Bu Hafta İçin Saatler 

7 KİSLEV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:00

17:14

-----

Yeruşalayim

15:59

17:14

Tel Aviv

16:16

17:16

25 KASIM

Tel Aviv

16:15

17:15

İstanbul

17:24

18:04

2017

İstanbul

17:22

18:03

İzmir

17:32

18:22

 

İzmir

17:30

18:20

VAYETSE-ויצא



 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit 28:10-32:2)

 

Esav'dan kaçan Yaakov Beer-Şeva'dan ayrılır ve annesinin ailesinin yaşadığı yer olan Haran'a doğru yola çıkar ve Moriya Dağı'na ulaşır. Burada uyur ve yeryüzü ile gökler arasında uzanan bir merdiven üzerinde inip çıkan meleklerle ilgili bir rüya görür. Tanrı kendisine Erets-Yisrael'i vaad eder, büyük bir milletin babası olacağına ve onu koruyacağına dair söz verir. Yaakov uyanır ve eline geçen her şeyden Tanrı için onda birlik bir bölüm (Maaser) ayıracağına dair adak adar. 

Sonunda Haran'a ulaşır ve kuyu başında kuzini Rahel ile karşılaşır. Rahel'in babası Lavan'la, yedi yıllık çalışma karşılığında Rahel ile evlenme konusunda anlaşır. Ancak Lavan, Rahel'in yerine Lea'yı geçirerek Yaakov'u aldatır. Yaakov Rahel ile de evlenmek için yedi yıl daha çalışmayı kabul eder. Lea dört oğul doğurur - Reuven, Şimon, Levi ve Yeuda. Bunlar Bene-Yisrael'in ilk kabileleridir. Rahel ise kısırdır ve Yaakov'a kendi veremediği çocuğu kazandırmak için, hizmetçisi Bila'yı Yaakov'a üçüncü eş olarak verir. Bila Dan ve Naftali'yi doğurur. Bu arada doğurmaya ara veren Lea da aynı amaçla kendi hizmetçisi Zilpa'yı Yaakov'a eş olarak verir ve Zilpa da Gad ile Aşer'i doğurur. Daha sonra Lea tekrar doğurmaya başlar; oğulları Yisahar ve Zevulun ile Dina adını verdiği kızı doğar. Tanrı sonunda Rahel'i bir oğulla mübarek kılar. Yosef doğar.

Yaakov Lavan'dan ayrılmaya karar verir, ancak Yaakov'un kendisine kazandırdığı zenginliğin farkında olan dayısı onu göndermeye yanaşmaz. Kendisiyle bir iş anlaşması yapar. Bu yıllar boyunca Lavan Yaakov'u oyuna getirmeye çalışsa da başarılı olamaz; Yaakov gittikçe zenginleşir. Altı yılın sonunda Lavan'ın, servetine göz dikmeye başladığını hisseden Yaakov ailesini alır ve Lavan'a haber vermeden Kenaan'a dönmek üzere yola koyulur. Onları takibe koyulan Lavan, rüyasında Tanrı tarafından Yaakov ve ailesine zarar vermemesi yönünde uyarılır. İki taraf bir antlaşma yapar ve Lavan evine döner. Artık Yaakov'un düşündüğü tek şey, yıllar önce intikamından kaçtığı Esav'la gerçekleşecek tarihi yüzleşmedir.

 

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VEAMİ TELUİM

 

 Oşea peygamberin on bir ve on üçüncü bölümlerinden oluşan Aftara’mız Bene Yisrael’in Tanrı’nın iyiliklerini tanımamaktaki ısrarına karşı olan eleştirilerini içermektedir. Oşea peygamber kuzeydeki on kabilede peygamberlik yapmıştır dolayısı ile hedefinde on kabilenin lideri Efrayim oğulları vardır. Çok sert eleştirilere rağmen Oşea peygamber Tanrı’nın merhametinin onların üzerinde olacağını belirtir ve güzel bir dönüş çağrısı ile sözlerini noktalar.

HAFTANIN SÖZÜ

 

 Bene Yisrael onları kükreyen bir aslan gibi çağırdığında Tanrı’nın arkasından gidecekler. (Oşea 11/10)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ZEVKLİ AMA ÖLÜMCÜL OLAN DANS

 

Okuduğumuz “Vayetse” peraşasında Rahel Yaakov’a çocuk veremediğinden yakınır ve ona şöyle seslenir: “Ava li banim veim ayin meta anohi – bana çocuk ver yoksa ben bir ölüyüm.” Gemara gerek Masehet Nedarim ve gerekse Masehet Avoda Zara’da “mi şeen lo banim haşuv kemet – çocukları olmayan ölü gibi kabul edilir” ifadesine yer verir. Yaakov’un cevabı inanılmaz derecede şok edicidir: “Ben Tanrı’nın yerinde miyim?” Gemara bu şok edici yanıt üzerine sanki Yaakov’un benim çocuklarım var sen kendi haline bak gibi bir söylem içinde olduğunu var sayar ve “sıkıntıda olanlara böyle mi cevap verilir” şeklinde bir iddia ortaya koyar. Oldukça sade görünen ancak daha karmaşık olduğu bilinen bu olayı anlamak için Yeruşalayim’de bulunan büyük bilgelerden Rabi Yaakov Ades’in öğretisine bakacağız.

Günün birinde bir adam kuşların bir dil konuştuğunu ve bu dilin birçok gizemi barındırdığını keşfeder. Bunun üzerine bir Rabi’ye giderek bu dili öğrenmek istediğini söyler. Rabi buna gerek olmadığını bu dilin öğrenmenin kendisine hiçbir şey kazandırmayacağını aksine zarar vereceğini söylese de onu ikna edemez. . Rabi onu bir kez daha dili kullanmaması konusunda uyarır.  Adam bir süre sonra yolda giderken iki kuşun konuşmalarından önemli bir gizemi öğrenir. Eğer bazı şeyleri yapacak olursa çok zengin olacağının sinyalini alır. Gerçekten de adam oldukça çok zengin olmayı başarır. Ancak kısa bir süre sonra adam ölüm derecesinde hasta düşer. Ziyarete gelen Rabi ona şunları söyler: “Sana bu dili öğrenmen halinde duyacaklarının iyi olmayacağını söylemiştim. Eğer sen zengin olmak için o gizemi kullanmasaydın belki çok fakir düşecektin. Gemara fakir bir insan ölü gibidir öğretisini sunar. Ama bu fukaralık seni ölümden kurtaracaktı. 

Benzer bir şekilde Ari Akadoş Rahel’in çocuk sahibi olduğu durumda yaşamak ile ilgili sorunlarla karşılaşacağının bilindiğini öğretir. Bir başka deyişle Yaakov Avinu Rahel’in doğum sırasında öleceğini bilmektedir. Çocuk sahibi olmaması belki onu “ölü” konumunda tutacaktı ama hayatta olmaya devam edebilecekti.  Şimdi Yaakov’un sert cevabını daha iyi anlayabilmek mümkündür.  Elde etmek için çaba göstermek elbette gereklidir ama hayatın gidişatını sadece bir noktaya bağlamak doğru değildir.

Gemara Masehet Nedarim’de dört tip insanın ölüye benzediğini öğretir.  “Ani haşuv kemet – fakir ölü gibidir” derken imkanları olmayanların bazen bu kadar zor durumda olabileceklerini öğretmektedir. Gerçekten de yardıma muhtaç olan insanların kendi kendilerine yetememeleri kolay bir durum değildir. “Metsora haşuv kemet – metsora olan ölü gibidir.” Laşon ara’nın neden olduğu bu hastalığa yakalanan insan bir süre için bile olsa karantinadadır. Yalnızdır. Cemaatin dışındadır. Dışlanmış gibidir. “Some haşuv kemet – kör olan ölü gibidir.” Geçmiş yıllarda organ nakli ile ilgili bir sunumum olmuştu. Ölüm tehlikesi olduğu durumlarda organ nakline izin veren durumları öğrenirken retina naklinin mümkün olduğunu çünkü kör bir insanın Gemara’nın öğretisine göre ölü kabul edildiğini öğrenmiştim. Bu da bir anlamda Gemara’nın öğretisini açıklamaktadır. “Şeen lo banim haşuv kemet – çocuksuz olan ölü gibidir” cümlesi de çocuk sahibi olmanın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bunların basit anlamlarını verdikten sonra biraz daha farklı anlamlar içine girelim. Sosyolojik olarak baktığımızda sürekli alan ama vermeye yanaşmayan kişilerin varlığını hepimiz biliriz. Verilen şeyler de eleştiriye her zaman mahkumdur. Sabah kahvaltıdaki eksikler, Yamim Noraim’de yerlerden neden para alındığı, verilen hizmetlerin yeterli olmadığı gibi eleştiriler hep karşımıza çıkar. Buna karşın kendisinden bir katkı istendiğinde veya gelip çalışmak ister misin dendiğinde yanıt her zaman olumsuzdur. Rabiler bu tip kişiler için “yoksul” yani “ani” sıfatını kullanmaktadırlar. 

Biraz daha yakından bakmak istediğimiz Gemara’mızda ikinci gurup “Metsora” hastalığı olanlardır. Günümüzde böyle bir hastalık yoktur. Ama bu hastalığın nedenlerinden biri olan “motsi şem ra” kişiye olumsuz bir isim çıkarmak dediğimiz rahatsızlık vardır. Bu tip kişiler için sadece eleştiri vardır asla bir çözüm yoktur.  Bu tip kişilerin yanında onları destekler görünen çok sayıda insan vardır ama gerçekte onlar bir ölü kadar yalnızdırlar. Çünkü bu gün biri hakkında söyledikleri bir olumsuz görüşü yarın başkaları için de kullanmaktan geri kalmazlar. Onların yanındaki kalabalık boş bir kalabalıktır.

Üçüncü tip “ölü gibi kabul edilenler” some yani kör olanlardır. Burada sözünü ettiğimiz körlük fiziksel anlamda körlük değildir. Bu gurupta olanlar görmeyi reddedenlerdir. Yahudi tarihini bilmeyi, Yahudilik hakkındaki gerçekleri bilmeyi ve öğrenmeyi reddedenlerdir. Asimile olmak pahasına karışmayı destekleyenlerdir. Karşı tarafın yapacaklarını bile bile bunu kabul etmek istemeyenlerdir. Yabancı felsefeleri okumayı büyük marifet sayarak Yahudi kaynaklarını okumayı istemeyenlerdir. Burada sözü edilen körlük manevi anlamdaki körlükten başkası değildir. 

Dördüncü gurubu açarken öncelikle İbranice’deki bir terime bakalım. Anne ve babasını kaybetmiş bir insana “yatom” denir. Talmud buradan hareketle bir ifade üretir ki bu da çocukları olmayan bir cemaat anlamına gelir: “Dor yatom.” Dor yatom geleceği olmayan cemaatlere verilen isimdir. Çünkü artık son demlerini yaşamakta ve bir sonraki nesil Yahudilik hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Bu cemaatin bir devamı kalmamıştır.

Çok uzaklara gitmeyelim. Rabi Hayim Palaçi ve birçok büyük Rabi’nin yaşadığı İzmir daha otuz sene öncesine kadar dine ve geleneklere bağlı bir şehir görünümündeydi. Her zaman aydın ve modern bir şehir olan İzmir’de cemaat üyeleri sinagogları doldurmaktaydı. Son on senede İzmir şehrinin nereden nereye geldiğini görmek eskiyi hatırlayanlar için bir felaket anlamındadır. Karışık evliliklerin yüzde yetmişleri bulduğu İzmir’de gelecek nesil hemen hemen yok gibidir. Orası artık “dor yatom” yaşamaktadır. Bir zamanlar bütün soruların yanıtlanabildiği İzmir’de gelinen durum üzüntü vericidir. 

Gemara “veadayin asatan meraked benenu” cümlesini kullanır. Yani yetser ara aramızda dans etmektedir. Bu dans çok yavaş bir tempoda başlar. O kadar zevklidir ki insanlar buna yavaş yavaş katılır. Sonra tempo gitgide hızlanır ve sonunda ölümcül bir dansa dönüşür. Durmak istesen bile bu mümkün olmaz çünkü yetser ara bizleri sürekli bu dansın içine çeker. Sonunda bu ölüm dansı biter ama buradaki kurbanlar bizim çocuklarımız olur. Bu dans günümüzde en hızlı şekliyle devam etmektedir. Biz onlarla dans etmekteyiz ve yeni katılımlar her gün artmaktadır. Bu dansı engellemenin veya yavaşlatmanın yolu sadece gelecek nesle değerlerimizi ve Tora’yı öğretmekten geçer.

 

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

 
Yaakov Beer Şeva’dan çıktı. Haran’a gitti. Raşi’nin bu konuda bir sorusu vardır. Yaakov’un Beer Şeva’da yaşadığını bildiğimiz halde çıktığı yer olan Beer Şeva’yı zikretmesinin nedeni nedir? Tabi bu soruyu Raşi cevaplandırıyor. Bir Tsadik oturduğu ve yaşadığı yerin, ışığı ve güzelliğidir. Dürüst insanlar, etraflarına ışık yani bilgi yaşam kuralları, huzur getirirler. Böyle bir kişi yerini terk ettiği zaman o yerin ışığı, aydınlığı, güzelliği de kaybolur.


Beer Şeva, Yaakov Avinu’nun yaşadığı yerleşim bölgesiydi. Bu kelimenin anlamı (Şevua Yemin) burada oturan insanlar her işlerini yemin ederek sonuçlandırırlardı. Örneğin Avraam Avinu, Avimeleh ile yaptıkları sözleşmeyi yemin ederek sonuçlandırdılar. Bu nedenle bu şehrin adına Yemin anlamını taşıyan Beer Şeva dediler.

 Yaakov Avinu, Beer Şeva’dan Haran’a bir günde gider. Bilgelerimizin dediklerine göre; Beer Şeva’dan Haran’a ancak 70 günde ulaşabilir. Bu bir mucizeydi. Pasuktan şu anlaşılıyor. Yaakov Avinu 12 saat yürüdükten sonra HARAN O’na doğru geldi. Yaakov Avinu vardığı yerde akşam duasını yani Arvit duasını eder.

Yaakov Avinu yola çıktığı zaman Moriya dağından geçip yoluna devam etti. Moriya dağında duasını ihmal ettiğinden pişmanlık duydu. Geri dönüp duasını yapacaktı; fakat Tanrı Mariya dağını karşısına çıkardı. Güneş batmıştı. Orada yattı uyudu. Pasuk,  olayı şöyle anlatıyor: Yaakov uyudu, güneş battı. Raşi’ye göre Güneş battı, Yaakov uyudu demesi gerekirdi. Gerçekten bu büyük bir mucizeydi. Tanrı daha güneş batmadan havanın kararmasını gerçekleştirdi. Hava kararınca Yaakov uyumak zorunda kaldı. Bu suretle Yaakov’un kardeşi Esav’dan da uzaklaştırmış oldu.

Bu olaydan da bizler bir ders çıkarabiliriz. Gece karanlığında yola çıkmanın sakıncalı olacağını düşünerek yola aydınlıkta çıkıp gideceğimiz yere aydınlıkta varmamızı planlamalıyız.

Yaakov Avinu yattığında başının altına yastık olarak taşlar aldı. Toramızda bu olay şöyle ifade edilmekte: Yaakov Avinu yattığı yerin taşlarından (çoğul) alıp, Taşı (tekil) aldı. Yani Taş sözcüğü iki kez, bir çoğul ve ikincisinde tekil olarak geçmektedir. Midraş olayı şöyle anlatmaktadır. O yerin taşları bu tsadik insanı korumak için birbirleri ile yarıştılar. Tanrı taşların, bu davranışlarını görünce hepsini birleştirip bir taş haline getirdi. Yaakov Avinu’nun başı altına bir yastık oldu. Sonuç: Tanrı taşlar arasında anlaşmazlık değil, birlik yapmalarını temin etti. İşte o gece Yaakov Avinu’nun uyuduğu yegane geceydi. Bundan sonra Yaakov Avinu’nun uykusuz geceleri başlayacaktı.

 Bundan sonra 14 yıl o zamanın yeşivaları olan Şem-Ever Yeşivalarında Tora öğrenimini sürdürecekti. O gece Yaakov Avinu onun hayatını gösterecek rüyayı görür. Ayakları yerde, başı göklere erişen bir merdiven. Bu merdivenden melekler inip çıkıyorlar. Bu muazzam görünümde Tanrı Yaakov Avinu’ya seslenir. Ben Avraam ve Tishak’ın Tanrısı’yım. Korkma her gideceğin yerde seni koruyacağım. Yaakov Avinu uyandığında burası Tanrı’nın evi. Bunu önceden fark etseydim uyumaz, sözlerini uyanık olarak dinlerdim der. Burası göklerin kapısı Şaar Aşamayim. Yaakov sabahleyin kalkınca başının altındaki taşı alır. Oraya bir anıt olarak koyar. Kandil yakar ve adak adar.  

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Yaakov Haran’da ki dayısı Lavan’a giderken yolda şöyle bir söz verir:

“Yaakov bunları söyleyerek bir söz verdi: “Eğer Tanrı yanımda olur, çıktığım bu yolculukta beni korursa…” Bereşit 28:20

Yaakov Burada Tanrı “çıktığım bu yolculukta beni korursa” derken ne demeye çalışmıştır.

Midraş (Bereşit Raba 70:4) Yaakov’un bu isteğinin Tanrı’nın onun Laşon Ara konuşmamasını sağlaması için olduğunu açıklar. Hafets Hayim, Rabi Yisrael Meir Kagan, Yaakov’un bu davranışından iki tane ders almamız gerektiğini söyler:

1) Kendimizi fiziksel tehlikede bulduğumuz zaman, özellikle böyle anlarda Laşon Ara konuşmamaya dikkat etmeliyiz. Birisi tehlikede bulunduğunda ve kurtulmak için Tanrı’nın yardımına ihtiyacı varsa, Laşon Ara Tanrı’yı yardım etmekten vazgeçirebilir. Bu yüzden de, dayısının kurnaz birisi olduğunu bildiği için, Yaakov Tanrı’dan kendisini Laşon Ara söylemekten kurtarmasını ister.

2) Kendimizi başkasına karşı konuşma tehlikesinde bulduğumuz zaman, Tanrı’ya bizi Laşon Ara’dan kurtarması için dua etmemiz lazım. Yaakov Dayısı Lavan’a doğru gidiyordu ve ondan dolayı zararlı bir şekilde etkileneceğinden korkuyordu; bu yüzden, isteği Laşon Ara konuşmaktan kurtulması yönündeydi.

 

ÇOCUK PERAŞASI

 
Yaakov Esav'dan kaçtı.
Ar Amoriya Dağı'nı aştı. (Bu adı hatırlıyor musunuz?)

Uyumak için yere uzandığında Tanrı tarafından bir rüya gördü:
Göklere ulaşan uzun bir merdivende, meleklerinip çıkıyorlardı.
Tanrı rüyasında Yaakov'a şöyle seslendi: "Ben ve meleklerim seni yolda iken daima koruyacağız!"
Yaakov dayısı Lavan'ın yanına geldi.
Yaakov Lavan'a: "Kızın Rahel'in karım olmasına izin ver, lütfen!" dedi.
Lavan "Önce benim için yedi yıl boyunca çalışmalısın" diye cevap verdi.
Yaakov yedi yıl boyunca Lavan'ın koyunlarına baktı.
Ama Lavan Yaakov'u kandırdı. Eş olarak ona büyük kızı Lea'yı verdi!
Daha sonra Yaakov Rahel ile de evlendi.
Bila ve Zilpa ile de evlendi.
Yaakov'un eşlerinden on iki oğlu oldu. Bu oğullara on iki şevatim (kavim) denir.
Yaakov'un tek bir kızı vardı, adı Dina'ydı.

İşte on iki şevatim:
Reuven – Şimon – Levi – Yeuda – Yisahar – Zevulun – Dan – Naftali -  Gad – Aşer – Yosef – Binyamin

Yaakov Rahel ile Lea'ya şöyle dedi: "Çocuklarımızla birlikte Eretz Kenaan'a geri dönüyoruz."
Yaakov ve ailesi gizlice ayrıldı. Lavan'ın gitmelerine izin vermeyeceğinden korkuyorlardı.
Nitekim Lavan gittiklerini öğrenince Yaakov'un peşine düştü.
Ama Tanrı Lavan'a: "Yaakov'a zarar verme!" dedi.
Lavan Yaakov'la bir barış antlaşması yaptı.

 

 

BİR HİKAYE
ARAMIZA KATIL

 

David ve Yoel yaşlı çam ağacının üstünde titreyerek oturuyor, rüzgarda başlarındaki şapkaları uçurtacak kadar sert esiyordu.

"Burada eğlenmemiz mi gerekiyordu?" diye sordu Yoel dişleri takırdarken. Dönüp arkasındaki yıkık duvara baktı ve başını salladı. "Bu klüp işi sona erdi. Burayı terk etmeliyiz."

Mahalledeki arkadaşlar, bir kaç sene önce küçük bir ağaç ev inşa etmişlerdi. O zamanlar küçüktüler ve ufak ağaç evde oynamak, onlar için çok eğlenceliydi, ancak şimdi artık büyümüşlerdi ve ağaç ev çok dar gelmeye başlamıştı. Artık klüp eskisi gibi değildi, özellikle böyle rüzgarlı günlerde...

Yoel, David'in hemen toparlanacağını zannetmişti ancak David her zamanki gibi gülümseyerek "Buradan ayrılmalıyız demekle ne söylemek istiyorsun? Burası harika bir yer! Sadece bir kaç onarıma ihtiyacı var. Yeni bir çatı yapmalı, duvarları biraz tamir etmeli, hatta biraz dışa açıp içeriyi daha genişletmeliyiz o kadar. Hatta küçük bir de asansör ekleyebilir miyiz acaba?

"Hey, dur bir dakika!" diye sözünü kesti Yoel elini sallayarak. "Dünyaya geri dön. Sen hayal görüyorsun! Bu kadar işi yapmamıza imkan yok!"

Tam o sırada sert bir rüzgar, Yoel'in sözlerini doğrularcasına esip, çatının son kalan parçasını da uçurdu. İki çocuk da üzüntüyle birbirlerine baktı.

"Biraz gerçekçi ol" diye devam etti Yoel. "İlk olarak güçlü aletlere ihtiyacımız var ki, elimizde öyle bir şey yok. Sonra, çok pahalı olan sağlam kerestelerimizin de olması gerekir. Ne kadar zamana ihtiyaç olduğunu söylememe gerek bile yok... Okuldan ayrılmayı falan mı düşünüyorsun yoksa?"

Yoel'in ileri sürdükleri, David'i ikna etmek yerine onun daha da ısrarcı olmasını sağladı. "Her şeyde olduğu gibi burada da sadece sorunları görüyorsun. Biraz hayalperest olabilirim ama senin de kafan karanlıklar içinde!"

Birbirleriyle tartışmaya devam ederlerken her ikisi de soğuğu unuttu.

Sonra aniden başka bir ses duydular. "Hey çocuklar, kış uykusuna yatmış sincapları mı uyandırmaya çalışıyorsunuz yoksa?"

David ve Yoel şaşkınlıkla o yöne baktılar. Çocuklar o kadar yüksek sele tartışıyorlardı ki, arkadaşları Beni'nin yanlarına gelip ağaca çıktığını bile duymamışlardı. O anda her iki çocuk da Beni'yi tartışmaya katmaya çalıştılar.

"O umutsuz bir hayalperest" dedi Yoel.

"O da her şeyi yok eden biri." diye karşılık verdi David. 
Her ikisi de hikayeyi kendi açılarından anlattılar ve Beni'nin hemfikir olmasını istediler. "Hımm..." diye başladı Beni David'e bakarak, "sen haklısın- etrafımızdaki iyileştirmek için hayaller kurmak güzledir. Gerçekten burayı tamir etmek için yapılabilecek çok şey var. "

David sırıtarak Yoel'e baktı. "Ama" diye devam etti beni, "sen de haklısın. Sadece hayal kurmak tek başına hiç bir işe yaramaz. Bu klüp evini tamir etmek hiç kolay olmayacak ve çok çaba gerektirecek..."
Çocukların aklı karışmıştı. "Nasıl her ikimiz de haklı olabiliriz? "

"Size bir örnek vereyim." dedi Beni, "Bu yüksek ağaca tırmanmak için merdiven kullanıyoruz değil mi?. Merdiven sadece buraya kadar mı uzanıyor?"
Çocuklar başlarını salladı.

"Peki ya sadece yere kadar mı uzanıyor? Tabii ki de hayır. Hem yere uzanıyor hem de buraya çıkıyor..."

"Ne olmuş yani? " diye sabırsızlıkla sordu Yoel.

"Anlamadınız mı?" diye gülümsedi Beni. "Eğer bir şeye ulaşmak istiyorsanız, merdiven gibi olmalısınız... Başınız bulutlara değmeli..." dedi ve David'e gülümsedi "ve ayaklarınız da bir yandan yere basmalı" diyerek Yoel'e döndü. "Burayı tamir edeceğiz, ama yavaş yavaş. Pazar günleri çalışabilir, etrafımızdan alet ödünç alabilir ve sokağımızdaki şantiyede atılan tahtaları alabiliriz. Ne diyorsunuz?"

Sert rüzgar, çocukların biraz önceki sert tartışması gibi bir anda sakinleşti. Hemen oylama yaptılar ve "merdiven projesi" adın verdikleri planlarını uygulama hazırlamaya başladılar. Adım adım merdivenin en tepesine çıkacaklarından emindiler.