bultenSinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır...

Bu Hafta İçin Saatler

9 SİVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:05

20:22

-----

Yeruşalayim

19:08

20:26

Tel Aviv

19:22

20:25

3 HAZİRAN

Tel Aviv

19:25

20:29

İstanbul

20:15

20:58

2017

İstanbul

20:20

21:02

İzmir

20:09

21:00

İzmir

20:14

21:04

NASO- נשא



 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 4:21-7:89)

 


Sinay çölünde Bene-Yisrael'in nüfus sayımı tamamlanır ve Mişkan'ı taşıma işini üstlenmek üzere Levi kabilesinden 30 ila 50 yaşları arasında toplam 8.580 erkek sayılır.

Tanrı, Moşe'ye "Sota - [Kocasına sadık olmadığından kuşkulanılan] Yoldan Çıkmış Kadın" kanunlarını açıklar. Şarap içmemeye ve saçını uzatmaya yemin eden ve bir ölüyle temas etmesi yasak olan "Nazir" ile ilgili kanun da verilir. Aaron ve soyundan gelen Koenler'e, Yisrael halkını nasıl mübarek kılacakları konusunda talimat verilir.

Yisrael'in on iki kabilesinin liderleri, sunağın açılışı için armağanlarını getirirler. Armağanlar aynı olmakla birlikte, her biri farklı bir günde getirilir ve hepsi Tora'da detaylarıyla tarif edilir.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ASIL BİZE AİT OLAN

 

 “Veiş et kadaşav lo yiyu. İş aşer yiten laKohen lo yiye – kişinin kutsalları kendisine ait kalır. Kişi diğer kutsallarını bir Kohen’e verdiğinde ise verdiği ona ait kalır.”

KARMAŞIK BİR ÖĞRETİ

Naso peraşasına ait olan bu cümle ilk bakışta oldukça karmaşık görünür. “Kadaşav” olarak tanımlanan şey kutsal olan anlamına gelir. Zaten kutsanacak şeylerin Kohenler’e verilmesi gerektiğini biliyoruz. Kohenler yirmi dört hediye ile Tanrı tarafından bereketli kılınmışlardır. Bunlar “Kad matanot Kehuna – Kohenler’in yirmidört hediyesi” adıyla bilinir. O zaman pasukta anlaşılmayan bir nokta göze çarpar. Eğer kişinin kutsalları kendisine ait ise bu nasıl Kohen’e ait olabilir? Öte yandan kutsal olan şeyler Kohen’e aitse nasıl kişiye ait olabilir?

Pasuğu yüzeysel olarak açıklayan bilgelerden olan Raşi, kutsal olan şeylerin Kohen’e ait olacağı konusunda fikir belirtir. Yine Raşi’ye göre bunların kişiye ait olması o kişinin kutsal olanı hangi Kohen’i isterse ona verebileceği konusunda özgür kılar.   Bir başka deyişle kişi kutsal olanları vereceği Kohen’i kendisi seçebilir. Kutsal olan Kohen’e verildiği zaman ise artık onun iyeliğindedir ve değiştirilme şansı yoktur.

BİRAZ FELSEFE

Bu pasuğa açıklama getiren Hafets Hayim hayatımızın önemli bir esasını ortaya koyar. İnsan olarak kendimizle alıp ebediyete götürebileceğimiz hiçbir fiziksel şey yoktur. İnsan bu dünyaya fiziksel anlamda nasıl geldiyse aynı şekilde geri döner. “Ki afat ata veel afar taşuv – çünkü sen tozsun ve toza döneceksin.” Kişi bu dünyadan göçerken evlerini, servetini, banka hesabını beraberinde götüremez. Yahudilik götürebileceği bir takım şeylerin olduğunu ama bunların da fiziksel olmadığını öğretir. Diğer tarafta geçerli olan tek “para birimi” Tora ve mitsvottur. Bunların dışında geçerli olan bir “para birimi” yoktur. İşte Hafets Hayim pasuğa açıklama getirirken bunları söyler. Pasuğun ilk bölümünü onun açıklamalarının katkısı ile okursak ortaya “kişinin bu dünyada kazandığı kutsal şeyler, ruhani gelişimler ona aittir” şeklinde bir yaklaşım çıkar.

İçinde bulunduğumuz dünya “olam aşakra – yalanın dünyası” olarak bilinir. “Olam aba” ise “olam aemet – gerçeğin dünyası” olarak kabul edilir. Bir kez olsun düşünüp baktığımızda hepimizin aklına benzer sorular gelir. Tanrı kainatı bu kadar karmaşık bir kainatı neden ve niçin yaratmıştır? Kişi sabah kalkmakta, işine gitmekte, çalışmakta, yiyip içmekte, tekrar evine dönüp yatmakta ve yılın çok büyük ir zamanında hayatını hep aynı şekilde sürdürmektedir. O zaman insan olarak benim yaratılışımın sebebi nedir? Hayat bu kadar basitse neden kainat bu kadar karmaşıktır?

Bu soruların yanıtını bulmak çok da kolay değildir. Rabi Moşe Hayim Luzzato (RaMHaL) Mesilat Yeşarim adını verdiği eserinde ilk olarak bu soruyu sorar. Kişinin kendine sorması gereken ilk sorudur bu: “Ben neden buradayım?”   İş ve çalışma hayatında bir işe başlarken o işin hedefi ve gidilmesi gereken yol belirlenir. Hedefler saptanır ve izlenmesi gereken yok bellidir. Ancak kişisel yaşamda belli bir yaşa gelmeden neden burada olduğumuz bir kez bile sorgulanmaz. İnsan ellili yaşlara geldiği zaman belki bunu sorgulamaya başlar ama hayatının çok önemli bir bölümü hiçbir amacı olmadan gelip geçmiştir bile. Mesilat Yeşarim adlı kaynak bu konuda bizlere bir ipucu vermeye hazırıdır.

Krallar bazen saraylarında labirentler inşa ederler. O labirentte dolaşırken vakit geçirirler. Oradan çıkmaları için de labirentin içinde yol gösterici levhalar vardır. En iyi yol gösterici o labirenti tepeden izleyen kişide bulunur. Çünkü gittiği yolun doğru mu yanlış mı olduğunu en iyi o görebilir. İşte dünya da bir labirent gibidir. Bazen bu labirentte kaybolur bazen de dışarı çıkabilir hedefimize varabiliriz. Hepimiz bir yol göstericiye tepeden izleyen ve yolu çok iyi bilen kişilere ihtiyaç duyabiliriz. Bu kişiler bilgelerimizden başkası değildir.

Bilgelerimiz hedefe ulaşmadan önce hedefi tayin ederler. “Olam aba” ve orada Tanrı’nın varlığından haz duyma. Oraya erişmenin yolu da bu dünyada bulunmaktadır. Kişi orada mitsva yapamaz. Yeni bir atılımda bulunamaz. Zohar Akadoş’a göre olama asiya – eylem dünyası” denilen bu dünyada mitsva toplamak mümkündür. Gazetelerin kupon karşılığı hediyeler verdiği bilinir. İşte o kuponlar mitsvottan geçer. Mitsvot birikerek olam aba’ya giriş bileti olur.

Gaon mi Vilna yaşamının sonuna doğru bunu düşündüğünde ağlar. Ona nedenini sorduklarında “bu dünyada bir tsitsit satın alıp giymek bile bazen olam aba için giriş bileti olur. Ama orada bunu yapmak mümkün değildir” karşılığını verir. Pirke Avot da bu dünyayı salona girmeden önceki koridora benzetir. 

ASLINDA HEDEF NEDİR?

Dünyada milyonlarca kişi yalancı dünyanın hedeflerine ulaşmak için çaba gösterir. Bizler de bunu yaparız. Çünkü fiziksel yaşamımızın gereği olarak rahat ve huzurlu yaşamak isteriz. Rabiler kararında olduğu sürece bu çabaların boş olmadığı konusunda hemfikirdirler. Çünkü fiziksel yaşamımızı idame ettirmek için kaçınılmaz olarak elde etmemiz gerekenler vardır. Ancak bu eşik aşıldığı ve bu ihtiyaçlar yaşama sebebi haline geldiği zaman asıl hedefimizden uzaklaşmak zorunda kalırız.

Zohar Akadoş bilindiği gibi üç esas üzerinde durur. Birincisi Yisrael toplumudur ki etten ve kemikten insanlardan oluşur. İkincisi Tanrı’nın kendisidir ve büyük bir nurdur. Tanrı ile Yisrael’in bir araya gelebilmesi için arada bir bağlantı gerekir bu da Tora’dan farklı bir şey değildir. Tora Tanrı ile Yisrael toplumunu mitsvot yolu ile birleştirir. Bunu anlayabilmek için “mitsva” sözcüğüne bakacağız. Bu sözcüğün son iki harfi Tanrı’nın dört harfli isminin de son iki harfidir. İlk iki harf olan “mem” ve “tsadi” İbrani alfabesini okuma şekillerinden biri olan “atbaş” yöntemine göre “yud” ve “he” harflerine denk gelir. Mtsva sözcüğü Tanrı’nın dört harfli isminin ta kendisi gibidir ama söyleme ve dile getirme yasağı olan bir sözcük değildir. Mitsva toplumu böylelikle Tanrı’ya yakınlaştırır.

Halbuki içinde bulunduğumuz dünya “kredi kartı” anlayışında olan bir dünyadır. Şu anda yaşıyor, yiyor, içiyor ve keyfimizi yapıyoruz. Zamanı gelince bunu ödemek zorundayız, aynı kredi kartı gibi. Eğer mağdur olmak istemiyorsak ödeme zamanı için birkaç kuruş da kenara koymak zorundayız.

İçinde bulunduğumuz yalan dünya ruhumuzu bir yankesici gibi çalmaya çalışır. Yaşamın zevklerini tatmamız ve gerisini düşünmememiz için yol gösterir. “Yalan” sözcüğünün İbranice karşılığı “şeker” sözcüğüdür. Bu sözcüğün harflerini açık (miluy” şekli ise yazarsak “şin” harfi için “şin – yud – nun”, “kuf” harfi için “kuf – vav – fe” ve “reş” harfi için de “reş – yud – şin” yazım şeklini kullanmamız gerekir. Bu açılımın son harflerini birleştirirsek ortaya “nefeş – can” sözcüğü çıkar. Yalan bizin canımızı koparmak ve başka bir aleme götürmek istemektedir. Çünkü yalan kavramı bizim gelecek için yatırım yapmamızı istemez. İkinci yani orta harflerini alırsak onların da sayısal değeri yirmi altı çıkar. Buradan hareketle yalan kavramı bizim Tanrı ile olan bağlantımızı koparmak arzusundadır sonucunu çıkarabilmek mümkündür. Bilginler bu dünyayı Cuma akşamüstüne, öbür dünyayı da Şabat gününe benzetirler. “Mi şetarah beerev Şabat yohal beŞabat – kim Cuma akşamüstü çaba gösterirse Şabat günü yemek yer” ilkesi gereğince ancak bu dünyada iken yaptıklarımızla gelecek yaşam için bir yatırım yapabilmek söz konusudur. Bir tek farkla, Şabat için hazırlanmazsak sıkıntı sadece bir günlüktür. Olam aba için hazırlanmazsak sıkıntı ebedidir.

Rabiler Tanrı’nın bu konuda bize hatırlatmalarda bulunduğunu da öğretirler. Gri ve beyaz olan saçlarımız bizlere bu dünyadan sonra da bir yaşam olduğunu ve oraya yaklaşmakta olduğumuzu anımsatırlar.

Rotschild’e günün birinde bir kral servetinin ne kadar olduğunu sorar. O da bir rakam söyler. Kral daha fazla olduğunu sandığını söyleyince “bu benim mitsva için ayırdığım paradır bana ait olan da budur” karşılığını verir. Bunun karşılığı “vetsidkato omedet laad” cümlesi gereğince ebediyen yapanın olacaktır.

Gemara zamanında düğünlere çağrılan bir Rabi “vay hepimiz öleceğiz” sözleri ile bir şarkı söylermiş. Buna bir koro “evet ama Tora ve mitsvalar bizim koruyucumuzdur” şeklinde yanıt verirmiş. Tsadikler için ölüm gününün hatırlatılması üzülecek bir şey değildir. Çünkü kişi bu dünyaya asıl geliş sebebini anımsamaktadır. Tora’da yer alan “mipne seva takum – ak saçlının önünde ayağa kalkacaksın” cümlesini bilgeler şöyle de açıklarlar. “Yaşlılık gelmeden kalk ayaklan. Çünkü yapman gereken çok fazla şey var.” Vücudumuzdaki beyazlamış saçlar gibi bu da bize bir hatırlatma vesilesidir.

Pirke Avot da bu konuda bizleri uyarır. Zaman kısadır yapılacak çok şey vardır. Zaman geçmektedir ve günün birinde patron hesap soracaktır. Bunun bilincinde olarak yaşamımızı Tora ve mitsvot ile donatmak bizler için daha anlamlı olacaktır.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres

 


Kohenler’in Klal Yisrael adına okudukları beraha kafa karıştırıcı bir ifade ile başlar: ‘Yevareheha Aşem veyişmereha- Tanrı seni kutsasın ve korusun.(Bamidbar 6:24) ‘Bu, çelişkili bir ifadedir. Eğer Tanrı bizi kutsuyorsa, neden bizi korumak zorunda olsun ki? Tanrı’nın üstümüzdeki kutsiyeti, bizim korunacağımızın da bir garantisi değil midir?

Cevabın bir kısmı ‘Yevareheha’ ve ‘veyişmereha’ kelimelerinin arasındaki farkta yatmaktadır. ‘ Yevareheha’, Tanrı’nın Yisrael oğullarını maddesel zenginlik ile kutsayacağı anlamına gelmektedir. ‘veyişmereha’ ise İsrael Oğulları’nın bu zenginliği kötü amaçlar için kullanmaması adına Tanrı’nın onları koruyacağı anlamını taşımaktadır. Yahudiler her zaman, sahip oldukları zenginliğin Tanrı’nın berahası sayesinde olduğunu hatırlamalı ve bu zenginliği bilge bir şekilde kullanmalıdır. Servetinin, kendisini kibirli ve kendini beğenmiş birine dönüştürmesine müsade etmemeli, aksine sahip olduğu zenginlik için şükretmelidir.

Rambam’da şöyle yazmaktadır: ‘Aç birine yemek vereceğiniz zaman en güzel ve en lezzetli yiyeceğinizi verin. İhtiyaçlı birine kıyafet vereceğiniz zaman en iyi kıyafetlerinizi verin.’

Bir gün fakir bir adam Rav Saligman Baer Bamberger’e giderek bir çift ayakkabıya çok ihtiyacı olduğunu söyler. Talmud dersinin tam ortasında olan Rav dersine ara vererek bu ihtiyaçlı kişiye, kendisine ait bir çift ayakkabı getirir. Bu duruma tanık olan öğrencilerden biri Rav’a neden daha yeni almış olduğu en güzel ayakkabılarını o adama verdiğini sorar. Rav şöyle cevap verir: ‘Bu fakir adamın ayakkabıları zaten eskiydi. Ona eski ayakkabılarımı vererek nasıl bir yardımda bulunmuş olabilirim ki? Tabii ki en iyi ayakkabılarımı vermem gerekirdi.’

Dubno Maggid, varlıklı bir insanın sergilemesi gereken en uygun davranışı şu hikayeyle anlatır:

Zengin bir tüccar, at arabasında değerli mallarıyla bir fuardan dönmektedir. Yanı başında eski püskü kıyafetler içinde el arabası iten bir adam görür. El arabasında ucuz eşyalar taşımaktadır. Varlıklı iş adamı sinirlenir ve yanında yol almakta olan adama bağırır:’ Ne cüretle yanımda gidiyorsun? Bizi görenler eşit olduğumuzu düşünebilir. Halbuki ben üst tabakadan biriyim. Sense fakir bir satıcısın.’

‘Herkes, senin benden daha zengin olduğunu bir bakışta anlayabilir. Fakat unutma ki; her ikimiz de mallarımızı nakit değil kredi ile aldık. Aslında, bu kadar pahalı mallar aldığın için senin benden daha fazla borcun var. Bunu aklına getirirsen, belki beni bu şekilde küçümsemezsin. ‘ diye cevap verir diğer adam.

Aynı şekilde, sahip olduklarından dolayı zengin bir insanın Tanrı’ya olan borcu ortalama bir insana kıyasla daha fazladır. İşte bu yüzden, zengin kişi Tanrı’ya karşı diğer insanlardan daha fazla şükran duymalı ve diğer insanları asla küçümsememelidir.

Birkat Kohanim ve Tanrı’ya dua etmek

Tora’da bahsedildiği gibi, Kohenler insanları kutsadığında sıra dışı bir şey yaparlar. Tüm hazanların yaptığı gibi yüzlerini Aron’a dönmek yerine, halka dönerler. (Sotah 38a, Orah hayim 128) Neden Kohenler dikkatlerini Tanrı’dan alarak topluluğa yönlendirmektedirler? Dualar genelde Tanrı’ya yönelik değil midir?

Bu soruların yanıtını bir hikayede bulabiliriz:

Oğlunun düşüncesiz hareketlerine sinirlenen ve onunla bir türlü anlaşma yolu bulamayan bir baba, sonunda oğlunu evden kovar. Evden hiç bir destek almadan ayrılan ve iş bulamayan bu çocuk sonunda aç kalır, zamanla kıyafetleri parçalanır. Çocuğun bu halini gören bir komşu, babayla konuşmaya karar verir. ‘Oğlunla ilgili sana söylemek istediklerim var.’ der adam. Baba şöyle cevap verir: ‘Gerçekten bana gelerek, oğluma yardımcı olamam gerektiğini mi söyleyeceksin bana? Neticede onun mutluluğu, benim için en az kendi mutluluğum kadar önemlidir. Doğru yolu bulabilmesi için, artık onu umursamıyormuşum gibi davrandım. Ona gerçekten yardımcı olmak istiyorsan, bana değil ona konuşmalısın. Eğer doğru yolu bulursa, onu eve geri alacağımı ve ihtiyaçlarını karşılayacağımı söyleyebilirsin.’

Aynı şey Tanrı ile aramızdaki ilişki için geçerlidir. Gerçekten Koheler’in Tanrı’ya dönerek bizim için beraha ve iyilik istemeleri gerekli midir? Çünkü tanrı zaten her zaman için Yisrael Oğulları’nın yani çocuklarının mutlulukla kutsanmasını ister. Bu yüzden, Kohenler Tanrı’ya değil, Yisrael oğullarına dönerek doğru yolda gitmelerini, Tanrı’nın isteklerini yerine getirmelerini söylemeleri gerekir. Eğer uygun şekilde davranırlarsa, Tanrı hiç bir aracıya gerek duymadan Yisrael Oğulları’na gerekli olan mutluluğu ve refahı sağlayacaktır.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


“[O gün] Yisrael’in başkanları korbanlar getirdiler. Kendi atasal evlerinin başları [olan bu kişiler] kabilelerin başkanlarıydılar; sayımlar sırasında hazır bulunanlar onlardı.” Bamidbar 7:2

Bu haftaki peraşa, Mişkan’ın açılış gününde Nesiim yani kabile başkanlarının sunduğu korbanlardan bahseder. Bütün nasiler aynı şeyleri sunmuştu. Ancak Tora’da bütün Nasilerin sunduklarını ayrı ayrı ve benzer kelimelerle yazar. Peki Tora neden bütün Nasilerin sundukları sunuları kısa bir şekilde tek seferde anlatmak yerine-ki hepsinin sunduğu aynıydı-, hepsinin birbirine benzer olduğu farklı bölümlerde anlatır?

Eskiden bir adam konuşmak için bir turneye çıkmıştı ve ilk konuşacağı gün için zorlu bir şekilde ve zorlu bir şekilde çalışmıştı. Konuşma ilgi çekici ve eğlenceliydi- büyük bir başarıydı. Sonraki gece de başka bir şehirde konuşmayı planlamıştı ve aynı konuşmayı yapmayı planlamıştı. Ancak tam konuşmaya başlayacakken dinleyicilerin bazılarının önceki gece yaptığı konuşmayı duyduğunu fark etmişti, bu yüzden de dünkü konuşmanın aynısını yapamayacağını fark etti! Bu yüzden de hızlı bir şekilde birkaç fikri bir araya getirir ve yeni bir konuşma hazırlar. Ancak, yeni yaptığı konuşmanın dünkü konuşmayla karşılaştırılması imkansızdır. Konuşmadan sonra dinleyicilerin yanına yaklaşarak onlara düzgün bir şekilde hazırlanmamış bir konuşma yapmadığı için özür dilediğini yineler. Dinleyicilerde hayal kırıklığına uğramış bir şekilde konuşmacıya cevap verirler, “Bizi anlamıyorsunuz. Biz dün gece yaptığınız konuşmadan dolayı çok büyük bir şekilde zevk almıştık, bu yüzden de bu gecede aynı konuşmayı tekrar dinlemek için buraya gelmiştik; başka bir konuşmayı dinlemeyi istemiyorduk!”

Tora bize her Nasi’nin getirdiği sunuyu anlatmaktadır - hepsinin getirdiğinin birbirinin aynısı olmasına rağmen- Tanrı’nın gözünde hepsinin değeri ilk getirileninki gibi aynıydı. Her bir Nasi’nin sunusu Tanrı’ya göre çok özeldi.

Bazen; her zaman, her şeyi, aynı şekilde yaptığınızı hissedersiniz veya her gün ettiğimiz duaların ve yaptığımız mitsvaların aynı olması, ilk günkü heyecanınızı kaybetmenize neden olabilir. Ancak, fark etmelisiniz ki her görevinizi yerine getirdiğinizde, daha önceden bunu yerine getirmediyseniz bile Tanrı bunu memnuniyetle kabul eder.

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
KRALLAR - KRALLIĞIN İKİYE AYRILMASI

 


Şlomo’nun ölümünden sonra başa geçen Rehavam’ın taç giyme töreninde karşısına çıkan General Yarovam ben Nevat Şlomo zamanındaki ağır yükün kaldırılması talebinde bulunur. Rehavam bunu önce babasının danışmanları olan bilgelere danışır. Bilgeler halkın sesini dinlemenin doğru olduğu öğüdünü verirler. Bu kez de kral arkadaşlarına danışır onlar ise sert bir yanıt önerisinde bulunurlar. Ne yazık ki Rehavam arkadaşlarını dinler ve çok sert bir yanıt verir. İsyancılar artık David evi ile bir bağlantıları olmadığını ilan ederler. Rehavam savaşmak için ordu toplasa da zamanın peygamberi Ahia Aşiloni bu olayın Tanrı’dan geldiğini ve savaşmanın yersiz olduğunu söyler. Krallık kuzeyde İsrael güneyde ise Yehuda krallığı olarak ikiye bölünmüş olur.

MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
KISACIK AMA ANLAMLI

 


Günün birinde çok büyük bir Rav uzun bir seyahate çıkar. Dönüşte çocukları sorar: “Baba bizlere ne getirdin?” Rabi “hiçbir şey” diye cevap verince çocukları bozulur “bu kadar uzun bir seyahatten bize bir şey getirmedin mi” diye serzenişte bulunurlar. Rabi ağlar ve yanıt verir: “Ebedi dünyaya göçtüğümüzde Tanrı bize aynı şeyi soracaktır. Bu kadar uzun bir seyahatte bulundun ve Bana geri döndün. Beraberinde hiçbir şey getirmedin mi?”

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

*Mezuza takmak için “Baruh Ata Ad… E.loenu meleh aolam aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu likboa mezuza” berahası söylenir.

*Aynı zamanda birden fazla mezuza takılacaksa arada konuşmamak kaydıyla tek beraha hepsi için yeterlidir.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Ne iyidir genç adama ki eğitim yükünü taşır. (Eha 3/27)