Bu Hafta İçin Saatler

23KİSLEV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5781

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:00

17:15

-----

Yeruşalayim

16:03

17:18

Tel Aviv

16:16

17:16

12ARALIK

Tel Aviv

16:18

17:19

İstanbul

17:21

18:02

20120

İstanbul

17:22

18:03

İzmir

17:24

18:20

İzmir

17:32

18:22

VAYEŞEV-וישב


11-18 ARALIK 2020 HANUKA
 

16 ARALIK 2020 ROŞ HODEŞ TEVET

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bereşit 37:1-40:23)


Yaakov Kenaan'a yerleşir. En sevdiği oğlu Yosef, kardeşleri hakkında sürekli olarak eleştirel raporlar getirmektedir. Yaakov'un Yosef'e çok renkli yün şeritlerden bir gömlek yapmasının ardından, Yosef kardeşlerine görmüş olduğu bazı rüyaları anlatır ve onların kendisine duyduğu kıskançlığı arttırır. Rüyalarının ilkinde kardeşlerin bağladığı buğday demetleri, Yosef'in demetine doğru eğilmekte; ikincisinde ise güneş, ay ve onbir tane yıldız Yosef'e eğilmektedirler. Bu rüyaların verdiği açık mesaj, Yosef'in aile üzerinde hakimiyet kuracağı şeklindedir. Kardeşler Yosef'i gıyabında yargılarlar ve ölüm cezasına çarptırırlar. Yosef babasının emri üzerine kardeşlerine bakmak için Şehem'e geldiği zaman fırsat ellerine geçer, ancak araya giren Reuven'in tavsiyesi üzerine, onu öldürmek yerine bir kuyuya atarlar. Reuven'in amacı daha sonra gelip kardeşini kurtarmaktır. Bu arada Yeuda, Yosef'i kuyudan çıkararak uzaktan gelen bir Yişmaeli kervanına satmayı teklif eder. Teklif kabul edilir ve Yosef satılır. Olay sırasında orada olmayan Reuven kuyuyu boş bulunca yastan elbisesini yırtar. Kardeşler Yosef'in gömleğini, kestikleri bir keçinin kanına buladıktan sonra Yaakov'a gösterirler; Yaakov oğlunun vahşi bir hayvana yem olduğu sonucuna varır. Yaakov'un teselli bulması imkansızdır. Bu arada Mısır'a indirilen Yosef, Paro'nun Şef Kasabı Potifar'a satılır. 

Yeuda'nın oğlu Er, eşi Tamar'ın hamile kalmasını engellemesi sebebiyle erken yaşta ölür. Yeuda'nın ikinci oğlu Onan, arkada oğul bırakmayan kardeşinin yerine Tamar'la evlenir. Fakat aynı günahı işleyince o da ölür. Yeuda'nın karısı öldüğü zaman, Tamar bu aileden bir çocuk sahibi olabilmenin tek yolu olarak Yeuda'ya yönelir. Bu birliktelikten, ileride David'in ve daha ileride Maşiah'ın geleceği Perets ile ikizi Zerah doğar.

Diğer yandan, Yosef, Mısırlı efendisinin evinde önemli bir pozisyona yükselir. Yakışıklılığı, ev sahibesinin istenmeyen tekliflerine neden olur. Reddedilmeyi hazmedemeyen ev sahibesi Yosef'i, kendisini baştan çıkarmaya çalışmakla itham eder ve hapsettirir.

Yosef hapisteyken, Paro'nun orada bulunan içki sorumlusunun gördüğü bir rüyayı doğru yorumlar ve bu kişi serbest kalır. Paro'nun Unlu Mamuller sorumlusunun rüyası ise pek hayra alamet değildir; adam asılır. İçki sorumlusu, Yosef'e vermiş olduğu söze karşın, özgürlüğüne kavuştuktan sonra onu hatırlamaz. Bu Yosef için hapiste fazladan iki yıl anlamına gelmektedir.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
Boş Kuyu

Vayeşev peraşası Yosef ve kardeşlerinin öyküsünü anlatmaya başlar. Bu öykü aslında Mısır esaretinin de başlangıcıdır. Gemara Masehet Şabat 10/B’de insanın çocuklarını birbirinden ayırmaması gerektiği yazılıdır. Çünkü kıskançlık beraberinde nefreti getirmiştir. Bir anne baba çocukları arasında fark gözetmediğini her fırsatta çocuklarına hissettirmelidir. Nasıl ki sahip olduğumuz iki gözümüz birbirinden değerli değilse çocuklarımız arasında da böyle bir farkı yaratmak veya hissettirmek doğru değildir.

Kardeşler arası nefreti körükleyen bir başka etmen Yosef’in gördüğü rüyalardır. Bu rüyalar gerçek rüyalardır yani içinde bir mesaj vardır. Aslında RaMHaL’a göre rüya peygamberliğin altmışta biri gibidir. Hiç umulmadık kişiler bu rüyaları görebilirler. Gemara Masehet Berahot’ta üç rüyanın gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu öğretir. Bunlardan ilki sabaha karşı görünen rüyalardır. İkinci tip bir tanıdığın hakkımızda gördüğü rüyalar üçüncüsü de rüyanın içinde yorum bulunanlardır.

Şimdi Yosef’in rüyalarına bakalım. İlk rüyasında başak demetlerinin kendi demeti önünde secde ettiğini gören Yosef’e burada bir mesaj vardır. Yedi yıl bolluk süresince başakları saklayacak yedi yıl kıtlıkta da bunları kullanacaktır. Başaklar Yosef ne derse o şekilde işlem görecektir. Her ne kadar kardeşleri başakların secdesini kendilerinin secde etmelerine yorsa da asıl mesaj gelecekte Mısır toplumunun hakimi olacağının mesajıdır. Hemen arkasından gördüğü ikinci rüyada gerek kardeşlerinin gerekse anne ve babasının kendi önünde eğilecekleri yorumu hakimdir. Kardeşlerinin eğilmesi Mısır seyahatinde gerçekleşir. Babasının eğilmesi her ne kadar Yosef’e karşı değilse de babasının ölümünden hemen önce gerçekleşir. Yaakov her hastanın başında bekleyen Şehina’nın huzurunda eğilmiştir. Yosef’in gördüğü rüyalar babasını dahi öfkelendirir. Hemen ardından Yaakov’un bu bilgiyi sakladığı ifade edilir. Eğer babasını kızdırıyorsa neden Yaakov bu bilgiyi “ne zaman gerçekleşeceğini” görmek için saklamaktadır. Daha önce de yazdığımız gibi Yaakov kardeşleri “rahatlatmak” için kızar görünmüştür. Peygamberlik gücü ile Yaakov bunun olacağını bilmektedir sadece zamanının gelmesini beklemek üzere sineye çekmiştir.

Kardeşler ile karşılaşması sırasında ölümden Reuven sayesinde kurtulan Yosef içinde su olmayan bir kuyuya atılır. Burada Tora’nın kullandığı ifade çarpıcı ama ilk bakışta gereksizdir. “Veabor rek en bo mayim – kuyu boştu ve içinde su yoktu.” Eğer kuyu boşsa su olmadığı açıktır. Tora’nın bunu vurgulaması neden gereklidir sorusunu dört seviyede inceleyerek yanıtlamaya çalışalım.

“Pşat” dediğimiz ilk seviyede kuyunun su ile dolu olmadığı yazılıdır. Buradaki “boş” anlamına gelen “rek” sözcüğü “yud” harfi olmadan yazılır. Tora incelemesinin ikinci aşaması olan “Remez” devreye girdiğinde pasuk “veabor rak en bo mayim – kuyuda sadece su yoktu” şeklinde okunabilir. Bu görüşü destekleyen Gemara kaynaklı “Midraş” kuyunun boş olduğunu ancak yılan ve akreplerle dolu olduğunu bildirmektedir. Yılan anlamına gelen “nahaş” sözcüğü yılanların karakterini ortaya koyar. Yılan önce dinlenir ve sakinmiş gibi görünür sonra aniden saldırır. İbranice “nahaş” sözcüğünü “dinlenir – saldırır” şeklinde iki sözcük oluşturur. Akrep İbranicede “akrab” şeklinde bilinir ve “akev – topuk” sözcüğü ile bağlantılıdır. Bu da akreplerin genellikle topuktan saldırıp soktuklarına delalettir. Yosef kuyuya atıldığında yılan ve akrepler ona zarar vermez. Ancak kuyuya atılmasını isteyen Reuven nasıl kardeşini kurtarmak için çaba göstermiştir sorusu gündeme gelir. Kardeşini kurtarmak isteyen bir kişi yılanlarla dolu bir kuyuya atılmasını nasıl sağlayabilir? Bunu yine pasuğumuzun Zohar kaynaklı Or Ahayim açıklaması ile anlamaya çalışacağız. Bu da pasuğun dördüncü seviye olarak bilinen “sod” açıklamasıdır.

Tanrı tarafından ölüm kararı verilmeyen bir kişiye vahşi hayvanlar asla zarar vermez. Ancak insanın elinde “behira hofşit – serbest seçim” hakkı vardır ve bu şekilde insan zarar vermeyi deneyebilir. Ancak başka bilgelerin açıklamalarına göre insanlar da hayvanlar gibi zarar verememe durumu ile karşı karşıyadır. Or Ahayim burada bir “mahloket – tartışma” olmadığını açıklar. Bir kişi bir yanlış yaptığı zaman Tanrı’nın yargı özelliği devreye girer ve bu davranışın cezasını belirler. Ancak Tanrı’nın merhamet özelliği de vardır. Bu özelliklerden “ereh apayim – sabırlı olan” özelliği bu cezayı teşuva yapma fırsatını vermek için erteler. Ertelenmiş bir cezası olan kişiye vahşi hayvanlar asla zarar vermez. Ancak insan o zararı verebilir. Kişi eğer temiz ise yani teşuva yapmış ise ne hayvanlar ne de insan ona zarar veremez.  İşte Reuven’in görüşü burada devreye girmektedir. Reuven Yosef’i öldürmek için davranmaları halinde belki de Yosef’in teşuva yapılmamış bir hatasının olmasından korkar. Bu durumda sağlama yapmanın en kolay yolu yılan ve akreplerin bulunduğu bir kuyuya atmaktır. Çünkü eğer hatasız ise hatta ertelenmiş bir cezası olsa bile Tanrı ölmesine karar vermemişse vahşi hayvanlar ona zarar vermeyecektir.

Kuyunun boş olması ve içinde yılan ve akreplerin olması etik anlamda ders verici niteliktedir. Kuyu aslında insan beynine benzetilir. Su da Tora ile özdeşleştirilir. Eğer beynimizde su için yer yoksa yetser ara tarafından çok sevilen yılan ve akrepler, hatalı, boş, gereksiz ve zarar verici düşünceler hemen onun yerini almaya başlar. Suda olan birçok özellik Tora’da vardır. Su yücelerden aşağılara iner. Tora da Tanrı’nın yanından yanımıza inmiştir. Tora öğrenmek isteyen biri de gurur ve kibrini bir tarafa bırakıp mütevazi olmayı öğrenmelidir. Su insanı ferahlatır. Tora dersinin sözcükleri, öğretileri de fiziksel değilse bile ruhani anlamda ferahlık sağlar. Su lekeleri temizler. Tora da ruhta bulunan lekeleri temizler. Arizal tarafından yazılmış olan “Şaar Agilgulim” kitabında hangi günah için ne yapılması gerektiği yazılıdır. Rav Ovadya Yosef durumu düzeltmek için gerekli olan oruç ve sıkıntıların Tora öğrenmeyen insanlar için geçerli olduğunu öğretir. Düzenli Tora öğrenimi ruhtaki lekelerin temizlenmesinde çok etkilidir. Eğer beyin susuz kuyu gibi olmuşsa, Tora damlaları yoksa o bölge yılan ve akreplerin istilası altındadır.

Mısır’a doğru gitmekte olan kervanın hangi yükü taşıdığı Tora’da zikredilecek kadar önemli değildir. Yosef Mısır’a satılmalıdır. Ancak bu yolculuk sırasında zaten esir olmanın verdiği sıkıntılara taşınan malların berbat kokusunun da eklenmesi gerekli değildir. Bu yüzden Tanrı Yosef’in güzel kokulu mallar taşıyan bir kervana satılmasını sağlar. Raşi bunu Yosef’in tsadik olmasına bağlar.

Taşıdığımız yükler, çektiğimiz sıkıntılar günahlarımızın kapara olması için çok önemlidir. Bu yüzden bu sıkıntılara sabırla katlanmak gerekir. Büyüklerimizin söylediği gibi en karanlık saat tan ağarmasından önceki saattir.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

Hanuka Bayramını sekiz gün kutlarız. Yalnızca bir adet yağ kavanozu kalmasına rağmen, bir mucize gerçekleşir ve kavanozun içindeki yağ ışığın tam sekiz gün boyunca yanmasına yeter. İşte bu nedenden Hanuka bayramını sekiz gün kutlarız.

Bu sekiz günlük kutlama şöyle bir espri ile dile getirilir. “Bu kadar büyük bir kutlama, bu kadarcık yağ yüzünden midir?”

Hanuka Bayramı çok önemlidir. Bu kadar önem verilmesinin nedeni, tarih boyunca insanoğlunun din özgürlüğü uğruna yaptığı ilk başarılı isyanı temsil ettiği içindir. Bu bayram bizlere inanç ve ibadet özgürlüğümüzün değerini hatırlatır.

Hanuka özünde insan hakları ile ilgili en önemli iki doküman olan Magna Carta ve İnsan Hakları Deklarasyonu görülmektedir. Ayrıca, Hanuka’da Bağımsızlık Deklarasyonundaki Makabi isyanı ile de paralellik vardır. Çünkü, ilk Yahudiler dinsel hakları için savaşmasalardı, özgürlük uğruna yapılan akımların hiçbiri gerçekleşmeyebilirdi. Dolayısıyla, yalnızca Yahudiler değil, tüm insanlık Hanuka’nın bu süregelen mucizesine paydaşıdır.

Hanukiya yakarken elimizdeki tek mum sayesinde bütün diğer mumlara yanmaları için kıvılcım veririz. Kıvılcım vermek çok önemlidir. Bu önem, şimdi anlatacağım öyküde vurgulanmaktadır:

Bir demircinin yanında çırak olarak çalışmaya başlayan genç bir adam, orada maşa tutmayı, çekiç kaldırmayı, örs kullanmayı öğrenir. Bu genç adam, çıraklık eğitimini tamamladıktan sonra, kraliyet demirhanesinde işe kabul edilince sevinçten çılgına döner. Ancak, çok geçmeden genç adamın sevinci kedere dönüşür, çünkü her şeyi öğrendiği halde bir kıvılcımla ateşi tutuşturmak gibi basit bir işlemi öğrenmemiş olduğunu fark eder. En basit gözüken işi, yani kıvılcım vererek ateş yakmayı öğrenmemiş olduğundan, aletleri kullanma becerisi ve bilgisi boşunadır.

Bu yıl, Danimarkalı Yahudilerin, Yahudi olmayan Danimarka halkı tarafından kurtarılmalarının ellinci yılını kutluyoruz. Halkın Nazilere karşı gösterdiği bu direnç ve cesaret Kral X Cristian’ın halka verdiği kıvılcım sayesinde gerçekleşmiştir.

Şöyle ki; 1943’de Naziler her Yahudinin David’in yıldızını taşımasını şart koşmuşlardı. Kral X Cristian bunu duyar duymaz radyoda bir bildiri yayınlar. Bizzat kendisinin yaptığı konuşmada der ki : “Yahudi Cemaati, Danimarka halkının bir parçasıdır. Bizim Yahudi cemaatiyle hiçbir alıp veremediğimiz yoktur. Yahudilere karşı hiç aşağılık kompleksimiz yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu nedenle, şayet Yahudilerin bu sarı yıldızı takması şart koyuluyorsa, ben ve benim tüm ailem de bu yıldızı şeref göstergesi sayıp üzerimizde taşıyacağız.”

Tahmin edileceği gibi kralın bu konuşmasından sonra David’in yıldızını taşımak Danimarka’da söz konusu olmadı. Üstelik, Almanlar Yahudilerin Danimarka’dan atılmaları konusunda baskı yaptıklarında pek çok Danimarkalı asker ve komutan Yahudi arkadaşlarını korumak isterken hayatlarını kaybettiler.

Söz buraya kadar gelmişken, Türk Musevilerini Nazilerin elinden kurtaran Sayın Selahattin Ülkümen, Sayın Necdet Kent, Sayın Namık Kemal Yolga’yı rahmet ve minnetle anmaktan kendimizi alamıyoruz.

İşte Hanuka ruhu bu kıvılcımı taşıma bilincidir. Yaşamında bu kıvılcımı, ruhu taşıyan her kim olursa olsun, kadın erkek hiç fark etmez, inancı uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz. Dünya tarihine baktığımızda, her insanlık başarısının altında yatan da bu ruh değil midir?

Hanuka Bayramında söylenmesi gelenek haline gelmiş bir söz de şudur: “Ne güç ile ne de kuvvet ile, yalnızca ruhum ile” (Zeharya 4:6)

Yuda Makabi bir savaş kahramanıydı. Makabiler güç kullanarak savaşı kazandılar. Tarihin bu evresine baktığımızda, zafer kazanmak için en gerekli unsur “ruh” idi. Gerçekten de Makabilerin özgürlük ruhu ve Yahudiliğe inançlarına bağlılıkları olmasaydı savaşmak için ne cesaretleri ne de yeterince kuvvetleri olurdu. Ruh yoksa güç de yoktur; ruh yoksa insanın ya da toplumun hedefleri rüzgarlı bir günde çarçabuk dağılan bir duman gibi yok olur.

Hanuka sıkça “ışık ve karanlık arasındaki sürtüşmenin anılması” gibi tanımlanır. Gerçekten de Hanuka’yı kutladığımız günler senenin en kısa günlerini yaşadığımız bir döneme denk gelir. Geceler uzun gündüzler kısadır. Karanlık ışığın yerini almış gibi gözükür. Oysa Hanuka bayramı günlerin yeniden uzayacağını ve ışığın yeniden parlayacağını haber verir bizlere. Zaman zaman fazla iyimser gibi gelse de bu imaj özellikle bu yılki Hanuka kutlamamıza çok uygun düşüyor. Ama en sonunda ışık karanlığa galip gelecektir. Buna inanıyoruz.

Yaşlı bir hahamın etrafındakiler ondan kendilerine son bir mesaj bırakmasını istemişler. Yaşlı haham bunun üzerine demiş ki: “ Tüm insanlara saygı duyun.” Etrafındakiler itiraz etmiş: “Tanrı’dan önce değil herhalde !? ” diye. Haham hemen yanıtlamış: “Tüm insanlara saygı duyarsanız, Tanrı’ya da saygı duymuş olacaksınız zaten.”

Fiziksel olarak küçük ancak sembolik olarak bakıldığında olağanüstü büyük olan Hanuka ışıkları bize içimizdeki ışığı keşfetmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu içsel ışığa özellikle bizim, toplumumuzun en önemlisi dünyamızın çok ihtiyacı vardır. Ancak ve ancak böylesi bir ışık insan ruhundaki karanlığı aydınlatacaktır. Ancak o zaman insanlar şu sözlerin etrafında birleşeceklerdir:

Gecenin gölgesinin içinden

Dünyamız ışığa kavuşur.

Ve her yer aydınlanır!

Bu duaya hepimiz Amen diyelim.

 

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Gerçek olan bir şey için yemin etmek doğru mudur?

Her insan ağzından yemin ve vaat çıkmaması için çok çaba sarf etmelidir.  Bunlar gerçek olsa bile. Yemin edip vaatte bulundurduklarını gerçekleştirse bile bunlardan kaçınması doğrudur. Zira Gemara Masehet Şabat  32 de yazdığı gibi söyleyip gerçekleştirmeyen kişilerin ailelerine sıkıntı nedeni olabilir. O yüzden ağzımızda her eylem için “bli neder -  neder yapmış olmayayım” demek çok iyidir.

KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ
Rav İsak Alaluf

קבלת שבת – KABALAT ŞABAT

Şabat gününü karşılama seremonilerinin tümü olarak tanımlanabilir. Bilgeler Şabat günü yapılması gereken şeyler konusunda Kabalat Şabat’ı yani Şabat’ı karşılamayı en önde zikrederler. Şabat farklı şekillerde karşılanır. Evde evin annesi veya kızı tarafından yakılan iki Şabat mumu ile karşılanmaya başlanan Şabat sinagogta Mizmor LeDavid ve Leha Dodi gibi çok iyi bilinen şarkılarla karşılanır. Mizmor LeDavid Teilim’de 29 numaralı mizmordur ve yedi kez “kol Ad…” Tanrı’nın sesi ifadesine yer verir. Bu da Şabat gününe gönderme yapar. Rabi Şelomo Levi Alkabets tarafından kaleme alınan Leha Dodi hem mistik hem de çok bilinen bir Şabat karşılama şarkısıdır. Ev halkı birlikte Şabat’ı “Şalom Alehem”, “Eşet Hayil” gibi bölümler ve bir masa etrafında okunan “Kiduş” ile karşılar.

MİTSVALARI TANIYALIM
Rav İsak Alaluf

Sefer Ahinuh’da onbeş numara ile verilen bulunduğu yerde Pesah süresince hamets bulundurmama mitsvasını büyüteç altına alıyoruz. Şemot kitabı 12/19'da yer alan pasuk “şivat yamim seor lo yimatse bevatehem - yedi gün boyunca hamets evlerinde bulunmayacaktır" emrini vermektedir. Rabilerimiz bunun sadece evi ile sınırlı olmadığını bütün iyeliğinde hamets olmaması gerektiğini öğretirler. Bu mitsvanın da hedefi birçok Pesah mitsvası gibi Mısır çıkışını hatırda tutmaktır.

HAFTANIN SÖZÜ

Makabilerin başarılı olmasındaki en büyük etken “cesaret” sahibi olmalıdır. Onlar bu cesareti Tora’dan alırlar. Teilim’de dediği gibi “Tanrı halkına cesaret vermiş, Tanrı halkını barışta kutsamıştır.” (Rav Şlomo Katsin – Midraş Seferadi)