tek ruhhAgada, Mısır’a 70 kişi olarak inildiğini belirtmektedir.  “Yetmiş kişi” anlamındaki ifade Şivim Nefeş’tir.  Nefeş sözcüğünün tam anlamı “can” ya da “ruh” tur. Dikkati çeken bir nokta vardır: İbranice’de bir sözcüğün başına bir sayı geldiği zaman, o sözcük çoğul hale gelir. Dolayısıyla İbranice dil yapısına göre bu pasukta “Şivim Nefaşot – Yetmiş Can[lar]” denmesi daha doğrudur. Ancak Tora tekil yapıyı tercih ederek Nefeş demiştir. Neden?

Bu kullanım, Yahudiler’in, Mısır adlı çamur çukurunda verimli olabilmelerini sağlayan bir başka temel özelliklerini göstermekte, aynı zamanda insanın manevi gelişiminin dinamiğine ışık tutmaktadır. 

Çoğu arkadaşlık sadece rastgele oluşur. Aynı sınıfa düşen öğrenciler, bir dil kursunda şansa bir karşılaşma gibi… Arada bir konuşma geçer, gelişir, ortak ilgi alanları keşfedilir, yollar daha çok kesişmeye başlar ve bir bakarsınız, arkadaş oluvermişsiniz. 

Fakat bazı arkadaşlıklar vardır ki, kişiler tarafından seçilmiştir. İki tarafın kişilikleri gece ve gündüz kadar farklı olabilir. Maddi durumlar tamamen farklı, karakter özellikleri taban tabana zıt da olabilir. Kafalar çoğunlukla farklı düşünebilir ve olaylar farklı şekillerde algılanabilir. Fakat yine de, bu arkadaşlık seçilebilir. Nasıl mı? Yaşamdaki amaçlar ortaksa, her şey mümkündür. Ve herkesin temelde ortak olduğu bir yaşam amacı vardır: Olabildiğince anlamlı bir hayat sürmek. Gelişimi, yaşam ile eşanlamlı hale getirmek ve zamanı sadece geçirmek yerine, onu doldurmak.

Ve bu, arkadaş varlığını gerektiren bir amaçtır. Çünkü her ne kadar hepimizin yüksek amaçları varsa da, bunları yüksek sesle dile getirmekten çekiniriz. Bu üst hedeflerin, onlara henüz ulaşmadan yaşamakta olduğumuz yaşama karşı bir silah olarak kullanılmasından korkarız. Bu suçlama kendi içimizden bile gelebilir: “ikiyüzlüsün sen. Bir yandan belirli bazı değerleri savunurken, bambaşka değerlere göre yaşıyorsun!” İşte tam olarak bu sebepten dolayı, arkadaşlarımızı dikkatle seçmemiz gerekir. Çünkü belki bazı zamanlarda içinizden gelen o sesi bastırmayı başarabilirsiniz. Ama bir arkadaşın gözlerinden ya da sesinden kaçamazsınız. Bu sizi hedefinize gerçekten götürecek olan yoldur. 

Şimdi, bireyleri arasındaki ilişkinin öncelikli noktası, ortak bir hedefe yönelik kararlılık olan bir toplum hayal edin. Bunun, “alelade” yi “anlamlı” ya çevirme şeklinde manevi bir  hedef olduğunu düşünün. İşte bu, Yaakov’un ailesidir – Yahudi Ulusu’nun, Mısır çukuruna inen atalarıdır. Her birinin kendi kişiliği ve bakış açısı vardı, her biri kendine has bir doğaya ve tarza sahipti. Kısacası her biri, en çarpıcı şekilde birer “birey” di; buna karşın onları birbirlerine bağlayan, gayretli, düşünceli ve önyargısız bir toplum haline getiren ortak bir – “tek ruh” vardı. 

Hahamlarımız, Yahudi yaşamının en temel yanlarından biri olan Hesed’in – duyarlı paylaşım ve düşünceli yardımlaşmanın – hiçbir zaman zayıflamamış olduğunu vurgularlar. Esaretten kurtulmuş olmamız önemli bir mucizedir; fakat bu ağır esaret karşısında bile insanlık ve maneviyatımızı canlı tutabilmiş olmamız da en az onun kadar önemli bir başka mucizedir. 

Elbette bu, gelecekteki bazı şeyler için bir ön işaretti. Sadece en gaddar fiziksel eziyetlere değil, aynı zamanda karakter, bütünlük ve makul düşünme yeteneğini yok etmeye çalışan bir dünyanın ezici kuvvetine de dayanabilmiş olan halk, işte bu “tek ruh” tan kaynaklanmıştır. Onların ayakta kalabilmelerinin tek yolu vardı. Tek bir ruh olarak. Kalplerini güçlü tutan ve ruhlarına ilham veren her şeye ulaşmak için gerekli gayret konusunda ısrarlı olmak. Ve bunu başarmışlardı… En azından kurtulmayı hak edenler… (Rabi Şimon Apisdorf).

Bu yazı "Pesah Agadası" kitabından alınmıştır