Bu Hafta İçin Saatler

21 ELUL

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:29

19:40

-----

Yeruşalayim

18:20

19:31

Tel Aviv

18:45

19:42

1 EYLÜL

Tel Aviv

18:37

19:33

İstanbul

19:24

20:03

2018

İstanbul

19:33

19:52

İzmir

19:21

20:10

İzmir

19:11

19:59

Kİ TAVO- כי תבוא



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Devarim 26:1-29:9)

 

Moşe, Bene-Yisrael'e talimat verir: Tanrı'nın ebedi mirasınız olarak verdiği ülkeye girdiğinizde ve oraya yerleşip toprağı ekip ürünleri toplamaya başladığınızda, meyve bahçelerinizin ilk olgunlaşan meyvelerini (Bikurim) Bet-Amikdaş'a getirin ve Tanrı'nın sizin için yaptığı her şey için minnettarlığınızı ilan edin.

Peraşamızda, Leviler ve yoksullara verilen onda birlik paylardan ve Ree peraşasının başında söylendiği gibi Gerizim ve Eval dağlarında, berahaların ve lanetlerin nasıl duyurulacağından da bahsedilir. Moşe, insanlara Tanrı'nın seçilmiş halkı olduklarını, onların da aynı şekilde Tanrı'yı seçtiklerini söyler.

Ki Tavo'nın son bölümünde Tohaha ("Sert Uyarılar") bölümü yer alır. Tora'nın emirlerini uygularlarsa Tanrı'nın ödül olarak vereceği berahaları sıraladıktan sonra, Moşe, Tanrı'nın emirlerini terk etmeleri durumunda başlarına gelecek hastalık, kıtlık, yoksulluk ve sürgün gibi kötü olayların uzun, sert bir hesabını verir.

Moşe, insanlara sadece bugün, halk olarak doğumlarından kırk yıl sonra, "bilmek için bir yürek, görmek için bir göz ve duymak için bir kulak"a sahip olduklarını söyleyerek sözlerine söz verir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
KUMİ ORİ

 


Yeşayau peygamberin altmışıncı bölümünün ilk yirmi iki pasuğunun okunduğu Aftara teselli açısından zirvededir. Yeruşalayim tek başına çocuklarını beklemekte olsa da onların döneceği zamanın yakın olduğunu Tanrı ona bildirmektedir. Matem haftası tamamlanırken okunan sözler bu Aftara’dan alınmıştır. Bu sözler “Haftanın Sözü” bölümünde yer alacaktır.

HAFTANIN SÖZÜ

 


“Güneşin bir daha batmayacak ve ayın küçülmeyecek. Çünkü Tanrı sana ebedi ışık olacak ve yas günlerin tamamlanacak.” (Yeşayau 60/20)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
TEŞEKKÜR VE NEŞE

 

Günlük dualarda Baruh Şeamar’dan hemen sonra Pesuke de zimra dediğimiz Tanrı’yı öven Teilim mizmorlarına yer verilir. Bu mizmorlar her sabah Mizmor LeToda yani Teşekkür mizmoru ile başlar. .

Bir topluluk teşekkür edince durum “modim”  sözcüğü ile bu gösterilir. Bu sözcüğün sayısal değeri de yüz sayısını verir.  Kötülüklerin kaynağı olarak bilinen meleğin isimlerinden biri “sameh-mem” olarak bilinir. Bu iki harfin de toplamı yüz sayısını verir. Bu meleğin yaptıklarını nötralize etmek için her gün yüz beraha söylemenin iyi olduğunu bilginlerimiz bizlere öğretirler. İlginç bir şekilde Mizmor leToda Teilim kitabının yüzüncü mizmorudur. 

Bet Amikdaş zamanında getirilen korbanlar içinde en önemlilerinden birisi “korban toda – teşekkür korbanı” şeklinde bilinmektedir. Bu korban geniş bir katılım ile yapılmalıdır. Tanrı’ya teşekkür bireysel şekilde değil büyük topluluklar halinde yapıldığı zaman daha büyük bir anlam kazanmaktadır. Onun için pasuk bütün dünyanın Tanrı’ya teşekkür şarkılarını söylemesini istemektedir. Maşiah zamanında şimdiye kadar bilinen korban türleri ya değişecek ya da iptal olacaktır. Ancak ebediyen kalacak olan tek korban türü korban toda’dır. Bu söylediğimiz ilginç bir şekilde bir gerçekle daha benzerlik gösterir. Bet Amikdaş yıkıldıktan sonra Tanrı varlığını “alaha” öğrenilen yerde barındırmaya devam etmiştir. Buna Tora öğrenilen mekanları da eklemek mümkündür. Günümüzde Bet Amikdaş olmasa da Tanrı’nın varlığı sinagoglarda, yeşivalarda ve Tora öğrenilen yerlerde bulunmaya devam etmektedir. Mizmorun “ariu L’Ad.. kol aarets” cümlesinin ilk harflerini alan Rabenu ha Ari “alaha” sözcüğüne ulaşmaktadır. Birlikte öğrenilen alaha ile birlikte sunulan korban toda arasında bir ilgi vardır. Bu yüzden her ikisi de ebedidir.

Mizmor “ivdu et Ad… besimha bou lefanav birnana – Tanrı’ya sevinçle ibadet edin karşısına neşeyle gelin” şeklinde devam eder. Hayatımızda neşe ve sevinç önemli yer tutmaktadır. Tanrı Kendisine ibadet edenlerin sevinçle bunu yapmalarını ister. Tarihimizde buna benzer çok örnek vardır. Yaakov oğlu Yosef için matem tuttuğu yirmi iki sene boyunca Tanrı’nın varlığını duyumsamamıştır. Çünkü Şehina matem olan yerlerde barınmamaktadır. Yosef’in yaşadığını duyan Yaakov için Tora “vatehi ruah Yaakov aviem – babaları Yaakov’un ruhu canlandı” ifadesini kullanır. 

Bu hafta okuduğumuz Ki Tavo peraşasındaki uyarıların nedenlerinden bir tanesi Tanrı’ya sevinçle ibadet etmemektir. Sevinçle edilen ibadet bizleri buradaki olumsuzluklardan da uzak tutacaktır. Kabala’nın büyük üstadı Rabenu Ha Ari Kabala’daki her aşamanın ancak sevinçle aşıldığını öğretir. 

Aslında burada sözünü ettiğimiz neşe ve sevinç kavramlarının sadece gülmek ve şakalar yapmak olmadığı konusunda bütün otoriteler hemfikirdir. Rabiler asıl sevinç ve neşenin düşüncelerde olduğunu ve kalpten hissedildiğini öğretirler. Tanrı’nın karşısına sevinç ve neşe dolu düşüncelerle gelmek ve O’na kalpten neşe ile ibadet etmek mizmorumuzun anlatmaya çalıştığı çok önemli bir gerekliliktir. “Besimha – sevinçle” sözcüğünün harflerinin “mahaşava” düşünce sözcüğünün harfleri ile aynı olması sevinç ve neşenin düşünce anlamında hissedilmesi gerektiğini de öğretmektedir.

Sevinçli olmaktan söz ederken bazen hayatın gerçeklerinin bu sevincimizi alıp götürmesinden de bahsederiz. Herkesin mutlaka bir sıkıntısı vardır. Bu sıkıntılar ne yazık ki sevincimizi azaltmaktadır. Ancak pasuk sevinçli olmaktan söz etmektedir. İşte “Alşeh” adlı kaynak bir sonraki pasukta bu sevincin nasıl geri kazanılacağını göstermektedir. “Deu ki Ad… U E.loim u asanı velo anahnu amo vetson marito – bil ki o Aşem Tanrı’dır. O bizi yaratmıştır bizler O’na aitiz. Bizler O’nun toplumuyuz.”

Tanrı’nın “Şem Avaya” olarak bilinen dört harfli ismin merhamet, E.loim olarak bilinen ismin de yargı özelliğini çağrıştırdığını ifade etmiştik. “Alşeh” pasuğu şöyle okumaktadır: “Bil ki O bazen yargı özelliğini ortaya koyan E.loim gibi davransa da O her zaman merhamet eden Tanrı’dır.” Kişi bunu bildiği zaman sıkıntılardan dolayı azalan sevincini tam olarak geri kazanmasa da kalbinde her zaman bir umut parıltısını taşımalıdır. Geçirdiğimiz sınavların amacı yanlışlardan dönmek ve daha iyi bir insan olmak için çaba göstermemizi sağlamaktır.

Bir anne baba sadece iyi günlerde çocuğunu ödüllendirdiği zaman ebeveyn olmaz. Asıl marifetini onu paylarken ve uyarırken göstermelidir. Benzer şekilde Mısır çıkışı bir ödüldür. Burada zaten babanın yani Tanrı’nın rolü belli ve açıktır. Ancak zor zamanlarda görünmeyen gibi görülen Tanrı merhametini asla eksik etmemektedir. Yahudi ayları içinde en zorlu ay olan “Av” ayının “baba” anlamına gelmesi de bu yüzdendir.

Bütün sıkıntılara rağmen Bene Yisrael sevincini eksik etmemelidir.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres
Çabuk ve istekli bir şekilde mitsva yapmak

 

İlk meyveleri getirenler şöyle söylemiştir: ‘ Ve ata hinei heiveisi’ ‘ Ve şimdi, işte getirdim.’

‘ Ve ata’ kelimesi ‘hemen’ anlamına gelmekte, ‘hinay’ kelimesi mutluluğu vurgulamakta ve ‘heiveisi’ kelimesi de kişinin kendinden ödün vermesinin altını çizmektedir. Bu yüzden, bu mitsvayı gerçekleştiren kişi, Tanrı’nın emrini hemen, hevesle ve özveriyle yerine getirmekteki isteğini belirtmektedir. Tanrı’nın tüm emirlerine karşı sergilememiz gereken tutum budur.

Mitsva yapma şansının elimizden kayıp gitmesine izin vermemeliyiz. Bunu bir hikaye ile açıklayabiliriz. Nahum İş Gamzo isminde birinin vücudunda şiddetli ağrılar vardır. Fakat başka açılardan çok şanslı biridir. Evinin durumu kötüleşmeye başlamıştır, bu yüzden öğrencileri ona yardıma gelir. Tüm eşyaları evden çıkararak yeni bir yere taşırlar. Nahum İş Gamzo evini terk ettiği an evi yıkılır. Tsadik evde olduğu sürece, evin yıkılması gecikmiştir.

Öğrencileri ona ‘Şu an meydana gelen olaydan ne kadar erdemli olduğunuz belli oluyor. Ancak Tanrı’nın elinin üstünde olduğu biri böyle bir felaketten kıl payı kurtulabilir. Lütfen bize söyleyin, neden o zaman bu kadar ağrı çekmenize müsade ediliyor?’ diye sorarlar.

Nahum İş Gamzo şöyle cevap verir: ‘ Bir gün eşeğimle çölde giderken fakir bir adam beni durdurarak benden yiyecek bir şeyler istedi. Çok bitkin görünüyordu, gerçekten ona acımıştım. Ona eşeğimin eyerini çıkaran kadar beklemesini söyledim. O kadar bekleyebileceğini düşünmüştüm. Fakat eşeğimin eyerini çıkardıktan sonra adamın yere düşmüş olduğunu gördüm. Onu kurtarmaya çalıştım ancak artık çok geçti. Açlıktan ölmüştü. Ona yemek verme mitsvasını yapabilmek için acele etseydim,  adam da açlıktan ölmezdi. Bu mitsvayı daha hızlı bir şekilde yerine getirmediğim için kendimi hiç affetmedim. Bu yüzden bu çektiğim ağrıları hak ediyorum.’

İyi davranışlarda bulunma, güzel şeyler yapma şansını hemen kullanmazsak bir daha aynı şansı elde edemeyebiliriz. Bir mitsvayı yerine getirirken çabuk olmak, çok değerli bir fırsatı kaçırmaktan daha iyidir.

Ayrıca, bir mitsva geçekleştirirken hızlı olmak kadar, bunu içtenlikle ve hevesle yapmak da çok önemlidir. Berdiçev Ravı Rabi Levi Yitzhak ‘ın yaptığı Sukot Mitzvasında bu bahsettiğimiz hevesi görmekteyiz. Rabi Levi Yitzhak Etrogu kutusundan çıkardığında bir mücevher tutarcasına özenliydi. Etrog ve lulavı sevgiyle tutup yoğun bir konsantrasyonla berahayı söyledi. Daha sonra elinde etrog ve lulav ile neşeli bir şekilde dans etmeye başladı. Tanrı’nın isteğini yerine getirmiş olmanın mutluluğu ile adeta ışıldıyordu.

Rabi Levi Yitzhak’ı gören bir Tora öğrencisi bu durumu onaylamayan gözlerle kendisini seyretti. Ona göre bu, dindar bir Yahudi’nin haysiyetini zedeleyen bir hareketti, bu yüzden kendisi bu kutlamalardan uzak durdu. Rabi Levi Yitzhak bunu fark ettiğinde adamın yanına giderek  ‘Tora bize bayramlarımızı neşe içinde kutlamamızı emretmez mi? İşte o yüzden bu kadar kendimden geçiyorum. Emir bu yönde olmasaydı, ben de böyle davranmazdım. Benim mutluluğum, Tanrı’nın bize emrettiği şekilde emirleri büyük bir neşe ile uygulamamdan ileri geliyor.’ der

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


Bu haftaki peraşada, Tanrı’nın emirlerini takip etmemenin sonuçları için şöyle bir pasuk yazılıdır: “Hayatın hep şüphede olacak. Gece-gündüz korku duyacaksın ve yaşamına güven duyamayacaksın.” Devarim 28:66. Acaba bu pasuk ne anlama geliyor?

Talmud’da(Menahot 103b) bu pasuğun gelecek hakkında olan kaygılarımızın ağrı ve acılarından bahsettiğini söyler. “Hayatın hep şüphede olacak”  bu pasuk toprak sahibi olmayan ve yıllık tahıl ihtiyacını satın alın biri içindir. Her ne kadar bu yıl elinde yetecek kadar tahıl olsa da, gelecek yıl için endişelidir. İkinci seviye, “Gece-gündüz korku duyacaksın” haftalık tahıl alan biri içindir. Böyle biri daha kötü bir durumdadır; her hafta tahıl bulmalıdır. En ağır seviye “ve yaşamına güven duymayacaksın.” her gün ekmek alması gereken birisi içindir. Her zaman endişeli olması gereken bir şey vardır.

Rabi Hayim Şemuelevits, sıkça Hahamların bu söylediği açıklamaya atıf yapar ve bundan şöyle bir çıkarım yapar: Bir insan kendi düşünceleri sayesinde kendi zihinsel işkencesini oluşturur. Eğer elinizde bugünlük yetecek kadar yiyecek varsa ve bundan zevk alıyorsanız, şanslı birisinizdir. Mutlu bir yaşamınız olacaktır. Eğer her zaman geleceğiniz konusunda endişe duyarsanız, hiçbir zaman iç huzurunuz olmayacaktır. Elinizde bütün bir yıl yetecek kadar yiyecek olsa bile, aklınızı sürekli gelecek yılda neler yanlış gidiyor düşüncesiyle doldurursanız, yaşam kalitenizi düşürebilirsiniz. Gelecek yıl ne olacaksa bile, kendinize şimdiden acı çektirirsiniz.

Zihinsel açıdan öz disiplininiz olmasını sağlayın. Sadece elinizde olmayan şeylerin üzerinde durmayın, ancak bu şeyler sizi yapıcı planlamaya götürmüyorsa. Neden kendinize acı çektiresiniz ve düşüncelerinizi sadece elinizde olanlar yönüne çekmek yerine ızdırap çekesiniz? Eğer her zaman endişeliyseniz, kendiniz için yapabileceğiniz en iyi şey kendinizi düşüncelerinizin efendisi olmak yönünde eğitmenizdir. Hiçbir zaman kontrolü tam olarak ele geçiremezseniz bile, kontrol ne kadar sizdeyse buda bir berahadır!  

ÇOCUK PERAŞASI

 

Yahudi bir çiftçi tarlasındaki ilk olgun üzümü yiyebilir miydi? Hayır!
Onu Bet Amikdaş'a getirmeliydi.
Koen'e vermeliydi. Erets Yisrael'in diğer altı özel bitkisinin ilk olgun meyvelerini de getirmeliydi. İlk meyvelere bikurim denir. Genellikle Bet Amikdaş'a bikurim'lerini getirmek için birçok Yahudi birlikte seyahat ederdi. Tanrı, Moşe Peygamberimiz'e: "Yeoşua'ya Erets Yisrael'e vardığı gün şunu yapmasını söyle." dedi. "Orada büyük kayaları üst üste koymalı ve Tora'yı üzerlerine yazmalı." 
Tanrı, Moşe Peygamberimiz'e Yeoşua için başka bir mistva daha verdi.
"Yeoşua Yahudiler'i Erets Yisrael'de iki tepeye götürmeli. Halkın yarısı bir tepede durmalı, diğer yarısı öbür tepede. Tepelerin arasında bir vadi olacak. Bazı Leviim (Levi ailesinin erkekleri) vadide duracak. Yahudiler'i Tora'ya uydukları için kutsayacaklar. Her iki tepedeki Yahudiler 'Amen' diye cevap vermeliler."
Moşe Peygamberimiz Yahudiler'e şunları hatırlattı: "Erets Yisrael'de Tora'ya uyarsanız Tanrı sizi kutsayacak. Uymazsanız, başınıza kötü şeyler getirecek:  Tarlalarınızdaki ekinler iyi büyümeyecek. Düşmanlarınız sizi Erets Yisrael'den kovacak.
Sizi uzak ülkelere götürecekler. Orada üzgün ve yalnız olacaksınız." 
"Yani Erets Yisrael'de mutlu iken Tora'ya uyarsanız sizin için çok daha iyi olacak!"

BİR HİKAYE
OTOBÜS YOLCULUĞU

 

Otobüs durağa yaklaşırken, "İşte yine sandalye kapmaca zamanı..." diye düşünde Karin kendi kendine gülümseyerek. Trafiğin ve kalabalığın en yoğun zamanıydı ve Karin, otobüsün çok çabuk dolacağını biliyordu. Koltuklar sınırlı sayıdaydı ve eğer bir tanesine oturamazsa, ya bütün yol boyunca ayakta duracak, ya da bir sonraki otobüs için yarım saat daha bekleyecekti. Bu seçeneklerden hiçbiri, Karin'i pek heyecanlandırmıyordu. 

Onun için uzun bir gün olmuştu. Bakım evindeki büyük annesini ziyaret etmişti. Büyükannesi ziyaret edildiği zaman çok mutlu oluyordu. Ama şimdi gün, neredeyse bitmişti ve Karin, güzel, rahat bir koltukta oturmayı, hatta belki de biraz kestirmeyi iple çekiyordu. 
Biraz şansın, biraz da kıvraklığının sayesinde, Karin, kapı açılınca, kendine arka sıralardan bir koltuk bulmayı başardı. Hemen bindi, parasını ödedi ve bir koltuğa oturmak için hızlı hızlı ilerledi. Mahallesinden tanıdık gelen bir kızın yanında yer buldu. İki kız birbirlerine selam verdiler ve sohbete daldılar. 
"Tebrik ederim" dedi Ceni adındaki kızıl saçlı kız, "Otobüste yer kapabilmek için ne kadar hızlı hareket edebildiğini gördüm."
Karin gülümsedi ve otobüs hareket etmeye başladığında arkasına güzelce yaslandı. Yanındaki kız da çantasından kitabını çıkarttı. Gözlerinin yavaş yavaş ağırlaştığını hisseden Karin, kalabalık otobüste hem oturan hem de ayakta duran diğer yolcuların seslerini dinleyerek, hafif bir uykuya dalacağını düşündü. 
Ancak, tam uyuyacakken, birinin derin derin soluk alıp verdiğini duydu Sanki omzunun dibinde derin derin içini çekiyordu birisi. Başını kaldırıp yanına bakınca, ayakta duranlar arasında, çiçekli bir elbise giymiş, yaşlı bir kadının da olduğunu fark etti. Bir yere tutunmak için çabalıyor, hiç de rahat görünmüyordu. 
"Yerimi yaşlı bayana vermeliyim belki de" diye düşündü Karin, "Galiba ayakta durmakta oldukça zorlanıyor." Karin, kalabalık otobüsün içine şöyle bir göz gezdirdi ve oturanların hemen hemen hepsinin, ayakta duran yaşlı kadından çok daha genç ve güçlü olduğunu fark etti. Hepsi de yerlerinde kımıldamadan oturuyor, yaşlı kadınla ilgilenmiyorlardı bile. 
Bu durum, Karin'in başka düşüncelere dalmasına neden oldu. "Hiç kimse ayağa kalkıp yer vermiyor. Bahse girerim ben onlardan iki kat daha yorgunumdur." Arkasına yaslanıp, gözlerini kapatmaya çalıştı, ama kendini rahatsız hissediyordu. Gözlerinin önüne, sürekli kendi büyükannesi, ardından da ayakta duran yaşlı kadın geliyordu. 
"Benim büyükannem de böyle ayakta durmak zorunda kalsaydı neler hissederdim?" diye sordu kendi kendine. O anda enerjinin içinde yayıldığını hissetti, ne yapması gerektiğini biliyordu. Arkadaşı Ceni'nin omzuna dokundu."Pardon Ceni" dedi, "Ayağa kalkmalıyım"
Kız, ne olduğunu anlayamayarak, Karin'in geçmesine izin verdi. Karin, yaşlı kadına gülümseyerek, "Pardon. Bakın şurada boş bir koltuk var." Dedi kalktığı yeri işaret ederek.
"Çok teşekkür ederim yavrum." dedi rahatladığı her halinden belli olan kadın. "Bütün yol boyunca ayakta durabileceğimi zannetmiştim ama sanırım artık, eskisi kadar güçlü değilim." diye ekledi gülümseyerek ve Karin'in boşalan yerine oturdu. 
Karin, kendini çok iyi hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve tutunacak bir yer buldu. Yanında oturan orta yaşlı bir kadın, Karin'e "Aferin sana. Hepimize örnek oldun" dediğinde, pencereden manzarayı seyrediyordu. 
Karin sevinç içindeydi. Genelde oturmayı sevdiği halde, bu sefer, ayakta durmaya karar verdiği için çok mutluydu.