar’ın açıklamasına göre casuslar, Erets-Yisrael’e girmeleriyle birlikte halkın liderleri olarak rollerini kaybetmekten endişelenmişlerdir. Tora onların “Bene-Yisrael’in başları” olduklarını bu nedenle vurgulamaktadır. Erets-Yisrael’e girişin ardından meydana gelecek değişiklikler sonucunda birer “baş” olarak konumlarını kaybedeceklerinden korkmuşlardır.

Ama burada hâlâ anlaması zor bir nokta vardır. Manevi liderler, hem Kutsal ve Mübarek Tanrı’ya hem de halka karşı bu denli ağır bir günahı, sırf görünürde politik niteliğe sahip olan düşünceler nedeniyle mi işlemişlerdir?

“Sefat Emet” kitabının yazarı olan Gur Rabisi bu konuda harika bir açıklama vermektedir:

“Casuslar kendi kişiselmevkilerinden endişe etmiş değillerdir. Halk için genel bir endişeleri vardı. Şu anda Yisrael halkı bütünüyle birer “baş” durumundadır. Çölde günbegün Şehina’nın yakınlığını görmekteydiler. Ateş sütunu ve bulut sütunu onların önünde ilerlemektedir, her gün göklerden gelen yiyeceği yemekte ve mucizevi kuyunun suyunu içmektedirler. Çöldeki sürgün yaşamı o kadar rahat ve o kadar manevi niteliktedir ki, gün boyu Moşe Rabenu’nun yeşivasında oturup Tora öğrenebiliyorlardı. Çalışmaya gerek yoktu, aile geçindirmeye gerek yoktu ve ilk bakışta sefil görünen maddi dünyaya hiçbir ihtiyaç duyulmuyordu. Buna karşılık Ülkeye giriş birçok tehlikeyi beraberinde getirmedir ve bu tehlikeler sadece maddi değil, özellikle manevi niteliktedir. Casuslar, Tanrı’nın Yisrael toprağı üzerinde oturan düşmanları mağlup etme gücünden zerre kadar şüphe etmemektedirler. Ülkenin güçlü halklarından ve onların kendilerine üstün gelme kabiliyetlerinden korkmuyorlardı, zira “Mısır’ın deniz kıyısında ölmüş” olduğunu hepsi görmüştür. Bununla birlikte, halkın, manevi düzeyini Erets-Yisrael’de koruma kabiliyetinden şüphe duyarlar.

“Öncüler kesinlikle gerçeği söylemektedirler, çünkü çöldeyken her şeyleri iyidir ve Tanrı korusun, Ülke’ye girişlerinde düşüş yaşayacaklarını düşünmüşlerdir…” Ama anlamadıkları şey şudur: Tanrı dünyayı en baştan beri özellikle bu niyetle yaratmıştır: “Çünkü düşük düzeyde olanların O’na yükseltilmesi Tanrı’nın huzurunda önemlidir… zira insanın yüksek âlemden bu dünyaya indirilmesinin amacı da budur.”

Bu noktadan hareketle Raanana Esder yeşiva’sından Rav Ronen Neubert bir açıklama getirir: “Casusların günahı halkın, maddi yaşamın gücüyle manevi yaşamın gücü arasındaki bu bağlantıyı yaşama kabiliyetinde bir eksikliği ifade etmektedir. Böyle bir durumda, ilerlemek mümkün değildir; durup işin esasına odaklanmak bir zorunluluktur. Burada olma amacımız dünyadan kopuk yaşamak değil, onu düzeltmektir.

Yisrael’in Tora’sı, gündelik yaşamdan kopuk bir yer olan çölde kalmaya yönelik bir Tora değildir. Aksine, tam da gündelik hayat realitesine manevi anlam ve içerik katmayı amaçlar. Casusların günahının oldukça ağır kabul edildiği gerçeği, bunun ne kadar temel bir prensip olduğunu öğretmektedir – Tora, hayat ta kendisi tam bir uygulama rehberidir.

“Sefat Emet’e göre hatanın kökü budur. Tora, burada dünyevi realiteyi normal bir şekilde yaşamamız ve bununla birlikte bu realiteyi yükseltme ve içinde manevi âlemi keşfetme gücünü bulmamız için burada, dünyada verilmiştir.”

Tora’nın casusların günahıyla ilgili anlatımın hemen ardından hangi konulara yer verdiğini vurgulamak da ilginç olacaktır. Burada üç farklı mitsva verilmektedir: Mizbeah’a korbanların yanında getirilen şarap ve un sunuları (neseh ve minha), hala ayırma mitsvası ve tsitsit mitsvası.

Bu üç mitsva ile casusların günahıyla ilgili anlatım arasında nasıl bir bağ olabilir sorusuna yine Rav Neubert’in açıklamaları ile yanıt vermeye çalışalım.

Bu mitsvaların anlatıldığı kısımlar “Bene-Yisrael’e konuş ve onlara söyle: Size vermekte olduğum anavatanınıza geleceğiniz zaman” girişiyle açılır. Sefat Emet’in açıklamasına göre Tanrı halkı teselli etmek ve onlara, çöldeki mucize odaklı yaşamın daha iyi alternatifleri olduğunu öğretmek istemektedir. Göklerden gelen yiyecek “man” yerine, “topraktan çıkan ekmek” yiyebileceklerdir. Basit ve normal bir ekmeği yiyip, onu hallâ ayırma mitsvası yoluyla kutsiyet içinde yükseltebileceklerdir. Mucizevi kuyunun yerine, Mizbeah üzerindeki korbanlara eşlik eden bir şarap dökme sunusu yapabilecekler ve maddi dünyayı kutsal bir hale getirebileceklerdir. Kendilerini saran onur bulutları yerine, “tsitsit”e sarınabileceklerdir. İnsan işi bir giysinin köşelerine takılan tsitsitin amacı, bize burada, maddi dünyada, gündelik yaşamın içinde manevi anlam arama ihtiyacını hatırlatmaktır.

Casuslarla ilgili anlatım bize bir hatırlatma yapmayı amaçlamaktadır: Gerçek ve derin Tora, pasukta söylendiği gibidir: “Göklerde değildir… denizin ötesinde değildir… Aksine, konu sana çok yakındır yapman için ağzında ve kalbindedir.”



DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

İsraeloğulları  Paran çölünde bulunan Kadeş’e ulaşır. Tüm kabileleri temsil eden on iki kişi, Moşetarafından, yaşam koşullarını, halkının yerleşim yerlerini ve toprağı araştırıp rapor vermek üzere vaat edilen Erets Yisrael’e gönderilir. Ancak bu gözlemcilerin on tanesi Bene Yisrael’in Kenaan topraklarının ele geçirmesinin imkansız olduğunu iddia eder. Halk 10 gözlemcinin verdiği raporun etkisinde kalıp inançlarını kaybeder. Halkın bu inançsızlığı Tanrı’yı çok öfkelendirir. Bütün bu gözlemcilerle halk arasında geçen olayların akıbetinde Tora üç Mitsva’dan bahseder. 

Tanrı’nın onuruna takdim edilen şarap, Tsitsit ve ekmek yapıldığında Koen’e verilmek üzere halanın ayrılması…

Gözlemciler ile geçen olaylarla bu üç Mitsva arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?

Bu bağlantıyı daha rahat anlayabilmek için gözlemcilerin yaptıkları hatayı anlamak ve iyi bir şekilde kavramamız gerekir. Bene Yisrael, büyük mucizelere tanık olmuş bir halktı. Mısır’da birçok mucizeler görmüşler, Kızıl Deniz’in ikiye ayrılışını yaşamışlardı, çöldeki yolculuklarında gökyüzünden yağan Man ile beslenmişler, Miryam’ın hatırına Tanrı’nın verdiği kuyudan her gittikleri yerde yararlanmışlardı. Bu büyük mucizeleri yaşamış olan bir toplum nasıl olur da böyle bir hataya düşebilirdi?

Gerçekte gözlemcilerin böyle konuşmalarının sebebi inançsızlık veya sadakatsizlik değildir. Hasidik bir açıklama şöyle der: ‘’Gözlemciler fiziksel bir yenilgiden korkmuyorlardı. Korktukları, manevi bir yenilgiydi. ‘’ Çölde herkesin ihtiyacı doğrudan Tanrı tarafından gideriliyordu. Yemek için çalışmaya ihtiyaçları yoktu. Gökyüzünden yağan Man’dan ve kuyudaki sudan faydalanıyorlardı. Kenaan Toprakları’na gelindiğinde, bu tip mucizelerin yerini alın teri alacaktı. Bu da yeni bir uğraşı demektir. 

Gözlemciler alelade insanlar değillerdi. Her biri kendi kabilesinin başkanıydı ve Moşe tarafından özel olarak seçilmişlerdi. Hepsi Tanrı’ya sonsuz güven duyan kişilerdi. Bu yüzden endişeleri fiziksel değil manevi yöndendi. Asıl korktukları düşman değildi. Bene Yisrael’in Kenaan Toprakları’na geldiklerinde kendi Tanrı’ya yönelik hizmetlerine daha az zaman ve enerji ayırmaları söz konusu olabilirdi. ‘’ Bu toprak üzerinde yaşayanları yutan bir toprak’’ dediklerinde asıl söylemek istedikleri, toprak üzerinde yapmak  zorunda oldukları fiziksel çalışmanın, onların maneviyatlarını ‘’yutabileceği’’ idi. Onların fikirlerine göre, maneviyata en iyi, mutlak barışın hakim olduğu ve tüm dış etkilerden uzakta olan; hatta yemeğin bile ‘’gökyüzünden’’ yağdığı çölde kalmakla ulaşılabilirdi. 

Gözlemcilerin mantığını şimdi anlayabiliriz. Şahit oldukları tüm mucizeler ‘’onlar bizden daha güçlü’’ demelerini engellememiştir. Çünkü gözlemciler, maneviyatı sadece tüm varlıklarını Tanrı’ya adayarak sağlayabileceklerini sanıyorlardı. Ancak hata ettikleri nokta da buydu. Tora ile yaşamanın amacı ruhun maddiyattan arındırılarak yüceltilmesi değil, dünyanın maneviyatla beslenerek kutsallaştırılmasıdır.   

Yahudilik, toplum da sosyal faaliyetlerden dışlanmamızı istemediği gibi, maddi dünyada toplumsal aktivitelerde manevi değerlerle denge kurmamızı istemektedir. Bunu dile getirmek amacı ile gözlemcilerin yaptıkları hataların arkasından maddi boyutunu göstermek adına üç mitsvadan bahsedilmektedir.

Ekmek (Hala mitsvası), Şarap, tsitsit (Elbise)...

 

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Anne ve babanın yanında nasıl konuşmak gerekir?

Baba ve oğul beraberken sorulan soruya oğul  babadan önce cevap vermemeliancak babası izin verdikten sonra konuşmalıdır.  Sorulan soruya verilen cevap babayı küçük düşürüp utandıracak bir cevap ise o zaman çocuk babadan önce cevap vermelidir. Hatta babanın vereceği cevap Tanrı’nın ismini küçültecek nitelikte olacaksa, yine önceden cevap vermelidir. Bunu yapan çocuk berahaya layiktir.

Ailesinin yanında arkadaşları ile konuştuğu zaman ise sakinlikle konuşmalıdır, çünkü anne babanın yanında sesi yükseltmek saygısızlıktır.

LEHU NERANENA L’AD…

Rav İsak Alaluf

Bu hafta konu edeceğimiz manzume çok iyi bilinen bir eserdir. İspanya’nın büyük Rabilerinden Rabi Avraham Ibn Ezra tarafından yazıldığı kabul edilen “Leha E.li” Yom Kipur’un açılış duası olarak okunur. Çok duygusal ve anlamlıdır. İzmir ve İstanbul’da Hüseyni makamında okunur. Bazı görüşlere göre Yeuda Ha Levi tarafından yazıldığı iddia edilse de genel görüş Rabi Avraham’dan yanadır. Rabi bu manzumede en içten duygularını açığa çıkarır. Günahlarının bir listesini yapar ve bunlardan dolayı af diler. Manzume gelecek dünyadaki karşılamadan da söz eder.

MİTSVALARI TANIYALIM
Rav İsak Alaluf

Neder dediğimiz adakları yerine getirme mitsvası

Kişinin bir şekilde “neder” yani adak adaması durumunda onu yerine getirme zorunluluğu vardır. Tora ağızdan çıkan sözlerin yerine getirilmesi konusunda bizleri uyarır. Nederlerin yerine getirilememesi durumunda “atarat nedarim” dediğimiz adakların iptali ritüeli uygulanır. Özellikle Roş Aşana ve Kipur öncesinde uygulanan bu ritüelle sene boyunca söz verip de yerine getiremediğimiz adak ve sözler için af dilenir.


HAFTANIN SÖZÜ

Para ateştir. Nasıl kullanıldığına bağlı olarak yok edebilir ya da aydınlatabilir ve ısıtabilir. (Lizensk’li Rabi Elimelech)