Haftanın Peraşası BülteniTazria peraşası "Tuma ve Taara - Manevi Kirlilik ve Saflık" kurallarını ele almaya devam etmektedir...

Bu Hafta İçin Saatler

6 İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:36

19:49

-----

Yeruşalayim

18:40

19:55

Tel Aviv

18:52

19:52

21 NİSAN

Tel Aviv

18:57

19:57

İstanbul

19:35

20:17

2018

İstanbul

19:42

20:24

İzmir

19:32

20:23

İzmir

19:38

20:29

TAZRİA- תזריע

METSORA- מצורע

 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Vayikra 6:8-8:36)

 


Tazria peraşası "Tuma veTaara - Manevi kirlilik ve Saflık" kurallarını ele almaya devam etmektedir. Doğum yapan bir kadının, Mikve'ye (belirli niteliklere sahip su havuzu) dalma ve Bet-Amikdaş'a korban getirme gibi hareketleri kapsayan bir arınma sürecine girmesi gerekir. (Sağlık durumu imkan veren) Bütün erkek bebekler hayatın sekizinci gününde sünnet edilmelidir.

Tsaraat (cüzam benzeri semptomlara sahip, manevi kaynaklı bir rahatsızlık), giysileri de etkileyen doğaüstü bir hastalıktır. Eğer bir kişinin derisinde beyaz ya da pembe (giysilerde pembe ya da yeşilimsi) lekeler ortaya çıkarsa, bir Koen'e başvurulur. Bu Koen, etkilenen bölümün yedi günlük karantina süresinden sonraki büyüklüğü gibi çeşitli belirtileri inceleyerek onun Tame (manevi açıdan saf olmayan) veya Taor (saf) ilan eder. Tsaraat bulaşmış bir kişi iyileşene kadar kampın (ya da şehrin) dışında tek başına ikamet etmelidir. Hastalık bulaşan bölümü kesilip atılmış olan bir giyside tekrar hastalık ortaya çıkarsa, bütün giysi yakılmalıdır.

Metsora peraşası, iyileşen bir Metsora'nın (Tsaraat'a yakalanmış kişi) Koen tarafından iki kuş, çömlek bir kap içerisinde bulunan doğal kaynak suyu, sedir ağacından elde edilmiş bir parça odun ve bir tutam zufa otu kullanılarak saflaştırılmasını sağlayan özel bir işlemin detaylarını anlatarak başlar.

Bir evin duvarlarında kırmızımsı ya da yeşilimsi lekeler belirmesi, bu evinde rahatsızlıktan etkilenmiş olma olasılığını gösterir. On dokuz gün kadar sürebilen bir işlem sonucunda, Koen evin saflaştırılabileceğine ya da yıkılmasına karar verir.

Tuma, erkekte meni ya da diğer akıntılar, kadında adet veya diğer kanamalar sonucunda da ortaya çıkabilir ve Mikve'ye dalarak arınmayı gerektirir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VEARBAA ANAŞİM

 

Metsora (Tahara) peraşasının Aftara bölümü okunur. İsrael krallığında yer alan büyük kıtlığın nasıl sona erdiğini anlatan bir bölümdür. Krallar kitabında yer alır. Bu Aftara’da yer alan dört Metsora hastalığına yakalanmış kişinin yaptıkları da Peraşa ile bağlantı kurmamızı sağlar.

HAFTANIN SÖZÜ

 


“Çalışmadım ve başarılı oldum, inanma. Çalıştım ve başarılı oldum, inan.” (Gemara Masehet Megila 6/B)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ÖNCE TEŞUVA MI MİTSVA MI

 

Tora öğrenirken en büyük keyiflerden biri detayları keşfetmek ve onları anlayabilmektir. Tora’nın en zor peraşalarında hatta bu gün uygulama alanı olmayan peraşalarında bile bu ayrıntılar çok büyük önem taşımaktadır.  Sözgelimi Tazria peraşasının erkek bebek doğurmayı işleyen pasuğunda annenin yedi gün boyunca “nida” kuralları gereği “tame” olacağını belirtmekte hemen arkasında da sekizinci günde brit mila mitsvasının yerine getirilmesi emredilmektedir. İlk bakışta bu pasukta detay olarak göze çarpan bir şeyin olmadığını görürüz. Halbuki Şlomo Ameleh Kohelet 11/2’de çok ilginç bir cümle kullanır: “Ten helek leşiva vegam lişmona – yediye hakkını (payını) ver sekizi de unutma.”

Arizal tarafından öğretilenlere göre hayatımızın en büyük artılarından biri teşuva yapma gücü ve yeteneğidir. Kişi her zaman teşuva yapabilmelidir. Gece yatarken, ders çalışırken, aklına her geldiğinde bu kapıları zorlama yeteneğine sahiptir. Arizal “kıyafetlerimizin her zaman temiz olması” gerektiğini öğretir. Bunun çaresi de teşuva yapmaktan başka bir şey değildir. Tanrı bizlere bu yeteneği verdiğine göre bizler de bunu kullanmalıyız. Yine Arizal’e göre teşuva yapmayan bir kişinin mitsvaları kabul görmez. Rabiler bunu krala kirli tabakta nefis yiyecekler sunmaya benzetir. Evet yiyecekler nefistir ama tabak kirlidir. Teşuva yapmamış birinin de durumu aynıdır. Mitsva yapmaktadır ama içi temiz değildir. 

Arugat Abosem adlı kaynak önemli bir görüş sunar. Şemita kurallarının işlendiği Bear peraşasında “veharmeha lo tizmor” cümlesi bağın ağaçlarının budanmaması – kesilmemesi emrini içerir. O halde “zimra” dediğimiz sözcük aynı zamanda kesmek budamak anlamına da gelir. Gemara’ya göre “her kim ki geçmişindeki hataları budamadan kesmeden Tora öğrenirse sanki onlara iyi olmayan kurallar verdim cümlesi gibidir.” Yani Tora öğrenmek ve mitsva yapmak için önce teşuva yapmak gerekir.

Buraya kadar anlattıklarımızla dersi kapatacak olursak karşımızdakileri depresyona, ümitsizliğe hatta boşluğa sürüklemek işten bile değildir. Teşuva asla kolay bir şey değildir. İnsanların günahları hakkında düşünmeleri bunlardan gerçek anlamda pişman olmaları, itiraf etmeleri ve bunlardan bir daha yapmamak üzere vazgeçmeleri gerekir. Günümüz şartlarında bunu yapmazsanız yaptığınız mitsvalar hiçbir işe yaramaz şeklindeki yaklaşım insanları bütünüyle ümitsizliğe sürükleyecektir.  Rabi Eli Mansour Teilim’de buna karşı bir cümle ararken tamamen bunu destekleyen bir cümle ile karşılaşır ki bu durumu daha da zorlaştırır. “Sur mera vaase tov – kötülükten uzaklaş ve iyilik yap.” Önce kötülükten uzaklaş yani teşuva yap sonra iyi davranışlarını pekiştir.

Mezerich Magidi bu cümleyi farklı açıklamak suretiyle yüreğimize su serper. Elbette hedef teşuva yapmaktır. “Sur mera” Ancak buna ulaşabilmek için kötü davranışlarımıza değil yaptığımız iyilik ve mitsvalara odaklanmak gerekir. İyi şeyler yapmak yolu ile kötülükten uzaklaşmak gerçekleşecektir. Mişle’de sözü edilen “ki ner mitsva veTora or – ner bir mum ve Tora ışık gibidir” pasuğu minik bir aydınlığın büyük karanlıkları öteleyebileceğini öğretmektedir.

Divre Yehezkel adlı bir başka kaynak da muhteşem bir açıklama getirir. Yosef Atsadik oğullarını Yaakov’a kutsaması için getirdiğinde ilk oğlu olan Menaşe Yaakov’un sağ eline, Efrayim de sol eline yakın bir şekilde dururlar. Çünkü behor olan Menaşe’nin başına sağ el koyulmalıdır. Fakat Yaakov ellerini çaprazlar ve sağ elini Efrayim’in başına koyar. Yosef durumun böyle olmadığını söyleyince Yaakov “yadati beni yadati – biliyorum oğlum biliyorum” der. Buradaki asıl mahloket yani tartışma hangi oğulun başına hangi elin konacağı değildir. Buradaki tartışma önce teşuva sonra mitsvot mu yoksa Mezerich Magidinin dediği gibi yapılan mitsvot yolu ile teşuvanın yaklaşması mıdır tartışmasıdır. Şöyle açıklayalım: Menaşe’nin ismi “naşani – unuttum” kökünden gelir. Yosef geçmişindeki kötü olayları unutmuştur. Oğluna buradan gelen bir isim verir. Efrayim ise “lifrot – çoğalmak” fiilinden türer. Yosef tartışmada önce geçmişindeki olumsuzlukları unuttur yani teşuva yap sonra misvota odaklan görüşünü savunur. Aslında Yaakov da benzer görüştedir. Ancak Maşiah’tan hemen önceki neslin durumunu da görerek ellerini çaprazlar. Mitsvot yolu ile teşuvanın gelebileceğini öngörür. Yaakov bizlere sanki şöyle demektedir. Ders dinleyin, Şabat’a yaklaşın. Kaşerut kurallarını uygulayın, mitsva yapın. Böylece geçmişinizdeki olumsuzlukları yok edecek ve sevgiyle yapılacak teşuva ile bütün günahların zehut haline dönüşeceği durumları yakalayın.

Hasidik Rabilerden biri Tora’daki peraşa düzeninin de bu doğrultuda olduğunu iddia eder. Önce Tazria peraşası gelir. Tazria sözcüğü çoğalmak meyve vermek anlamını da taşır. Yani önce Mitsvot yap ve bunları çoğalt. Hemen arkasından Metsora gelir. Evet geçmişimizde bir hastalık var ama önce mitsvot çoğaltalım buna daha sonra bakarız. Bu noktada Rabi Hayim Palaçi’nin Metsora peraşasına Tahara – saflık dediğini anımsarsak Hasidik Rabinin söylediklerini şöyle açıklamak da mümkün olabilir. Önce mitsvot çoğaltalım verimli olalım. Saflık ve temizlik bunun ardından gelecektir.

Arizal’a göre yedinci sefira “hesed” sefira’sıdır.  Tanrı’ya ulaşmanın yegane yolu mitsva yapmaktır. Mitsva yapan kişi “hesed” sefira’sının kapısını çalmış olur. Bu da ona bereket ve iyilik getirir. Hesed sefira’sı “bina” sefira’sından hemen önce gelir. Yani doğal olarak yedi sayısı sekizden öncedir. Bu da teşuva öncesinde mitsvot yapılması anlamını beraberinde getirir. Buradan çıkan sonuç hiç dönme ihtiyacı duymadan mitsva yapmaya devam etmek değildir. Mitsvalar bizleri teşuva yapmak için hazırlamaya ve yapmaya yardımcı olacaklardır.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 


Bu hafta okuduğumuz Tazria ve Metsora peraşalarında  gizemli fizyo spirituel (manevi sebeplerle fiziksel olarak ortaya çıkan) bir hastalık olarak bilinen, tsaraat yani cüzzamdan bahsedilmektedir. Tsaraat,   değişik şekillerde, insan derisi, kıllar, giysiler ve hatta evlerin duvarlarında kendisini gösteren, anormal bir renk değişimidir. Bu rahatsızlığa uğrayan kişinin, tekrar camaati içindeki normal hayatına dönebilmesi için, öncelikle çok karmaşık olan manevi bir arınma sürecinden geçmesi gerekirdi.

Talmud’un açıklamasına göre, tsaraat hastalığı, özellikle dedikodu ve başkaları hakkında kötü konuşma (laşon ara) günahlarından dolayı oluşmaktaydı. Moşe’nin ablası olan Miryam kendi abisi Moşe hakkında olumsuz konuşması sonucu cüzzam hastalığına kapılır.

Talmud (Arehin 15b)birisi hakkında yapılan kötü konuşmayı dedikodu yapma günahını putperestlik, cinsel ahlaksızlık ve adam öldürme günahlarına benzetirler. Herkes dedikodunun yanlış bir şey olduğunu, kullanılan yanlış kelimelerin zarar verdiğini, olumsuz ve dikkatsizce ağızdan çıkan kelimelerin acı verdiğini bilmektedir. Başkalarını karalamanın nedeni genel olarak ahlaki bir zayıflıktan dolayı ve iftiracının kendi egosunu yükseltebilmek için başkasını alçaltmasıdır.  Bu günah herkes tarafından bilinmesine rağmen maalesef insanlar dedikodu yapmaya kullandıkları kelimelerle başkalarına acı vermeye devam etmektedirler.

Bir bilge konuşmasında İsrael’de ölen askerlerin işledikleri günahlarından dolayı olduğunu belirtir. Diğer bilge Holokost’ta ölen kardeşlerimizin ölümünü ve bu trajedinin sebebini o dönemde reform akımının ortaya çıkmasından dolayı oluştuğunu ifade eder. Yeşiva’daki bazı Rabiler İsrael’de bir dans yerinde oluşan bir patlamada ölen insanların Tora’ya gerektiği gibi bakmadıklarından dolayı olduğunu dile getirirler.  Burada ifade edilen söylevler çok acı verdiği gibi başkalarının saldırgan tepkilerine ve Yahudi öğretilerinde yeri olmayan bir düşünce tarzıdır. Bu belirtilen ifadelerin tamamen kibirden dolayı söylendiğini kabul etmemiz gerekir. Özellikle bu tip söylevlerin dönemin büyük bilgeleri tarafından söylendiğinde dindar olan kişiler istemeden olsa kritik etmek zorunda kalmaktadır. Bazılarımız ise bu dönemin Tora alimlerinin bu söylevleri karşısında onlara olan saygınlığımızdan dolayı kritik etmenin doğru olamayacağını özellikle onları sahip oldukları bilgelikten dolayı, toplumsal olarak söyledikleri hakkında tartışmanın da yanlış olabileceğini düşünmekteyiz. Bunun doğruluk payı da olsa bu konuyu şu şekilde analize etmemiz gerekir. Tora alimleri ve neslimizin büyük liderleri kelimeleri kullanırken çok hassas ve dikkatli olmaları gerekir. Kendilerinin bilmeleri gereken söylediklerinin ışığı altında onu takip eden bir sürü insanın düşüncesinde yer aldığı ve onları etkilediğini görmeleri gerekir. Bazı önemli ve mutlak beyanatlar vermeden önce, düşünmeleri gereken bazı önemli noktaları dikkate almaları gerekmektedir. Bu söyleyeceğim kelimeler insanları rahatlatacak ve teselli mi edecek veya keder ve acı mı verecek?  Söyledikleri Tora’ya Yahudiliğe saygınlık mı getirecek veya utanmamızı sağlayacak? 

Pirke Avot’ta belirtildiği gibi “Hahamim izaaru bedivrehem, şema tahuvu hovat galut vetiglu limkom mayim araim, veyiştu atalmidim abaim aharehem veyamutu, venimtsa şem şamayim mithalel – Hahamlar; söylediklerinize dikkat edin. Çünkü bu sözlerle bir gün gelir, doğru yolu kaybedip kötü ve bulanık bir su akıntısında kendinizi buluverirsiniz. Sizi takip eden öğrencileriniz o akıntının tesiri altında kalıp zarar görebilirler. Bu da Hilul Aşem’e (Tanrı’nın ismini alçaltmak )  sebebiyet verecektir.

Hahamlar öğrencilerine herhangi bir öğretide bulunduklarında, yanlış mesajlar alınabilecek kelimeleri kullanmaktan kaçınmalıdır.

Elbette hepimiz yaşam boyunca yanlışlıklar yaparız. Her zaman doğru şeyi söylemeyebilir ve yanlışlıkla çeşitli yorumlarda bulunabiliriz. Böyle durumlarda bile yaptığımız yanlışı düzeltmemiz en doğru olanıdır. Kendimizi düzeltmediğimiz veya çoğu insanı söylediklerimizle üzdüğümüzü fark etmediğimiz anlarda başkalarının bizi yapıcı eleştiri ile konuşmasını uygun olması gerekir ki bizlerde ileride benzeri hataya düşmeyelim.

Bilgilerimiz ve neslin Tora alimleri bile kendileri düzeltme konusunda muaf olmadıkları gibi başkaları tarafından saygıda kusur etmeden fikir vermelerine müsade edilmelidir. Bu tip konuşmalar kritikler sakin bir şekilde gerçekleşmeli kimse kimseyi utandırmadan ve skandal yaratmadan yapılmalıdır. Söylevleri ile çok zarar veren bu tip mesajlardan dolayı liderler özür dilemeyi bilmeli ve akabinde yapacakları deklarasyonda açık bir dille söylediklerinin yanlış anlaşıldığı ifade etmeleri gerekir. 1990 yıllarında Herzog, bir konuşmasında basının maalesef seviyesinin düştüğünü ve özellikle dindar kesiminin liderlerinin ve basının söyledikleri beyanatların gerçekten topluma acı verdiğini ve bu onların maalesef karakterlerinde önemli bir hal aldığını ifade etti. Elbette herkesin başkaları hakkında söylediklerine dikkat etmeleri gerektiği gibi dini bütün olan insanların özellikle çok hassas olmaları gerekliliğin altına çizmemiz gerekir. Çünkü sonucunda söylenen sözlerin verdiği acıdan öte Yahudilik ve Tora itibarını kaybettirmektedir.  Eğer bizler entelektüel, ön yargının daha dikkatli olduğu bir topluluk yaratmak istersek,  başkalarına karşı daha toleranslı, başkalarının duygularını önemseyen, başkalarının pozitif yanlarını görmeye çalışan ve bu düşünce altında söylediklerimizi düşünerek ifade etmemiz gerekir.

Tsaraat ilk aşamada insanlar üzerinde kendini göstermediğini görmekteyiz. Bu hastalığın öncelikle cansız maddeler yani günah sahibinin malları üzerinde görüldüğüne dikkat çekmekteyiz. Renk değişikliği önce evlerin duvarlarında kendisini gösterirdi. Bunun düzelmesi için evlerin duvarlarındaki taşlar yerlerinden çıkartılarak duvar yıkılırdı. Fakat bu durum, günah işleyen kişiye bir mesaj verdiği halde, bu kişi bu uyarı olarak kabul etmeyip yolunu düzelmezse hastalık elbiselerine ve ileride işe yaramadığı taktirde deri üzerinde yaralar çıkmaya başlardı. Raşi, tsaraatın ilk döneminin duvarlarda çıkmasının sebebi şu şekilde açıklar. Bunun kılık değiştirmiş bir beraha olduğunu ve ev sahibine bir şans getirdiğini söyler.

Raşi açıklamasına şöyle devam eder: Bene Yisrael Kenaan topraklarına yaklaştıklarında, buralarda oturan yerli halk, bir gün bu şehirleri tekrar ele geçirecekleri umuduyla, tüm altın ve gümüşlerini evlerinin duvarlarına gizlemişlerdi. Bu sebeple, tsaraat sebebiyle evinin duvarlarındaki taşlarını yerlerinden çıkaran bu kişi, saklı olan bu mücevherleri bulacaktı. Raşi’nin bu açıklaması biraz kafa karıştırıcıdır. Neden ceza alması gereken kişi, bu cezanın sonucunda bir hazineye kavuşmaktadır. Tanrı çok önemli bir günah sonucu tsaraat ile cezalandırılan bir kişiyi neden bir anlamda ödüllendirmektedir? Bu maddi keşif, ne gibi bir manevi katkıda bulunacaktır?  Tanrı, dedikodu hatasını ilk kez işleyen kişiye, hayata derin bir bakış atmanın gerekliliğini öğretmektedir. Dışarıdan gördüğü, eskiden bir Kenaanlıya ait olan, önemsiz, hatta yaralarla dolu bir duvardır. Ancak taşları biraz oynatarak duvarın iç taraflarına ulaşıldığında, karşısına bir hazine çıkabilir. Tanrı bununla günah işleyen kişiye şöyle demektedir: “Bir daha sefere, bir insan hakkında sadece yüzeysel değerlendirmeler yapacağında – önce düşün. Yüzeyden biraz derinlere doğru ilerle. Kesinlikle yüzeyin biraz altında mücevhere rastlayacaksın. Bazı zamanlarda var olduğunu belki de hiç düşünmediğin altını bulabilmek için hastalıklı duvarları yıkman gerekebilir.” Tora’nın vermek istediği derin fikir, bu farkına varış formülünde gizlidir. Burada görüldüğü gibi her bir insan için pozitif düşünebileceğimiz bir nokta mevcuttur.       

Başkaları hakkında kötü konuşma manevi büyümeyi engeller ve dini çevrede yıkıma neden olur.

Her zaman sormamız gereken neden veya ne zaman başkası hakkında laşon ara kötü konuştum ve bunun arkasında beni buna iten olay neydi? Başkaları bizim hakkında söyledikleri sözlerle duygusal olarak acı çektiğimiz anlarda o kişiye bunu nasıl dile getirdik? Aramızdaki diyalog nasıldı? Başkaları hakkında kötü konuşan bir ortamda bulunduğumuzda o insanları yaptıklarını düzeltmek adına neler yaptık? Neden Rabilerimiz laşon aranın büyük bir günah olduğunu ifade etmektedirler? Bu konuda hassas davranılması gerekliliğini çocuklarımıza nasıl öğretebiliriz? 

Bu günahtan kendimiz, ailelerimiz ve toplumumuz uzak durması için neler yapabiliriz?

En önemli gerçek ise daha iyi yapabiliriz. Umudumuz ise hepimiz istersek daha iyi olabiliriz.         

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Tora dedikodu yapmış yani dedikoduculuk yapıp metsora’ya yakalanmış kişiler için şöyle der: “Leke üzerinde olduğu sürece tame olarak kalacaktır. (Kesinlikle) Tamedir; (bu yüzden)  yalnız kalmalıdır. Yeri kampın dışıdır.” Vayikra 13:46 buradan nasıl bir ders çıkartabiliriz?

               

Hahamlar Metsora’ya yakalanmış bir kişinin arkadaşlarından ve eşinden ayrılmasını sağlıyorsa, aynı şekilde diğerlerinden de ayrılması gerektiğini söyler.

Metsora’da ki bu ayrılma ona kendisini bir gözden geçirmek için vakit verir. Şimdi o kötü niyetli olarak yaptığı dedikodunun dağıttığı o arkadaşlıklarını ve evliliğini şimdi anımsayabilir. Topluluktan uzaklaştırılmak, onun bu dedikodusunun başkaları ile ilişkilerinin kesilmesinin başkalarında yarattığı bu zihinsel acıyı hissetmesini sağlar.

Buradan bir kişinin yaşadığı deneyimlerden şunu öğrenmesi gerektiğini öğreniriz: Kendisinin cezasını çekerken ki başkalarında yarattığı acılar. Eğer birisi sizin hakkınızda bir kere bile dedikodu yaptıysa, bunu sevmezsiniz ve istemezsiniz. Bu hisleri hatırla ve başkaları aleyhinde konuşmaktan kaçın.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Moşe Bene Yisrael'e: "Bir bebek doğduğunda, annesi Bet Amikdaş'a gelmeli. Yeni çocuğu için Tanrı'ya teşekkür etmek için bir korban getirmeli." dedi. Yeni bir bebeğe sahip olmak ne harika bir nes (mucize)! Ne kadar heyecan verici, değil mi? Erkek bir bebek sekiz günlük olduğunda berit mila olur. Babası berit'i yapmak için bir moel (sünneti dinin kurallarına göre gerçek-leştiren kişi) çağırır. Bebeğe berit'inde bir Yahudi isim verilir. Anne ve baba bir parti vererek aile ve arkadaşlarını davet ederler. Berit mila mitsva'sını yaptıkları için çok mutludurlar.

Tora'mızdaki bazı yasaklar:
*Laşon ara (başkaları hakkında kötü şeyler söylemek) konuşmak

*Birini öldürmek
*Putlara tapmak
*Tora'nın evlenmeyi yasakladığı biriyle evlenmek
*Çalmak

BİR HİKAYE
DİLİNİ TUTMAK

 

Bazen insanlarla çok garip yerlerde karşılaşırsınız. Örneğin, bir dişçi muayenehanesinin küçük bir toplantı salonuna dönüşebileceğini kim düşünebilirdi ki? Geçen hafta Çarşamba günü doktor beyin bekleme odasında otururken böyle bir durumla karşılaştım.

Diş ağrıma rağmen, arka planda çalan hafif müzikle rahatlıyor, sıramın gelmesini beklerken en sevdiğim dergilerin birini okumaya hazırlanıyordum. Birdenbire, tanıdık bir sesin sekreterle konuştuğunu duydum. O tarafa baktım ve inanılmaz şaşırdım.

"Şirli, bu gerçekten sen misin? " diye bağırdım. Eski okul arkadaşım bir kaç saniye bakıp beni tanımaya çalıştı ve ardından kocaman bir gülümsemeyle bana karşılık verdi.

"Merhaba Eran" dedi " Buna inanamıyorum. Buraya geri mi döndün artık?"

Güldüm. "Malesef hayır. Sadece dişçi için geldim. Annem, her zaman, iyi bir dişçi bulduğumda, dünyanın yarısını dolaşmama gerek kalsa bile bırakmamam gerektiğini öğütlerdi."

Yıllardan beri görmediğim arkadaşımla sohbet etmek için yanına oturdum ve okuduğum dergiyi bir kenara bıraktım. Eminim, son zamanlardaki dedikodular, dergideki haberlerden çok daha ilginç olacaktı.

Şirli, sadece genel bir kontrol için gelmişti ve beni gördüğüne çok memnun olmuştu. Hevesle, okulda yaptıklarından, okuduğu kitaplardan bahsetti. Ancak ne zaman eski arkadaşların birinden ve son zamanlardaki haberlerinden söz etsem, rahatsız oluyor ve hemen lafı değiştirmeye çalışıyordu. Sorun neydi?

En sonunda daha fazla dayanamadım. "Şirli, sen benden bir şeyler mi saklıyorsun?" diye patladım. "Güzel bir kaç dedikodu duymak için bunca zamandır bekliyorum. Sen de gelmiş herkesin iyi olduğunu anlatıyorsun".

Arkadaşım bana bir an sessizce baktıktan sonra, bir daha asla unutamadığım bir şey söyledi. "Görüyorsun Eran, artık başkaları hakkında çok fazla konuşmamaya karar verdim. Sanki her zaman, er ya da geç, bir şekilde, utandırıcı ya da kırıcı bir şeylere geliyor laf. Bu nedenle konuşmak için daha az tehlikeli konular seçiyorum"

O anda ağzım hayretten o kadar açılmıştı ki, diş ağrımı bile unutmuştum. Herhangi bir dedikodu öğrenemeyeceğim için biraz hayal kırıklığına uğramıştım ama sanırım ne demek istediğini anlamıştım. Dinlemeye değer her dedikodunun içinde biraz kötü yan da mutlaka bulunurdu.

Ama anlayamadığım bir şey vardı: "Şirli, "tehlikeli konular" demekle neyi kastetmek istedin?" diye sordum.

"Söylemek istediğim şu: Başkaları hakkında kötü şeyler söylemekten kaçınırsak, Tanrı, hem bizim hayatımıza hem de dedikodusunu yapmadığımız kişinin hayatına iyilik getirir. Bunlar, bizim kaybetmek istemediğimiz iyiliklerdir. Bence bu, dedikodudan uzak kalmaya değer öyle değil mi?"

Onunla bu konuda tabii ki tartışamazdım." Hiç işe yaradığını gördün mü?" diye sordum.

Şirli gülümsedi. "Buna kesin bir cevap veremem, ama sana, dedikodu yapmaktan ve başkaları hakkında kötü konuşmaktan vazgeçtiğim zaman hayatıma birçok iyi şeyin girdiğini söyleyebilirim. Ama bundan da ötesi, daha iyi bir insan haline geldim."

Belki sözlerinden, belki de kendine güvenen gülümseyişinden etkilenmiştim bilmiyorum ama onun haklı olduğunu bir şekilde fark ettim. Elimi, ağrıyan dişime koyarken, o anda, ağzıma girenlere dikkat etmenin yanında, ağzımdan çıkanlara da çok dikkat etmem gerektiğine karar verdim.