Bu Hafta İçin Saatler 

28 KİSLEV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:01

17:16

-----

Yeruşalayim

16:04

17:20

Tel Aviv

16:17

17:18

16ARALIK

Tel Aviv

16:20

17:21

İstanbul

17:22

18:03

2017

İstanbul

17:24

18:05

İzmir

17:31

18:21

 

İzmir

17:34

18:24

MİKETS-מקץ


18 – 19 ARALIK ROŞ HODEŞ TEVET

 

PeraşaÖzetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit 41:1-44:17)

 


Yosef'in, içki ve unlu mamuller sorumlularının rüyalarını doğru olarak çözümlemesinin ardından iki yıl geçmiştir. Paro iki rüya görür. Bu rüyaları açıklama denemelerinden tatmin olmaz. İçki sorumlusu Yosef'i hatırlayınca Paro'nun emri ile Yosef hapishaneden çıkarılır. Rüyaları dinler; bunların yakında yedi sene bolluk ve ardından yedi sene ağır bir kıtlık olacağına işaret olduğunu belirtir.

Ardından Paro'ya, bu olağanüstü durumu halledecek düzeyde zeki birini tutmasını tavsiye eder. Paro bu görevi Yosef'e verir, onu Potifar'ın kızı Asenat'la evlendirir. Yosef işini iyi yapar ve Mısır dünyanın silosu haline gelir. Yosef'in iki oğlu olur: Menaşe ve Efrayim.

Kıtlıktan Kenaan da etkilenir. Yaakov oğullarını yiyecek almaları için Mısır'a gönderir. Yosef'in önüne geldiklerinde Yosef onları tanır, fakat onlar Yosef'i tanımazlar. Satılmasına sebep olan rüyalarını hatırlayan Yosef, kardeşlerine karşı sert bir Mısır'lı lider rolünü oynamaya başlar ve onları casuslukla suçlar. Onlara yiyecek satar, fakat dürüstlüklerinden emin olmak için Binyamin'i getirmelerini söyleyerek bu arada Şimon'u rehin tutar. Bir yandan da hizmetkarlarına ödenen paraları çuvallara gizlice geri koymalarını emreder. Geri dönüş yolunda paraları keşfeden kardeşler paniğe kapılırlar. Başlarından geçenleri Yaakov'a anlatırlar. Yaakov Binyamin'in Mısır'a götürülmesini reddetse de, kıtlık ağırlaşınca durumu kabullenmek zorunda kalır. Yeuda Binyamin'in güvenliğini garanti eder ve kardeşler tekrar Mısır'a inerler.

Yosef kardeşlerini onurlu konuklara yaraşır biçimde ağırlar. Hem babasından hem de annesinden olan tek kardeşi Binyamin'i görünce kendisini tutamaz ve odasına çekilerek ağlamaya başlar. Daha sonra hizmetkarına paraları çuvallara tekrar geri yerleştirmesini, kendi kadehini de Binyamin'in çuvalına koymasını emreder. Kadeh bulununca da Binyamin'in ceza olarak kölesi olmasına karar verir. Yeuda karşı çıkar ve Binyamin yerine kendisini teklif eder; ancak Yosef reddeder.

 

 

AFTARA
Rav İsak Alaluf
RONİ VESİMHİ

 


Zeharya peygamberin satırlarını okuduğumuz Hanuka Aftara’sında Yahudiler’in geri dönüş ve ikinci Bet Amikdaş’ın kuruluşunun müjdesi verilmektedir. Burada son cümle gerçekten bir ilke niteliğindedir: “ Aşem Tsevao.t; kuvvetle değil, güçle de değil ancak Ruhumla diyor.”

HAFTANIN SÖZÜ

 

 

Şarkı söyle ve neşelen ey Tsiyon kızı. Çünkü işte tekrar Yeruşalayim’e geliyorum. (Zeharya 2/14)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
SEKİZİNCİ GECE

 


Çoğumuzun bildiği gibi Mikets peraşası her zaman Hanuka’da okunur. Eğer böyle bir tespit varsa mutlaka bunun bir nedeni de olmalıdır.

HİMEŞ - HAZIRLIK

Aradaki bağlantıyı biraz daha içeride peraşamızın içindeki pasuklarda bulmaya çalışalım:  “Yaase Paro veyafked pekidim baarets vehimeş et erets Mitsrayim beşeva şene araav – Paro Mısır’da yetkililer hazırlasın ve yedi sene bollukta Mısır diyarını hazırlasın.” Burada “hazırlasın” olarak nitelendirebileceğimiz sözcük “vehimeş” sözcüğüdür.

Yunanlılar işgal sırasında birçok mitsvayı engellemeye çalışırlar. Çünkü onların istediği Yahudilerin değil Yahudiliğin ortadan kalkmasıdır.  Savaş mitsvalara karşı verilmektedir. Yunanlılar’ın yasakladığı üç özel mitsva Roş Hodeş, Brit Mila ve Şabat’tır. Roş Hodeş tayin edilmeden Yahudi takvimini yürütebilmek imkansızdır. Her ay Yahudiler en güzel kıyafetleri ile özellikle Motsae Şabat’ta Birkat Alevana yaparlar. Gemara bu dua yapıldığıktan sonra dans etme adetinden söz eder. Çünkü bu dua yapıldığı zaman Şehina yeryüzüne inmektedir ve bu durum büyük bir sevinçtir.   Brit Mila farklı olduğumuzu gösteren bir işarettir. Tanrı Avraam’la Brit mila’dan önce farklı sonrasında daha yakın konuşmuştur. Pasuk “vayera elav Ad..” derken Brit mila sonrasında Tanrı’nın Avraam’a göründüğünden söz etmektedir.  Şabat da Yahudiliğin her şeyidir. Şabat günü okunan “veşameru” parçasında Şabat gününün “ledorotam – nesiller boyu” korunmasından söz edilir. Gemara bu sözcüğü aynı zamanda “lediratam – bağlanmak için” şeklinde okur.  Bu üç mitsva da Tanrı ile bağlantı için olmazsa olmazdır. Bu mitsvaların olmaması Tanrı ile bağlantının kopması demektir.

Hanuka bayramında selamlaşma “Hanuka sameah” şeklindedir. Sevinçli ve mutlu olmak için bu üç mitsva şarttır. “Sameah” sözcüğünün harfleri de bu üç mitsvaya “Şabat – mila – Hodeş” şeklinde gönderme yapar.

Gelelim peraşa bağlantısına. Yosef atsadik Mısır’a geldiğinde gelecekte Mısır sürgününü görür ve İbranilerin sağlam kalması için yukarıda sözünü ettiğimiz üç mitsvanın gereğine işaret eder. Gerçekten de “yeni ayın belirlenmesi” mitsvası İbraniler’e verilen ilk emirlerden biridir. Midraş’a göre Moşe daha iyi performans gösterebilmeleri için Paro’yu kölelere bir gün istirahat vermesi konusunda ikna eder. Bu gün de Şabat günüdür. Moşe Sinay dağında Şabat mitsvasını alınca bilmeden getirdiği dinlenme gününün Şabat olduğunu öğrenir. Bu yüzden Amida duasında “Yismah Moşe bematenat helko – payı verilince Moşe mutlu oldu” bölümü okunur. İşte Yosef Paro’ya “hazırlık” dediğimiz şeyden söz ederken bu mitsvalara “vehimeş” sözü ile gönderme yapar. “Himeş” sırasıyla “hodeş – mila ve Şabat” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşur.  

Biraz daha yakından bakmaya çalışalım. Yaakov baba evine dönerken Esav’ın meleği ile güreşir. Yaakov burada uyluğundan sakatlanır. Bilgeler bu güreşin nasıl başladığı konusunda farklı fikirler söyleseler de Targum Yonatan ben Uziel meleğin Yaakov ile sözünü tutmadığı için tartışmaya başladığını söyler. Tutulmayan söz “aser aaserenu” dediğimiz verilmesi gereken yüzde onluk paydır. Aslında Yaakov sahip olduklarının yüzde onunu vermiştir. Melek ona çocuklarının yüzde onunu Tanrı hizmetine adamadığını belirtir. Pasuk “aser aaserenu” derken aslında Yaakov’un sözünün yüzde yirmi olduğuna dikkat çeker. Alahaya göre en az verilmesi gereken yüzde on en fazla verilebilecek olan da yüzde yirmidir. Yüzde yirmi aynı zamanda “homeş – beşte bir” olarak da nitelendirilebilir. Yaakov oğulları arasından iki tanesini seçer. Levi ve Yisahar. Levi kabilesi Bet Amikdaş’taki kutsal işi yürüten Kohenler’in kabilesidir. Yisahar da Tora bilginlerinin yer aldığı kabiledir. Geleneğe göre Yisahar’ın doğum tarihi yirmi beş Kislev’dir. Hanuka olayında iki kabilenin etkinliği tehdit altındadır. Bet Amikdaş’taki görevler nedeniyle Levi, Tora öğrenmek ve öğretmek açısından Yisahar. Yosef haftanın peraşasında “vehimeş” derken aslında mahsulün yüzde yirmisini depolamak üzere vergi getirmekte Yaakov’un yüzde yirmisine dolayısı ile de Hanuka ile bağlantılı bu iki kardeşe gönderme yapmaktadır.

SEKİZİNCİ MUM

Kipur gününün Neila saati herkes için doruğa çıkma zamanıdır. Ancak Hanuka’nın sekizinci gününde ulaşılan seviye hepsinin de üstündedir. Bir kişi için son onay zamanı Hanuka bayramının sekizinci günüdür. Bunu peraşaların pasuk sayıları ile öğrenmeye çalışalım:

Roş Aşana yargı günüdür. Kipur ilk onayın alındığı, Şmini Atseret ise bunun aktarıldığı zamandır. Elul ayının ilk gününden Kipur gününe kadar kırk gün vardır. Roş Aşana öncesinde okunan Nitsavim peraşasının pasuk sayısı da kırktır. İlk yargı tecrübesi Roş Aşana günündedir. Bu gün Elul başından otuz gün sonradır. Vayeleh peraşasının pasuk sayısı da otuzdur. Şmini Hag Atseret aktarımın olduğu gündür. Elul başından bu güne elli iki gün vardır. Haazinu peraşasının pasuk sayısı elli ikidir. Bu üç peraşanın pasuk sayısını topladığımızda en son onay günü olan Hanuka’nın sekizinci günü ile Elul ayı başlangıcı arasındaki gün sayısına ulaşırız. Bu süre yüz yirmi iki gündür. Hepsinden önce okunan KiTavo peraşası teşuva’nın son durağı olarak Hanuka’nın son gününü pasuk sayısı ile gösterir. Ki Tavo yüz yirmi iki pasuk içerir.

Hanuka’nın son gecesi mumlar bir başka yanar. Hanuka’nın son günü “zot Hanukat” peraşası okunur. Hanuka’nın son günü Teşuva, refua, parnasa ve bütün iyi şeyler için dua etmenin en güzel zamanlarından biridir.  

 

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 
Hanuka Bayramını sekiz gün kutlarız. Yalnızca bir adet yağ kavanozu kalmasına rağmen, bir mucize gerçekleşir ve kavanozun içindeki yağ ışığın tam sekiz gün boyunca yanmasına yeter. İşte bu nedenden Hanuka bayramını sekiz gün kutlarız.

Bu sekiz günlük kutlama şöyle bir espri ile dile getirilir. “Bu kadar büyük bir kutlama, bu kadarcık yağ yüzünden midir?”

Hanuka Bayramı çok önemlidir. Bu kadar önem verilmesinin nedeni, tarih boyunca insanoğlunun din özgürlüğü uğruna yaptığı ilk başarılı isyanı temsil ettiği içindir. Bu bayram bizlere inanç ve ibadet özgürlüğümüzün değerini hatırlatır.

Hanuka özünde insan hakları ile ilgili en önemli iki doküman olan Magna Carta ve İnsan Hakları Deklarasyonu görülmektedir. Ayrıca, Hanuka’da Bağımsızlık Deklarasyonundaki Makabi isyanı ile de paralellik vardır. Çünkü ilk Yahudiler dinsel hakları için savaşmasalardı, özgürlük uğruna yapılan akımların hiçbiri gerçekleşmeyebilirdi. Dolayısıyla, yalnızca Yahudiler değil, tüm insanlık Hanuka’nın bu süregelen mucizesine paydaşıdır.

Hanukiya yakarken elimizdeki tek mum sayesinde bütün diğer mumlara yanmaları için kıvılcım veririz. Kıvılcım vermek çok önemlidir. Bu önem, şimdi anlatacağım öyküde vurgulanmaktadır:

Bir demircinin yanında çırak olarak çalışmaya başlayan genç bir adam, orada maşa tutmayı, çekiç kaldırmayı, örs kullanmayı öğrenir. Bu genç adam, çıraklık eğitimini tamamladıktan sonra, kraliyet demirhanesinde işe kabul edilince sevinçten çılgına döner. Ancak, çok geçmeden genç adamın sevinci kedere dönüşür, çünkü her şeyi öğrendiği halde bir kıvılcımla ateşi tutuşturmak gibi basit bir işlemi öğrenmemiş olduğunu fark eder. En basit gözüken işi, yani kıvılcım vererek ateş yakmayı öğrenmemiş olduğundan, aletleri kullanma becerisi ve bilgisi boşunadır.

Bu yıl, Danimarkalı Yahudilerin, Yahudi olmayan Danimarka halkı tarafından kurtarılmalarının yetmiş dördüncü yılını kutluyoruz. Halkın Nazilere karşı gösterdiği bu direnç ve cesaret Kral X Cristian’ın halka verdiği kıvılcım sayesinde gerçekleşmiştir.

Şöyle ki; 1943’de Naziler her Yahudi’nin David’in yıldızını taşımasını şart koşmuşlardı. Kral X Cristian bunu duyar duymaz radyoda bir bildiri yayınlar. Bizzat kendisinin yaptığı konuşmada der ki : “ Yahudi Cemaati, Danimarka halkının bir parçasıdır. Bizim Yahudi cemaatiyle hiçbir alıp veremediğimiz yoktur. Yahudilere karşı hiç aşağılık kompleksimiz yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu nedenle, şayet Yahudilerin bu sarı yıldızı takması şart koyuluyorsa, ben ve benim tüm ailem de bu yıldızı şeref göstergesi sayıp üzerimizde taşıyacağız.”

Tahmin edileceği gibi kralın bu konuşmasından sonra David’in yıldızını taşımak Danimarka’da söz konusu olmadı. Üstelik, Almanlar Yahudilerin Danimarka’dan atılmaları konusunda baskı yaptıklarında pek çok Danimarkalı asker ve komutan Yahudi arkadaşlarını korumak isterken hayatlarını kaybettiler.

Söz buraya kadar gelmişken, Türk Musevilerini Nazilerin elinden kurtaran Sayın Selahattin Ülkümen, Sayın Necdet Kent, Sayın Namık Kemal Yolga’yı rahmet ve minnetle anmaktan kendimizi alamıyoruz.

İşte Hanuka ruhu bu kıvılcımı taşıma bilincidir. Yaşamında bu kıvılcımı, ruhu taşıyan her kim olursa olsun, kadın erkek hiç fark etmez, inancı uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmaz. Dünya tarihine baktığımızda, her insanlık başarısının altında yatan da bu ruh değil midir?

Hanuka Bayramında söylenmesi gelenek haline gelmiş bir söz de şudur: “Ne güç ile ne de kuvvet ile yalnızca ruhum ile” (Zeharya 4:6)

Yuda Makabi bir savaş kahramanıydı. Makabiler güç kullanarak savaşı kazandılar. Tarihin bu evresine baktığımızda, zafer kazanmak için en gerekli unsur “ruh” idi. Gerçekten de Makabilerin özgürlük ruhu ve Yahudiliğe inançlarına bağlılıkları olmasaydı savaşmak için ne cesaretleri ne de yeterince kuvvetleri olurdu. Ruh yoksa güç de yoktur; ruh yoksa insanın ya da toplumun hedefleri rüzgarlı bir günde çarçabuk dağılan bir duman gibi yok olur.

Hanuka sıkça “ışık ve karanlık arasındaki sürtüşmenin anılması” gibi tanımlanır. Gerçekten de Hanuka’yı kutladığımız günler senenin en kısa günlerini yaşadığımız bir döneme denk gelir. Geceler uzun gündüzler kısadır. Karanlık ışığın yerini almış gibi gözükür. Oysa Hanuka bayramı günlerin yeniden uzayacağını ve ışığın yeniden parlayacağını haber verir bizlere. Zaman zaman fazla iyimser gibi gelse de bu imaj özellikle bu yılki Hanuka kutlamamıza çok uygun düşüyor. Ama en sonunda ışık karanlığa galip gelecektir. Buna inanıyoruz.

Yaşlı bir hahamın etrafındakiler ondan kendilerine son bir mesaj bırakmasını istemişler. Yaşlı haham bunun üzerine demiş ki: “ Tüm insanlara saygı duyun.” Etrafındakiler itiraz etmiş: “Tanrı’dan önce değil herhalde !? ” diye. Haham hemen yanıtlamış: “Tüm insanlara saygı duyarsanız, Tanrı’ya da saygı duymuş olacaksınız zaten.”

Fiziksel olarak küçük ancak sembolik olarak bakıldığında olağanüstü büyük olan Hanuka ışıkları bize içimizdeki ışığı keşfetmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu içsel ışığa özellikle bizim, toplumumuzun en önemlisi dünyamızın çok ihtiyacı vardır. Ancak ve ancak böylesi bir ışık insan ruhundaki karanlığı aydınlatacaktır. Ancak o zaman insanlar şu sözlerin etrafında birleşeceklerdir:

Gecenin gölgesinin içinden

Dünyamız ışığa kavuşur.

Ve her yer aydınlanır!

Bu duaya hepimiz Amen diyelim…

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

 

“(Yosef) Kendi masasından yiyecek porsiyonları gönderdi.
Binyamin’in porsiyonu, diğerlerine göre beş kat fazlaydı. [Kardeşler] Onunla (Yosef’le) içip
sarhoş oldular.” Bereşit 43:34. Tora Neden bize içtiklerini ve hatta bunu Yosef’in Binyamin’e herkesin beş katı fazla porsiyon verdiğini söyledikten sonra söyler.

Raşi, Kardeşlerin Yosef’i sattıkları günden beri şarap içmediklerini söyler, ancak o gün içmişlerdi. Yosef’i hatırlamamışlardı ve beraber oldukları Mısırlı Yosef olduğunun farkında değillerdi.

Bunun bir cevabı şöyledir. Kardeşler Binyamin’in onlardan beş katı daha fazla porsiyon almasına rağmen onu kıskanmamışlardı. İşte buradan anlamışlardı ki kardeşleri Yosef’i satmalarını sağlayan hatayı düzeltmişlerdi. Önceleri Yosef’i kıskanıyorlardı ve bu yüzden de ondan nefret ediyorlardı. Ancak şimdi kıskançlığın üstesinden geldikleri için tekrardan şarap içebilirlerdi.

Ne zaman kişisel davranışlarınızda bir gelişme görürseniz, sevinçli olun. Bu sevinç sizin gelişmeniz için faydalı olacaktır. Negatif davranışlarınızın sonucunda oluşmuş olan hasarların farkında olun ve bunların üstesinden geldiğiniz için müthiş hissedin. Zaten başardığınızın farkında olmak sizi diğer hatalarınızı da düzeltmeniz için cesaretlendirecektir.

 

 

ÇOCUK PERAŞASI

 

Mısır Kralı (fıravun) komik bir rüya gördü:
Irmaktan yedi şişman inek çıktı.

Daha sonra yedi cılız inek çıktı.
Cılız inekler şişman inekleri yediler.

Fıravun uyandı.
Mısır Kralı daha sonra başka bir rüya gördü:
Yedi dolgun başak bir sapta büyümüştü.
Yedi cılız başak ise yedi sapta büyümüştü.
Yedi cılız başak yedi dolgun başağı yuttu.
Bu çok garipti!
Fıravun uyandı. 

"Bu gördüğüm iki rüyanın anlamı nedir?" diye sordu.

Kimse bilmiyordu.
Şarap sorumlusu: "Yosef rüyadan iyi anlar!" diye seslendi.

Fıravun: "Çabuk, Yosef'i hapisten çıkarın!" dedi.
Yosef rüyayı açıkladı: "Yedi şişman inek ve yedi dolgun başak; yedi yıl boyunca bol yiyecek olacak, demektir."
"Yedi cılız inek ve yedi cılız başak ise; yedi yıl boyunca kıtlık olacak, demektir."
Fıravun Yosef'e: "Sen çok akıllısın! Senin Mitsrayim'in hükümdarı olmanı istiyorum!" dedi.
"Kıtlık için yiyecek hazırlamaktan sorumlu olacaksın."
Kenaan Toprakları'nda yiyecek hiçbir şey yoktu.

Yaakov oğullarına: " Mitsrayim'e gidin! Mitsrayim'de yiyecek var. Para alın ve bizim için yiyecek satın alın." dedi.
Yaakov'un oğulları Yosef'in sarayına geldiler.
Yosef onları görünce: "Aa, bunlar benim ağabeylerim!" diye düşündü.
Ama ağabeyleri hükümdarın kim olduğunu bilmiyorlardı.
Onun Yosef olduğundan haberleri yoktu. Yosef farklı görünüyordu çünkü büyümüştü.
Yosef ağabeylerini sınamak istedi:
"Siz casussunuz!" dedi.
Ağabeyleri: "Hayır, değiliz!" dediler. "Yiyecek satın almaya geldik. Bir zamanlar on iki kardeştik ama birimiz kayıp. En gencimiz Binyamin ise evde kaldı." diye açıklama yaptılar.
Yosef:"O halde bir daha buraya geldiğinizde Binyamin'i de getirin" dedi. "O zaman casus olmadığınızı anlayacağım. Sakın Binyamin olmadan gelmeye cüret etmeyin!"
Ağabeyleri yiyecekle eve döndüler.

Yaakov'un ailesinin yine yiyeceğe ihtiyacı olduğunda, kardeşler bu kez Binyamin'le birlikte Mitsrayim'e gittiler.
Yosef'in hizmetkârı kardeşlerin çuvallarını yiyecekle doldurdu.
Yosef hizmetkârına: "Gümüş kaplı şarap bardağımı Binyamin'in çuvalına sakla!"dedi.
Kardeşler eve gitmek üzere yola çıktılar. Hizmetkâr onların peşlerinden koştu: "Hükümdarın bardağını çaldınız. Geri dönün!" dedi.
Yosef: "Binyamin bardağımı çaldı! Mitsrayim'de kalmalı. Benim kölem olacak."dedi.
Yosef bunu ağabeylerini sınamak için yapmıştı. Acaba şimdi nasıl hareket edeceklerdi? 

BİR HİKAYE
BÜTÜN DOĞRU HAMLELER

 

Jeff, parlayan beyaz satranç taşını tahtanın üzerinde ilerlettiğinde gülümsemeden edemedi. Arkadaşı Beni'yi tam istediği gibi köşeye sıkıştırmıştı. 
"Şah mat!" dedi zafer kazanmanın sevinciyle. 
"Vay! Ne hamleydi!" diye itiraf etti Beni. "Sen esaslı bir rakipsin..."

Jeff, rengarenk Hanuka mumlarının yandığı odada mutlulukla reçelli kurabiyelerden birini aldı ve içini derin derin çekti: "Teşekkür ederim. Keşke hayatımın geri kalan kısmında da satrançta olduğum kadar başarılı olabilseydim..." dedi.

Beni arkadaşının yüzüne merakla baktı. 
"Son zamanlarda hayatım iyice karıştı. İngilizce dersinden kalmak üzereyim. Hatta yarına yetiştirmem gereken bir ödeve doğru düzgün başlamadım bile. Annem babam, çok fazla uyuduğum için deli oluyorlar. Ama sabahları çok yorgun olmam ve mide ağrılarıyla uyanmam benim suçum mu?" Jeff sözlerini bitirdikten sonra kurabiyenin kalan kısmını da ağzına attı ve "Haydi, bir el daha oynayalım mı? " diye sordu. 
Beni saatine bakıp kaşlarını çattı. Geç oluyordu. Kendisinin zamanı vardı ama Jeff'in yapması gereken bütün işleri aklına getirdi. "Bir el daha oynamak için zamanın olduğuna emin misin?" diye sordu. 
"Tabii ki, neden olmasın?" diye gülümsedi Jeff. "Annenin yaptığı Hanuka kurabiyelerinden bir tane daha verebilir misin? Gerçekten mükemmeller!"

Jeff altıncı kurabiyesini yerken açılış hamlesini yaptı. Zamanın geç olmasına aldırmıyordu. Oyuna dalmışlardı ki, arkadaşının yapması gereken işleri düşünen Beni, Jeff'e, "Tamam ben anladım" dercesine bir bakış attı. "Biliyor musun Jeff, sanırım senin sorununu çözdüm. Bence hayat oyununu da tıpkı satranç gibi oynamaya başlamalısın."

Jeff sonraki hamlesini yapıp Beni'ye baktı: "Ne demek istiyorsun?"

"Satrançta hamle yapmak üzereyken, kafana estiği şekilde öyle istediğin bir taşı mı oynuyorsun?"
Jeff gözlerini kocaman açtı. "Bu çok anlamsız olurdu! Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki, böyle yapsam tek bir oyunu bile kazanamazdım. Her hamlemi çok dikkatlice planlarım. İlk olarak senin yapabileceğin hamleleri düşünürüm, ardından kendi hamlelerimin ne olması gerektiğine karar veririm. Bazen daha da ilerisini düşünür, büyün oyunu aklımdan oynarım".

Beni, satranç tahtasına baktığında başının şimdiden dertte olduğunu gördü. "Bu da neredeyse her zaman beni nasıl yendiğini açıklıyor. Demek istediğim, satrançta nasıl her hamlemizi önceden düşünüyorsak, hayatta da ileriyi görüp hareketlerimizi planlamamız gerekir. Örneğin, daha demin yarına vermen gereken bir ödevin olduğunu söyledin. Sence geç saatlere kadar burada oturup satranç oynamak bu durumu nasıl etkileyecek?"

Jeff taşını oynayıp gülümsedi. "Çok sorun değil. Sadece geç yatacağım ve ödevi eve gidince bitireceğim."
Beni başını salladı. "Ha, şimdi anladım. Daha demin zamanında kalkamadığı söyleyen sen değil miydin? Gece geç saatlere kadar ayakta kalmak bu sorununu çözecek mi sence?"

Jeff bocaladı. Şimdi arkadaşının ne demek istediği anlamaya başlamıştı. "Sanırım sorunlarımı çözmeme yardımcı olmayacak, öyle değil mi?" Elindeki yarım kurabiyeye baktı ve dalgın bir halde ekledi: "Galiba bir sürü kurabiye yemek de, ağrıyan mideme pek iyi gelmeyecek..."

Beni gülümseyip başını salladı. Jeff kurabiyeyi masaya koyup ellerini kaldırdı. "Şah mat dostum. Bu eli sen kazandın! Sanırım oyuna biraz ara vermeliyiz. Hem ödevimi yapmalı hem de gece uykumu almalıyım. Eve geri dönerken yanıma bir kaç tane kurabiye alabilir miyim acaba? Hayatın satranç oyununda galip olmak için çok enerjiye ihtiyacım olacak da!..."