Haftanın Peraşası BülteniSinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır...

Bu Hafta İçin Saatler

12 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:00

20:17

-----

Yeruşalayim

19:04

20:21

Tel Aviv

19:17

20:19

26 MAYIS

Tel Aviv

19:21

20:24

İstanbul

20:09

20:51

2018

İstanbul

20:15

20:56

İzmir

20:03

20:54

İzmir

20:09

20:59

NASO- נשא



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 4:21-7:89)

 


Sinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır.

Tanrı, Moşe'ye "Sota - [Kocasına sadık olmadığından kuşkulanılan] Yoldan Çıkmış Kadın" kanunlarını açıklar. Şarap içmemeye ve saçını uzatmaya yemin eden ve bir ölüyle temas etmesi yasak olan "Nazir" ile ilgili kanun da verilir. Aaron ve soyundan gelen Koenler'e, Yisrael halkını nasıl mübarek kılacakları konusunda talimat verilir.

Yisrael'in on iki kabilesinin liderleri, sunağın açılışı için armağanlarını getirirler. Armağanlar aynı olmakla birlikte, her biri farklı bir günde getirilir ve hepsi Tora'da detaylarıyla tarif edilir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYİ İŞ EHAD

 

Hakimler döneminin en iyi bilinen karakterlerinden Şimşon’un doğum öyküsünün anlatıldığı Aftara’mızda Şofetim on üçüncü bölüm iki ile yirmi beşinci pasuklar arası okunur. Şimşon ana rahminden “nazir olarak bilinir. Şarap içmeyen ve saçlarını kestirmeyen Şimşon’un doğumu ve yapmaları gerektiği anne babasına bir melek tarafından bildirilir. Peraşamızın ana konularından biri olan “nazir” kavramı nedeniyle Peraşa ve Aftara arasında bağlantı kurulmaktadır.

HAFTANIN SÖZÜ

 

İyi çocuk yetiştirmek öncelikle anne – babanın kendilerini iyi yetiştirmeleri ile mümkündür. (Bilge kişi)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
EVLİLİKTE UYUMUN GEREĞİ

 


Naso peraşasının en ilginç konularından biri eşler arasında sadakatsizlik konusunda bir sınav olan Sota’dır. Bir kadın eğer bir erkek ile eve kapanmışsa ve şahitler de onun aynı şekilde o erkekle eve kapandığını teyit ederse o zaman eşi kadını alarak Bet Amikdaş’a getirmek ve Sota dediğimiz bir seremoniyi icra etmek zorundadır. Kohen bu törende Tanrı’nın gizli ismini yazdığı kağıdı o ismin silinmesi pahasına suyun içine atmaktadır. Bu su daha sonra kadın tarafından içilir. Eğer suçlu ise yani eşine sadakatsizlik etmişse içtiği bu su onun ölümüne sebep olur. Benzer şekilde ilişkide bulunduğu erkek de dünyanın neresinde olursa olsun aynı akibete uğrar. Eğer suçlu değil ise o zaman çocuk sahibi olmakla bereketlendirilir.

Normal şartlar altında Tanrı’nın isminin yazılması çok özel kurallara tabidir. Bu ismi yazacak olan kişi tercihan Mikve’ye dalmalı, büyük bir konsantrasyonla her yazılacak isim için kavana tutmalıdır. Yazmak bu kadar hassas bir konu iken o ismin silinmesi büyük bir günah olarak kabul edilmektedir. O halde sorulacak soru son derece açıktır. Tanrı böyle bir emri neden vermiştir? Tanrı neden isminin silinmesi bu kadar hassas bir konu iken Sota meselesindeki seremoni bu şekilde ifa edilmektedir?

Çoğumuzun bildiği gibi Rabiler bu konuda Ş.alom Bayit dediğimiz eşler arasındaki ilişkinin sağlıklı olmasına dikkat çekmektedirler. Sota meselesi o evlilikteki son derece gergin anları sembolize eder.  Tanrı bu nedenle Kendi isminin bu amaçla silinmesini günah olarak saymamaktadır. Buradaki hedef eşler arasındaki gerginliğin sona erdirilmesi ve evlilikteki uyumun yeniden tesis edilmesidir.

Büyük Mişna bilgini Rabi Meir’in derslerine devam eden bir kadının hikayesine bakmaya çalışacağız. Kocası kadının bu derslere devam etmesini uygun bulmamakta ve dersten eve döndüğü zaman onun eve girmesine müsaade etmemektedir. Kocası kadını eve almak için eşinin Rabi Meir’in yüzüne bir tükürmesini istemektedir. Bunu duyan Rabi Meir kadını çağırarak kendi gözünde bir rahatsızlık olduğunu ve bu rahatsızlığın geçmesi için de gözüne tükürmesi gerektiğini söyler. Kadın bunu yapar ve daha sonra kocasının evine döner. Bunu gören Rabi Meir’in öğrencileri dehşetle olaya tanıklık etmişlerdir.

Rabi Meir’in cevabı çok anlamlıdır. “Ben Tanrı’dan daha büyük değilim.” Tanrı eşler arasındaki barış dediğimiz Ş.alom Bayit için Kendi isminin silinmesine bile razı gelmiştir. O halde benim onurum elbette eşler arasındaki barışın sağlanmasından daha önce gelmeyecektir. Sota ritüeli aslında Ş.alom Bayit için yapılması gereken fedakarlıkları da göz önüne sermektedir. Ek olarak buradan öğrenilmesi gereken çok önemli bir ödev de vardır. eşler o evliliği en iyi şekliyle sürdürmek için ellerinden gelen çabayı göstermek zorundadırlar. Evlilikte sorunların en önemli nedeni eşlerin egosunun sevgi ve saygının üzerine çıkmaya başlamasıdır. Eğer Tanrı bile bu uğurda İsminin silinmesine ses çıkarmamışsa egolardan arınmak bir evliliği yürütebilmek için çok önemli bir gerekliliktir.

“İş iş ki tiste işto – eşi yoldan sapan her kişi” (Bamidbar 5/12). Sota bölümü işte bu cümle ile başlar. Tora burada her kişi için “iş iş” yani iki kez kişi demektedir. “Haftanın Peraşası” broşürünün eski bir çalışmasında dikkatimizi çeken bir öğretiyi burada sizlerle paylaşmak isteriz. Rabi Yisahar Frand burada Rabi Moşe Hafets’in görüşüne yer vermektedir.

Tora’nın burada fazladan “iş” sözcüğünü kullanmasının sebebi kişinin eşinin sadakatinden şüphelenmek için bazen gereğinden fazla kuşkucu ve erkekçe bir ego ile davranmasından kaynaklanmaktadır. Eğer kişinin erkekçe egosu gereğinden fazla ortaya çıkmaya başlarsa evliliğin sadece “iş” ile yürüyebileceğini düşünür bu da “işa” kısmının ihmal edilmesine yol açar. Boşanma ile sonuçlansın veya sonuçlanmasın evlilik problemlerinin başlangıcında genellikle “bencillik” problemi vardır. Başarılı evlilik için ise gerekli sözcük “fedakarlık” olmalıdır.

Yukarıda Rabi Moşe Hafets durumu “iş” yani erkek tarafından değerlendirse de aslında bu durum hem “iş” hem de “işa” için geçerlidir. Vurgular kişisel yönde yapılmaya başlandığında evlilik çatırdamaya hazır bir konuma gelir.

İspanya’da yaşamış olan büyük bilge RaMBaM erkeğin eşine kendisine verdiğinden daha fazla saygı duyması gerektiğini öğretmektedir. Evlilik tek yönlü bir yol gibi olmamalıdır. Eşler birbirlerinin isteklerine değer vermeli ve bu konuda kafa yormalıdır.

İçtenlik, cömertlik, fedakarlık, saygı, manevi değerler bir evliliğin gerektiği gibi yürümesi için olmazsa olmaz değerlerdir. Bu değerlerin sevgi bazına oturtularak yaşanması o evliliği gerçek, uyumlu ve sıcak bir yuva haline getirir.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 


Peraşamız Tora’daki en uzun peraşadır. Bu peraşada tam 176 cümle bulunur. Ladino lisanında

“Naso El Haham Se Kanso- Naso Peraşası  Hazan okumaktan yoruldu” deyimi bunu hoş bir şekilde ortaya koyar. Bu haftaki peraşamız leviler için öngörülmüş olan işleri anlatmaya devam etmektedir. Bunun ardından Koenleri ilgilendiren dört adet kural vardır.

1.        Çalınmış olan bir mal ile ilgili tazminat, malın sahibinin ölmüş olduğu ve hiçbir varisi bulunmadığı durumlarda Koenlere ödenecektir.

2.        Karısının kendisine sadık olmadığı konusunda şüpheye kapılan bir adam, karısını sota belirleme seremonisi için Koene götürecektir.

3.        Kendisinin maddi dünyadan alıkoyarak, sadece Tanrı hizmetine adayan ve Nazir olan bir kişi (genelde bir ay olan) Nazirlik süresi bittiğinde, Koene gelecektir.

4.        Koenlere, halkı  “ Koanim Kutsama Berahasıyla “ mübarek kılmaları emredilir.

Peraşamızda bahsedilen bu dört elementten dördüncüsü üzerinde durmak istiyorum.

Buna göre Koenler, halkı her gün bildiğimiz üç bölümlü beraha ile mübarek kılmalıdırlar. 

Amida’nın tekrarı sırasında yapılan bu işleme genel olarak “Nesiat Kapayim- Ellerin kaldırılması “ adı verilir; zira Koenler berahayı ellerini kaldırarak verirler.

Koenlerin berahasını incelemeden önce, beraha nedir? Sorusunu sormamız doğru olacaktır.

Bir insanın bir başkasını mübarek kılması ne anlama gelir?

Beraha sözcüğü, Tanrı’nın hedefteki kişiye özellikle maddi anlamda özel başarı sağlaması yönünde bir dileği ifade eder. (Beraha –Bereket) Bunun dolaylı anlamı, berahanın temelinde, maneviyat ile maddiyat arasında bir köprü oluşturmak olduğudur. Maddi dünya, kutsiyetten ayrı olduğu sürece, gerçek bereketten yoksundur. Diğer yandan manevi başarılar da kendi başlarına yetersizdir ve sadece bu dünyayı yöneltildikleri taktirde gerçekten anlamlıdır.

Pirke Avot belirtildiği gibi;

“İm En Kemah, En Tora -  Un Yoksa Tora da Yoktur ”  ;

“İm En Tora, En Kemah – Tora Yoksa Un da Yoktur “ 

İnsan beden ve ruhtan oluşmuştur. Başka sözcüklerle ifade etmek istersek, madde ve maneviyatın birleşiminden yaratılmıştır. İnsan bu iki yönünün açlığını gidermek için beslenme ve yaşatma mecburiyetindedir. Paralel şekilde ikisi birbirini tamamlar. Kişinin marifeti, düzenli bir şekilde her iki yönle kendilerine uygun şekilde ilgilenmesidir. Bu sayede kişi düzenli olarak yaşamına devam eder. Maneviyatımızı düzenleyen Tora ve fiziksel yaşamımızı sağlayan gıdanın her zaman var olması gerekir.  Kişi yalnızca maddiyat peşinde koşarsa yaşamın gerçek gayesine ulaşamaz. Bununla birlikte kişi manevi dünyasına gereken önemi vermiyorsa, maddi değerlere saplandıysa Tanrı’nın o kişiye maddi destek vermesi hiçbir şey ifade etmez. Bu sebeple, bereketi ulaştırma konusunda aracı olabilmek için, bir insanın bir yandan manevi olarak bu dünyanın üzerine çıkmayı başarmış olması ve bu sayede kutsiyet dünyasıyla bağlantı içinde olan canlı bir bağ halini alması; diğer yandan da kendini bu dünyadan soyutlamamayı bilerek, maddi dünyaya kutsiyet aktarımını başarma yeteneğini canlı tutması gerekir. Birkat Koanim’in çeşitli yönleri bu iki rolü yansıtır niteliktedir.

Koenler kendilerine özgü (örneğin özel evlilik kuralları, ölüyle temas yasağı, kutsiyet etiket taşıyan bazı yiyecekler yerken, bazı saflık kurallarına uyma şartı gibi) çeşitli kısıtlamalar yoluyla, diğer insanlara göre daha yüksek bir kutsiyet konumundadırlar. Yine de Kohenler münzevi değillerdir; diğer tüm Yahudiler gibi evlenirler, hayatlarını kazanırlar ve dünyevi işlerle uğraşırlar. Bu özellikleri Kohenleri halka beraha verme konusunda en uygun kişiler haline getirir.

Kohenlerin berahayı verdikleri sıradaki hareketleri de bu düşünceye uygundur. Bir yandan ellerini talletlerinin içinde gizli bir şekilde yükseklere kaldırıp, kutsal üst dünyalarla olan yüce ve gizemli bağlantıyı simgelerlerken; diğer yandan beraha sırasında ayakkabılarını çıkararak “ayaklarının yere bastığını”, başka bir deyişle bu dünyayla kesintisiz bir bağlantı içinde olduklarını vurgularlar.

Beraha’nın kareografisi de aynı mesajı yansıtır. Koenler beraha sırasında, Sefer Tora’ların bulunduğu Ehal Akodeş’in önündeki yüksek platforma gelip, Tora’ya olan bağlantısını göstermek için oraya yüzünü döner, diğer yandan berahayı tamamlamadan hemen önce yüzlerini halka dönerek, insanlardan kopuk olmadıklarını vurgulanmış olurlar.

Koenlerin rolü ile ilgili bu bakış açısı, Yahudi Ulusunun da bir bütün olarak rolünü anlamamıza yardımcı olacaktır. Tora, Bene Yisrael’den  “ Bir Koenler krallığı ve kutsal bir ulus” olarak bahsetmektedir. Yahudiler tıpkı Koenler gibi kutsaldırlar ve Tanrı ile aralarındaki anlaşma, Tora ve Mitsvalar sebebiyle insanlığın kalanından farklıdır. Ancak aynı zamanda bir “krallık ve ulus’turlar tıpkı diğer uluslar gibi... Ve bu sebeple insani aktiviteyi, maddiyatı kutsiyetle birleştirmekle görevlendirmişlerdir.  

Yahudilik maddiyatla maneviyatın bir bütün olduğunu ve birbirinden kopamayacağını belirtmektedir. Yahudiliğin esası da bundan ibarettir.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Bu haftaki Peraşa’da Tora Koen’lere Bene-Yisrael’İ kutsamalarını söyler ve bu kutsama şöyle başlar: “Tanrı seni mübarek kılsın ve korusun.” Bamidbar 6:24. Bene-Yisrael acaba neden tekil bir şekilde kutsanır?

Rabi Moşe Leib bu berahanın bize en büyük kutsanmanın birlik olduğunu öğretmek için böyle yazıldığını öğretmek ister. Kendimizi birlik içindeymiş gibi hissedersek, gerçekten kutsanmış oluruz ve hatta bu berahayı hissederiz.

Başkalarındaki farklılıklara odaklanmak ve kendinizi onlardan ayırmak çok kolay bir şeydir. Herhangi iki kişi hiçbir şekilde birbirinin benzeri değildir. Ancak insanlar arasında çok fazla ortak nokta vardır. İnsanın Tanrı’nın suretinde yaratıldığına odaklanırsak, diğerleriyle daha iyi ilişkileriniz olur ve buda daha kuvvetli bir birliği ortaya çıkarır.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Mişkan'ın (taşınabilir dua evi) duvarları tahta levhalardan yapılmıştı. Perdelerle örtülmüşlerdi. Tavan da perdelerden yapılmıştı. Bene Yisrael yolculuk ettiğinde perdeleri kim taşırdı?
Tanrı şöyle dedi: "Levi kabilesinden bir aile - Gerşon ailesi - bu işi yapacak.
Her yolculuktan önce perdeleri sökecekler.
Onları iki arabaya koyacaklar. Arabaları öküzler çekecek.
Yolculuk sona erdiğinde Gerşon ailesinin erkekleri perdeleri yeniden Mişkan'a asacaklar."
Tanrı Moşe'ye: "Levi ailesinden başka bir aile - Merari ailesi - Mişkan'ın tahta levhalarını taşıyacak." dedi.
Bene Yisrael yolculuğa çıkmadan önce, Merari erkekleri Mişkan'ın tahtalarını sökerlerdi. Onları öküzlerin çektiği arabalara koyarlardı. Daha sonra yine Merari erkekleri levhaları arabalardan indirip, Mişkan'ı yeniden kurarlardı. Tora'ya göre yapılmaması gereken bir şeyi yapmışsak, viduy söylemeliyiz. Viduy'un anlamı şudur. Tanrı'ya deriz ki: "Tanrım, yanlış bir şey yaptım!"
Ayrıca: "Pişmanım. Bir daha yapmayacağım." deriz.
İÇTENLİKLE İFADE EDİLEN PİŞMANLIĞI ALLAH AFFEDER.

Nazir Tora'da bahsedilen özel kişilere denir. Biri "Ben nazir olacağım" diye söz verirse, üç şeyi yapamaz:

1. Şarap ya da üzüm suyu içemez. Üzüm yiyemez. Üzümden yapılan şeyleri de yiyip içemez. Üzümden nelerin yapıldığını biliyor musunuz?
2. Saçını kesemez.

3. Bir ölüye dokunamaz. Bu onu tame (manen kirli) yapar. Tanrı Koanim'e şöyle dedi: "Sizin bütün İsrailoğulları'nı kutsama mitsva'nız var!"

Koanim şöyle der:
"Tanrı sizi kutsasın ve sizi korusun!"

"Tanrı'nın yüzü size ışık saçsın!"
"Tanrı size dönsün ve size barış versin!"
Hiç sinagoga gidip birkat koanim'i, koanim'in kutsamasını duydunuz mu?

Mişkan kurulmuştu.  On iki kabile'nin (ailelerin) liderleri Moşe'ye geldiler. Her biri: "Yeni mizbeah (sunak) için ilk hayvanı armağan edebilir miyim, lütfen?" diye sordu.
Tanrı: "Moşe, liderlerin hepsi korbanot (armağan hayvanlar) getirebilir." dedi.

Her lider yirmi bir hayvan verdi! Ayrıca her biri un, yağ ve baharat verdi.
Her biri korbanot'unu mizbeah'ta (sunak) ayrı bir günde yaktı.

BİR HİKAYE
BARIŞ GÖRÜŞMELERİ 

 


Okul bahçesinde ilk kez yürüyenler için her şey tamamen normal görünebilirdi. Çocuklar koşuyorlar, ip atlıyorlar, banklarda birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Ama Yeşilbahçe Lisesinde bir süre kalan herhangi biri bazı şeylerin yolunda gitmediğini hemen anlayabilirdi. 
Silvia ve Suzi, hem okulun en popüler kızları, hem de birbirlerinin en iyi arkadaşlarıydı. İkisi, her gün olduğu gibi, büyük çam ağacının altındaki, adeta onların olmuş banklarında oturduklarında, bütün yüzler onlara çevrilirdi ve kısa bir süre sonra etraflarında büyük bir kalabalık toplanırdı. Bu olay hiç şaşmazdı. Ama bugün Silvia, bahçenin diğer ucundaki bankta yalnız başına otururken, Suzi diğer uçta oturmaktaydı. İşte bu günün biraz garip olmasının nedeni buydu. 
Kısa bir süre sonra etrafa söylentiler yayılmıştı bile. İki kız, önceki akşam kavga etmişlerdi. Bir partiye ikisi de aynı kıyafetle geldiklerinde, birbirlerini, fikir çalmakla suçlamışlardı. Şimdi de konuşmuyorlardı!
İlk şok atlatıldığında, çocukların birçoğu işlerinin başına dönmüştü. Ama Jenet bu duruma çok sıkılmıştı. Bu kadar yakın olan arkadaşların birbirleriyle konuşmadıklarını görmek onu çok üzmüştü. 
"Eminim her ikisi de kendilerini çok kötü hissediyorlardır" diye düşündü Janet. "Keşke onları barıştırmak için yapabileceğim bir şey olsaydı..."
Birdenbire, Janet'in aklına, parlak bir fikir geldi. Silvia'nın oturduğu yere gidip, yanına oturdu ve sohbete katıldı. Orada bulunan bir kaç kişi sohbeti sürdürünce, Janet daha ciddi konuşmaya başladı. "Silvia, işine karıştığım için umarım beni affedersin, ama Suzi'nin, olanlar yüzünden kendini çok kötü hissettiğini gördüm. Seninle gerçekten barışmayı çok istiyor..."
İlk başta Silvia konuyu kapatmak istediyse de, Janet ısrarlı ve yumuşak sözleriyle konuşmayı sürdürdü Kısa bir süre sonra Silvia da, aslında barışmayı çok istediğini itiraf etti. 
İşte bu tam da Janet'in duymak istediği sözlerdi! İki dakika sonra, bahçenin öbür tarafına doğru ilerlemeye başladı. Bu sefer Suzi'ye Silvia'nın barışmak istediğini söylemeye gidiyordu. Kısa bir süre sonra, samimi çabaları sonucunda, Janet her iki arkadaşın öğle arasında, kendi banklarında buluşmalarını sağladı. 
Tabii ki, bu buluşma bol gözyaşının aktığı ama yine de mutlu bir buluşma oldu. O andan sonra her iki kız, eski zamanlarda olduğu gibi beraber olmaya devam ettiler. Herkes bu olayın kendi kendine olduğunu düşündü. Ancak pek az kişi, bir barış aracısının, dünyaya daha fazla uyum getirmek için çaba sarf ettiğini anlayabilmişti...