Yazdır

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

  22 Mart

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

5:16

6:28

-----

Yeruşalayim

5:21

6:33

Tel Aviv

5:31

6:30

15 VeAdar

Tel Aviv

5:36

6:35

İstanbul

6:04

6:44

5768

İstanbul

6:12

6:52

T S A V

 Hatırlatmalar:

 

ü 22 Mart Şabat: Purim Şuşan

ü 29 Mart Şabat: Şabat Para

ü 5 Nisan Şabat: Şabat Ahodeş

 

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Vayikra 6:1-8:36)

[www.chabad.org]

 

Tanrı; Moşe'ye, Mişkan'daki korban ibadetini gerçekleştiren Koenler olarak, Aaron ve oğullarına görev ve haklarını bildirme talimatını verir.

 

Mizbeah'taki ateş her zaman yanar durumda tutulmalıdır. Bu ateşte, "Ola -Yükselen" olarak getirilen hayvanlar tümüyle, "Şelamim - Barış", "Hatat - Hata" ve "Aşam - Suç" korbanlarının içyağları, unla yapılan Minha korbanlarından da üç parmak dolusu yakılır.

 

Hatat ve Aşam korbanlarının etini ve Minha korbanlarından da geri kalan kısmı Koenler yer. Şelamim korbanı, Koen'e verilen belirlenmiş parçalar hariç, korbanı getiren kişi tarafından yenir.  Korbanların kutsal eti, manevi olarak saf kişiler tarafından, belirlenmiş kutsal yerlerinde ve belirlenmiş zamanda yenmelidir.

 

Aaron ile oğulları yedi gün boyunca Mişkan sınırları içinde kalır; bu süre içinde Moşe onları Koenlik görevine atar.

 

DEVAR TORA

["Legacy" / Rabi Naftali Reich - www.torah.org]

 

Mucizeler - Sadece Merak

 

Tora'da söz edilen korbanlardan bir tanesi de Korban-Şelamim'dir. Kural olarak, bir Şelamim-korbanı, eti sadece Koenler tarafından değil de, aynı zamanda kobranı getiren kişi ile ailesi tarafından da yendiği için, "düşük kutsiyetli" bir korban sayılır (Kadaşim kalim). Şelamim-korbanı zorunlu olmayan bir korbandı. Herhangi bir Yahudi tarafından, herhangi bir neden için ayrılmış ve getirilmiş olabilirdi. Eti iki gündüz ve arasındaki bir gece boyunca yenebilir; ikinci günden sonra artık yenilemezdi.

 

Şelamim korbanları arasında Korban Toda - Şükran Korbanı olarak bilinen korbanın belli bir yeri vardır. Raşi, Talmud'a (Berahot 54b) dayanarak, korbanın dört nedenle getirildiğini belirtir. Dört tip kişi bu korbanı getirirdi: 1) Deniz yolculuğunu bitirmiş biri, 2) Çölü geçmiş biri, 3) Esaretten kurtulmuş biri, 4) Ağır bir hastalıktan kalkmış biri. Yahudilik kurallarına göre, Toda korbanının ve diğer Şelamim türü korbanların tüketilmesi arasında bir fark vardır. Yenmesi için ek bir gündüz vakti olan Şelamim'den farklı olarak Toda'nın eti yalnızca bir gün ve bir gece boyunca yenebilir; ama daha sonra yenemez. Bu farkın bir rastlantı olmadığını güvenle kabul edebiliriz. Toda'nın sadece bir gün tüketilmesi ile şükran ifadesi gerektiren bir olayı anmak için getirilen bir korban olması arasındaki ilişki nedir?

 

Rabi Ovadya Seforno şöyle açıklar: Tora etin sadece bir gün tüketilmesiyle ilgili sınırlamayı getirirken, şunu ima etmektedir: Toda'nın "düşük kutsiyetli" korbanlar sınıfında olmasına rağmen, "üst düzey kutsiyete sahip" (Kodşe kadaşim) korbanlarla önemli bir ilişkisi vardır ve bu ilişki, tıpkı üst düzey kutsiyete sahip korbanlar gibi, Toda korbanı da bir gün ve bir gece içinde tüketilmelidir. Tanrı'nın bahşettiği bir kurtuluş karşısında şükran ifade etme amacıyla korban getirme kavramı Seforno'ya göre, "en üst düzeyde kutsal" niteliklidir; en yüce sorumluluktur.

 

Acaba "Keşke Kızıldeniz'in yarılmasına veya Baal Şem Tov'un gerçekleştirdiği mucizelere tanık olabilseydim... O zaman Tanrı'ya o kadar güçlü bir Emuna'm (inancım) olurdu ki!" gibi düşünceler aklınıza hiç gelmiş midir? Kim bir mucize görmek istemez? Eğer bir sokak arkanızda, insanların alınlarına bakarak en derin sırlarını söyleyebilen veya birkaç kelime ile hastaları iyileştirebilen Hasidik bir Rebbe veya bir Hahamın var olduğunu duysaydınız, bunu kendiniz görmek istemez miydiniz? Ve bunlar olsaydı, hayatınızda ve inancınızda derin bir izlenim yaratmaz mıydı? (Ya da bir balığın konuştuğunu duysanız?)

 

Görünen o ki, Rambam böyle bir durumda evde kalmayı tercih ederdi. Zira şöyle demektedir Rambam (Tora'nın Temelleri Kanunları 8:1): İnancı olağanüstü işaretlere ve mucizelere dayalı olan herhangi bir kimsenin yüreğinde daima rahatsız edici bir kusur/kuşku bulunacaktır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra "Belki de bu tür şeyler sihirle, göz boyamacılıkla, hokkabazlıkla vs. gerçekleştirilebilir?" diye düşünecektir. Bu, mucizelerin hiç gerçekleşmediği veya inancımızı güçlendirmek için kullanılmadıkları anlamına gelmez. Bununla birlikte, Rambam "sadece" mucizelere ve harikalara dayalı bir inancın, zaman geçtikçe kesinlikle ortaya çıkacak olan kuşku ve şüpheciliğe direnebilecek kadar güçlü olamayacağının altını çizmektedir.

 

O halde mucizelerin amacı nedir? Tanrı neden onların gerçekleşmesini sağlar ve bizler bu mucizelerden ne sonuçlar çıkarmalıyız?

 

Günde üç kez söylenen Amida duası içindeki Modim paragrafında şöyle deriz: "... ve bizim için her gün gerçekleştirdiğin mucizeler için, her an, sabah, öğle ve akşam yaşadığımız harikalar için Sana, Tanrımız Aşem, teşekkür ederiz."

 

En harikulâde mucize hayatın ta kendisidir. İnsan bedeninin, "her saniye", bize tamamen yabancı olan sayısız kimyasal reaksiyonları ve elektrik dürtüleriyle işleyişi, görmeye istekli, "gözleri açık" insanlar için bilinmeyen ve keşfedilmemiş ölçülerde bir mucizedir. Hahamlarımız, bu kavramı Teilim kitabını kapatan şu pasuğu açıklayarak dile getirirler: "Kol Aneşama Tealel Y-a, AleluY-a - Tüm Ruhlar Tanrı'yı Övsün; Tanrı'yı Övün!" (Teilim 150:6). Hahamlarımız bu pasuktaki "Neşama - Ruh" sözcüğünün, "Neşima - Nefes" ile bariz bağlantısına işaret ederler. İnsan, aldığı her nefeste Tanrı'yı övmelidir (Midraş - Devarim Raba 2:36). Gelin bir gününüzü solunum sisteminin ve kan dolaşımının nasıl işlediğini okumaya ayırın - her nefes aldığınızda neler olup bittiğini okuyun. Hayret edeceksiniz. Bunun karmaşıklığı, hiçbir şey değilse mucizevîdir!

 

Ciddi bir kalp krizinde, hastanın göğsüne, sorunlu çalışan kalbi "dürtmek" ve onu tekrar çalıştırmak ümidi ile bedenine çok güçlü bir elektrik akımı veren defibrilatörler yerleştirilir. Öyleyse neden hepimiz çıkıp birer veya ikişer defibrilatör alıp, her gün c-vitamini alırmış gibi kalbimizi de her gün dürtmüyoruz? Eğer "günde bir elma doktoru evden uzak tutar" ise, o zaman neden bir elma bombardımanı yapmıyoruz? Daha da iyisi, kalbimizin başarılı bir şekilde çalışması için, neden defibrilatörün sürekli göğsümüze bağlı minik bir şeklini üretmiyorlar? Anlaşıldığı üzere, defibrilatörler sağlıklı kalpler için yapılmamışlardır; "iyi çalışmayan" bir kalbe "uyan" çağrısında bulunmak için oradadırlar. Onların kullanılması, ortada bir ölüm-kalım meselesi olduğunun işaretidir. Ama böyle bir anda işe yaradıkları durumlarda bile, defibrilatörlerin yaptığı tek şey, kalbi tekrar çalıştırmak için bir kerelik bir şok vermektir. O andan itibaren, kalp dış dürtülerden bağımsız olarak kendi kendine çalışma yeteneğini geri kazanmalıdır (Rabi Reiss Şlita).

 

İmre Emet mucizenin işlevinin de tam olarak bu olduğunu belirtir. Mucize, hayatın o kadar basit olmadığını ve her şeyin düzgün bir şekilde çalışması için sahnenin arkasında gözün görebildiğinin çok ötesinde, çok daha fazla şey olduğunu bize hatırlatmak için bir "uyan" çağrısıdır. Bu da sözün gelişi, Neşama'nın, ruhun, defibrilatörüdür. Bazen bazı şeyleri doğal karşılarız; gündelik mucizeler için müteşekkir olmayı unuturuz. Olağanüstü bir şey yaşadığımız zaman, şok oluruz; çok büyük bir minnettarlık ve takdir yaşarız. Amaç o olağanüstü olayı hatırlamak değildir; amaç bu takdiri günlük hayatımıza sokmak, onun bir parçası haline getirmektir - Tanrı'yı her nefeste övmektir. Sadece bazen o küçük uyanış çağrısına ihtiyacımız vardır.

 

İşte, der İmre Emet, bir Toda korbanı da tam olarak bu nedenle sadece bir gün boyunca yenebilir. Sanki şunu demek istemektedir: "Yaşadığınız bu mucizeyi, Tanrı'nın size sağladığı kurtuluşu çok uzun zamana yaymayın; ona takılıp kalmayın. Yarın kendi mucizeleri ve harikaları ile yeni bir gündür. Hayatın ne kadar değerli olduğunu gördünüz, tek bir kere cereyan eden bir olaya sonsuza dek kafa yormayın. Bunu daha ziyade, hayatın, sabah, öğle ve akşam, "her an" gerçekleşen tüm mucizelerini takdir etmek için bir sıçrama tahtası olarak kullanın!"

 

Balıklar konuşur mu? Belki. Ama bu o kadar önemli değildir. Eğer konuştuklarını bilseydik, daha iyi birer Yahudi - Tanrı'ya daha bağlı birer kul mu olurduk? Şunu kesin olarak söyleyebiliriz: Eğer Tanrı'nın akşam, sabah ve öğlen gerçekleştirdiği bütün mucizeleri takdir etmiyor, her gün O'na bir önceki güne göre daha büyük bir coşku ve neşe ile hizmet etmiyorsak; hayır!

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in gözüyle verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

Elektronik posta kutuma hizmet ve ürünlerinin reklamını yapanlardan ve yardım fonlarını tanıtmak isteyen kurumlardan bir sürü gereksiz mesaj geliyor. Bu davetsiz elektronik postalara karşı en doğru tavır ne olmalıdır?

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

"Yağmurun Ateşi Söndürmesine İzin Vermeyin"

 

Tsav peraşasında (Vayikra 6:6) Tora bize, Bet-Amikdaş'taki Mizbeah'ta ateşin sürekli, kesintiye uğramadan yanacağını söyler. Hahamlarımız, Bet-Amikdaş'ın avlusunda, yani açık havada bulunan Mizbeah'ın üzerine yağmur yağmasına rağmen bu ateşin mucizevî bir şekilde yanmaya devam ettiğini vurgularlar.

 

Bu mucizeden bizim alacağımız ders nedir? Eğer Tanrı ateşin sönmemesini garantilemek isteseydi, o noktaya hiçbir zaman yağmur yağdırmayabilirdi. O halde ateşin yağmurda bile yanmasına neden olan bu özel mucizeyi niçin gerçekleştirdi?

 

Bu sorunun cevabı bizim için pratik değere sahiptir. Mizbeah'ın üzerindeki ateş, her bir Yahudi'nin yüreğinde Tanrı'ya hizmet etmeyi, mitsvaları yerine getirmeyi teşvik eden heyecanı ve coşkuyu simgeler. Her birimizin içinde gerektiği gibi hareket etmemize ilham veren bir kıvılcım vardır. Ama bu ateşi söndürmeye çalışan, içimizdeki coşku ve ilham ateşini yok etmeye çalışan birçok insan da vardır. Bu yüzden örneğin şöyle olaylar gelişebilir: Bir kişi sonunda Tora derslerine katılmaya başlar. Ama bu da, bir dostu gelip " Neden vaktini harcıyorsun?" veya "Senin beynini yıkamaya çalışıyorlar" diyene kadar devam eder. Veya bir kadın, giyiminde daha özenli olmaya, dikkat çekici olmayan yalın giysiler girmeye karar verir, ama bir arkadaşı onunla üstü kapalı ya da açıkça alay etmeye ve geri kafalılıktan bahsedince bu kararını tekrar gözden geçirir. İşte bu yorumlar, insanların içinde kıvılcımlanan ve hep yanması gereken ateşi söndürmeye çalışan "yağmurlardır".

 

Bu nedenle, Tora bize yağmurun hiçbir zaman sunağın üzerindeki ateşi söndüremeyeceğini söyler. Bir Yahudi de, alaycıların, tenkit edenlerin ve reddedenlerin kendi ilhamını ve manevi sıcaklığını yok etmesine izin vermemelidir. Genellikle, alaycıların bu küçük düşürücü tenkitleri yapmalarının nedeni, bu gibi konularda başkalarının onlardan daha başarılı olduklarını görmeye tahammül edememeleridir. Ayrıca, alay eden kişi yorumunu yaptıktan sonra, kendi işinin başına döner ve neler söylemiş olduğunu unutur. Aynı şekilde, alaya maruz kalan kişi de, alaycı bir söze, onu söyleyenden daha fazla itibar etmemelidir.

 

Sunağın üzerindeki ateş gibi, mitsva yapma şevkimizin ve heyecan "ateşimizin", başkaları onu söndürmeye çalışırken bile yanmaya devam etmesini sağlamalıyız.

 

MİTSVA / UYGULAMA / MAase

[Rabi Şemuel Holstein - www.komemiut.org]

 

Mitsva: Yalan yere yemin etmek Tora'nın ağır yasaklarından biridir. Pasukta söylendiği gibi: "Ve İsmim üzerine yalan yere yemin etmeyin" (Vayikra 19). [Genel olarak, doğru şeyler için bile yemin etmekten kaçınmak gerekir, zira böyle durumlarda da, Tanrı'nın İsmi'ni boş yere kullanma yasağının ihlali olasılığı söz konusudur - ve bu, yeminde Tanrı'nın İsmi kullanılmasa bile doğrudur.]

 

Uygulama: Bu yasak, bir insanın, yapabileceği bir şey hakkında, onu yapmış olmasına rağmen "yapmadım" diye, ya da aksine, yapmamış olmasına rağmen "yaptım" diye yalan yemin etmesini kapsar. Aynı şekilde geleceğe yönelik olarak da "yapacağım" diyip yapmayan, "yapmayacağım" diyip yapan bir kişi de geriye dönük olarak bu yasağı ihlal etmiş olur.

 

Yalan yere yemin etmek son derece ağır bir yasak olduğu için, bir kişi geçmiş hakkında herhangi bir yemin etmekten kesin olarak kaçınmalıdır, zira yemininde belli bazı ayrıntıları kaçırabilir ve bu, sözlerini yalan sınıfına sokacaktır. Aynı şekilde gelecekle ilgili bir yeminden de kesin olarak kaçınmalıdır, zira insan bir saniye sonra ne olacağını bilemez ve bu yeminini yerine getirip getiremeyeceğini bilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak bir kişi "yemin" ya da benzer anlamlar taşıyan sözcükleri kullanmaktan kaçınmalı, onun yerine, sözlerini güçlendirme amacıyla başka sözcükler kullanmayı tercih etmelidir: Örneğin "söz veriyorum" vs. [Ama bu bile çok iyi değildir, zira bu kez de gelecekle ilgili olarak bir vaatte (nederde) bulunmuş olur ki, bu da sorun teşkil edebilir.]

 

Talmud,  yalan yere yeminin ciddiyetini vurgulama amacıyla, bu günahın yaygınlaşması durumunda olabilecekleri açıklar: "Yalan yemin günahı nedeniyle ... vahşi hayvanlar artar, çiftlik hayvanları azalır, insan nüfusu düşüşe geçer ve yollar ıssızlaşır... " (Talmud - Şabat 33). Bir Yahudi, sözünün eri olduğunu belirtmek için ek garantiler vermeye ihtiyaç duymamalı, bunu davranışlarıyla kanıtlamalıdır.

 

Maase: Eski dönemde Yeruşalayim'in önde gelen isimlerinden Rabi Yaakov'un başı, kendisine atılan bir iftira nedeniyle yerel yönetimle derde girmişti. Hapsedilmiş, ama yerel yönetim onu rüşvet karşılığı serbest bırakmayı kabul etmişti. Buna rağmen onu hapseden polis müdürü, bunun bir şey değiştirmeyeceğini, yakında genel bir emirle, Erets-Yisrael'de doğmuş olmayan Yahudiler'in yakında sınır dışı edileceğini söyledi. Rabi Yaakov da Erets-Yisrael'de doğruğunu ispat etmediği, veya en azından buna yemin etmediği sürece aynı kaderi paylaşacaktı.

 

Rabi Yaakov serbest kalınca bu konuda Rabi Yeuda Maymon'a başvurdu ve durumu anlattı. Yalan yere yemin etmesi mümkün değildi. Ne yapılabilirdi? Rabi Yeuda bunu duyunca hemen Petah Tikva Hahamı Rabi Aba Tsitron'a gitti. Birlikte konu üzerine kafa yordular ama bir sonuca varamadılar. Konuyu o nesildeki büyük Hahamlar'a aktardılar ama oradan da bir sonuç çıkmadı. Sonunda Rabi Tsitron, soruyu neslin en büyüklerinden, kayınpederi Rogaçov Rabisi, Rabi Yosef Rojin'e gönderdi. Rabi Rojin'in cevabı gecikmedi: "Elbette bu yemin edilebilir ve bu yalan yere yemin olmayacaktır. Talmud'un Ketubot faslının 75. sayfasında "Tsiyon için denebilir: ‘İnsanlar ve insanlar orada doğdular' ve Yüce [Tanrı] onu sağlam kıldı" (Teilim 87:5) pasuğu şöyle açıklanıyor: Hem onda doğanlar hem de onu görmeyi ümit edenler... Ve Raşi'nin eklediği üzere, onu görmeyi ümit edenler de onun çocukları sayılır. Dolayısıyla bu yemin gerçektir."

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Ticarî bir reklâmın göz önünde bulundurduğu gibi, olumlu bir bakış açısı edinmelisiniz. Bir bakışta, aradığınız hizmeti veya ürünü bulduğunuzu görmekten şaşırabilirsiniz. Değerli bir şey bulmayı başaramazsanız bile, elektronik postanın, kendisinden kurtulmak çok daha zor olan ve kapı kapı dolaşan bir satıcının sevilmeyen ağız edebiyatına tercih edildiğini düşünerek rahatlamanız gerekir.

 

Yardım fonlarının çekiciliğine tepki göstermek ise bambaşka bir olaydır. Bir Tora öğrenim kurumunun, bir yardım kurumunun broşürünü veya dul bir kadına ya da bir yetime yardım etme kampanyası hakkındaki bir mesajı çöpe atmak için çok acele etmeyin. Bu kampanya çok değerli bir neden için size bir yardım yapma fırsatını verebilir. Eğer yardım, bütçenizi fazla zorluyorsa, en azından talebi okuyun ve o duyguyu paylaşan derin bir iç çekin. Yardım etmek isteyen, ama edemeyen bir Yahudi'nin Tanrı katında nasıl bir etki yaratacağını kim bilebilir?

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

                                                                                        

Şabat Kandili Yakma Kuralları

1.             Şarap ya da mumdan sadece birini alabilecek kadar parası olan fakir bir kimse mumu tercih etmelidir. Çünkü Kiduş ekmekle de yapılabilir.

2.             Yazın, ay ışığında yemek yemek isteyen bir kişi Şabat kandilini evinin içinde yakmalıdır.

3.             Kandil yakıp beraha söylemeyi unutan bir kişi Şabat başladıktan sonra berahayı söyleyebilir.

4.             Kandili söndürmek yasaktır. Mumların sönmesini sağlamak amacıyla kapı ve penceler açılmamalıdır.

5.             Şabat'ı bir otelde geçiren evli bir erkek, karısı evde Şabat kandilini yaksa bile, kendisi de otelde yakmalıdır.

6.             Kadınlar kandili yakarken bu küçük duayı yaparlar: "Ulu Tanrım! Şu anda Şabat kandili yakma mitsvasını yerine getiriyorum. Lütfen bana senin dinine bağlı olan çocuklar ver ve her zaman senin isteklerini yapsınlar. Şabat ışıkları sayesinde bize uzun ömürler, sağlık ve bereket ver. Amen".

Haftanın Sözü

[Elie Wiesel]

 

Ruhun da kendine göre zaferleri vardır. Bazen kaybettiğiniz zaman bile kazanırsınız.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.