Haftanın Peraşası BülteniSinay’dakitecrübenin ardından Tanrı Yisrael Ulusu için bir dizi kanun verir.

Bu Hafta İçin Saatler

25 ŞEVAT

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:45

17:58

-----

Yeruşalayim

16:50

18:04

Tel Aviv

17:01

17:59

10 ŞUBAT

Tel Aviv

17:07

18:05

İstanbul

18:17

18:58

2018

İstanbul

18:25

19:07

İzmir

18:21

19:12

İzmir

18:29

19:20

MİŞPATİM- משפטים


10 ŞUBAT ŞBAT ŞEKALİM
15 – 16 ŞUBAT ROŞ HODEŞ ADAR

PeraşaÖzetİ
[www.chabad.org]
(Şemot 21:1 24:18)

 

Sinay'daki tecrübenin ardından Tanrı Yisrael Ulusu için bir dizi kanun verir. Bunlar arasında, Yahudi köleler; cinayet, adam kaçırma, saldırı ve hırsızlık konularındaki cezalar; zarar ve tazminatları konu alan medeni kanunlar; borçlanma kuralları; dört çeşit emanetçi ve mahkemelerde adaletin yerine getirilmesi için gereken kurallar vardır.

Peraşa ayrıca yabancılara karşı yanlış davranmamak, yıl içindeki bayramlar, Yeruşalayim'deki Bet-Amikdaş'a getirilmesi gereken tarımsal bağışlar, et ve sütün birlikte pişirilmesi yasağı ve dua konularına değinir. Böylece Mişpatim peraşası, 23 "yap", 30 "yapma" şeklinde olmak üzere, toplam 53 mitsva içerir.

Tanrı Bene-Yisrael'i Erets-Yisrael'e getireceğine söz verir ve buranın sakinlerinin putperest uygulamalarından etkilenmemeleri konusunda uyarır. Bene-Yisrael, Tanrı'nın emrettiği her şeyi "yapacaklarını ve dinleyeceklerini" beyan ederler. Moşe Rabenu, Yisrael kampının sorumluluğunu Aaron ve Hur'a bırakarak Sinay dağına çıkar ve Tanrı'dan Tora'yı almak üzere orada kırk gün kırk gece kalır.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYİHROT

 

Bu hafta Şabat Şekalim nedeniyle Vayihrot adlı Aftara okunur. Krallar döneminde Yeoaş adlı kralın günlerinde Bet Amikdaş’ın tamir masrafları için Şekalim dediğimiz paranın nasıl toplandığını izah eden Aftara Şekalim peraşasının hemen ardından okunur. Şekalim peraşası bu paranın “lehaper al nafşotehem” verildiğini de öğretmektedir.  

 

HAFTANIN SÖZÜ

 


Güçlü olan kimdir? Kendi isteklerini kontrol edebilen. (Pirke Avot 4/1)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
UTSDAKA TATSİL MİMAVET

 

Mişpatim peraşasında elli üç tane mitsva vardır ve bunlardan yirmi beşincisi Tsedaka mitsvası olarak bilinie. Pasuk “im kesef talve et ami” diye başlamakta fakire borç para vereceğin zaman diye çevrilmektedir. Ancak Raşi buradaki “im sözcüğünün bir seçenek değil aksine bir mecburiyet ifade ettiğini öğretir. Fakirlere mümkün olduğu kadar borç para vermek gerekir ifadesi Raşi tarafından öğretilmektedir.  Raşi bu pasuk için bir takım sorular sorar. Soru fakir bir insan ile parası mallarda bulunan nakit paraya ihtiyacı olan bir zengin geldiğinde önceliğin kime verilmesi gerektiğidir. Pasuk bunu da fakire öncelik olarak verir.    Raşi bu kez de ailenden biri ile ailenden olmayan biri arasında öncelik durumunu sorar. Bunun da yanıtı aileden gelene öncelik verilmesi gerektiği şeklindedir. Kendi şehrindekiler ile başka şehirdekiler arasındaki tercih de kendi şehrinin insanları için yapılmalıdır. 

Rabi Moşe ben Maymon’da olduğu gibi Rabenu Bahya da tsedakanın seviyeleri olduğunu söyler. Sözgelimi en alt seviye bir fakire parayı öfkelenerek vermek olarak verilmektedir. Para toplayan biri aynı zamanda güzel bir gülüş veya söz bekler. Bu yapılmazsa en düşük seviyede tsedaka mitsvası gerçekleşir.

Bir üst seviyede vermesi gerekenden daha azını güler yüzle vermek gelmektedir. Belki daha az miktarda tsedaka veren kişi güzler yüzü ve güzel sözleriyle bu eksiğini kapatmaktadır. Tora olaya sadece maddi değil aynı zamanda psikolojik yaklaşımla da bakmaktadır. Rabiler tsedaka veren kişinin altı, fakiri rahatlatan kişinin ise on bir beraha ile taltif edildiğini öğretir. Gemara’ya göre her ikisini birden yapan on yedi berahaya kavuşur. Agada şel Pesah’ın ilk paragrafı “a lahma anya” şeklinde başlar. “A” sözcüğü altı sayısını verir. Çünkü bu kişi fakire ekmek vermektedir. “anya” sözcüğünün “an” kısmı fakiri rahatlatmaktan, “ya” kısmı da on bir berahadan söz eder.

Bir başka seviye fakir daha sormadan onun eline vermek şeklinde öğrenilir. Çünkü sormak insanı utandırabilir. Eşimize ailevi ihtiyaçlar için para verecek isek bile o sormadan bunu vermemiz önemlidir. Hele hele tsedakanın fakirin ayağına götürülmesi seviyeyi daha da yükseltir.

Bir başka seviye fakirin kimden geldiğini bildiği ama zenginin kime verdiğini bilmediği seviyedir. Böylelikle fakir kişi utandırılmaz. Çünkü kimden geldiğini bilmemektedir.

Fakir kimden geldiğini bilip de zengin adam bunu bilmezse bu daha üst bir seviyeyi gösterir. Daha da yüksek bir seviye zenginin kime verdiğini bildiği ama fakirin bunu bilmediği seviyedir. Daha da yukarısı her iki tarafın da kimlere verdiği ve kimden geldiğinin bilinmediği durumlardır. Buna en iyi örnek tsedaka kutuları verilebilir. Tsedaka kutusuna para atmak bu seviyeyi gösterir.

En iyi verme şekli “matan baseter” olarak nitelendirilir. Veren de alan da kimlerden geldiğini bilmemektedir. Mişle “şetsedaka zu dohe et apuranut” demekte kötülüklerin bu sayede uzaklaştığı bilinmektedir. Şlomo Mişle adlı eserinin 21/14 pasuğunda “matan baseter yihbe af” şeklinde bir bilgi verir. Tanrı’nın öfkesinin bu şekilde tsedaka verenlerle yatışacağını öğretir. Tanrı’nın öfkesi göklerden yere inmişse ve “matan baseter” şeklinde tsedaka verilmişse o öfke orada maskelenir ve bertaraf olur. 

Günün birinde bir tsedaka kutusunun üzerinde “mem – bet – yud – alef” harflerinin yazılı olduğunu gören bir dindaşımız bunun ne olduğunu sinagogun Rabisine sorar. Rabi Mişle’de yer alan “matan baseter yihbe af” pasuğunun ilk harflerinin yazılı olduğunu söyler. Günümüzde Tsedaka için ayrılmış bazı torbalarda bu harflerin yazılı olduğu görülmektedir.

Para için kullanılan bir başka sözcük olan “zuzim” hareket etmek anlamına gelen “lazuz” fiilinden türer. Bu da paranın elden ele dolaşacağını ve kişilerin maddi durumunun değişebileceğini öğretir. Hida ismi ile bilinen Rabi Yosef Hayim David Azulay “kesef” sözcüğünün açık yazılışının sayısal olarak üç yüz beş sayısını verdiğini öğretir. Bu aynı zamanda kuzu anlamına gelen “se” sözcüğünün de sayısal değeridir. Kuzu üzerinde yünü bulunduğunda haşmetli ve zengin görünür. Yünü tıraş edildiğinde çıplak kalır. Para hareket ederken bazılarını görkemli bazılarını da çıplak hale koymaktadır. Rabiler “kapara” sözcüğünün de aynı sayısal değeri yansıttığını söylerler. Tsedaka veren kişi kendine kapara sağlamaktadır.

Pirke Avot dördüncü bölümünün giriş Mişna’sında Ben Zoma adlı bilgenin öğretilerine yer verir. Bu öğretilerde “zengin olan kimdir” sorusuna “payına düşenle mutlu olan” yanıtı verilmektedir.

Günün birinde zengin bir adam kızının düğünü için inanılmaz bir ziyafet düzenler. Ertesi gün ofisine geldiğinde kapıda onu fakir bir adam karşılar ve tsedaka ister. Zengin adam bir akşam önce büyük masraf yaptığını ve toparlanması için vakte ihtiyacı olduğunu söyler. Fakir adam kimin parasıyla bunu yaptığını sorgular. Tsedaka için verilmesi gereken paranın her zaman ayrılması gerektiğini hatırlatır. 

Bir kişi bu dünyadan ayrıldığında düzenlenen cenaze törenine “levaya” denir. Bu sözcük “refakat etmek” anlamına da gelir. Gemara bu dünyadan ayrılan insana maddi hiçbir şeyin refakat edemeyeceğini, onunla beraber ancak zehutlarının ve tsedaka için verdiği paranın manen geleceğini öğretmektedir. Pasuk “vealah lefaneha tsidkeha – dürüstlüğün önünde gidecektir” diyerek bu mitsvanın manevi getirisinin bize refakat edeceğini söylemektedir. Fakirin zenginde olan parasını transfer ederek bu refakate fırsat yaratmaktayız. “Talve”  yani borç verme sözcüğü de refakat etmek fiilinden türemektedir.

Pasuk “utsdaka tatsil mimavet” demektedir. Tsedaka bizleri bütün kötülüklerden ve olumsuz kararlardan koruyacaktır, amen.   

DİVRE TORA
Rav Albert Gerşon

 


"Kİ YİGNOV İŞ ŞOR O SE UTVAHO O MEHARO HAMİŞA BAKAR YEŞALEM TAHAT AŞOR VEARBA TSON TAHAT ASE"

Peraşamız, hırsızlık kanunları üzerinde durmaktadır. Bu peraşa bize bir hırsızdan bile Tanrı'ya hizmet konusunda bir şeyler öğrenebileceğimizi göstermektedir.
 
1) Gece çok soğuk ve karlı olsa da hırsız, işine sadıktır vazgeçmez.
2) Eğer başarısız olursa umudunu yitirmez tekrar tekrar dener. 
3) Elde ettiği küçük de olsa çabasını takdir eder ve mutlu olur.

Bizimde bu şekilde Tanrı'ya hizmet etmemiz gerekir. Her zaman, her durumda vazgeçmeden çabalamak gerekir. Sonuçta elde edilen her mitsva, içimizdeki yetser ara’ya hakim olmamızı sağlar ve bu bizi Tanrı'ya yakın tutar. 

Rav Hafets Hayim yazısında, bir Rabiden alıntı yaparak bize bir ders verir. Bir insan üç şeyi sürekli düşünürse Tora öğrenimi konusunda açık zihinli olur ve kolay kolay günah işlemez;

1) Bugün benim bu dünyadaki son günüm. Yaşayacak başka zamanım kalmadı diye düşünmeli ve hemen o gün elindeki görevlerini ve öğrenimini yapmalı ve başarılı olacağını bilmeli.

2) Bugün bir sayfa Gemara ya da bir sayfa Tora öğrenimi yapmalıyım bu bana yeter demeli. Ancak içindeki kötü dürtü ona daha öğrenecek çok şey var, asla bitmez der ve onu vazgeçirmeye çalışır. Buna izin vermemelidir. Bugün öğrendiğim bana yeter düşüncesini korumalıdır.

3)Bu dünyadaki tek Yahudi benim. Bu dünya, ben Tora öğrenirsem ayakta kalır başkaları yok. Rabilerimizin dedikleri gibi "Hayav adam lomar bişvili nivra aolam - insan, dünya benim için yaratıldı diye düşünmek zorundadır. (Sanhedrin  37:2)     

Bu düşünceler her birimizde olmalıdır. Dünya yaptığımız iyi eylemler sayesinde ayakta kalmaya devam edecektir. Dünya “has ve halila” günahlarımız yüzünden de yok olabilir. Mitsvalar dünyaya dönmeye devam etmesi için güç verir. Tanrı her zaman sevgiyle ve güvenle ona hizmet etmemizi sağlasın AMEN.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


“Kötülük etmek için çoğunluğun peşinde olma.”                 Şemot 23:2

Rabenu Bahye bu pasuğun düz anlamının şöyle olduğunu açıklar. Eğer birilerini yanlış bir şey yaparken görürseniz, onların bu yaptığı yanlışın peşinde gitmeyin.

Birisinin hareketlerini, davranışlarını örnek olarak almak bir insan için doğaldır ve bu yüzden de aynen böyle derler:” Bir sürü insan böyle yapıyor, ben de yaparsam çokta yanlış yapacağımı düşünmüyorum.”. Tora bize herkesin kendi davranışlarından sorumlu olduğunu söyler ve de doğru olan şeylerin çoğunluk tarafından kararlaştırılmadığını söyler. Karakterinizin cesurluğu ve de güçlülüğü başkalarından farklı olmanızı ve kendi ideallerinizle yaşamınızı sağlar. Eğer bu dünyadaki en önemli şeyin her şeye gücü yeten Tanrı’nın isteğini yerine getirmek olduğunu anlarsanız, sosyal baskıya karşı dayanabilirsiniz.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Bu peraşa bize birçok yol gösterici kanundan söz eder.
Bu kanunlar bize, Tanrı tarafından, insanlarla ilişkilerimizi iyi tutabilmemiz için verilmiştir.
İşte bunlardan bir örnek:
Bir hırsız bir şey çaldığında, çaldığının iki mislini sahibine geri ödemesi gerekir.
Eğer bir kalem çalmışsa, iki kalem iade etmelidir. (Ya da ikinci kalemin değeri olan parayı verebilir.)

Yine bu kanunlara göre;

Anne ya da babası olmayan bir çocuğa çok iyi davranılmalıdır.
Kocası ölmüş bir kadına çok iyi davranmak da bir mitsva'dır.
Moşe şöyle demiştir:
"Tanrı'nın verdiği kanunlara hepiniz uymalısınız."
Tanrı Bene Yisrael'in uyması gereken kaşerut kurallarını vermiştir.
Yemek ile ilgili kuralları titizlikle uygulamaya çalışırız.
Et ile sütü beraber pişirmeyiz!
Etli ve sütlü yiyecekleri ayrı ayrı saklarız.
(Her iki ayrı yemek grubundan birkaç yiyecek sayabilir misiniz?)
Evimize kaşer et (dini kurallara uygun olarak kesilmiş et) alırız.
Matan Tora'dan önce ne olduğunu Moşe İsrailoğulları'na sordu:

"Tora'ya uyacak mısınız?"
İsrailoğulları şöyle cevap verdiler:
"NAASE VENİŞMA: Tanrı'nın bize söylediği her şeyi yapacağız ve dinleyeceğiz."
Tanrı Moşe'ye: "Ar Sinay'a (Sinay Dağı) tırman.
Sana taştan yapılmış iki luhot (levha) vereceğim.
Onların üzerine aseret adibrot'u (On Emir) yazacağım.
Luhot'u Bene Yisrael'e ver.
Luhot, onlara Ar Sinay'da Tora'yı verdiğimi hep hatırlatacak." dedi.

BİR HİKAYE
BUZLARI KIRMAK

 

Son günlerde yağan kar, Sami ve kardeşi David'i, evlerinin arkasındaki orman yolunda ilerlerken sanki birer kutup kaşifine dönüştürmüştü. İki kardeş, arkadaşlarıyla birlikte donmuş gölde kaymaya gitmişlerdi. Şimdi, her ikisi de sıcak evlerine gitmek için can atıyordu. 

Kar, orman yolunu beyaz bir dünyanın büyülü bir patikasına dönüştürmüştü. Yol boyunca sessizliği bozan tek şey, çocukların adım attıklarında karın çıkardığı sesti. Birdenbire David, kar yığınlarının arasında turuncu bir şey fark etti. 
"Hey, bu da nedir?" diye sordu kardeşine turuncu nesneyi işaret ederek. 
Hemen koşup oraya gittiklerinde, bunu yepyeni bir basketbol topu olduğunu gördüler. "Vay! Ne güzel bir şey bulduk baksana!" diye bağırdı Sami. 
Ama David kuşkuluydu. " Ormanın ortasında bu basketbol topunun işi ne?" diye sordu "Belki de birine aittir..."
İki oğlan topu daha dikkatlice incelediklerinde, üstünde yazılı MK baş harflerini fark ettiler. David kafasını kaldırıp biraz düşündü ve sonra sonuca vardı: " MK... Moşe Kastro! "diye heyecanla söyledi. "Moşe Kastro'nun evi bu yolun tam üstünde… Sanırım topunu çitlerin üzerinden kaçırmış olmalı... Top da buralara kadar yuvarlanıp gelmiş. Beyaz kar sayesinde de top hemen fark edilir duruma gelmiş..."
Sami gülümsedi. Moşe Kastro, kaç kere başlarına dert açmıştı. Epey yaramaz bir çocuktu..." Ne kötü şans! Eh ne yapalım... Bulan sevinir, kaybeden üzülür..."
Ama ağabeyi başını salladı. "Bunu elimizde tutamayız. Çalmaktan hiçbir farkı yok bunun" 
Prensip konularında ağabeyiyle tartışmaması gerektiğini bilen Sami, omuzlarını silkip, "Sanırım haklısın. Bu aptal topu unut gitsin, hem bu yaramaz Moşe'nin sorunu. Haydi, artık eve gidelim. Ben donuyorum..."
Topu elinden atıp yoluna devam eden Sami, ağabeyinin gelmediğini görünce geriye döndü. David kaşlarını çatmıştı. " Hayır, çocuğa topunu geri vermeliyiz. Topu biz bulduğumuza göre, sahibine götürmek de bizim sorumluluğumuz..."
Çocuklar yollarını değiştirip Kastrolar'ın bahçesine doğru ilerlemeye başladılar. Kapı zilini çaldılar. Bir dakika sonra Moşe kapıyı açtı. " Ne istiyorsunuz? " diye sordu şüphe içinde. 
David yutkunup topu gösterdi. "Bunu evin arkasındaki yolda bulduk. Acaba sana mı ait?"
Moşe'nin yüzündeki sert ifade yumuşamaya başladı ve yavaş yavaş bir gülümsemeye dönüştü "İnanmıyorum, çok teşekkür ederim!" dedi. "Bu top benim. Aldığımın ertesi günü çitlerin üstünden kaçırıp kaybetmiştim. Ve hiç bulamamıştım..."
İki kardeş arkalarına dönüp evlerine doğru yönelmişken, Moşe seslenip çocukları geri çağırdı: "Şey... sanırım epey üşümüşsünüz. Bir iki dakikalığına ısınmak için içeri girmek ister misiniz? Annem tam şimdi sıcak çikolata yapmıştı..." İki kardeş Moşe'nin teklifini kabul ettiler ve bütün öğlen boyunca orada kaldılar. Üçü birlikte, çok eğlenceli zaman geçirdiler. Sami ve David, topu geri getirdikleri için çok memnundular, bir basketbol topundan çok daha fazlasını bulduklarını fark etmişlerdi. Onlar, yeni bir arkadaş bulmuşlardı...