bultenMoşe'ninkayınpederi Yitro, Tanrı'nın Bene-Yisrael için gerçekleştirmişolduğu büyük mucizeleri duyup, Midyan'dan ayrılır ve Yisrael kampına katılır.

Bu Hafta İçin Saatler

22 ŞEVAT

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:52

18:04

-----

Yeruşalayim

16:57

18:10

Tel Aviv

17:08

18:06

18 ŞUBAT

Tel Aviv

17:13

18:11

İstanbul

18:28

19:09

2017

İstanbul

18:36

19:17

İzmir

18:31

19:22

İzmir

18:38

19:29

YİTRO- יתרו



PeraşaÖzetİ
[www.chabad.org]
(Şemot18:1-20:26)

 


Moşe'nin kayınpederi Yitro, Tanrı'nın Bene-Yisrael için gerçekleştirmiş olduğu büyük mucizeleri duyup, Midyan'dan ayrılır ve Yisrael kampına katılır. Yanında Moşe'nin eşi Tsipora ile iki oğlu Gereşom ve Eliezer'i de getirir. Yitro Moşe'ye, halkın yönetimi ve adaletin dağıtımı görevinde kendisine yardım edecek hiyerarşik bir ekip kurmasını önerir.

Bene-Yisrael Sinay dağının karşısında kamp kurarlar ve Tanrı burada onlara, kendilerini Kendi "Koenler Krallığı ve kutsal Halkı" olarak belirlediğini bildirir. Halk buna, Tanrı'nın söylediği her şeyi yerine getireceklerini beyan ederek cevap verir.

Üçüncü ayın (Sivan) altıncı gününde, yani Mısır'dan Çıkış'tan tam yedi hafta sonra, tüm Bene-Yisrael Sinay dağının eteğinde toplanır. Tanrı şimşek, gök gürültüleri, bulut ve duman içinde açığa çıkar ve Moşe'yi dağa çıkmaya davet eder.

Tanrı On Emir'i aktarır. Bunlara göre, Yisrael Tanrı'ya inanacaklar, putlara ibadet etmeyecekler, Tanrı'nın İsmi'ni boş yere telaffuz etmeyecekler, ebeveynlerini onurlandıracaklar, Şabat'ı gözetecekler, cinayet, zina ve hırsızlıktan tamamen uzak duracaklar, yalancı tanıklık yapmayacaklar ve başkasına ait herhangi bir şeyi arzulamayacaklardır. Halk Moşe'ye başvurur ve yaşadıkları tecrübenin çok güçlü olması nedeniyle hayatta kalamayacağından korktuğunu söyleyerek, Tanrı ile aralarında aracılık yapmasını ister.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
İYİ BİR DOKTRİN

 

Tora’yı aldığımız peraşa okunurken aslında atalardan da söz etmek gerekir.  Onlar sadece üç tanedir. Avraam, Yitshak ve Yaakov. Onlar son derece değerli ve özeldir. Bu özellikleri sadece onların ruhaniliğinden, kişiliklerinden ve yüksek neşamalarından kaynaklanmaz. RaMBaN’ın dediği gibi “maaseavot siman labanim – onların yaptıkları nesiller için işarettir” cümlesi gereği onların başına gelen, yaşadıkları gelecekte Yahudilerin yaşadıkları ile benzerlik gösterir. Bir çocuğun genotipi ve fenotipi anne ve babasından gelen kromozomlarla oluşur ve çok benzeşir. İşte Yahudi halkının yaşadıklarının bir anlamda kromozomları ataların yaşadıklarından başka bir şey değildir.

Bunu bir örnekle anlatmaya çalışalım: Yahudi toplumu Mısır’da bulunmuş ve orayı büyük bir zenginlikle terk etmiştir. Bu olay atalar döneminde yaşanmış olmalıdır. Çünkü atalar kişisel değil toplumsal anlamda yaşamışlardır. Tora bunu açıkça gösterir. Avraam Mısır’a gitmek zorunda kalır. İbraniler de Mısır’a gitmek zorunda kalmışlardır. Paro Avraam’ın eşini almak ister. Paro benzer şekilde erkeklerin öldürülmesiyle kız çocuklarına sahip olmak ister. Tanrı Paro’yaAvraam döneminde bela göndermiştir. Paro Yahudi toplumunu kurtarmak için on bela göndermiştir. Avraam Mısır ülkesini büyük bir varlıkla yer eder. İbraniler Mısır’dan büyük bir varlıkla çıkarlar. Yahudi halkının DNA’sı gibi yaşananlar bizzat atalar tarafından önceden yaşanmıştır.

Kainatın yaratılışından günümüze kadar olan olaylar içinde Yahudi toplumunun yaşadığı en büyük olay Tora’nın Sinay dağında verilmesidir. Tanrı kainatın yaratılışı için kullandığı el kitabını Yahudi toplumuna vermiştir. Bu kitapla Yahudi toplumu bir anayasası olan bir ulus olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Gerçek özgürlüğe ancak bu bayramda sahiplendiği ve sahiplenmek için söz verdiği Tora sayesinde kavuşmuştur. Bu gerçek bir düğün havası şeklinde cereyan eder. Gökler ve yeryüzü şahittir. Hupa onur bulutları halinde üzerimizde yer almıştır. Tanrı en değerli hazinesini bir hazine olarak gördüğü toplumuna vermektedir. Bu kimsenin görmediği bir daha da görmesinin mümkün olamayacağı bir düğün törenidir. Tanrı burada “veerastih li leolam” diyerek Kendisi ile bizleri bağlamıştır.

Şimdi “matan Tora” olayının atalar devrinde nasıl cereyan ettiğine bakmamız gerekir. RaMBaN tarafından yapılan genellemeye göre onların hayatında yaşanan bir olay bizlerin büyük güne hazırlanmasını sağlamaktadır.

Vayetse peraşasında Yaakov seyahattedir ve Moria dağında bir rüya görür. Bu rüyada Tanrı açığa çıkmakta, melekler çıkmakta ve inmektedir. Bu gördüğü rüya Midraş tarafından daha farklı açıklanır. “Veine sulam mutsav artsa veroşo magia aşamayma veine malahe E.loim olim veyoredim bo-ve işte yere sabitlenmiş bir merdiven vardı. Başı göklere ermekteydi. Tanrı’nın melekleri çıkmakta ve inmekteydiler” Genellikle çevirilerde “sulam” merdiven olarak çevrilir. Midraş bunun için ise “ze ar Sinay” ifadesini kullanır. Yaakov rüyasında Sinay dağının imajını görür. ) Mutsav artsa – yere sabitlenmiş sözcükleri ise Bene Yisrael için kullanılır. Çünkü onlar Sinay dağının eteklerinde “tahtitaar”  bulunmaktadırlar. Dağın başının göklere ermesi Devarim kitabında yer alan “ aar boer baeş ad levaş amayim – dağ göklerin kalbine kadar ateşle yanmaktaydı” sözüne gönderme yapmaktadır. Tanrı’nın melekleri ifadesi için Midraş, Moşe ve Aaron olduklarını söyler. Meleklerin seviyesine kadar yükselmiş bu iki insandan bahseder. Moşe dağa çıkmakta ve bir süre sonra da inmektedir. Aaron da ona eşlik etmektedir.

Vayets eperaşasında okumaya devam ediyoruz. “Veine Ad… nitsa valav   vayomar. Ani Ad… E.loeAvraamaviha VE.loe Yitshak. – Ve işte Tanrı ortaya çıktı ve Ben Baban Avraam’ın ve Yitshak’ın Tanrısı’yım dedi.” Burada da görüldüğü gibi Tanrı Sinay dağının üzerine inmiş ve Yaakov ile konuştuğu gibi Yaakov’un nesli ile konuşmuştur. Burada yaşanan Tora’nın verilişi dediğimiz müthiş olayın bir ön provası gibidir. Birçoğumuzun bildiği gibi Tora’nın verilişi 6 Sivan 2448 tarihinden ziyade Yaakov’un rüyasında müjdelenmiştir.

Moşe RabenuTora’yı almak üzere Sinay dağına çıktığında meleklerin direnişi ile karşılaşır. Melekler Tora’nın kutsal olan Tanrı’nın yanında meleklerin yanında kalmasından yanadırlar. İnsanoğlunun eline verilmesine karşıdırlar. Tanrı meleklere “neden utanmıyorsunuz” şeklinde karşılık verir. “Sizler insanlığın en büyük atalarından biri olan Avraam’ın evinde konuk olmadınız mı o sizlere ikramda bulunmadı mı” şeklinde sitemde bulunur. Burada melekler utanılacak ne yapmıştır?

Üç melek Avraam’ı ziyarete geldikten ve onun acılarını dindirip Sara’ya oğul müjdesi verdikten sonra ilgili melek ayrılır. Kalan iki melek Sedom şehrini yok etmek üzere oraya gider. Orada Lot’a aileni al ve çık demeden önce “ki maşhit im anahnu – burayı yok edeceğiz” şeklinde bir ifade kullanırlar. Tanrı bu ifadede meleklerin “biz yok edeceğiz” ifadesinden dolayı üzgündür. Çünkü melekler asıl “yok etme” veya “var etme” olayına sadece Tanrı’nın karar verebileceği gerçeğini unutmuş gibidirler. Bu melekler tam yüz otuz sekiz yıl boyunca “kara liste”de bulunurlar. Bu süre Yaakov’un rüyasını gördüğü gece sona erer. Melekler serbest kılınıp Yaakov’a eskort etmek ile görevlendirilirler. Bu arada melekler “günah” işlemez iken nasıl bu yanlış Tanrı tarafından cezalandırılabilmiştir?

PirkeAvot iki kişinin beraber konuşurken aralarından Divre Tora olmaması durumunda o “yerin” moşavletsim – alaycıların mekanı” olduğunu öğretir. Burada mekan alaycıların mekanıdır kişilerden söz edilmemektedir.

İnsanoğlu olarak bulunduğumuz yerden etkileniriz. Bizler etkilere açığız. Gemara iyi komşunun önemine dikkat çekerken onların ortamının bizleri de iyi etkileyeceğini söylerler. Tıpkı bir parfüm dükkanına girip oradaki güzel kokulardan etkilenmek gibi. Rabiler eğer bir yerde Tora konuşmak mümkün olmuyorsa o yerde mutlaka olumsuz bir şey vardır ve insanlar bu kontaminasyondan etkilenerek orada Tora konuşmazlar. İşte burası alaycıların mekanıdır. Bu kontaminasyon sadece insanları değil aynı zamanda melekleri de etkiler. Onlar gökyüzünde kutsal ortamda günahsızdırlar. Ancak kontamine olmuş Sedom gibi bir yerde oradan etkilenmişler ve “biz burayı yok edeceğiz” deme yanlışını yapmışlardır.

Şimdi MoşeTora’yı almaya geldiğinde melekler protesto edince Tanrı onlara o hatalarını hatırlatmaktadır. Meleklerin bile olumsuz etkilendiği bir ortamda insanlar mutlaka etkilenecektir. Onun için onlara bir koruyucu bir yol gösterici gereklidir. O yüzden Tora’ya ihtiyaçları vardır. Tora’nın olmadığı yerlerde o bölgedeki olumsuzluklar mutlaka insanı etkileyecektir. Tora koruyucudur.

Benzer bir durum günümüzün dünyası için de geçerlidir. Yahudi olarak Yahudi değerleriyle yaşayabilmek için Tora en vazgeçilmez olandır. Aksi durumlarda yerel kültürler, yabancı düşünce ve kültürler insanı yavaş yavaş kendine çeker ve onu bitirir. Bu yabancılıklar Aaron’un ölümle cezalandırılan iki oğlunun getirdikleri yabancı ateş gibidir. Tora’nın olmadığı yerlerde Yahudi gibi yaşamak mümkün değildir. Bu yüzden de Mişle’de yer alan pasuk şöyle demektedir: “Ki lekahtovnatatilahemtorati al taazovu – sizlere iyi bir doktrin verdim onu bırakmayınız.” Tanrı elindeki en değerli mücevherlerden birini sahiplenmemiz ve bizleri koruması için vermektedir. Aynı zamanda da uyarısını yapmaktadır. “Onu bırakmayınız.” Çünkü onu bırakmak hayatı bırakmak demektir.

Bu cümlede yer alan “lekah” sözcüğü aynı zamanda “ders” anlamına da gelir. Tanrı burada bizim bir olaydan ders almamızı ve Tora’dan kopmamamızı istemektedir. Bu olay meleklerin Sedom’da yaşadıkları ve etkilenmeleri sonucu oluşturdukları yanlıştan başkası değildir. Melekler bunun için daha önce de söylediğimiz gibi yüz otuz sekiz sene ceza almışlardır. “Lekah” sözcüğünün sayısal değeri de yüz otuz sekizdir.

Meleklerin cezalarının bitiminden sonraki ilk görevleri YaakovAvinu’yaeskort etmektir. Bu görevin çok derin bir anlamı vardır. Çünkü Yaakov bütün kötülüklerin kaynağı olan birinin evine gitmektedir. Bu Lavan’dan başkası değildir. Orada kaldığı yirmi yılı aşkın bir süre içinde bozulmadan geri dönebilmiştir. Bunun nasıl olduğu Vayişlahperaşasındaki cümlede açıktır. “İm Lavan garti – Lavan ile yaşadım.” “Garti” sözcüğünün sayısal değeri hatta harfleri “taryag – 613” mitsvot ile aynıdır. Yaakov burada Tora ile birlikte yaşamıştır. Tanrı meleklere uzun yıllar boyunca aynı kalabilen birsini bir insanı göstermek istemiştir. Bu insanın nesli de mutlaka Tora’yı hak etmektedir. Çünkü meleklerin buna ihtiyacı yoktur ama insanın sağlam kalabilmek için mutlaka buna ihtiyacı vardır.

Deli bir okyanusta yaşayabilmek için bir can simidi gerekir. “Sizlere iyi bir doktrin verdim onu bırakmayınız.” 

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 

Sabah olurken gök gürlemeleri ve şimşekler başladı. Dağın üzerinde bir bulut vardı ve son derece güçlü bir şofar sesi duyuluyordu. Kamptaki tüm halk titredi.  Kamptaki tüm halk titredi. Moşe, Tanrı’yı karşılamak üzere halkı kamptan çıkardı. Yahudi halkı, dağın eteklerinde hazır bulundular. Sinay dağı tümüyle duman salıveriyordu; zira Tanrı onun üzerinde ateşle açığa çıkmıştı. Dağın dumanı, bir kireç ocağının dumanı gibi yükseliyordu. Bütün dağ büyük bir şiddetle sarsıldı. Şofar’ın sesi, gittikçe daha da güçleniyordu. Moşe konuştuğunda, Tanrı ona bir Ses’le cevap verecekti. Tanrı Sinay dağında, dağın zirvesinde açığa çıktı. Tanrı Moşe’yi dağın zirvesine çağırdı ve Moşe çıktı.

 İlahi varlığı ortaya çıkışını ve Tanrısal kudreti olan Tora’yı almak üzereydiler. Acaba Sinay dağında aldıkları neydi? Dağın eteğinde Tora’nın küçük bir yüzdesi olan On Emiri aldılar. Bunlar Tanrı’nın özellikle seçtiği unutulması gereken talimatlardır. Bunlar, Moşe’nin dağın eteğinde taşıdığı ve tabletler üzerine yazmaya uygun gördüğü talimatlardı.

Bu On Bildiri Tora’nın tüm buyruklarının temeli demektir. Yani Yahudiliğin temel taşları…

Bu buyruklar, Yahudi halkın Yaratıcı’ya ve kişiler arasındaki ilişkinin nasıl olması gerekliliğini öğretirler ve tanımlarlar. On buyruğu gözden geçirecek olursak genel olarak Tanrı’ya güven. Putlara tapma. Şabatı kutsal kıl, anne ve babaya saygı göster. Katletme. Zina yapma, çalma, yalancı şahitlik yapma, başkasının malını ve eşini arzulama.

Açgözlülük etme! Bu emirle bizden istenen ne olabilir? Bu buyruğu işiten halk bu emirle ilgili nasıl bir sonuca varılabilir? Kişilerin kalplerinin derinliklerinde düşündükleri arzuladıkları ile Tanrı’ya veya topluma karşı nasıl bir hata suç yapmış olabilirler? Bilgilerimiz burada bahsedilen onuncu emir aslında diğer tüm emirlerin anahtarı olduğunu ifade ediyor. Bir anlığına düşünelim. Bir duyguyu nasıl kontrol edebiliriz?

Maddi olarak şansız bir kişi, başkasının sahip olduğu servet ve refahına karşı nasıl arzulamadan yaşayabilir? Ona inkar edilen hayat armağanlarının tadını çıkarmaya yönelik güçlü bir arzunun üstesinden gelmenin kendisi için doğal olması doğal değil mi?

O halde Tora nasıl kişiye açgözlü olmamasını emrediyor ve kişilerin bu emri yerine getirmesi için ne yapması gerekiyor? Bu sorunun cevabı kişinin Tanrı’nın iradesini tamamen kabullendiğimizde ve O’nun mutlak ve iyiliğine derin bir inancımız olmasına bağlıdır. Dünya birbirine bağlı büyük bir organizmadır. Her bir insanın, her ağacın ve yaratılan her şeyin Tanrısal büyük planında belirlenmiş bir rolü vardır. Tanrı Yarattığı bu dünyayı merhamet ile yönlendirirken,  en ince elementi titiz bir şekilde gözden geçirmiş ve böylece yaratma amacını tüm detayları ile yerine getirilmesini sağlamıştır. Hayatta, her birimize, amacımızı gerçekleştirmek adına, kişiselleştirilmiş bir görev yapmamıza yardımcı olacak belirli bir rol atar. Eğer bu gerçeği kabul edersek, hayatta bu İlahi göreve başlamaktan daha büyük bir görev yerine getirilemeyeceğini anlarsak, her şey önemsiz olur. Eğer bir insan hayatındaki bu önemli görevin bilincinde olursa başka bir insanın sahip olduğu tüm bu hakları arzulamayacak ve göz dikmeyecektir. Onuncu buyruk bize, Tanrının İlahi bilgeliğe boyun eğmemizi, bizlere layık gördüğü, verip ve vermemeye karar verdiği tüm kararları kabullenmeyi, onun Rehberliğine tüm kalbimizle inanmamız gerekliliğini öğretir.

Bu nedenle Onuncu Emir, tüm emirlerin en temelidir ve bunu yerine getirdiğimiz ölçüde, diğer tüm şeylerin renklendirilmesini ve karakterize edilmesini sağlar. Neden putperestlik, cinayet ve soygundan uzak durduk? Neden ailemizi onurlandırıyor ve Şabat’ı koruyoruz? Bize itaat etmiş olan güçlü varlığa yapılan kinsiz itaat mi sadece itaat mıdır? Veya kalplerimizin derinliklerinde çınlayan bir şey var mı?

Açgözlülüğe başvurmamayı öğrendiysek,  hayatımızdaki Tanrısal görevimiz üzerinde durursak bütün emirlerin yerine getirilmesi ve sarf ettiğimiz hedeflere ulaşmamız mümkün olacaktır.

Bir anne göz doktoruna yaptığı ziyaretten oğluyla birlikte eve döndü. Çocuk parlak ve şık altın çerçevelerle yeni bir çift gözlük taktı; tüm kardeşlerine gösterdi. Kısa bir süre sonra anne, küçük oğullarının odasında ağladığını tespit etti.

"Sorun ne?" diye sordu. "Neden böyle üzgünsün? Seni incitmek için biri bir şey mi yaptı? "

Oğlan "Evet," diye bildirdi. " Sen yaptın! Sen ona gözlüğü aldın, ama benim için almadın "dedi.

Annesi bir süre şaşkına döndü, sonra küçük oğlan kollarında toplandı. "Neden gözlüklü olduğunu biliyor musun?" dedi. "Çünkü iyi göremiyor. Bu gözlükler olmadan, tahtayı göremez. Fakat sen çok şanslısın. Keskin bir görüşünüz var, uzaktaki en küçük harfleri okuyabilirsiniz. Neden sana gözlük getireyim? "

Kendi hayatlarımızda, yaşam kalitesinin genellikle sahip olduklarımızla ölçülmekte olduğu ve materyalist bir toplumda yaşamanın baskılarını hepimiz çok yakından biliyoruz. Onuncu buyruk bize, bu miyopik vizyonun üzerine çıkmak için araçlar sunuyor. Yaratıcının evrensel iradesine bağlanır ve hayatımızdaki görevimizin başarılmasına doğru yönlendirirsek, bizi arzuladığımız arzularımızdan tatmin etmekten çok daha fazla zenginleştirecek bir huzur ve tatmin bulacağız.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar
YİTRO BENE YİSRAEL’E KATILIR

 

“Midyan reisi, Moşe’nin kayınpederi Yitro, Tanrı’nın Moşe ve Halkı Yisrael için tüm yaptıklarını – Tanrı’nın Yisrael’i Mısır’dan çıkardığını duydu…Yitro [şöyle] dedi: “Sizi Mısır’ın ve Paro’nun elinden kurtaran - halkı Mısır’ın hakimiyetinden özgür kılan Tanrı, Mübarektir.” ot 18: 1, 10

Geçen haftaki peraşada Bene Yisrael en sonunda Paro’dan ve kurtulup Mısır’dan çıktılar. Ve ardından da belirli yerlere geldiler ve oralarda kaldılar. Ve peraşaAmalek’le olan savaşın anlatımıyla biter. Bu haftaki peraşada ise Bene Yisrael’in en sonunda Paro’dan kurtulup Mısır’dan çıktığını duyunca onları Moşe’nin eşi ve çocuklarıyla karşılamaya gider. Peki bir zamanlar putperest bir rahip olan Yitro neden Bene Yisrael’i karşılamak gibi bir istekte bulunmuştur?

Yitro, Tanrı’nın Bene Yisrael için yaptıklarından çok büyük bir şekilde etkilenmiştir. Bu yüzden de Yahudilik’i kabul eder ve Bene Yisrael’e katılır. Yanında Moşe’nin ailesini de getiren Yitro sadece damadı Moşe değil tüm ulus tarafından krallara layık şekilde karşılanmaktadır. Nitekim kendisine verilen bu onura layık olduğunu, bundan kısa bir süre sonra, Halk’ın yargı sistemi konusunda verdiği öneri ile kanıtlamıştır. Hatta Raşi’nin açıklamasına göre halka olan bu katkısının tanındığını belirtmek için Yitro’ya Yeter ismi verilmiştir. Bu isim, “ekleme/arttırma” anlamlarına gelmektedir ve yaptığı önerinin Tora’ya eklenmiş olduğunu göstermektedir. Yahudilik’i kabul ettiğinde ismine bir vav harfi eklenmiştir, böylece de ismi Yeter’den Yitro’ya dönüşmüştür.

Ancak Yitro’nun önerisinin “Tora’ya eklendiği” ifadesi lafın gelişidir. Zira en temel prensiplerimizden biriside Tora’nın değiştirilemez olduğudur. Bu ifadenin anlamı “Moşe’nin yargı sistemi ile uyguladığı yapı her ne kadar Yitro’nun adı geçmeden verilebilir olmasına rağmen, Tora Yitro’yu onurlandırarak Moşe’nin sisteminin temelinde Yitro’nun önerisi olduğu konusunu kaydetmiştir.” şeklindedir aslında.

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
ŞEMUEL – ŞAUL’UN AMON ZAFERİ

 

Amon kralı Nahaş topraklarını genişletmek için saldırıya geçer ve Yaveş Gilad’a kadar gelir. Barış isteyen halka da sağ gözlerini kör etmek kaydı ile barış yapacağını söyler. Bunu düşünmek için yedi gün süre isteyen halk Yisrael kabilelerine durumlarının vehametini anlatır. Bir akşam eve dönmekte olan Şaul bu haberi alınca kabilelere haber gönderir. “Şemuel ve Şaul ile savaşa çıkmayacak olanların hayvanları parça parça edilecektir. Bu söylemden korkan halk bir gün içinde dört yüz otuz bin kişi olarak Şaul’un komutasında toplanır. Bu büyük ordu ile Yarden nehrini geçen kral sabahın erken saatşehrinde Amon ordugahına saldırır ve onları bozguna uğratır.

Bu zaferden sonra kral seçildiği gün aleyhinde konuşanları cezalandırması istenir. Ancak Şaul Tanrı’nın halkı kurtardığı bu güne gölge düşmemesi için bunu kabul etmez. Bu zafer Şaul’un krallığının tescilidir. 

MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
YARATILIŞ VE MATAN TORA

 

Kainatın yaratıldığı her gün “vayi erev vayi boker yom …” şeklinde verilir. Birinci günden beşinci güne kadar düzen değişmez. Ancak altıncı günde “yom şişi” ifadesi yerine “yom aşişi” ifadesi kullanılır. Rabiler bu altıncı günün Sivan ayının altısında  Tora’nın alınışına işaret ettiğini anlatırlar. Bu altıncı gün sadece haftanın altıncı günü değildir. Beklenen altıncı gündür. Bu günde kainatın yaratılışı tamamlanmıştır. “Yom aşişi” sözcüklerinden sonra “vayhulu aşamayim veaarets vehol tsevaam” cümlesi gelir ki bu da kainatın yaratılışının ancak “matan Tora” ile tamamlandığını kanıtlar. O günde bizler Tanrı’nın sesini duyma ayrıcalığına erişmişizdir.

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

*Sinagoga bağışlanan Talitler giyildiğinde ona Beraha söylenir.

*İhtiyaç gidermek veya bir yere gitmek için tekrar giyilmek amacı ile çıkarılan Talet için tekrar Beraha söylenmez.

HAFTANIN SÖZÜ

 

Sizler benim için kahinler krallığı ve kutsal ulus olacaksınız. (Şemot 19/6)