Bu Hafta İçin Saatler

15 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5781

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:06

20:21

-----

Yeruşalayim

19:01

20:16

Tel Aviv

19:23

20:24

24 TEMMUZ

Tel Aviv

19:18

20:18

İstanbul

20:14

20:55

2021

İstanbul

20:07

20:49

İzmir

20:08

20:57

İzmir

20:02

20:51

VAETHANAN- ואתחנן

24 TEMMUZ 2021 CUMARTESİ  TU BE AV

 

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Devarim 3:23-7:11)

Moşe her ne kadar Yeoşua'nın kendisinden sonraki lider olarak seçilmesinden memnunsa da, buna rağmen Erets-Yisrael'e özgü mitsvaları yerine getirebilmek için buraya girmesine izin verilmesi konusunda dua eder. Ancak Tanrı bu isteği kabul etmez. Moşe Bene-Yisrael'e Sinay'daki eşsiz tecrübelerini hatırlatır.

Tora'yı aldıklarında Tanrı'nın Sesi'ni duymuşlar, ancak Tanrı'yı fiziksel olarak algılayabilecekleri herhangi bir şekil görmemişlerdi. Moşe Bene-Yisrael'e, Tanrı'nın Sinay'da açığa çıkışının sadece elit birkaç kişinin değil, Bene-Yisrael'in tümünün şahit olduğu eşsiz ve benzersiz bir tecrübe olduğunu özellikle hatırlatır ve başka hiçbir ulusun Tanrı'nın kendileriyle Bizzat konuştuğunu iddia edemeyeceğini vurgular. Moşe halka özel bir direktif vererek, bu dönüm noktası niteliğindeki olayın her nesilde sürekli anlatılmasını ister.

Moşe daha sonra Bene-Yisrael'in Erets-Yisrael'e girdikten bir süre sonra günah işlemeye başlayacaklarına ve bu sebeple ileride bu topraklardan sürüleceğine dair - doğruluğu tarihçe de kanıtlanmış - bir kehanette bulunur. Bu sürgün boyunca Yahudiler, diğer milletler arasına küçük gruplar halinde yayılmak zorunda kalacaklar ve nüfusları her zaman düşük seyredecektir. Ancak sonunda Bene-Yisrael Tanrı'ya dönecek, Tanrı da onları kabul ederek, ülkelerine geri getirecektir.

Moşe, hata sonucu ölüme sebebiyet veren bir kişinin kaçabilmesi için üç tane "sığınak şehir" belirler. Ardından On Emir'i halka tekrarlar ve onlara Yahudilik'in en temel prensiplerini içeren Şema'yı öğretir. Şema'nın ilk cümlesi Tanrı'nın var ve Biricik olduğuna dair bir tanıklıktır. Moşe daha sonra halkı, maddiyatçılığın tuzaklarına düşmemeleri ve maneviyatı yüksek bir millet olmaları gerektiğini unutmamaları konusunda uyarır. Peraşa, Moşe'nin Bene-Yisrael'e, Erets-Yisrael'e girdikten sonra başka milletlerle karışık evlilik yapmamalarını emretmesiyle sona erer. Zira karışık evlilikler yapıldığı anda halkın kutsal benliği sekteye uğrayacak ve diğer halklardan farkları kalmayacaktır.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
SÜRGÜNÜN FARKLI YÜZLERİ

Zor zorular: Bu Şabat “Şabat Nahamu – Teselli Şabat’ı” olarak bilinir. Bu haftadan itibaren Yeşayau peygamberin yedi “teselli” veren Aftara parçasını okumaya başlarız. Yeşayau’nun 40/1’de yer alan cümlesi “nahamu nahamu ami – teselli edin kavmimi teselli edin” şeklinde başlamaktadır. Böylelikle Şiva asar beTamuz’dan beri üç haftadır süregelen matem süreci yerini teselli haftalarına bırakır. Burada anlamlı bir soru sormak gerekir: Ne olmuştur da toplum Tişa be Av’ın hemen sonrasında teselli bulmaya başlamıştır?

“Al naarot Bavel” sözleriyle başlayan Teilim’in 137. Mizmoru birinci Bet Amikdaş’ın yıkılmasından sonra sürgüne giden Yahudiler’in geçirdiklerini anlatır. “Mizmor “Babil ırmaklarının üzerinde oturduk ve Tsiyon’u anımsadıkça ağladık” ifadesiyle başlar. Mizmor’da Tanrı’ya şükran şarkıları söylerken artık arplarını söğüt ağaçlarına astıklarını söylenmektedir. Bu cümlede garip bir şeyler vardır. Neden müzik aletlerinin söğüt ağaçlarına asıldığı belirtilmektedir?

Mizmor’u irdelerken bir başka garip duruma daha bakacağız. Babilliler Yahudilerden Tsiyon’dan şarkılar söylemelerini istemektedirler. Babilliler Bet Amikdaş’ı yıkan, Yeruşalayim’i tahrip eden ordularıyla Yeuda krallığını yıkarak halkını sürgüne gönderendir ve nasıl olur da Yahudilerden şarkı söylemeleri beklenmektedir? Sürgünü büyüteç altına almak suretiyle Yahudi halkının tepkisini ve bu Şabat hissettiğimiz teselliyi anlamaya çalışalım.

Nasıl bir sürgündeyiz? Günümüzün özgür ülkelerinde yaşayanların sürgünün anlamını ve burada tecrübe edilen zorlukları anlamaları son derece zordur. Özgür ülkelerde yaşayan bizler için sahip olduğumuz özgürlükler, haklar, maddi manevi zenginlikler vardır. Birçok ülkede Yahudiler son derece önemli mevkilerde kendilerine yer bulabilmektedir. Evet Pesah akşamı köle olduğumuz ifadesi yer almaktadır ancak bu kölelik bahsi geçen fiziksel kölelikten ziyade manevi anlamda bir köleliğe gönderme yapmaktadır. Manevi köleliğin ne olduğu ve nelerin kölesi olduğumuzu bir başka yazımızda sizlerle paylaşmıştık.

Köleliğin iki yüzü vardır: Pasuk “beni kardeşimin elinden Esav’ın elinden kurtar” demektedir.

Zaman zaman sürgünün karakteri Esav’ın yüzü gibidir. Son iki bin yıllık sürgünümüz Esav’ın zulüm dolu yüzü olmuştur. Burada hepsini anmaya gerek olmasa da İspanya engizisyonu, Rus pogromları ve Holocaust fikir sahibi olmak için yeterlidir. Bu tip sürgüne Yahudi toplumu alışık olmuştur.

Ancak sürgünün bir de farklı yüzü vardır. Pasukta hem “kardeşim” hem de Esav” demektedir. Elbette ikisi aynı şeydir ama “kardeşim” sözcüğü sürgünün bir diğer yüzünü oluşturmaktadır. Sürgün veya bunun müsebbipleri bizlere “arkadaş” gibi davranmaktadır. Fransız devrimi sırasında ulusal parola “Liberté, égalité, fraternité - özgürlük, eşitlik, kardeşlik” şeklindedir. Napoleon Fransa’da yaşayan Yahudileri “kardeş” olarak görmüş onlara her türlü hak ve imtiyazı tanımıştır. İşte bu tip sürgünün bir başka ve daha tehlikeli olan yüzüdür. Gerçi “özgürlük” parolasına sahip olan Fransa’da Dreyfuss olayının da cereyan edebildiği akıllardan çıkarılmamalıdır.

Sürgünün fiziksel olarak acı olan yüzünde asimile olmak çok kolay değildir. Ancak daha “tatlı” yüzü haklar, imtiyazlar içerse de çok daha tehlikeli bir boyut içermektedir ki bu kendi öz benliğimizi yitirmek ve bir başka toplumun içinde asimilasyona uğramaktır. Günümüz sürgünü ikinci tiptedir ve ne yazık ki asimilasyonu körüklemektedir. Bizden önceki neslin bizim nesle gerektiği gibi gelenekleri öğretmemesi nedeniyle birçok “minag” unutulmaktadır. Bu nedenle çok gerilerden başlayan altın gelenek zincirinde kopmalar kaçınılmaz olmuştur. Kopan bu halkaları yeniden eklemek sanıldığı kadar kolay değildir.

Bildiklerimizi hatırlayalım: Şimdi küçük bir hatırlatma yapalım. Sukot bayramında dualarımızda kullandığımız “arbaat aminim – dört bitki” dört farklı özellikte Yahudi’ye gönderme yapar. Hem kokusu hem de tadı güzel olan Etrog hem mitsva yapan hem de Tora bilgisi olan kardeşlerimizi simgeler. Lulav bitkisinin tadı güzeldir ama kokusu yoktur. Tora bilgisi olan ama iyi davranışlar konusunda bazı eksiklikleri görülen kardeşlerimize gönderme yapar. Adas bitkisinde ise koku vardır ama tad yoktur. İyi davranışları olan ama Tora bilgisi konusunda eksikleri olan kardeşlerimizi bu gurup temsil eder. Arava dediğimiz söğüt ağacının ne tadı ne de kokusu vardır. Bu bitki gerek Tora bilgisi gerekse iyi davranışlar konusunda zayıf olan kardeşlerimizi anlatır.   Rabi Eli Mansour “arava” ile simgelenen kesimin aynı zamanda asimilasyona en açık kesim olduğunu ifade eder. İşte yaklaşan Tişri bayramları boyunca hatta kendimizi hazırladığımız Elul ayı süresince “arava” olmaktan “etrog” olmaya doğru bir yol içine gireriz.

Söğütlere bakıp ağlamak: Hadi şimdi Mizmor’a dönelim. Yahudiler Babil (etimolojik olarak karıştırmak kökünden gelir. Tanrı dilleri Babil kulesi inşaatında karıştırmıştır) sürgününe girdiklerinde bir eritme potası içine girmiş olurlar. Oraya yerleşirler ve toplumun bir parçası olurlar. Ancak oraya yerleşmiş bile olsalar Mizmor hala nasıl “ağladıklarından “ söz eder. Ağlamalarının sebebi “arava” dediğimiz söğüt dallarını bir başka deyişle Tora ve mitsva yoksunu asimile olmaya yatkın kardeşlerini görmeleridir. Babilliler neden ağladıklarını anlayamazlar. Çünkü her türlü kolaylıkla karşılaşmalarına rağmen manevi anlamda büyük zarar görmenin hemen öncesindedirler. Arplar bu nedenle söğüt ağaçlarının dallarına asılır.

Kurtuluşa doğru: Bu hafta “Nahamu – teselli” Aftara parçasını okuruz. Tişa be Av sonrasında değişen nedir? Alşeh üçüncü Bet Amikdaş’ın yapım aşamasında olduğunu öğretir. Her yaptığımız mitsva ile Bet Amikdaş’ın tamamlanmasına küçük de olsa bir katkımız olmaktadır. Bet Amikdaş uzun yıllardır Yahudilerin katkıları ile inşa edilmektedir. Bu mitsvalardan bir tanesi kaybettiğimiz iki Bet Amikdaş için yas tutmaktır. Peygamberler yaşadığımız büyük yıkıma rağmen Bet Amikdaş’ın çekirdeğinin hala aynı yerde bulunduğunu söyler. Elbette daha sürgündeyiz. Ve söğütlerin farkına vardıkça ağlamaya devam ediyoruz. Ancak Tişa be Av sonrasında göklerde Bet Amikdaş ve Yeruşalayim’in yeniden inşası konusunda ilerlemeye başladığımızı ve bu nedenle de teselli kapılarının aralanmaya başladığını söyleyebiliriz. Elbette sahip olduğumuz Tora ve mitsvalar ile basamak basamak bu konuda ilerlemek ve “Geula”nın günlerinde Bet Amikdaş’ın görkemini yaşamak hepimizin ümididir.

 

 

DİVRE TORA
Rav Selim Eskenazi

Yeoşua-Yeni Lider-İyilikseverlik

"Vetsav et Yeoşua vehazekeu veametseu ki u yaavor lifne aam aze..." 
Peraşamızda, Am Yisrael'in Moşe Rabenu'dan sonraki lideri, Yeoşua bin Nun atanıyor. "Yeoşua'ya emret, ona kuvvet ver, çünkü o, halkın önünde lider olacak..."

Midraş soruyor: Yeoşua, nasıl bunu hak etti?  
Cevap: Yeoşua, her gün çöldeki binlerce kişinin gece gündüz Tora öğrendiği yeşivada oturma yerlerini düzenliyordu. 50 kişilik bir okulun sıralarından bahsetmiyoruz, binlerce kişinin!!! Ve buna rağmen Yeoşua, yeşivanın en iyi öğrencisiydi.

Yeoşua, bize çok büyük bir ders öğretiyor. 

Hesed yani iyilik yapmanın birçok yolu vardır. 

Bir insana para verebilirsin, iş öğretebilirsin, cuma akşamı yakması için Şabat kandilleri verebilirsin ve binlerce Am Yisraelin yaptığı muhteşem iyilikler...

Ama dünyada bir insana TORA öğretmekten daha büyük bir iyilik olamaz. Çünkü diğer tüm iyilikler fiziksel bir kaynaktan geçip ruhani kaynağa (neşamaya) doğru gidiyor. 

Fakat Tora öğretilerek yapılan iyilik, direk neşamaya gidiyor. 

İşte Yeoşua bin Nun'un yaptığı gibi insanların Tora öğrenmeleri için yapılan bu iyilikler kişinin kendi Tora öğrenimiyle birleştiği zaman, Am Yisrael'in lideri olmaya layik olunabiliyor. 

Rav Yagen, Monsey'den Ets Hayim Yeşivası'na yaptığı ziyaretlerin birinde bizlere şöyle öğretmiştir:

Hahamlarımızın sözlerinde bir çelişki varmış gibi gözükmektedir:

Bir taraftan "im lo beriti yomam valayla hukot şamayim vaarets lo samti", eğer gece gündüz kesintisiz Tora öğrenimi olmasaydı, dünya ayakta kalamazdı, demek ki dünyayı ayakta tutan tek şey Tora. 

Diğer taraftan Pirke Avot'ta diyoruz ki "dünya 3 ayağın üzerinde durmaktadır. Tora, Avoda (Tefila) ve Gemilut Hasadim (iyiliksever davranışlar)"

demek ki 3 ayak var!!!

Cevap: Çelişki yok, insanın iyilikseverliği dışarda aramasına gerek yok, 

İnsan, Bet Midraş'ta, Yeşiva'da, Tora'nın içinde de iyilikseverliği bulabilir. Aynı Yeoşua bin Nun'un yaptığı gibi...

Daha Tora öğretme ayrıcalığına layık olamayanlarımız için,

Tora derslerini kuvvetlendirmek için verilen, insanları bu derslere getirmek için verilen maddi manevi tüm çabalardan, Tora öğrencilerinin rahat bir şekilde Tora öğrenebilmeleri için verilen tüm destekten, daha büyük bir Hesed olamaz.
Aş-em Yitbarah, bize iyilik yapmamız için izin versin, işte bu da Tanrı’nın bize yaptığı iyiliklerden bir tanesi...

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Sefer Tora satmak uygun mudur?

Talmud Megila 27. Sayfada Sefertora’nın satılamayacağı açıkça belirtilir. Hatta satan kişinin bu paradan pek hayır görmeyeceği de eklenir. Sefertora bir sinagoga aitse hiçbir durumda satılması mümkün değildir. Sadece mikve yapımı veya durumu iyi olmayan birini evlendirmek için Rabiler bu satışa izin verirler. Kişisel olan Sefertora satılabilir ama toplumun Sefertora’sı ancak kiralanabilir.

KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ
Rav İsak Alaluf
נטילת ידיים – NETİLAT YADAYİM


Sabahları ve ekmek yemeden önce yapılan çok önemli bir mitsva ve uygulamadır. Geceleri uyurken insanın ruhu bedenini terk eder. Uyandığında ise geri döner. Bu gidiş geliş nedeniyle insanın üzerinde bir “tuma” yani manevi kirlilik meydana gelir. Uyandığımızda bu kirlilik gitse de parmak uçlarında kalır. Bu yüzden Netilat yadayim yapmak suretiyle parmak uçlarındaki manevi kirlilik temizlenir. Ekmek yenecek Seuda öncesinde de ellerin Netilat yadayim yapılması gerekir. Bununla ilgili kural ve uygulamaları geçtiğimiz senelerde hazırlanan “Haftanın Peraşası” broşürlerinde bulabilirsiniz.

MİTSVALARI TANIYALIM
Rav İsak Alaluf
KUTSAL YERLERE SAYGI DUYMAK

Peraşada “umikdaşi tirau - kutsal yerimden korkacaksınız” şeklinde verilen emir dua edilen Tefila söylenen bir zamanlar korban getirilen yerlere saygı duyulması mitsvasını anlatmaktadır. Günümüzde bu saygı sinagoglara ve Tora öğrenilen yerlere gösterilmelidir. Bu saygının gösterilmesi için sinagoga gelirken kıyafetlerimize, temizliğimize ve duruşumuza dikkat etmemiz gerekir. Tefila söylenen ve Tora öğrenilen yerlerde kutsallıkla ilgisi olmayan ifadeler ve konuşmalar yer almamalıdır. Bu yerlerde hakaret, kızgınlık gibi yanlış davranışlardan uzak kalınmalı yemek yerken veya bir etkinlikte bulunurken nerede olduğumuz akıldan çıkarılmadan saygı ile hareket edilmelidir. Sefer Ahinuh bu mitsvayı iki yüz yirmi bir numara ile vermektedir.

HAFTANIN SÖZÜ

“Kim bu günlerde Yeruşalayim için yas tutarsa, onun tekrar yapılanması ve ihtişamını görüp büyük bir mutluluk ve sevinç duyacaktır.” (Masehet Taanit 30/B – Rav Moşe Benveniste’nin (Z’L) çevirisi ile…)