Haftanın Peraşası BülteniMoşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir.

Bu Hafta İçin Saatler

23 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:11

20:29

-----

Yeruşalayim

19:13

20:30

Tel Aviv

19:28

20:31

17HAZİRAN

Tel Aviv

19:30

20:33

İstanbul

20:23

21:05

2017

İstanbul

20:25

21:07

İzmir

20:17

21:07

İzmir

20:18

21:09

ŞELAH LEHA-שלח לך



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 13:1-15:41)

 

Moşe, Kenaan ülkesine on iki casus gönderir. Casuslar kırk gün sonra ellerinde devasa bir üzüm salkımı, bir nar ve bir incirle dönerek, ülkenin bereketli ve bolluk içinde olduğunu bildirirler.

Ancak casusların on tanesi, ülkede yaşayanların "bizden daha güçlü" devler ve savaşçılar olduğu konusunda uyarıda bulunur; sadece Kalev ve Yeoşua, ülkenin, Tanrı'nın söz verdiği şekilde fethedilebileceği konusunda ısrar ederler.

Halk ağlayarak Mısır'a geri dönmelerinin daha iyi olacağını söyler. Tanrı, Bene-Yisrael'in ülkeye girişinin kırk yıl boyunca ertelenmesine ve bu süre içinde o neslin tümünün çölde ölmesine karar verir. Bir grup pişman Yahudi, ülkenin sınırındaki dağa çıkar ve Amalekler ile Kenaaniler tarafından bozguna uğratılır.

Menahot (un, şarap ve yağ korbanları) kanunları ve ekmek yaparken bir hamurdan bir parçanın Tanrı'ya adanması mitsvası (Hala) verilir. Bir adam çalı çırpı toplayarak Şabat'ı ihlal eder ve idam edilir. Tanrı, mitsvaları (İlahi emirler) yerine getirmeyi hatırlamamız için giysilerimizin dört ucuna tsitsit (püsküller) koymamız talimatını verir.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
SAFSIZLIĞI BERTARAF ETMEK

 

Şelah Leha peraşası esas olarak “Meragelim” dediğimiz Erets Yisrael’e gönderilen öncülerin yanlışından ve sonuçlarından söz etmektedir. Bu yanlış öylesine büyük bir yanlıştır ki günümüzde dahi bu yanlışın sonuçları hissedilmektedir. Bu yanlış Tişa be Av gününün de temelini oluşturur. Erets Yisrael’e girişin kırk sene gecikmesinden tutun da Bet Amikdaşlar’ın yıkılmasına kadar gerçekleşen bütün olumsuzlukların bu olayla bağlantısı mevcuttur. Bu yüzden bu görev için seçilen “tsadik” pozisyonundaki öncülerin nasıl olup da bu yanlışı yaptıklarını anlamak kolay değildir. Daha doğrusu Erets Yisrael hakkında olumlu olmayan rapor vermek neden bu kadar ağır bir suç olarak görülmektedir? Gemara Masehet Sanhedrin’de yer alan bir düşünce “dor amidbar en laem helek laolam aba – çöl neslinin enedi dünyada yeri yoktur” demektedir. Tora’nın bir hikaye kitabı olmadığı gerçeğini de kabullendiğimizde bu öykünün neden detaylıca anlatıldığını anlamak da kolay olmaz. Nitekim Zohar Tora’nın bir hikaye kitabı olduğunu düşünenlerin ciddi bir yanlış yaptıklarını paylaşmaktadır. Tora “rehber” anlamına da gelen “more” sözcüğünden türemektedir. Her öykü mutlaka bir rehber, bir ders vermek üzere kitaptaki yerini almaktadır. Tora sadece geçmiş nesle değil “aya – ove – yiye” esası ile ezelden ebede kadar her nesle hitap eden bir kaynaktır. Bu yüzden de ancak öykü incelendiğinde içeriğinin ne olduğu ortaya çıkmaktadır.

YEDİ TSADİK VE ÖZELLİKLERİ

Tanrı’nın sahip olduğu, insanların buna sahip olmak için çalışmaları gereken ve bu sayede manevi anlamda kendilerini çok yukarılara taşımaları mümkün olan yedi özellik yani “midot” vardır. Bunlar atalar ile özdeşleştirilir. Sözgelimi “Hesed – iyilik” özelliği Avraam, “Gvura – yargı” özelliği Yitshak, “Tiferet – güzellik” özelliği Yaakov, “Netsah – zafer” özelliği Moşe, “Hod – görkem” özelliği Aaron, “Yesod” özelliği Yosef ve “Malhut – krallık” özelliği David ile ilintilidir. Bu yedi tsadik ve özellikleri Sukot bayramında “uşpizin” adı altında bizleri Suka’da ziyaret ederler. Insanlar bu özellikleri öğrenerek ve içselleştirerek manevi anlamda daha da yukarılara tırmanabilirler. Bu özellikler insan vücudu ile de bağlantılıdır. Bu bağlantı tsadiklerde çok daha net bir şekilde göze çarpar. Bir tsadiğin vücudu bile bu özelliklerle donanmış haldedir. Bunlar “Keduşa” dediğimiz kutsal olmanın yedi özelliğidir.

KUTSALLIK VE TUMA

Bununla beraber kutsallığın bulunduğu her yerde “tuma – manevi kirlilik, safsızlık” da yer alır. Kabala bu yapıyı “klipa – kabuki, kap, atılması uzaklaştırılması gereken oluşum” olarak nitelendirmektedir. Sözgelimi bir buğday tanesi kutsallığa sahiptir. Onu çevreleyen kabuğu da uzaklaştırılması gereken yapıdır. Yeruşalayim en kutsal şehirdir ama bu şehirde kutsallıkla ilgisi olmayan yapılar da vardır. Çünkü tuma da kutsallığın bulunduğu yerde olmak ister. Nasıl ki bizleri kutsallıkla yukarıya çeken yedi kutsallık özelliği varsa bunlara ulaşmamızı engelleyen “klipa” da mevcuttur.

Erets Yisrael’in fethinden önce burada yaşayan yedi toplum, “tuma şel midot” dediğimiz bu yedi özelliğin kabuklarını temsil eder. Erets Yisrael’in fethi de aslında bu “klipa” dediğimiz yapının kırılması ve uzaklaştırılması ile mümkün olabilmiştir ki bu gerçek bizlere yapılan savaşın aslında manevi bir savaş olduğunu fiziksel esasların çok ön planda olmadığını öğretir. Bunu şöyle bir örnekle açıklamaya çalışalım:

Erets Yisrael’in fethinin ilk savaşı “Yeriho” şehri için verilir. Yeriho “Şofar” ile ele geçirilir. Şehrin etrafında yedi gün boyunca dönen Bene Yisrael bu “akafot – turlar” sayesinde tuma dediğimiz oluşumları uzaklaştırır. Çalınan Şofar ile de surlar yıkılır ve şehir ele geçirilir. Bunun nasıl olduğu Yeoşua kitabında detayları ile anlatılmaktadır. Erets Yisrael’in fehti Keduşa ile Tuma arasında geçen bir savaştır ve maneviyat ön plandadır.

Keduşa Tuma sahibi olan insanları etkilediği gibi Tuma da Keduşa sahibi olanları etkiler. Hatta Tuma etkisi daha çabuk hissedilir. Erets Yisrael’e gönderilen öncülerin birincil görevi buradaki Tuma veya Klipa dediğimiz oluşumun nasıl bertaraf edileceğini saptamaktır. Ne yazık ki öncüler bu savaşı veremeyeceklerini orada “anşe midot” gördüklerini ifade ederek dile getirirler. Bu terim aslında devler, büyük insanlar, güçlü insanlar olarak yorumlanabilir ancak yukarıdaki açıklamamızı esas alırsak orada Keduşa’nın Midot’unu bertaraf edecek çok güçlü Klipa yapılarını gördükleri anlamına gelmektedir. Öncüler Tuma’nın üstesinden gelebilecek cesaretten yoksun kalmışlardır.

İnsanoğlu tembeldir. Özellikle sabah kalkmak ve bir şeyler yapmak konusunda çok tembeldir. Söz konusu olan maneviyat ise bu tembellik daha da artar. İşte Şulhan Aruh “yitgaber kaari – aslan gibi cesaretli ol” diye sözlerine başlarken bu tembelliği yenebileceğimizi asıl sorunun bunu isteyip istemememiz olduğunu anlatmaktadır. Tanrı’nın istediği bu sınavlar elbette ki başarıyla geçilebilir. Gaon mi Vilna insanın yaratılış amacının kendini aşmak ve daha yukarılara çıkmak olduğunu “Even Şlema” adlı eserinde öğretir. İnsan bunu yapmadığı zaman da “lama li hayim – neden yaşayayım ki” şeklinde bir durumla karşı karşıya kalır. 

Her sabah okuduğumuz “baruh şeamar” duasında muhteşem bir Beraha dizini vardır. Bunlardan biri “baruh gozer umkayem – karar verip yerine getiren kutsaldır” berahasıdır. Aslında Tanrı’nın hakkımızda verdiği “olumlu” kararlarlı uygulaması güzeldir de “olumlu olmayan” kararları uygulaması pek de istenmez. Ancak burada yatan bir başka anlam Tanrı’nın insana karar verip uygulama yeteneğini bahşetmesi olarak öğretilir.

Maddi anlamda işlerimiz iyi gitmediğinde işimizi değiştirir veya bir kez daha deneriz. Nedense söz konusu maneviyat olunca bir iki düşüşte kendimizi ümitsizliğe kaptırırız. Pasuk “ki şeva yipol tsadik vekam – tsadik yedi kez düşse de kalkar” demektedir. Maneviyattaki başarısızlık ve düşüşler bizi ümitsizliğe sevk etmemeli aksine kamçılamalıdır. Gemara “Yisrael af al pi şehata Yisrael u” darken hata yapsa da, yanlış yollarda bulunsa da Yisrael’in içinde doğruyu bulacak bir kıvılcımın her zaman olduğunu öğretmektedir.  O kıvılcım her zaman içimizde vardır.

Boks unvan maçları on beş raunttan oluşur. Her raundu mutlaka galip bitirmek söz konusu değildir. Ancak önemli olan maçı galip tamamlamaktır. Düşüşler olsa da önemli olan zamanında dönmek ve doğruyu bulmaktır. Yeuş yani ümitsizlik o insan için oyunu bitirir.

Büyük insanların öyküleri bizler için ümitsizlik kaynağı olabilir. Ancak bilmemiz gereken onların da zaman zaman düştüğü ancak ümitsizliği kırarak yeniden ayağa kalktıklarıdır.

Mişna Pirke Avot’ta “al taamin beatsmeha ad yom motha – öldüğün güne kadar kendinden emin olma” demektedir. Burada ilk akla gelen iyi bir insanın yaşamındaki bazı olumsuz yollara sapabileceğini asla aklında çıkarmaması gerektiğidir. Rabi Eli Mansour bunun tersinin de geçerli olduğunu iddia eder. Bir “raşa” dahi günün birinde doğru yolu bulabileceğini asla aklından çıkarmamalı ve bunun için öldüğü güne kadar savaşmalıdır. İnsanın sahip olduğu en önemli şeylerden bir tanesi serbest seçim özgürlüğüdür. Bir “taanit” gününde bu özelliğini kullanarak yemek yemez. Doğasına karşı gelebilir. O halde bir “raşa” da o an sahip olduğu doğasına karşı gelerek iyi yolda adımlar atabilir.

Günümüzde yester ara bile ne kadar başarılı olduğuna şaşırmaktadır. Çünkü günümüz neslinde “yapamam” , “ama”, “lakin” ve “fakat” gibi sözcüklerle başlayan çok fazla cümleler kullanılmaktadır. Hele içinde bulunduğumuz yaz mevsiminde geçmemiz gereken sınavlar ve kırmamız gereken ümitsizlikler çok daha çetindir. Ancak günümüzde “tuma”  olsa da o yerde mutlaka “keduşa” vardır. Pasuk “zarah bahoşeh or latsadikim – karanlığın içinden dürüstlere ışık doğar” demektedir. Test büyüktür ama kazancı da o denli fazladır.

Bu yüzden öncülerin gelecek dünya payları kapalıdır. Çünkü onlar halkın “behiya hinam – boş yere ağlamasına” neden olmuşlar ve sıkıntısını bu gün dahi çektiğimiz yıkımların ilk adımını atmışlardır. Kalev ve Yeoşua ise içlerindeki güce inanarak başarabileceklerini haykırmışlar bunda da sonuca ulaşmışlardır. Yeriho şehrinin etrafında yedi kez dönen Bene Yisrael yedi toplumun “tuma”sını uzaklaştırmış ve çalınan Şofar ile şehrin duvarlarını toprağa gömmüştür.

İnanarak, isteyerek ve hedef koyularak istenen seviyelere çıkmak mümkündür. Talmud bu düşüncemizi desteklemekte ve “isteğin önünde hiçbir şeyin duramayacağını” öğretmektedir.

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

 


Bilgelerimiz, yapacağımız bir işi üşenmeden, dürüst ve art düşünce olmadan yaparsak, şüphesiz Tanrı o işi tamamlamaya yardım eder. Yeter ki ilk adımı biz atalım ve iyi niyetli olalım.

Tanrı, Moşe Rabenu’ya vaad edilmiş topraklara öncüler gönder  ve toprak hakkında bilgi getirsinler der. Bu cümlede, her işte insan ona düşeni yapmasını gerektiğini öğrenmekteyiz.

 Hiçbir zaman kalbinden Tanrı inancını silmemeli, onu inançla beklemeli.

Even Şoev kitabında bu konuda, öncüler konusunda halkın bir hata işlediğini böyle bir şeyin yapılması inanca aykırı olduğunu savunur. Zira halk Tanrı’nın yaptığı sayısız mucizeleri görmüştü. Buna rağmen Moşe Rabenu Tanrı’ya danışır. Tanrı ona sen münasip görüyorsan gönder, bu konuyu ben sana bırakıyorum der.

Raşi, bu peraşayı, Miryam’ın cüzzam oluşuna bağdaştırır. Miryam kardeşi Moşe Rabenu hakkında laşon ara, dedikodu yaptığı için cüzzam olur. Herkesin bu olaydan ders alması gerekirken Moşe Rabenu’nun öncü olarak gönderdiği on iki kişiden Yeoşua Bin Nun, ve Kalev Ben Yefune dışında on öncü toprak hakkında aleyhte konuştular. Tanrı Moşe Rabenu’ya, senin iyiliğin için gönder der. Zira Bene Yisrael hemen vaad edilmiş topraklara girmiş olsalardı Moşe Rabenu’nun ölmesi gerekirdi, zira Moşe Rabenu vaad edilmiş topraklara giremeyecekti. Halkın 40 yıl çölde kalmaları, Moşe Rabenu’nun ömrünün 40 yıl daha uzamasına neden oldu. Her ne kadar öncülerin aleyhte konuşmaları halkın 40 yıl çölde kalmalarına neden oldu ise de Moşe Rabenu’nun lehine, ömrünün uzamasına neden oldu. Günlük hayatımızda da hoşumuza gitmeyen bir olayla karşılaşırsak, hemen üzülmemek gerekir. İnançla Tanrı’nın bize bu olayın akabinde ne iyilik getireceğini bekleyelim.

Bu gün okuduğumuz aftarada MoşeRabenu’dan sonra başa geçen lider Yeoşua, vaad edilmiş topraklara sessizce iki öncü gönderir. Yeoşua iki kişi göndermekle yetindi, sessizce gönderdi sessizce sözcüğü İbranice Hereş olarak kullanılır. Bu kişiler kendilerini konuşmayan duymayan insanlar olarak görevlerini yaptılar. Gelipte o yörenin insanları onlara soru soracak olurlarsa dilsiz olduklarını gösterecekler ve hiçbir cevap vermeyeceklerdi. Hereş sözcüğünü “Sin” harfi ile telaffuz edersek Heres olur ki Heres tencere anlamına gelir. Beraberlerinde tencereler götürerek kendilerini seyyar satıcı olarak gösterdiler. Bu satış esnasında toprak hakkında bilgi sahibi olacaklardı.

Peraşamıza dönecek olursak: Moşe Rabenu’nun gönderdiği insanlar Kulam anaşim… Hepsi bilgili ve tsadik dürüst insanlardı nasıl bu hatayı yaptılar? Yola çıktıkları zaman hepsi dürüst insanlardı, sonra değiştiler. Değişmelerinin nedeni şöyle anlatılır. Çölde rahattılar, Moşe Rabenu başlarında her gün ondan feyz alıyor Tora bilgilerini artırıyorlardı. Gökten ilahi gıda (Man Magna) yağıyor onları doyuruyordu, onlarla hareket eden Miryam’ın kuyusundan da sularını içiyorlardı.

Eğer vaad edilmiş topraklara girselerdi çalışmak zorunda kalacaklardı. Tarlalarda bağlarda bahçelerde çalışacaklar. Moşe Rabenu ile Tora örgenimi yapamayacaklardı. Çöl hayatını bu nedenle benimsemişlerdi.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


“Bene-Yisrael’e konuş ve onlara söyle, nesilleri boyunca kendileri için giysilerinin köşelerine tsitsit yapsınlar. (Her) Köşenin tsitsitine gök mavisi bir iplik koysunlar.” Bamidbar 15:38

Bu haftaki Peraşa Tsitsit Mitsvası, yani birisinin Tanrı’ya olan görevlerine odaklanması için gerekli olan Mitsva’nın açıklanmasıyla sonuçlanır. Rabilerin açıkladığı gibi, Mavi iplik ilk bize denizi hatırlatır - ki deniz de mavidir - ardından da gökleri hatırlatır - ki gökler de Tanrı’nın ihtişamlı tahtını andırır -. Buradaki soru, neden bütün bu basamaklara ihtiyacımız var? Tsitsit’te Tanrı ile bir benzerlik kurarak tepeye doğrudan ulaşabiliriz. Ama biz bu basamakları yerine getiriyoruz ama bütün bu basamaklarla belki de hiçbir şekilde tepeye ulaşamayacağız ve bu basmaklar süresince odağımızı kaybedeceğiz.

Bir bebek olgunlaşırken farklı farklı evrelerden geçer: döner, oturmayı öğrenir, emeklemeyi öğrenir ve en sonunda yürümeyi öğrenir. Çoğu zaman, bir bebek direkt olarak oturma evresinden yürüme evresine geçse bile, yine de bebeğe nasıl emekleyeceği öğretilir. Eksik olan bütün evreler gelecekte bebeğin kabiliyetlerini büyük bir şekilde etkileyebilir. Bebeğin geçtiği her bir evre beynin farklı bir bölümünün gelişimi için önemlidir.

İşte Tora da bize aynı görüşün maneviyatta da olduğunu öğretir. Gelişme sistematik olmalıdır. Bir kişinin bütün evrelerden geçmesi lazımdır, basamak basamak, tepeye ulaşana kadar evrelerden geçmesi lazımdır. Her bir evrede yeteneklerini geliştirir- ki bunlar onu tamamen bir kişilik haline getirir-.

Bir kişiye sürekli ilham gelir ve bir gecede mükemmel olmak isterse, bunun gerçekleşmesi yavaşça adım adım hareket ederek aşamalardan geçmesi gerekir ki her evre onun bir parçası haline gelsin. Mesela, bir kişi duasını kuvvetlendirmek ve güçlü bir konsantrasyon isterse, ustalaşana kadar küçük bir parçaya çalışmalıdır. Ustalaşınca devam etmeli ama bütün bir şeyde anında ustalaşmak istemeden. Gelişme bir sürü küçük adımdan oluşur ve sonunda mükemmeliyete götürür.

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
KRALLAR - YEUDA KRALLIĞI

 


Yeuda krallığı Yisrael krallığının aksine güçlü krallar ve peygamberler sayesinde varlığını 410 yıl devam ettirebilmiştir. Tanrı’ya olan bağlılık zaman zaman azalsa bile Bet Amikdaş’ın varlığı krallığın en önemli dayanağı olmuştur. Yeuda krallığında David hanedanına ait kralların başa geçtiğini görmekteyiz. Bir kerelik bile olsa Atalyau adında bir kraliçenin kısa bir süre hüküm sürdüğü bilinmektedir.  Asa, Yeoşafat, Hizkiyau, Yoşiyau gibi mükemmel kralların yanında halkı bildiği doğru yoldan başka yollara saptıran Rehavam, Yeoram, Menaşe, Amon gibi krallar da olmuştur Son kral Tsidkiyau önce Babil hükümdarına sadık kalsa da etrafının provokasyonu ile bağları koparır. Milattan önce 586 yılında 9 Av tarihinde Babil hükümdarı Nabukadnetsar  Yeruşalayim’i ele geçirir. Yüzbinlerce kişi ölür ve birinci Bet Amikdaş yıkılır. Bu olaydan beş yıl sonra da yıkımın tamamlandığı Gedalya olayı meydana gelir.

Krallar kitabı bu trajik olayın anlatımı ile sona erer.

MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
OŞEA – YEOŞUA

 


Hepimiz kendimizi değiştirebiliriz. Çok daha yukarılara taşıyabiliriz. Ancak bunu “yapamam” dediğimizde en önemli ilkelerden biri olan “serbest seçim hakkı” tarafımızdan ihlal edilmiş olur. Moşe Rabenu’nun öğrencisi olan Oşea Bin Nun çok alçakgönüllü biridir. Gereğinden fazla, anlamını bilmeden alçakgönüllü olmak veya bunu oynamak fayda yerine zarar verir. Moşe öncülerin bu cesaretsizliği göstereceklerini önceden görmüş ve öğrencisini Targum Yonatan ben Uziel’in verdiği bilgi ışığında “koruma” altına alarak ismine bir “yud” harfi eklemiştir. Oşea Bin Nun o andan itibaren  “Tanrı seni korusun” anlamına gelen “Yeoşua” adıyla anılmaya başlanmıştır. Gerçekten de Yeoşua alçakgönüllü olmasına rağmen bu görevi yerine getirebileceklerini söylemiş ve olumlu yönde rapor veren iki kişiden biri olmuştur.

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

*Evlerin Mezuzalar’ı yedi senede iki kez yetkili bir Sofer tarafından kontrol edilmelidir.

*Mezuza mutlaka Klaf dediğimiz deri üzerine özel bir mürekkeple yetkili bir Sofer tarafından yazılmalıdır. Baskı olan Mezuzalar geçersizdir ve kullanılamaz. 

HAFTANIN SÖZÜ

 

Yaşamakta olduğumuz memleketin barışı için dua edin. Çünkü devlet otoritesi olmazsa  her kişi diğerini canlı yutar.
(Pirke Avot 3/2)