Yazdır

aile perasasi

Vermek hakkında yanlış fikre kapılmak kolaydır. Veren kişinin, alan kişiye yardım ettiği sanılsa da aslında durum tam tersidir. Vermek, bu dünyada olmamızın esas sebeplerinden biridir. Bir insan verince, hayatında tadabileceği en güzel duygulardan birini tatmış olur.

Bu haftanın peraşasında insanların Mişkan'ı inşaa etmek için verdiği bütün o armağanları ve bazı kabile liderlerinin çok fazla bekleyerek bu fırsatı nasıl kaçırdıklarını öğreniriz. Vermenin zevkini yaşamak için fazla uzun süre beklemeyelim.

HİKAYE

Hikayemizde, bir çocuk vermenin aslında kazanmak olduğunu fark eder.

BÜYÜK BAĞIŞ

Semi ve arkadaşı Yosi, günün birinde Semiler'in arka bahçesinde oyun oynarlarken ambulansın geçtiğini duydular.

"Ambulans burada ne yapıyor? Acaba bir yerlerde kaza mı oldu?" diye sordu ilgili bir şekilde Yosi.

Semi ise elindeki topu sektirmeye devam ederek başını salladı. "Sanmıyorum. Çok yavaş gidiyor. Baksana, hoparlörden bir anons yapıyor. Bir dakika topu tutsana. Dinleyelim."

Çocuklar dinlemeye koyuldular: "HER YIL İKİ DEFA GERÇEKLEŞEN KAN VERME KAMPANYASI BUGÜN MERKEZ HASTANESİNDE DÜZENLENİYOR. GELİN SİZ DE KAN VERİN, SİZ DE HAYAT VERİN... HER YIL..."

"Hatırlıyor musun? " diye Yosi sordu heyecanlı bir bakışla. "Kan verme kampanyası hakkında geçen hafta okulda bir ilan asılmıştı. Haydi gidelim." Yosi topu yere koydu ve ceketini kapıp gitmeye hazırlandı.

"Hey dur bir dakika." dedi Semi "Bu acelen ne? Oyunun ortasındayız!".

Ama Yosi'yi durdurmak imkansızdı. "Bu büyük bir fırsat ve kesinlikle kaçırmak istemiyorum. İbranice öğretmenimiz bugün, Tora'nın söylediği bir şey öğretti: !Bir insanı kurtarırsan, bütün dünyayı kurtarmış gibi olursun.! Şu anda kan vererek kaç tane dünya kurtarabileceğimizi bir düşünsene!"

Ama Semi çok heyecanlanmadı ve Yosi, arkadaşının kendisi kadar şevkli olmadığı gördüğünde oldukça şaşırdı. "Anne baban okulda verilen izin kağıdını imzalamadılar mı?" diye sordu.

Semi, topu sektirmeye devam ederek omuzlarını silkti. "Tabii ki de imzaladılar. Şu anda cebimde duruyor. Ama ne acele ediyorsun ki? Orada bize bir şey vermeyecekler ki. Onlara kanımızı bağışlayarak iyilik yapan biziz. İstersen sen koşabilirsin ama ben acele etmeyeceğim. Eminim ne zaman gidersem gideyim beni gördüklerine mutlu olacaklar."

İki çocuk ayrıldı. Semi biraz daha oyun oynadıktan ve biraz müzik dinledikten sonra en sonunda kan bağışlamak için hastanenin yolunu tuttu. Sıranın çok kısa olacağını düşünüyordu.

Ama oraya vardığında çok şaşırdı. Giriş çok çok kalabalıktı. "Burada neler oluyor?" diye düşündü kendi kendine. Belki de yanlış duymuştu. Acaba kanların karşılığını ödüyorlar mıydı? Belki de bir armağan veriyorlardı. Yoksa bu kadar insan neden buraya toplarsın ki?

Ama sıradaki bir kaç insana sorduktan sonra, herkesin tıpkı Yosi gibi, sadece hayat kurtarmak için sıra beklediklerini öğrenince çok şaşırdı. Sıranın arkasında dururken Semi, Yosi'nin söylediklerini düşündü. Belki de haklıydı. Vermek gerçekten iyi hissettiriyordu, özellikle de böylesine önemli bir şeyi... Saatine baktı. Geç oluyordu. Hala bir şansının olmasını umut etti.

En sonunda Semi, sıranın başına ulaşıyordu ki, hastanede bir anons yapıldı. "Hepinize geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sayenize kan verme kampanyası çok başarılı geçti. Kan bankamız doldu ve şu anda daha fazla kana ihtiyacımız kalmadı. Tekrar teşekkürler. Gelecek sene görüşmek üzere..."

Hemşireler toparlanmaya başladı ve sıradakiler yavaş yavaş dağıldı. Semi hemşirelerden birinin yanına koşup, kan vermek için gerçek anlamda yalvardı. Ama kadın ona kibarca gülümseyerek teşekkür etti ve eşyalarını sakladı. Semi buna inanamadı.

Başka bir hemşirenin yanına gitti. Şansına bir bağış için yeri kalmıştı. Veren kişi kendisi olmasına rağmen, Semi sanki piyango kazanmış gibi mutlu hissetti kendini. Vererek iyilik yaptığını düşünmüştü ama şimdi ona bağış yapma şansını verilmesiyle, kendisine bir iyilik yapıldığını görmüştü.

TARTIŞMA SORULARI

3-5 YAŞ

Soru: Semi, kan verme şansı olduğunu duyduğunda ilk başta ne hissetti?

Cevap: Vererek bir iyilik yaptığı için acele etmeye gerek olmadığını düşündü.

Soru: En sonunda neler hissetti?

Cevap: Vermenin mutluluğunu hissetti ve başkasına verdiğinde aslında kendisinin kazandığını gördü.

6-9 YAŞ

Soru: Neden vererek insan kendini iyi hisseder?

Cevap: Bir insan en yüksek değerlerini yaşayabildiği zaman doğal olarak kendini iyi hisseder. En önemli değerlerden biri olan vermek, hayatın en derin zevklerinden birini yaşamamızı sağlar, çünkü bu şekilde en büyük Veren olan Tanrı gibi davranmış oluruz.

Soru: Semi en sonunda kan bağışlamaya karar vermişti. Öyleyse bunu, oyun oynadıktan sonra, biraz daha geç yapmasındaki sorun neydi?

Cevap: Değerli bir şey yapmayı düşündüğümüzde bunu hemen yapmak isteriz. Semi'nin oyun oynamak istemesinden hiç bir sorun yoktu ancak kan bağışını ertelemesi, gerçek değerini kavrayamadığını gösteriyordu.

10 YAŞ VE ÜSTÜ

Soru: Doğru olduğunu bildiğimiz halde, veren bir insan olmak neden mücadele gerektirir?

Cevap: "Veren" ya da "alan" biri olmanın seçimi, insanın hayatında sürekli yaptığı mücadeledir. Bir insanın ne kadar verici biri olduğu, onun manevi değerini gösterir. Mücadeleyi hissetmek doğaldır, çünkü daha az manevi olan yönümüz bizi her zaman durdurmaya çalışacaktır. Ama asıl önemli olan sürekli denemektir. Böylece zamanla başarıya ulaşırız.

Soru: "Çok verici" olmak diye bir şey var mıdır?

Cevap: Vermek genel olarak olumlu ise de, aklımızda büyük resmi hatırlamalı, kendi ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundurmalıyız. Örneğin, kan bağışlamak iyi bir şeyse de, BÜTÜN kanımızı vermek iyi değildir. Bağışlarımız, gerçek değerlerimizi bulmamıza yardımcı olmalıdır. Kural şudur: Verebiliyorsan ver, ama ancak verebiliyorsan...