Haftanın Peraşası BülteniMoşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir...

Bu Hafta İçin Saatler

26 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:08

20:25

-----

Yeruşalayim

19:11

20:28

Tel Aviv

19:25

20:28

9 HAZİRAN

Tel Aviv

19:27

20:31

İstanbul

20:19

21:01

2018

İstanbul

20:23

21:04

İzmir

20:13

21:03

İzmir

20:16

21:06

ŞELAH LEHA- שלח לך


13 HAZİRAN -14 HAZİRAN 2018 ROŞ HODEŞ TAMUZ

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 13:1-15:41)

 

Moşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir. Casuslar kırk gün sonra ellerinde devasa bir üzüm salkımı, bir nar ve bir incirle dönerek, ülkenin bereketli ve bolluk içinde olduğunu bildirirler.

Ancak casusların on tanesi, ülkede yaşayanların "bizden daha güçlü" devler ve savaşçılar olduğu konusunda uyarıda bulunur; sadece Kalev ve Yeoşua, ülkenin, Tanrı'nın söz verdiği şekilde fethedilebileceği konusunda ısrar ederler.

Halk ağlayarak Mısır'a geri dönmelerinin daha iyi olacağını söyler. Tanrı, Bene-Yisrael'in ülkeye girişinin kırk yıl boyunca ertelenmesine ve bu süre içinde o neslin tümünün çölde ölmesine karar verir. Bir grup pişman Yahudi, ülkenin sınırındaki dağa çıkar ve Amalekler ile Kenaaniler tarafından bozguna uğratılır.

Menahot (un, şarap ve yağ korbanları) kanunları ve ekmek yaparken bir hamurdan bir parçanın Tanrı'ya adanması mitsvası (Hala) verilir. Bir adam çalı çırpı toplayarak Şabat'ı ihlal eder ve idam edilir. Tanrı, mitsvaları (İlahi emirler) yerine getirmeyi hatırlamamız için giysilerimizin dört ucuna tsitsit (püsküller) koymamız talimatını verir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYİŞLAH YEOŞUA

 

Şelah Leha peraşasının en temel konusu bilindiği gibi öncülerin Erets Yisrael’e gönderilmesi ve gelen olumsuz rapor neticesinde kutsal topraklara girişin kırk yıl gecikmesidir. Buna paralel olarak Yeoşua kitabından Yeoşua’nın Yeriho şehrine casusların gönderilmesi, Rahav adlı kadının yardımı ve geri dönüşleri anlatılır. Yeoşua öncülerden biri olduğundan gönderdiği öncüler konusunda hassas davranmış Maidraş’a göre Kalev ben Yefune ile Otniel ben Kenaz’ı bu göreve atamıştır. Kalev Erets Yisrael’e girebilen iki öncüden biridir. Otniel de büyük bir bilge ve komutan olarak tarihe geçer ve ilk hakim olarak bilinir.

HAFTANIN SÖZÜ

 

İyi olan Tanrıdan, iyi  olan inançlı  kişilere İyilik gelsin, iyilik olsun. (Gemara Masehet Menahot)

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
TSİTSİT’İN GİZEMİ

 

Bu hafta Peraşanın sonunda “Tsitsit” mitsvasının konu edildiğini görürüz. Bu mitsva Tanrı’nın “yap” dediği mitsvalar gurubundadır. Dört köşeli bir giysimiz olduğunda buna mutlaka tsitsit takma zorunluluğu vardır.  Günümüzde çok fazla dört köşeli kıyafetler yoktur. Ancak kendimizi Tsitsit takmaya zorunlu kılmak için sabah dualarında Talit giyeriz. Aynı zamanda içimize giydiğimiz Talit katan da bu mitsvayı yapmamız için bizlere fırsat vermektedir. Bu mitsvayı yerine getirmeyen bir kişi olumsuz bir şey yapmaz. Ama bilgeler eline gelen mitsva yapma fırsatını değerlendirmediği için Gemara’nın öğretisine göre kişinin Tanrısal öfke anında sorumlu tutulacağını öğretmektedirler.

Tsitsit mitsvasının Şabat’ı ihlal eden kişinin anlatıldığı peraşanın hemen ardından gelmesi de bir tesadüf değildir. Tsitsit bizlere altı yüz on üç mitsvanın hatırlatıcısıdır. Kelime olarak tsitsit altı yüz sayısını vermektedir. Buna sekiz iplik ve beş düğüm de eklediğimizde mitsva sayısını elde ederiz. Elbette mitsvaları hatırlamak için önce onları öğrenmek gerekir. Dubno Magid’i bir adamın öyküsüne yer vererek bunu anlatmaya çalışır. Gittiği büyük bir ziyafette adam elinde bir çan tutan birini fark eder. Adam çanı her çaldığında içeriye yemekler servis edilmektedir. Bunu kendi evinde uygulayabileceğini düşünen adam eve giderken bir çan alır ve bunu eşine uygular. Bilgeler bilmeden böyle bir şeyin olmayacağını vurgularlar ve hatırlatıcı olması için önce öğrenim ve hazırlık gerektiğine işaret ederler.

Tsitsit mitsvasının en büyük getirilerinden biri “velo taturu ahare levavhem” cümlesinde izah edilen ahlaksızlığı önlemesidir. Bir toplumda ahlaksızlığın artması Tora’nın bitirilmesinin başlangıcıdır. Yabancı kültürler Yahudiliğe sızmak istediklerinde öncelikle cinsel ahlaksızlığı kullanmışlardır. Bu büyük yanlış Yahudi yaşamını bitirmeye muktedirdir. İşte tsitsit bunu engelleme kudretine sahiptir. Bu mitsvayı veren Tanrı iki kez “ani Ad… E.loehem” ifadesini kullanmaktadır. İlk ifade yapılan doğrular için ödülü, ikincisi ise yanlışlar için cezayı anımsatmaktadır. Her ifadenin iki tane şahidi olarak tsitsitler bulunur. 

Büyük bilge Arizal “or makif” dediği kıyafetlerin etrafını saran bir ışıktan söz eder. Kıyafetlerde kutsallık vardır çünkü onlar bizleri örtmektedirler. Kıyafetlerin yaydığı ışık sayesinde tuma bizlere sokulamaz. Kıyafetler içinde en güçlü ışığı yayan da Tsitsit’tir. Teilim 104’de pasuk “ote or kasalma” derken kişinin kendisini kıyafetlerin ışığı ile kapladığını anlatır.

Alaha’ya göre iki kıyafetin birden giyilmesi mümkün değildir. Yani kişi palto ve ceketini birlikte giyip çıkarmamalıdır. Bir görüş insanı tembelliğe itmesini engellemek amacını öğretir. Arizal’e göre ise birlikte giyilen kıyafet diğer giysinin ışığını hapseder ve tuma dediğimiz safsızlıkların yaklaşmasına fırsat verir. Bu da kişinin Tora bilgisini unutmasına neden olabilir.

Arizal en büyük günahlardan biri olan öfkenin kontrolü için öfkelenen kişinin tsitsit bulunan köşeyi tutması gerektiğini söyler. Öfke anlamına gelen “kaas” sözcüğü ile köşe anlamına gelen “kanaf” sözcüğünün sayısal değerleri aynıdır. Yosef babasına Mısır’a gelmesi için kardeşleriyle haber gönderdiğinde “al tirgezu badareh – yolda öfkelenmeyin” demiştir. Bu ifade ile dört tsitsit anlamına gelen “arba tsitsit” ifadesi aynı sayısal değere sahiptir. Bunu bizlere öğreten Rabi Hayim Palaçi (Z’Ts’K’L’)  öfke kontrolünde Tsitsit’in önemini bir kez daha vurgular.

Altı sayısı dünyevi ve fizikseldir. Kainat altı günde yaratılmıştır, altı boyutun varlığından söz etmek mümkündür. Yedi sayısı ise fizikselliğin içindeki ruhaniyettir. Örneğin kişinin içindeki neşama buna işaret eder. Haftanın günlerine ışık veren Şabat bu anlamı taşır. Sekiz sayısı ise doğaüstüdür. Hanuka mucizesi sekiz gündür. Denizin yarılması korban Pesah’tan sekiz gün sonradır ve hepsi de doğaüstüdür. Sekiz iplik de kişiyi Tanrı’ya bağlar ve bağlantıyı kurmasında yardımcı olur. Bunu da sahip olduğu beş düğümle yapar ki o da beş kitabı simgeler.

Zohar  Mezuza mitsvasının ancak Tsitsit mitsvası ile tamamlandığını öğretir. Şema duası üç bölümdür. İlk iki bölüm Mezuza içinde vardır. Tsitsit ise üçüncü bölümü teşkil eder. “Al kanfe vigdeem ledorotam” ifadesinde “ledorotam” nesiller anlamına gelir. Zohar bunu “ledirotam – oturduğunuz yerler” olarak okur. Oturduğumuz yerler bu mitsva ile ancak tam korunaklı hale gelmektedir.

Mişna Berura Tsitsitler’i öperken gözlere götürme geleneğimizden söz eder. Bu geleneği sürdürenlerin görme engelli olmalarına karşı bir koruma geliştirdiklerini öğretir.

Kadınlarımız bu mitsvadan muaftırlar. Bunu kullanmaktan muaf olmaları bu mitsva ile ilgileri olmadığı anlamına gelmez. Sözgelimi evlenen çiftler Talit altında evlenirler. Her Tsitsit’te yer alan sekiz iplik toplamda otuz iki sayısını verir. Bu sayı kalp anlamına gelen “lev” sözcüğü ile aynı sayısal değerdedir. Gelin ve damadın birbirlerine kalpten bağlanmalarını kolaylaştıran bir uygulama olarak Rabiler bizlere bunu göstermektedirler.

Eşlerinin bu mitsvayı yerine getirmelerini sağlamak hanımefendilerin görevi dahilindedir. Ancak bu konuda en büyük sorumluluk çocuklara bu mitsvayı uygulamalarını öğretmek konusunda onlara verilmiştir. Her mitsvada olduğu gibi eğitim vererek çocuklarını bu yola sokmak hanımefendilerin önde gelen görevleridir.

DİVRE TORA
Rav Albert Gerşon

 

''Al taalu ki en Ad... bekirbehem '' Peraşamızda casusların sonradan pişman olup Erets Yisrael’e girmek istemelerinden sonra Moşe Rabenu onlara “Gitmeyin; çünkü Tanrı sizinle olmayacak dedi neden? Magid Miduvna bu soruyu sorar. Sonuçta teşuva yapıldıysa, pişman oldularsa Tanrı neden kabul etmedi? Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Adamın biri pozisyonu itibarı ile çok yükselir, tek kızını da artık evlendirmek ister. Kızına uygun eşi arayanlar ona iki aday bulurlar biri zengin ancak çok cahildir, diğeri ise iyi karakterli, bilge ve zeki biridir. Kızın babası ikinci genci beğenir ama ona bir şart koşar, çok değerli bir elmas karşılığında kızını onunla evlendirecektir. Ancak genç bunu veremeyeceğini söyler. O zaman der kızın babası bu iş olmaz ve ilk gençle kızını evlendirme kararı alır çünkü ilk genç istediğini verir dostları ona neden böyle yaptın? diye sorarlar. Böyle cahil birine sadece zengin olduğu için kızını verdin. Arkadaşlarını dinledikten sonra yaptığı hatayı anlayan adam diğer gençle konuşmaları için tekrar çöpçatanları görevlendirir; ancak bu sefer gencin babası karşı çıkar sadece elmas için cahil birini damat olarak seçen biri gösteriyor ki iyi karakter, Tora ona bir şey ifade etmiyor bende böyle biriyle dünür olmak istemiyorum. 

    Bu örnekteki gibi casuslar Erets Yisrael'i görüp, geri döndüklerinde Mısır topraklarına geri dönmeyi tercih ettiler. Demek ki Yisrael topraklarındaki Keduşayı ve maneviyatı göremediler kendi çıkarları daha ağır bastı. Bu yüzden Keduşa ne demek bilmeyen, anlamayan Yisrael'e giremezdi ve aynı nedenle de teşuva yapmaları yeterli olmadı. Tora olmadan teşuva olmaz ve Tanrı onlarla da olamazdı. 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Casuslar Bene-Yisrael hakkında verdikleri kötü raporda şöyle demişlerdir. “...Araştırmak üzere içinden geçtiğimiz ülke, sakinlerini yutan bir ülkedir...” Bamidbar 13:32. Bu pasuktan nasıl bir şey öğrenebiliriz?

Rabi Yitshak Kaliş, şöyle bir şey öğretmiştir. Bu pasuğu şöyle anlayabiliriz: Erets Yisrael üzerinde “sadece bir yerde yaşayan” birini yutan bir yerdir. Yani Erets Yisrael’de, manevi seviyemizi yükselttikçe yükseltmek oldukça önemlidir. Sadece bir yerde kalmaya çalışanlar sadece yükselmemekle kalmaz, gerilemeye de başlar.

Bu bir hayat dersidir ki hiç kimse hayatı boyunca tek bir manevi seviyede kalkmaz. Birisi ya yukarı doğru ya da aşağı doğru gidiyordur. İşte bu hayatımızdaki en önemli seçim olabilir. Yükselmeyi mi seçiyoruz yoksa alçalmayı mı? 

ÇOCUK PERAŞASI

 

İsrailoğulları Moşe'ye şöyle dediler: "Lütfen Erets Yisrael'e bakmaları için adamlar göndermemize izin ver! İyi bir ülke mi, onu görsünler. Hem bize oraya gitmenin en iyi yolu hangisidir, onu da söyleyebilirler." Tanrı İsrailoğulları'na kızmıştı:

"Erets Yisrael'in iyi bir ülke olduğu konusunda niye Bana inanmıyorsunuz? Oraya kimseyi göndermeniz gerekmez! Ama ne istiyorsanız yapın!" dedi. 
Moşe Erets Yisrael'e on iki meraglim (gözlemci) gönderdi.

Şehirlerin yüksek duvarlarının olduğunu gördüler.
Devler gördüler. Çok korktular.
Dediler ki: "Herkese Erets Yisrael'in kötü bir ülke olduğunu söyleyelim!
O zaman çölde kalabiliriz.
Ülkenin insanlarına karşı savaşmak zorunda kalmayız."
Gözlemciler İsrailoğulları'na götürmek için çok büyük meyveler topladılar. Erets Yisrael hakkında kötü şeyler söylemek için onları kullanacaklardı. Casuslardan ikisi tsadikim (iyi insanlar) idi. İsimleri Yeoşua ve Kalev idi. Onlar Erets Yisrael hakkında işi şeyler söylemeyi kararlaştırdılar. Meraglim (gözlemciler) İsrailoğulları'na: "Bu dev meyvelere bakın! Erets Yisrael'deki insanlar da dev! Onları yenemeyiz! Bizi öldürecekler!" dediler.
Kalev: "Meraglim'i dinlemeyin!
Tanrı bize yardım edecek!" dedi. Ama İsrailoğulları ağlamaya başladılar: "Biz Erets Yisrael'e gitmek istemiyoruz!" dediler. Tanrı: "Yeoşua ve Kalev dışındaki bütün İsrailoğulları'nın erkeklerini cezalandıracağım. Onlar yakındıkları için çölde ölecekler. Onların çocukları Erets Yisrael'e gelecekler." dedi.
Ertesi gün bazıları: "Tanrı'yı dinlemediğimiz için pişmanız. Hemen şimdi Erets Yisrael'e gidelim. Oradaki insanlarla savaşacağız." dediler. "Hayır," dedi Moşe onlara. "Tanrı bunu yapmanız için size izin vermiyor." Onlar Moşe'yi dinlemediler. Erets Yisrael'e gitmeye çalıştılar. Düşmanlar onlara saldırdı. Bu bir ceza idi. İzinsiz hareket etmemeliydiler.
Moşe İsrailoğulları'na: "İşte bir mitsva." dedi.
"Ekmek pişirmek için hamur yaptığınızda bir parçasını koparın. Bu hamur parçasının adı hala'dır. Onu bir koen'e verin. Sadece o ve ailesi bunu yiyebilir." Her Şabat bütün İsrailoğulları dinlenirdi tabii. Hiçbir melaha (Şabat günleri yapamayacağımız işler) yapmazlardı. Tanrı Yahudi erkek ve oğlanlara bu mitsva'yı verdi:
"Dört köşeli giysiler giydiğinizde, her köşeye dört çift ip koyun. Bunlara tsitsit denir. İplere düğümler atın. Her köşedeki üç çift ip beyaz olmalıdır. Bir çift ip mavi olmalıdır. İpi, belli bir deniz hayvanının mavi kanıyla boyayın!" (Bugün bunun hangi hayvan olduğundan emin değiliz. O yüzden tsitsit'in bir ipini mavi yapamıyoruz.) Tsitsit bize Tanrı'nın mitsvot'una uymamız gerektiğini hatırlatır.

BİR HİKAYE
ÖĞRETMENİN ÖĞÜDÜ

 

"Cevabı biliyorum" diye düşündü Sami, öğretmenin tahtaya yazdığı matematik problemine bakınca.
Tam elini kaldırıp cevabı söylemeye hazırlanırken, içinden bir ses "Sakın cevabı söyleme! Ya yanlışsa? Herkes sana güler o zaman..." dedi. 
Çocuk sessiz kalmayı tercih etti. Daha sonra sınıf arkadaşlarının doğru cevabı bulmaya çalışmalarını sessizce seyretti. En sonunda biri, Sami'nin ta başından beri bildiği doğru cevabı bulmayı başarabildi. Çocuk, dersin geri kalanını, her zamanki gibi sessiz kalarak geçirdi. 

Herkes, Sami'nin utangaç bir çocuk olduğunu düşünüyordu. Hatta o kadar sessizdi ki, sınıftaki bazı kişiler onun konuşmayı bildiğinden bile şüphe ediyordu. 
Teneffüs zili çaldı ve çocuklar top oynamak için bahçeye koştular. Sami, her zaman olduğu gibi, kenardaki banklardan birine oturarak arkadaşlarını seyretmeye koyuldu. Sami'ye oyunlar çok eğlenceli görünüyordu, hatta bir iki kere katılmayı bile düşünmüştü. Ama kendini her zaman, "Of, herhalde yanlış oynayıp rezil olurum... Neden oyuna katılıyım ki? diye düşünüp durdururdu. 
Sami, yanında getirdiği kitabı açıp okumaya başladı. Çok ilginç bir kitap değildi ama yapacak başka bir işi yoktu ki... Birden, yanına bir büyük oturunca şaşırdı. Oturan matematik öğretmeniydi. 
"Merhaba Sami. Sana biraz eşlik edebilir miyim?"
Ağzından kelime çıkmayınca Sami, başını sallamakla yetindi. Çocuk paniklemişti-Acaba yanlış bir şey mi yapmıştı? Ama öğretmeninin sıcak gülümseyişi ve yumuşak tavrı onu daha sonradan sakinleştirdi. 
Bahçenin öteki tarafında top oynayan çocuklara bakan öğretmen Sami'ye dönüp: "Çocuklar oyuna kendilerini epey kaptırmış görünüyorlar, öyle değil mi?" dedi. Sami hemen öğretmenini onayladı. "Pekiyi, sen neden oyuna katılmıyorsun?"
Sami omuzlarını silkti. "Ben onlar kadar iyi oynayamıyorum. Bütün oyunu mahvederim, topu bir tarafa kaçırırım..."
"Anlıyorum" dedi öğretmeni düşünceli bir şekilde, "Ancak..." diye ekledi, "Ama eğer topu kaçırırsan, diğer herkes gibi olursun demektir. Oynayanlara daha iyi baksana Sami," dedi karşıyı göstererek. Sami oyunu daha dikkatlice izledi. Her elde, biri, ya topu kaçırıyor, ya düşürüyor ya da başka bir hata yapıyordu. Ve en ilginci de, kimse hata yapana gülmüyordu.
Öğretmen Sami'ye yeniden gülümsedi: "Gördüğün gibi, bir sürü yanlış yapsalar da, oradakiler hala oyunlarına devam edip eğleniyorlar. Aynı şey sınıf için de geçerli. Soru sorduğumda verilen cevapların yarısı yanlış oluyor. Ama yanlış yapanlar, yine de doğruyu bulana kadar denemeye devam ediyor, değil mi?"
Sami başını salladı. 
"Ve bu seni de durdurmamalı. Sınavlarında, sınıfın en iyi öğrencilerinden biri olduğunu görebiliyorum. Sadece kendine inan, yanlışlardan korkma. O zaman gerçekten başarılı olursun..."
Öğretmeninin sözleri, Sami'nin kendini iyi hissetmesini sapladı. Öğretmeninin haklı olduğunu itiraf etmeliydi. Sınıfındaki diğer öğrenciler ondan çok daha iyi değillerdi. Ne sporda, ne de matematikte... Çocuk öğretmeninin sözlerini iyice hafızasına kazıdı ve kısa bir süre sonra, hem oyunlara hem de sınıftaki çalışmalara katılmaya başladı. Arkadaşları bu sessiz çocuğun gerçekten söyleyecek değerli bir şeyleri olduğunu görünce şaşırdılar. Halbuki Sami bunu çok daha evvelinden beri biliyordu...