Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler

25 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5781

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:06

20:23

-----

Yeruşalayim

19:09

20:27

Tel Aviv

19:23

20:26

5 HAZİRAN

Tel Aviv

19:26

20:29

İstanbul

20:17

20:59

2021

İstanbul

20:21

21:03

İzmir

20:10

21:01

İzmir

20:14

21:05

ŞELAH LEHA-שלח לך


10-11  HAZİRAN 2021 ROŞ HODEŞ TAMUZ

 


Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 13:1-15:41)

Moşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir. Casuslar kırk gün sonra ellerinde devasa bir üzüm salkımı, bir nar ve bir incirle dönerek, ülkenin bereketli ve bolluk içinde olduğunu bildirirler. Ancak casusların on tanesi, ülkede yaşayanların "bizden daha güçlü" devler ve savaşçılar olduğu konusunda uyarıda bulunur; sadece Kalev ve Yeoşua, ülkenin, Tanrı'nın söz verdiği şekilde fethedilebileceği konusunda ısrar ederler.

Halk ağlayarak Mısır'a geri dönmelerinin daha iyi olacağını söyler. Tanrı, Bene-Yisrael'in ülkeye girişinin kırk yıl boyunca ertelenmesine ve bu süre içinde o neslin tümünün çölde ölmesine karar verir. Bir grup pişman Yahudi, ülkenin sınırındaki dağa çıkar ve Amalekler ile Kenaaniler tarafından bozguna uğratılır.

Menahot (un, şarap ve yağ korbanları) kanunları ve ekmek yaparken bir hamurdan bir parçanın Tanrı'ya adanması mitsvası (Hala) verilir. Bir adam çalı çırpı toplayarak Şabat'ı ihlal eder ve idam edilir. Tanrı, mitsvaları (İlahi emirler) yerine getirmeyi hatırlamamız için giysilerimizin dört ucuna tsitsit (püsküller) koymamız talimatını verir.


Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
SİNEK

İlginçtir insanoğlu çoğunlukla olumsuz tarafı görmeye ve her şeyin olumsuz gittiğine dair fikirler üretmeye açıktır. Durumun olumlu tarafını görmek ya geç gerçekleşir ya da hiç gerçekleşmez. Bu durum insanın daha kötümser, daha içe kapanık, daha olumsuz hatta depresif olmasına neden olur. Halbuki işin olumlu tarafını görebilenlerde daha pozitif düşünceler hakim olduğundan zorlukların üstesinden gelme yetisi daha ileri düzeydedir.

Rabiler bir şeyin “olumlu” tarafını görebilmek için bize bazı tavsiyelerde bulunurlar. Olumsuzluğun güçlü hissedildiği durumlarda insanın ilk yapması gereken şey hedefinin ne olduğunu kontrol etmesidir. Gerçekten belirlediği bu hedef onun gerçek hedefi midir? Hayatının merkezi olabilecek düzeyde bir hedefin peşinde koşacaksa bunun doğru bir hedef olması çok gereklidir. Sözgelimi bir kişi için fiziksel güzellik ve bakım ana hedef olabilir. Bu hedef için elinden gelen her şeyi yapabilir. Ancak bazı nedenlerden dolayı burnunda çıkan bir sivilce onun hayatını karartabilir. Bakımlı olmak Yahudiliğin de önemli ilkelerinden biridir. İllel Azaken hakkında anlatılan bir öyküde alelacele dersten çıkan İllel’e öğrencileri ne yapmaya gittiğini sorarlar. İllel bir mitsva yapacağını söyleyince öğrencileri mitsvanın ne olduğunu öğrenmek isterler. İllel de banyo yapacağını ifade eder. Temiz ve bakımlı görünmenin Tanrı’nın imajında yaratılan insan için önemli olduğunu da ekler. Temiz ve bakımlı olmak İllel için bir hedeftir ama hayatının merkezi değildir. Bu noktada ana hedefin ne olduğunu belirlemek ve onun ardından gitmek gerektiğini bir kez daha anımsatalım. RaMHaL Mesilat Yeşarim adlı eserinde hedefin ne olduğunun belirlenmesi kadar gerçek ve doğru hedef olup olmadığının da kontrol edilmesi gerektiğini öğretir.

Elimizde ne olduğunu görmek ve bununla mutlu olabilmek olumlu bakabilmenin bir başka adımıdır. Yarı dolu bir bardağın yarısı boştur ama dolu tarafını görmek gerekir. Pirke Avot kimin zengin olduğunu sorarken cevabını “asameah behelko – payına düşen ile mutlu olan” şeklinde verir.

Sıklıkla başkalarına imrenmek ve hatta kıskanmak aklımıza gelir de onların da bazı eksikleri olacağı düşüncelerimizde yer almaz. Halbuki “aşir – zengin” sözcüğünün harfleri sahip olduğumuz şeyler için şükretmeyi de öğretir. “Ayin” harfi göz sözcüğünü simgeler. Gözlerimiz görüyorsa bundan mutluluk duymak gerekir. “Şin” harfi “şinayim – dişler” sözcüğünü anımsatır. Yiyebiliyorsak diş ağrısı gibi sıkıntımız yoksa ne mutlu bize diye düşünmek yerinde olacaktır. “Yud” harfi “yadayim – eller” sözcüğüne gönderme yapar. Ellerimizle işimizi görüyorsak şükretmenin de zamanıdır. Son olarak da “Reş” harfi “raglayim – ayaklar” sözcüğünü anımsatır. Eğer kimseye muhtaç olmadan yürüyebiliyorsak, işimizi görüyorsak gerçekten zenginiz demektir.

Bardağın boş tarafının aslında dolu olduğunu bilmek ama henüz Tanrı istemediği için bunu göremediğini düşünmek “emuna” sahibi insanların ve özellikle Tanrı’ya güvenen insanların seçtiği yoldur. Emuna sahibi insan görebildiklerinden mutludur ancak büyük resmin zamanı gelince ona gösterileceğini de bilir. Öncüler bu nedenle büyük yanlışa düşmüşlerdir. Öncüler güzel meyveleri görmüşler, süt ve bal akan diyarı hissetmişler ve bunun kanıtlarıyla geri dönmüşlerdir. Tek bir kelime onların bütün olumlu izlenimleri silmelerine yetmiştir. “Efes – sıfır.” Yani ne meyveler, ne ülkenin güzelliği ne de oranın kıyısına kadar gelmemiz bir işe yaramayacak. Boşuna. Emuna eksikliğinin ve buna inanmalarının sonucu çölde geçirilen kırk yıl, kayıp bir nesil ve seneler boyunca ağlamak için sebepler olmuştur. Tişa be Av gününün acı dolu temeli ne yazık ki o günde atılmıştır.

Öncüler başkalarının olumlu fikirlerine de bakmazlar. Doğru kişilerden örnek almaya da yanaşmazlar. Rabi Yosef Hayim mi Bagdad tarafından anlatılan bir hikaye doğru kişilerden öğüt almayanların sonunu çok güzel anlatır.

Bağdat’ta yaşayan olağanüstü zenginliği nedeniyle imrenilen bir adam aslında pek de mutlu değildir. Ailesi, eşi çocukları yoktur. Muhteşem saray gibi bir evde tek başınadır. Yaşı ilerledikçe varını yoğunu satar ve elde ettiği para ile şehirdeki güzel bir otele yerleşir. Otel sahibi uzun yıllar otelde bulunan kişi sayesinde oldukça varlıklı biri olur. Gün gelir o zengin adam yatağa düşer. Otel sahibi birkaç gün içinde ebediyete gidecek olan kişinin mal varlığı için endişelidir. Çünkü kanuna göre aile olmadan ölen kişinin mal varlığı devlete kalmaktadır. Otel sahibi o civarda bulunan bir iş bitiriciye gider ve durumu anlatır. Eğer mirası almayı başarırsa iş bitiriciye bin dinar vereceğini söyler. İş bitirici adam öldükten sonra otel sahibinden bunu saklamasını ister. İş bitirici adamın yerine geçecek ve avukata kendisi için bir vasiyetname yazdıracaktır. Böylece mal varlığı da otelcinin olacaktır.

Adam ölür ve iş bitirici dediği gibi adamın yerine geçer. Avukat davet edilir ve bir vasiyetname yazdırılır. Bir süre sonra zengin adamın öldüğü açıklanır. Avukat vasiyetnameyi açar. Orada yazılan şeyler otel sahibini şok eder. Adam bütün mal varlığını “bin dinar” dışında iş bitirici adama bırakmış bin dinar da otel sahibine kalmıştır.

Gemara Masehet Berahot’ta yetser ara sineğe benzetilir. Sinek yaratılışı gereği düz duvarda, cam gibi temiz ve pak yüzeylerde de durabilir. Buradan Rabiler yetser ara’nın temiz saf, tsadik insanlara da bulaşabileceğini öğretirler. Pirke Avot “öldüğün güne kadar kendinden emin olma” derken en tsadik insanın bile yetser ara tehdidi altında olduğunu anlatır. Sineğin bir diğer özelliği de istediğiniz kadar uzaklaştırmaya çalışsak da mutlaka geri döndüğüdür. Rabiler buradan yetser ara uzaklaşmış gibi görünse de ilk fırsatta mutlaka geri dönecektir öğretisini paylaşırlar.

Sinekler altı ayağa sahiptir. Kabala’da altı sayısı maddiyatı yedi sayısı ise ruhaniliği simgeler. Yetser ara ile sineğin benzerliği yetser ara ile maddiyatın ilişkisine mistik anlamda da benzetilir. Biyolojik olarak sinekler insan derisini delip de geçmezler. Ancak orada bir yara varsa ilk ziyaret edenler sineklerdir. Gemara burada da yetser ara için ortam hazırlanırsa mutlaka onun tarafından ziyaret edileceği hatırlatılır.    

Mutlu ve olumlu olmanın bir aşaması da mitsvot ile birlikte yaşamaktır. Bazı insanların düşündüğü “kalbinde inanç varsa, iyi bir insansan mitsvalardan muafsın” ifadesi kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Yahudilik bir eylem dinidir. Mitsva olmadan Yahudilik olmaz. İnanç tek başına asla yeterli değildir. Elbette iyi insan olmak güzel bir adımdır. Teilim “sur mera vaase tov – kötülükten uzaklaş ve iyiyi yap” derken iyi insan olmanın önemine vurgu yapar. Ancak mitsvalar olumlu bir insan olmanın, hayata güzel bakabilmenin en önemli anahtarlarıdır. Hedef patrona ödül amaçlı hizmet etmek değildir. Pirke Avot bu konuda “efendisine maaş karşılığı hizmet eden köleler gibi olmayınız” demekte ve asıl hedefin Tanrı’nın emrini yerine getirmek olduğunu vurgulamaktadır. Ödül elbette vardır. Ne olduğu, ne zaman geleceği belli değildir. Ancak asıl ödül Tanrı’nın sözlerini dinlemek ve emirlerini yerine getirmektir.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres

‘Tanrı öfkesini geciktiren, şefkati bol; günahı ve isyanı bağışlayan ve temizleyendir. (Fakat teşuva yapmayanları) Temizlemez; babaların günahlarını, çocuklar için, üçüncü ve dördüncü nesiller için hatırda tutar.’

‘Poket avon avot al banim’: Babaların günahlarını, çocuklar için, üçüncü ve dördüncü nesiller için hatırda tutar. Bu cümleden şunu anlamaktayız: Tanrı, çocukların sayesinde babalarının günahlarını azaltır ve küçültür. Bir babanın iyi evlatları varsa, çocukların hatırına babalarının günahları da silinir.

Çocuklar babalarının yolundan gittiklerinde, aslında durum gerçekten anlaşılması güç bir hal alır. Babalarının hatalarını neden çocuklar yüklenmektedir? Onların ne suçu vardır? Eğer çocukları babalarının yolunu takip ederse, o zaman kendi hataları yüzünden cezalandırılacaklar ve babalarının hatalarından muaf mı tutulacaklardır?

Mişle Şoalim kitabında Rav Berahya durumu şu örnekle açıklamaktadır: Bir kurt çok acıkmıştır. Bir tilkiye rastlar ve onu yemek ister. Tilki ona ‘Neden benim gibi zayıf ve cılız bir hayvanı yemek istiyorsun ki? Bak, şişman, besili ve büyük bir insan yaklaşıyor. Bence onu ye.’ der. Kurt ona şöyle cevap verir: ‘İnsan yememiz yasak.(Her canlıdan bunun hesabını sorarım) Yaklaşmakta olan insanı yersem, bundan ötürü ceza alabilirim.’ Tilki ona ‘Korkacak bir şeyin yok. Cezayı nasılsa çocukların alacak. Avot ahlu boser, şine banim tikenna (Babalar koruk yedi, çocuklarının dişleri kamaştı- Yermiya 31:29 )’ cevabını verdiğinde kurt ikna olarak adama saldırmaya yeltenir. Fakat yolda gözünden kaçan bir ağa yakalanır. Bütün yardım çağrılarına sadece tilki gelir. Kurt tilkiye kızar ve onu yalancılıkla suçlar. ‘Hanı sen bana sadece çocuklarımın cezalandırılacağını söylemiştin? ‘ der. Tilki şöyle cevap verir: ‘Aptal! Sen de şu anda kendi hatanın cezasını çekmiyorsun ki! Bu ceza, atalarının hataları için. ‘ Kurt iç çekerek ‘Bu nasıl olur? Ben neden başkaları yüzünden cezalandırılıyorum?’ diye sorar. Tilki ona der ki: ‘Sen de çocuklarının cezalandırılacağını bile bile neden adama saldırmaya kalkıştın o zaman? Bu durumda sen de başkalarının hatalarını çekmeye mecbursun.’

Bu sebeple, evlatlar babalarının yolunu takip ettikleri için onların hatalarının cezasını çekerler. Eğer çocuklarının kendi hataları yüzünden cezalandırılacak olması babalarını ilgilendirmiyorsa, o zaman kısa kısas olur ve onlar da kendi babalarının hatalarının bedelini öderler.

 

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Akama sefer tora (Sefertora’yı havaya kaldırmak) yapıldığında kimin görmesi daha önemlidir?

Masehet Sofrim 14-14 te Sefer Tora’yı 3 sütun açarak yazıları halka gösterme mitsvası vardır. Üç sütundan fazlası açılmaması tercih edilir. Ancak Sefarad  Sefertoralar’ı genellikle  sandık içinde olduğu için 3 sütun  açamazlar. Bu yüzden Yemen Fas kökenli  ve Türkiye’de yaşayanlar “Etz Ahayim”  dediğimiz sopalı Sefertora kullanmayı tercih etmişlerdir. Aşkenazlar Sefertora’yı kaldırınca hem kaldıran hem de halk yazıları görebilir. Sefaradlar’da ise sadece halk görür. Şulhan Aruh a göre halkın görmesi en doğrusudur.

KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ
Rav İsak Alaluf

וידוי – VİDUY

Kelime anlamı olarak “itiraf” anlamına gelir. Teşuva yapan kişi yanlışlarının farkına vardığı zaman öncelikle bu yanlışını samimi olarak itiraf eder. Viduy o yanlışın farkında olduğumuzun ilanıdır. Tahanunim dediğimiz günlük af dileme duaları her zaman “viduy” ile başlar. Kipur gününde Rabiler tarafından kaleme alınan “Büyük Viduy” duaları vardır. Burada yaptığımız yanlışlar itiraf edilir ve onlardan kurtulma çabası dile getirilir.

MİTSVALARI TANIYALIM
Rav İsak Alaluf
SUDAKİ MEKRUH CANLILARIN YENMEMESİ

Sefer Ahinuh yüz altmış dört numaralı mitsva olarak sudaki mekruh canlıların yenmemesini öğretir. Su ürünlerinde yeme şartı yüzgeç ve özellikle puldur. Bunların dışında olan canlılar mekruh yani tame olarak kabul edilir. Bu yüzden de Tora bu canlıları yenmesini yasaklar. Buna göre ahtapot, kalamar, karides, midye gibi deniz ürünlerinin yenmesi Tora’ya göre yasaktır.

 

HAFTANIN SÖZÜ

Öldüğün güne kadar kendinden emin olma. (Pirke Avot)